Başarıya Götüren Aile




Doğan Cüceloğlu'nun bu kitabını internetten sipariş verirken sınava hazırlanan çocukların aikeleri için yazılmış olduğunu anlamamıştım ama iyi denk düşmüş. Malum seneye teog annesiyim yeniden:-)

İnce ve akıcı bir kitap. Henüz bitirmedim gerçi ama tam benim düşündüğüm şeyleri söylemiş.

Sınav , okul , meslek başarılarının hayat başarısı anlamına gelmediğini anlatmış uzun uzun.

Daha önce bahsetmemiştim ihtimal,  Doğan Cüceloğlu'nun hayatımdan özel bir yeri vardır. Bir kere bana çiçek hediye etmişti kendisi :-)

1997 yılının haziran ayında çalıştığım bankada üç günlük eğitim vermişti. Ayını bile hatırlıyorum zira eğitimin başında evlilik meseleleri kafamı kurcalıyordu, işin içinden çıkmamız gereken bir sürü şey vardı. Gün boyunca plastik su bardaklarından örümcek yapmaktaydım. Psikolojik sorunlu bir moddaydım tam:-) Eğitim bittiği gün bütün karışıklıklar sihirli bir el değmiş gibi düzelmiş ve ben bir iki gün içinde sözlenmiştim:-) Uğurlu geldi bana yani:-)

Çiçek verme kısmına gelirsek:-) Arkadaşım Gün'le birlikte eğitime giderken onunla da Üsküdar'da motorda karşılaşıp birlikte Etiler'e devam ediyorduk. Yollarda ne konuşuyorduk hiç hatırlamıyorum ama son akşam bir baktık Doğan Bey'in elinde bir kocaman buket iki tane de ayrıca çiçek var. Bir arkadaşına çiçek alırken biz iki yol arkadaşını da unutmamış, ikimize de birer tane getimişti. Şimdi söyler misiniz nasıl sevmem ben onu:-)

Hayatımdaki dokunuşları bununla da kalmıyor. Annem bana onun Savaşçı kitabını verdiğinde iş- bebek - yorgunluk üçgeninde tükenmiş vaziyetteyken kitabı okudukça bu saçma sapan döngüden çıkmam gerektiğini hissedip istifamı vermiştim. ( Şu kitabı bir de şimdi okusam, neymiş beni o kadar etkileyen acaba:-)

Özel bir yeri vardır derken haksız mıymışım:-)

Hepinize günaydın, içimizdeki duyguları doğru bir şekilde karşımızdakine yansıttığımız, baskıcı, ısrarcı olduğumuz anlarda kendimizi fark edip düzelttiğimiz bilinçli bir güne açılsın sabahımız..

İyi Geceler

Aaa, o kadar Eddy Grant şarkısı ararken bunu nasıl unutmuşum, hemen bu eksiğimi gideriyorum:-) (Fotoğrafa tıkla tabii :)




Tırınım Tıs..

Acilen kilo vermem lâzım.

Acilen ev toplamam lâzım.

Acilen alış verişe gitmem lâzım.

Acilen ütü yapmam lâzım.

Batı cephesinde yeni bir şey yok :-)

Ev Yine Üzerime Üzerime Geliyor...

Dün, ayın muayyen çocuk odasına bakıp çıldırdığım günlerindendi. Yok anacım , hiçbir şey sığmıyoor.

O kadar uğraşıp didinip legoları yerleştirdikten bir ay sonra hepsi yine ortalıklarda. Zira parçaları ayırınca eski legolarını yapmaya başladılar, eee, yapılanlar tabii ki kutulara giremiyor yeniden.

Hayır, daha ilk okula giden çocukları olan aileler oyuncakları kaldırdık artık, verdik birilerine falan diyor. A ha ha, benim oyuncaklar hiç azalmadan artıyor anacım. Bir ara lego almayı yasaklamıştım güya, pöh, ben dayanamıyorum ki onları görünce.


