Yıllık Döküm

Bu sene en sevdiğim film : Arakçılar 

Bu sene en sevdiğim kitap : Lizbon'a Gece Treni

Bu sene keşfettiğim grup : Maneskin

Bu sene en çok dinlediğim şarkılar :

Road Untraveled (Linkin Park)

Good Enough ( Xdinary Heroes)

The Loneliest (Maneskin)

Road Not Taken (Stray Kids)

Bu sene gittiğim ülkeler : Macaristan, Moğolistan, Tayland 

Bu sene gittiğim konserler : Dimash, Dreamcatcher , Stray Kids

Bu sene beni en mutlu eden olay : Kendimi tamamlanmış hissetmek.

Bu sene tekrar tekrar gittiğim yer : Mahalledeki Kirpi 

Bu sene hep isteyip de gidemediğim yer : Balat 

Bu sene gördüğüm yeni yerler : Eski Datça, Alaçatı' nın çarşısı,  Mudurnu , Ulan Batur, Bangkok 



Parti Yapmadık Ama


Yine de buluşmayı başardık.



 Partiye iki kala bizimkiler Can da hasta, kalabalık toplanırsak ona rahatsızlık vermeyelim moduna geçtiler. Mikrop falan taşırız gibi endişelendiler en çok. Cumartesi sabahı Can önceki günlere oranla daha iyi gibi kalktı, siz buluşun ben içeride yatarım zaten dedi. Ben de bizimkilere uzun parti yapamasak da buluşup yemeğimizi yiyelim, zaman kapsülünü açalım, yeni şeyler ekleyelim, fazla sürmeden bitiririz dedim.

Nasıl oluyor bilmiyorum ama yan yana geldiğimiz an, daha kapıyı açarken kahkahalar başlıyor. Ah o kız neşesi var ya kız neşesi. Nasıl güzel bir şeydir.

Pınar bize profiterol sözü vermişti ama yoğurt tatlısına değiştirdiğini söylemişti telefonda. On dakika yoğurt tatlısıyla dalga geçtik. İnsan 16 yaşından beri birlikteyse istediği gibi dalga geçebiliyor işte :D 

Zavallı yoğurt tatlısı - pardon irmiksiz revani ;P - bize çok alınmış olmalı şerbetini çekmedi, inatla çiyzkekimsi bir görüntü sergiledi. Zaman kapsülüne koysak mı diye ciddi ciddi düşündük, belki çekmiş olur beş sene içinde balını :D Hahhaha ..

Zühal'in Eylül ayında hayatında bir kırılma noktası olduğunu öğrendik ama ne olduğunu hatırlayıp bize söyleyemediği için muamma olarak kaldı :D

Birsen on sene önce dileklerine emekli olmak diye yazmış. Beş sene önce gerçek emeklilik diye yazmış. Bunu okuduğumuzda kahkahalarla yine "Gerçek emeklilik " yazdığını gösterdi. Allahım arkadaşıma gerçek emeklilik nasip et, amin :)

Satın almak istediğin şeylere Pınar evler, son model arabalar yazarken benim tabak takımı ve yağ spreyi yazmış olmam vizyonsuzluğumun daniskası olsa gerek ama yapacak bişey yok, ben buyum arkadaşlar.

İşte böyle bir geceydi. 

Fotoğraf köşemde fotoğraf çekmek aklımıza gelmemiş. Hediye çekilişi de yapabilirdik, o da aklımıza gelmemiş. 

Bol bol yiyip, kahkaha atıp, tüm sorunları kapı dışında bıraktığımız çok güzel bir gece oldu.


Partiye İki Kala

 

Sonunda salondaki dağınıklığı biraz hale yola koydum. Hediyeleri ayarladım. Parti aktivitelerini plânladım. 

Pazar alış verişini de yaptım. Yeşillikleri yıkadım ki en gözümde büyüyen şeydir. Boynum sağ olsun artık boynumda da büyüyor yılama işlemi :/


Spagetti ve sosları şeklinde klasik menümüz var yine. Kıyma kavuracağım, peynir çekeceğim. Gecenin ilerleyen saatlerinde kalan kıyma ve peyniri fırına atıp nachos da yaparım belki. 

