Manasız Düşünceler

Eylül 20, 2005

Her şey tam istediğim gibiydi. Hiçbir şey yapmadan günü geçiriyordum. Bir de uyuyabilseydim diye geçirdim aklımdan. O da olurdu zamanla şunun şurasında iki üç saat daha dayanmam gerekiyordu. Hava bunaltıcı sıcak değildi ama odam bunaltıcıydı. İki oda arasında kafasını döndürüp duran vantilatör sabırlı bir hizmetçi görünümü sergiliyor, erimemi önlüyordu. Öğle yemeğinin yerine götürdüğüm grisinilerle acaba daha mı çok kalori alıyorum sorusu takılmıştı kafama. Önemli bir soruydu bu. Klavyenin tuşları benimle dalga geçiyorlardı. Elimin altından kaçarak saçma sapan yerlere dağılmaları sebebiyle onları zor toparlıyordum. Başım ağrımaya başlamıştı. Uykusuzluk ve açlık birlikte bastırınca insanda kafa kalmaz. Kalan kısmı da varlığını ispatlayabilmek amacıyla ağrır durur. Benim kafam da böyle bir ispat içine girmişti. Canım bir çok insanı aramak, konuşmak konuşmak istiyordu. Ama önümdeki telefonun paralelinin olması onu telefonluk özelliğini yeterince yerine getirmekten alıkoymaktaydı. Müşterek bir görüşme yaparak iş arkadaşlarımla gereksiz bir samimiyet yaratmanın gereği yoktu nitekim. Dolayısıyla işlevsiz telefon önümde dekor görevi yapmaktaydı. Görevini de iyi yapıyordu şimdi. Çalmaması da olumlu özellikleri arasındaydı. Etrafımdaki makinelar beni iyiden iyiye duygusallaştırmıştı. Başını sallayıp duran vantilatöre fazla bakmasam da – beni hipnotize ederek uyutma ihtimali vardı zira- onun orada olduğunu bilmek içimi serinletiyordu. Bir bardak soğuk su içmek içimi serinletmek için daha mı iyi olur diye bir soru belirmişti kafamda. (Kafamın ağrımak dışında da işlev belirtileri olması beni mutlu etmişti bu arada) Gözlerim yavaş yavaş ağırlaşmaktaydı. Başımı masanın üzerine yaslamak ve deliksiz bir uyku çekmek isteğim had safhalara ulaşmıştı. Saat 16:03 ü gösteriyordu. Bu günün biteceği yoktu. Artık saçmalamayı reddeden başım uyutmuyorsun bari rahat bırak diye isyanlara girmişti. Bense isyankar başlardan hiç hoşlanmazdım. Gel gör ki bu benim başımdı. Yılların başını bir kalemde silip atamazdım nitekim. Bir anda ağrımaya başlayan dişlerim bana başımı unutturdu. Sizin bu yaptığınız da iş mi ben bir başla zor baş ederken 32-1-1=30 adet dişle nasıl uğraşabilirim diye sinirlenmiştim. Çok hareketli bir öğleden sonraydı.
Ağustos 1997

Benzer yazılarım

0 Yorum yap