Allah sizi inandırsın, dün iftardan sahura kadar internette dolap baktım. Her bakışımda da yolum ikeaya düşüyor, bu adamlar dışında pek dolap çeşidi olan kimse de yok . Gardıroplardan kütüphanelere ince araştırmaların sonucu bir iki seçenek buldum ama bilemiyorum.

Bir yanım bunun sonu yok, almadan hallet diyor. Diğer yanım yamalı bohçaya dönmüş odaya son bir dokunuş yapmak istiyor.

Puf.. Kiralık bir evde oturmasam çoktan halledeceğim de..

Neyse.. Bugün evimi toparlamalıyım. Pazara da gidilecek.. İki gündür tembellik yapıyorum akşama kadar.

Hepinize günaydın. Dağınık evlerin, kafaların,işlerin toparlandığı düzenli ve huzurlu bir güne açılsın sabahınız..


Epeydir Şarkı Falı Tutmamıştık :)

Eddy Grant'ı hatırlayan var mı içinizde bilmiyorum ama ben onun şarkılarını çok severdim eskiden.

O zaman seçin bakalım bir fotoğraf size hangi şarkısı denk düşecek :)

(Ne yazık ki şarkıların çoğu tablette görülemiyor. Ne kadar aradıysam da görülenini bulamadım, bilgisayardan bakmak gerekecek sanırım )











Not: Fotoğraflar 2012 de gittiğimiz Akyatan'dan. ( Bu harika yer ile ilgili bilgi için şuraya tık)

Yine Dağıtmış Olabiliriz:-)

Bilgehan'a seninle istediğin şeyi yaparak yarım saat geçireceğim dediğimde legoları seçeceğini bilmeliydim tabi:-)

Bütün kutular salona geldi ve ikimiz de bir şeyler yapmaya koyulduk.

Bu benim modüler mobilyalı  evim. Bakınız masası büyüyüp küçülüyor, koltuğu yatıp yatak oluyor:-)


Tuvalet kapısıyla klozeti oğluşum yaptı:-)

Bu da onun kepçesi:-) Tamam kepçeden çok mutlu mutlu yaratıcılığını konuşturan oğluşuma odaklanmış olabilirim :-)

Yarım saat sanırim uzadı biraz daha. İkimiz de çok keyif aldık.

Çocuklarla birlikte birşeyler yapmak kadar güzel şey var mı?

O bilgisayarın başından kalk artık demek yerine haydi "katil kim" oynayalım mı desek çok daha fazla işe yarıyor her zaman. Mesele biz kalkabiliyor muyuz kendi kafa tembelleştirici zamazingolarımızın başından...

Boşluk-18

Facebook hesabına baktı büyük bir heyecanla. Şaşırttı gördükleri. Bu kadar aktif kullandığını düşünmemişti. Elli atmış kadar kitap yazısı vardı. Yüz kadar da takipçisi. Sınıflarındaki öğrencileriydi ihtimal onlar. Bir iki tane yazısını okudu. Her kitabı bitirdiğinde birisine vardiğini fark etti. Onlar da birbirlerine veriyorlardı hatta.

- Bir şeyler bulabildiniz mi, gülümsüyorsunuz Lerzan Hanım.
- Evde neden hiç kitabım olmadığını buldum Metin Bey ve bu beni nasıl mutlu etti anlatamam.
- Aa, okulun kütüphanesi siz geldiğinizden beri zenginleşiyor Lerzan Hanım, sizden görüp ben de öyle yapmaya başladım , okuduğumu çocuklarla paylaşıyorum.
- Nasıl rahatladım anlatamam Çiğdem Hanım, eve gidip de hiç kitap göremediğimde öğretmenliğimin çok kötü olduğunu düşünmüştüm, hangi edebiyat öğretmeninin hiç kitabı olmaz ki demiştim kendi kendime.
- Siz bu yazılanları da okuyun, bakın bakalım hangi öğretmenin olmazmış.
-Teşekkür ederim, okuyacağım tüm kâğıtları.

Biraz daha baktıktan sonra kapattı bilgisayarı .

-Bu hesaplarda özel hayatımla ilgili pek bir şey yok . Yalnızca okul ve takip ettiğim köşe yazarları . Ketum bir insanmışım her halde. Ya da yalnız.
- Yine de bugün ilerleme sağladınız değil mi?
- Evet, sanırım öyle. Neyse, ben yeni bir teneffüs zili çalmadan eşyalarımı alıp gideyim en iyisi. Sizin dersiniz vardır Metin Bey, hiç rahatsız olmayın.
- İsterseniz ben akşama uğrayıp size bırakayım bunları, ağır gelmesin. Siz dizüstü bilgisayarınızı alın yalnızca.
-Size sürekli zahmet veriyorum.
- Ne demek.
- O zaman akşam uğradığınızda yemek benden, tamam mı .
-Tamam, olur.

Oradan ayrılan Lerzan, ağır ağır yürüyerek evine doğru giderken çarşıya uğramaya karar verdi. Etraf cıvıl cıvıldı. Bir hediyelik eşya dükkânında etrafına bakarken karşısındaki turistle anlaşmaya çalışan tezgâhtarı gördü.

- Sevil Ablaa, ama ben anlamıyorum ki fransızca, o da ingilizce bilmiyor.

Dikkatle dinleyince adamın dediklerini gayet rahat anladığını fark etti. Yanına gidip konuşmaya başladı.

-Bu elindeki buzdolabı manyetlerinden onbeş tane almak istiyormuş, var mı diye soruyor.
- Bakim. Var var, hemen getiriyorum. Teşekkür ederim.
- Rica ederim.

Bak sen şu işe, hiç zorlanmadan fransızca konuşabiliyormuşum. Daha ne sürprizlerin var bana bakalım Lerzan Hanım diye aklından geçirdi oradan ayrılırken.

Alış verişini tamamlayıp evine giderken Mine gördü onu.

- Lerzan, seni görmek ne güzel. Nasılsın? Dün gece gördüm ışığını ama uğrayamadım.
- İyiyim. Hastaneden kurtulduğum için mutluyum bile denilebilir.
- O gün beni çok korkuttun. Neyse, toparlanmışsın, bu iyi.
- İyi yanından bakmaya çalışıyorum. O gün hatırladığım neydi bilmiyorum ama sonuçta bir şeyler hatırlamaya başlamış olabilirim diye umutlanıyorum.
- Doğru diyorsun.
- Neyse gideyim ben artık. Sabah okula gittim, üzerine de alış veriş, yoruldum biraz.
-Tabi tabi, tutmayayım ben seni. Görüşürüz.
- Görüşürüz.



Hikâye

Handan


Ekim ayında annem bana bu kitabı doğumgünü hediyesi olarak almıştı. ( Neden acaba:-)

Kitap fuarına gideceğimiz gün Ayşe Kulin'in imza günü olduğunu öğrendiğimde kitabımı imzalatmanın çok güzel olacağını düşündüm:-)

Kitaplarımı imzalatmayı seviyorum. Çünkü bir yazara değer verdiğimi bu şekilde gösterebildiğime inanıyorum. Yazdıkları bende yeni ufuklar açan, yeni şeyler öğreten, farkında olmadıklarımı gösteren, bunların hiçbirisi olmasın yine de mutluluk veren kişilere başka nasıl teşekkür edebilirim ki:-)

Önce alış veriş yaptıktan sonra ağır çantalarımızı arabaya bırakıp, imza saatinde salona geri döndük. Kuyruğun uzunluğunu görünce erkeklerimi test kitapları reyonuna gönderip ben tek başıma beklemeye başladım. İnat etmiştim bir kere:-)

Ayşe Kulin bütün kitapları uzun uzun yazıp imzaladı, hatta herkese bu kadar yazacak ne buluyor acaba diye merak etmedik değil:-) Bu kadar kitaptan sonra şaşırmamak gerekiyordu sanırım:-)

Bir saatin sonunda nihayet sıranın başına ulaştığımda Can çocuklarla işlerini bitirip gelmiş, bize bakıyordu.

Kitabımı imzalaması için uzatırken dedim ki

- Bu kitabınızı annem bana hediye etmişti. Üzerinde onun imzası var. Annemin adı Halide, benim adım Handan. Siz de imzalarsanız kitap tamamlanmış olacak:-)

(Kitabı okuyanlar bilir, kitaptaki Handan'ın ismini koyan babaannesi Halide, aynı zamanda içinde Halde Edip Adıvar ve Handan'ı da var. )

Bunu duyunca hiç beklemediğim kadar içten bir tepki aldım.

-Aa,gerçekten mi? Çok ilginç. Fotoğraf çekilelim. Var mı çeken. ( Neyse ki Can gelmişti, yoksa benim fotoğraf falan düşündüğüm yoktu hiç) Ama bana da gönderin muhakkak. Çok şaşırdım bak.

( Ne yazık ki birebir ne dediğini hatırlamıyorum ama kitabın benim için sihrini anlayıp bu sihre benim kadar değer verdiğini gösteren bir konuşmaydı:-)

Kitabımı imzalayıp fotoğraf çektirdikten sonra tam ayrılırken e-posta adresini unutmadan verdi -ki ben isteyemezdim vermese:-)


Akşam yolladığım fotoğrafımıza hemen cevap da aldım.

Bu benim için hep içimi ısıtan bir hatıra olarak kalacak:-)

 Hayat, Hüzün ve Hayal kitaplarını okurken ona hayran olmuştum , çalışkanlığına, azmine, anneliğine, yazarlığına..

Ve ben o gün onu neden sevdiğimi daha iyi anladım.

Ne güzel ki yaşadığı o kadar şey varken, hâlâ hayat onu heyecanlandırıyor, karşısına gelen herkesi içtenlikle karşılıyor ve o içtenlik ve heyecan size ulaşıyor..



Not:  Bu yazıya taa kasım ayında başladım. Nedense yeterince güzel anlatamayarak her defasında erteledim yazmayı ama artık olduğu kadarıyla yayımlıyorum. Çünkü bu hatıramın  bloğumda yer almasını istiyorum:-) 

Oradan Buradan

Pazartesi günü D&R dan kitap siparişi verdim, salı günü elimdeydi. Geçende de böyle olmuştu denk düştü herhalde demiştim. Bir ay beklediğimi de bilirim onun için şaşırdım:-)

Her akşam film izlemekten maymuna döndüğümü hissediyorum. Yemek de geç yenildiğinden çocuklar yatana kadar saat bir falan oluyor benim başım bir saatten sonra o kadar sesi kaldırmıyor:-)

Bu akşam ne yemek yapacağımı bilmiyorum, bir haftada tükettim mönüyü. Açken sebze yiyesim gelmiyor ama bu kadar et de benim bünyeme zararlı. Kahvaltı mı hazırlasam acaba, dur bakalım, acıktıkça fikrim gelir belki.

Ne güzel, hava hâlâ serin:-)

Çocukların bitirmedikleri test kitaplarını nereye versem bilmiyorum. Yedinci sınıf az çözülmüş ya da çözülmemiş kitap isteyen var mı?

Oturduğum yerde kırıntılar batıyor, film izlenirken yenilen cipsler mideden çok koltuğa mı gidiyor nedir?

Pide alımını kesmezsem çılgın kilo alacağım. Zaten almış başını gidiyordu, iyice beter olacak.

Dizdiğim boncukları çekilişe katılan herkese veriyorum. Kazanan kazanmayan. Anlatamadım derdimi :-)

Bu gece film izlemek yerine oturup hikâyemi yazsam biraz.

Kalkıp süpürgeyi alayım artık:-)

Günaydın hepinize:-)


Biz Sevgi Dolu Bir Aileyiz !!!

Yazıp çizdiklerimle pek mükemmel havası versem de kendime anında tepesinin tası atıp ciyaklayan bir anne modeliyim aslen. Ciyakladıklarım da kesinlikle hakkediyorlar ama yine de pek hoş olmuyor tabi. Zaten evdeki en büyük repliğim "Hadi" , her şeyi tekrar etmek zorunda kaldığımdan.

Neyse son zamanlarda kendimize bir yöntem bulduk.  Sinirler tepeye ulaşmış, herkes birbirine kızıp, aradaki gerginlik elle tutulabilir hale gelmişken , içimizden biri sinirli ve yüksek bir ses tonuyla,

- AMA BİZ SEVGİ DOLU BİR AİLEYİZ!!!

Diye bağırıyor, ve biz halimizin absürdlüğüne bir anda gülmeye başlıyoruz :-)

Beş dakika sonraki yeni bağrışmalara kadar sevgi dolu ailemiz gülmekten kavgaya fırsat bulamıyor:-D

Napalım ya, biz fısıldayıp , çocuklarına sakince birşeyleri anlatarak bir yere varamayan bi aileyiz. Zaten benim sesin desibeli belli bir düzeyi aşmadıkça evdekiler için henüz dinlememe gerek yok , daha vaktim var demek oluyor.

Hayır her zaman açıklayan, anlatan bir anne de oldum ama öyle kitaplardaki gibi peki anneciğim cevabinı almak ne kadar mantıkla gösterirsen göster mümkün olmuyor. Hihayt huayt gidiyoruz işte.

 

Çekiliş Sonucunu Hâlâ Öğrenmedin mi Yoksa :-)

Geçen hafta koşturmalarla geçti. Metehan'ın bir başvurusu için uğraştık. Bugün de gidip teslim edeceğiz , bakalım. Hayırlısı olsun artık.

Buzdolabımda çılgın yemek var. Bugün mutfağa girmeme gerek yok kesinlikle:-)

Hâlâ çocuk odası duruyor. Biraz ayırdım kitapları ama daraldıkça odadan atıyorum kendimi. Bilgehan da pek işimi kolaylaştırmıyor doğrusu.

Bu sıralar  anneliğimden hiç memnun değilim, bu hafta kendime çeki düzen vermem gerekiyor,

Nihayet çekilişi yaptım. Bir daha yazayım buraya:

Biz Kimiz Kadınız, Kadriye
Beyaz Gemi, Şenay
Kış Güneşimiz, Sevinç
Yazdan Kalan, Burcu
Bitli Turist
Gri Notlar, Selen
Oytun'la Hayat, Şebnem
Bahar'ın İçi Derin, bAhAr
Zoitsa
Dili Geçmiş Zamanlarım, Mehtap.


Adreslerinizi e-posta adresime bekliyorum. Katılan ve kazanamayanlar da teselli hediyesi için adres gönderebilir :-) 


Hatta hemen buraya koyayım. İçlerinden seçip söyleyin. Takı yapmaktan hiç anlamam ve kesinlikle yaratıcılığım yok ama bunları kim alırsa ona şans getirsin diyerek dizdim. ( Doğumgünü partisinin hazinelerinden:-) 


Şimdi gidip ütü yapayım ben biraz.

Hepinize günaydın. Huzurlu bir haftaya açılsın sabahınız:-)



Can'a

Yeğenine baktığımız gün ben onun altını değiştirmek için boğuşurken senin içerdeki odaya kaçtığını gördüğümde biraz şüpheler oluşmuştu kafamda :)

Ama tabi Metehan ilk doğduğunda işi şansa bırakmadan ilk günden ben öğreniyorsam sen de öğrenmelisin diyerek bezi eline tutuşturduğumda geri adım atmadan uğraşıp öğrendin :)

Mamalarından sonra gaz çıkartmak için kocaman ellerinle sırtlarına bir kere vurman yetiyordu ya, çok komikti haliniz.

Bir gece ben biraz uyumak istiyorum bebeğe sen bak diyerek yattığımda ,her gece saat başa uyanan bebek sabaha kadar uyumasına rağmen başında oturup bakmanı da hiç unutmam. Kim bilir beki de sen başında durup baktığın için uyumuştu güvenle :)

Her akşam, sizi kim yatırsın sorusunun cevabının "Babam" olması tabii ki çok işime geldi. Ama onlarla diş fırçaladığın, pijamalarını giydirdiğin (Her ne kadar pijama yatağın üzerinde değilse asla çekmeceye bakmayıp çocukları direk kıyafetleriyle atsan da yatağa :) ve kitap okuduğun o anları izlemek başka bir keyifti.



Spora gittiğimde bütün saksıların içlerini boşaltan Bilgehan'ı görmeyecek kadar rahat olan halin, telefonla konuşurken fonda gelen onun ağlama sesinden bir şeylerin ters gittiğini anlayıp eve koşacak kadar da ilgiliydi.. (Ki biz telefonla konuşurken tuvaletten çıkıp virajı alamayıp duvara toslayarak kolunu kırmıştı o sırada bizim afacan)


Hem biliyor musun doğum günü partilerini ben plânlıyor olabilirim ama eline baltayı alıp onlarla çılgınca koşturmasan çocuklar için o kadar da eğlenceli olmazdı :) Ya da tek gözünü kapatıp korsan olmasan. Ya da karanlık bir odada Gollum'u canlandırmasan :)



Ve her zaman kendine gülebilen bir insan olman, çocuklara en güzel öğretidir bence.

Babalar günün kutlu olsun :) (İyi ki doğurduk biz bu çocukları di mi :)


Handan



Daha geçen gün ben belgelerle uğraşmak için evden çıkacağım sırada, daha yeni kalkmış olmasına rağmen "bekle biraz, ben götüreyim seni" dediğinde ne kadar müthiş bir babam olduğunu düşünüyordum.

Her çocuğa göre babası özeldir ama benim ki daha bir özel:D O kadar yoğun koşuşturmasının ve derslerinin arasında yine de bize zaman ayırabilir o. Bir hatayı ne kadar yaparsak yapalım her seferinde yorulmadan bize tekrar doğruyu gösterebilir. Keyif aldığı her şeye bizi de katar. Onun hoşuna gittiyse denememiz için ısrar eder çünkü bizim de seveceğimize emindir. Daima bizi gülümsetebilir:) Gerek yurt dışında gördükleri olsun gerekse askeriyeden kalma komik anıları, hep anlatacak eğlenceli şeyleri vardır. Ayrıca her konuda da bilgilidir ve bize hep yeni şeyler öğretir. Ne konuda yardım istesem biliyorsa bildikleriyle, bilmiyorsa yeni ürettiği fikirleriyle hep elinden geleni yapar.

Uzun lafın kısası, süpersin babacığım seni çook seviyorum:) Babalar günün kutlu olsun:)


Metehan

"Herkes eşit ama
Sen daha eşitsın".
Çünkü sen benimsin
Benim babamsın.

Yanında mutluyum
 Eğlencelisin.
1 beyaz 2 siyah şapka ile
Neşelendirirsin.

Bize hep yardım edersin
Sorunlarımızı çözersin
İyi  kötü gün düşünmeyerek
Bizimlesin.

Babacığım
Seni çok seviyorum
Babalar günün
Kutlu olsun

Bilgehan


Teti Ba

Bu sensiz geçen on altıncı babalar günü olmasına rağmen mavi gözlerindeki sevgi dolu bakışların hâlâ benimle ...

Hanımelleri..

Şarkıların ezgileri..

Sesin..

Sarılışın..

Hâlâ benimle.

Ne güzel..


Seni çok seviyorum.

Babalar günün kutlu olsun babacığım...


Yok Ben Bir Daha Çekiliş Yapmayayım Yapsam da Hedi Leyn Diyerek Katılmayın Anacım

10. Yılı doldurdum dedim, 11. yıl geçiyor neredeyse, ben becerip de çekiliş yapacağım.

Dün nihayet başına oturdum, itinayla isimleri yazdım falan.

Ama bu çekiliş işi hiç keyifli değil çekilişte çıkmayanlara üzülüyorum ben. Ay hak geçmesin, vay düzgün mü çektim derken neyse mecburen on kişiyi belirledim.

Belirlediğime göre size de bildireyim di mi:-)


Biz Kimiz Kadınız, Kadriye
Beyaz Gemi, Şenay
Kış Güneşimiz, Sevinç
Yazdan Kalan, Burcu
Bitli Turist
Gri Notlar, Selen
Oytun'la Hayat, Şebnem
Bahar'ın İçi Derin, bAhAr
Zoitsa
Ha ha ha, seni bilerek en sona sakladım, Dili Geçmiş Zamanlarım, Mehtap.

Adreslerinizi mail atarsanız hediyelerinizi gönderebirim. İnşallah yani, bende bu hız varkeen:-)

Kazanamayanlar da mail atarsa minik bir teselli hediyesi düşünüyorum :-)

Oh, üzerimden bir yük kalktı :-P

Oooooooooo On :)

Bugün canım kardeşimin onuncu evlilik yıl dönümü :) Benim hayatıma çok tatlı bir kız kardeş katılışının da .. (Hatta çok sevdiğim üç kız kardeş katılmış oldu:) 








Ne güzel bir geceydi, boğazın kıyısında..


Birlikteliğiniz ve mutluluğunuz daim olsun :)


Bir tane de eski usul mahzun fotoğraf pozu koyalım :)


Sizi çok seviyoruz :D



Koşuştururken Bahsedemedim Pek Ama Kısa Kısa Anlatayım

Trabzon'a gittiğimizde Bilgehan kendi ekibiyle Giresun'a doğru yola çıkarken biz Metehan'la kuzenim Akif ve eşi Sevgi'yi ziyarete gittik. Metehan orada yaşıtım kimse var mı diye soruyordu, ben de çocuklara bayılacaksın, Akif Dayı'nla da sohbet edersin diye cevap vermiştim. Haklı da çıktım. Bu arada benim ağabey oğluşum harika bir ağabey olmuş :)


Akşam dışarıda yemeğe çıkarak küçük bir gezi yapalım dendi ama tepelerin üzerindeki yere geldiğimizde hepimiz çok güldük. Pencereden görülen beyazlık aslında ufukta deniz manzarası olması gereken yer :)

Akif'e bizi neden duvarın yanına getirdiniz diye bayağı takıldık:)

Ama onlar umutları hiç kesmediler :)



Bakınız bu gittiğimiz andaki manzara..


Bu da arada sisin açıldığı anda görebildiğimiz kısım.. Deniz hâlâ belirsiz ama en azından yeşillikler bizimle :)


Sislerin dağılmasını izlemek de başka harika..

Tabi ben fotoğraf makinamı çantamda unuttuğumdan bu pozu birisinin cep telefonuna el koyarak çekebildim. Ah makinam olacaktı ki.. Zaten o makina hiç işime yaramadı, yanıma almayı unutmadığım zamanlarda da pili bitti. Çok ayıpladım kendimi..





Ertesi akşam Görele'ye geçtik. Bilgehan'ı da aldık yanımıza. Teyzemde cümbür cemaat toplandık.

Öndeki ikili karşılıklı azarken - ki Bilgehan beş yaşındaki Osman'la yaşıtı gibi oynadığından boyut farkından küçük kazalar da çıkmadı değil :) Neyse ucuz atlattık çoğunu.. Arkadaki ikili de kitap bakıyorlar, Duru Metehan ağabeyinin kucağında mutlu :)


Mis gibi kokularla iyice acıktığımızı hissederek sofra başına toplandık. Fazla ayrıntıya girmiyorum :)


Sabah, yeniden Giresun yolu. (Kaç kilometre katettik bilmiyorum:) Yağmur altında minibüse binmeden önce çocuklara doğduğum evi göstermekten de geri kalmadım. En üst katta sağdaki iki pencere, dünyayı ilk gördüğüm yer. Ne yazık ki bu güzel evin mirasçısı çok ve el değmeden duruyor bu yüzden. Keşke restore edilse, harika bir yapı oysa ki..


Onu arkamızda bırakıp ana konuya dönüyoruz. Bilgiç ve robotu :)




Ve akşama yeniden Trabzon'dayız. Havaalanında bizi geçirmeye gelmiş sevdiklerimizle son bir sanat daha yaptıktan sonra uçağımıza biniyoruz.

Çok yorulduk, ama değdi :)

İyi ki gitmişiz :D