Pratin şeyler. Bir ara çıtır tavuk yapsam mı diye düşündüm ama son dakika çok iş çıkarıyor diye vazgeçtim. Aynur duysa benimle gurur duyardı :D

Parti altı kişi ya da dokuz kişi olacak. Yediye on da olabilir. Can'ın kendisini nasıl hissettiğine bağlı olarak erkekler de gelecek ya da onları şutlayıp, Can'ı yatak odasına kapatıp biz yapacağız . Zaten ilk başladığında öyle yapıyorduk, erkekler ne zaman olaya dahil oldular bilmiyorum. Bizden önce koşup geliyorlar :D

Çocukların arkadaşları gelecek mi bilmiyorum. Tarık anneannesine bakmak zorunda kalabilir Zu gelebilsin diye. Zeynep'i evlendirip İngiltere'ye yolladık. 

Bu sene zaman kapsülünü açma senesiymiş. İnanılır gibi değil. Beş yıl ne ara geçmiş. Bu ikinci zaman kapsülümüz olacak. Kaçıncı partimiz , dur bir bakayım. (Neyse ki blogda her şey var) 2013 e girerken yapmışım ilk.

Bir ara Londra'daki arkadaşımızın da gelmesiyle şöyle de olmuştuk ve çok keyifliydi.


Çocuklarımızın ve eşlerimizin de bu kadar güzel anlaşması öyle güzel ki .

Neyse ben şimdi gidip neler yapmam gerekiyor bakayım. Daha iki gün var. Temizlik yapamam, bizimkiler batırır iki günde. Ancak ayarlamalar yapılabilir.

Bu sene kart yazmadık. Hediye kolilerimi de hâlâ göndermedim. Bu kısma da bakayım yıl bitmeden.

Hepinize öpücükler.

Geçen sene partiden hiç bahsetmemişim neredeyse , bu sene her ayrıntıyı yazmaya niyetliyim:D

Gökkuşağı


 



Bugün tedaviye başlandı. Odadan manzaramız buydu. Eve dönerken gökkuşağı ile karşılaşmak çok güzel geldi . 

Stray Kids Konser Hatırası











 Konser gününü anlatmamışım . 

Metehan'la o sabah bir restoranda yemek yedikten sonra konser alanının olduğu yere yürüdük. Yemek de çok temkinli yedim aslında gün boyu tuvalete taşınmam gerekmesin diye :D

Stadın hemen arka bloğunda büyük bir alış veriş merkezi vardı. Metehan orada beni beklemeye karar verdi. Eğer orası kapanırsa bir yandaki otelin içindeki barda buluşuruz dedik. 

Erken gittiğimiz için bir kafede otururuz konsere kadar diye düşündük. Bir baktık konser alanı açılmış, her yer cıvıl cıvıl. Benim bilet soundcheck de kapsıyordu (Alırken sadece önden diye almıştım ama meğer vip biletmiş) onun saatini öğrenelim diye içeri girdik. Baktık vip biletler bir yerden onaylatılıyorlarmış, haydi o işi yapalım dedik. Neyse biletim gerçekmiş , başka isimle olduğu için sorun da çıkmadı.

O arada bana bir de kart seti hediye ettiler. Üzerinde üyelerin fotoğrafı olan :)

Oradan hediyelik eşya standına geçtik. Yine vip olmanın avantajıyla en önden girdim. Bangkok'da gidince hediyelikler de bizim için normal fiyatlı oluyor. Küçük şeylerden aldım bir kaç tane beni takip eden kızlarıma veririm diye :)

Soundcheck kapı açılışı 14.45 teymiş, daha iki saat olunca oradan ayrılıp kafeye gittik.

Her halde ilk gittiğim Guns N Roses konserinden bu yana en erken kapısına dikildiğim konser bu oldu. Bütün günü konser alanında geçirdim. 

Sandalyeme oturup keyifle etrafımdakileri izledim. Sağ yanımda oturan kız geldi. Ellerinde çantalar dolu. Ben yanıma minimum şey almıştım içeri girişte sorun olmasın diye. Anladığım kadarıyla su ve fotoğraf makinası dışında her şeyi aldılar . Oturdu, bol bol fotoğraf çekti. Sonra bana dönüp minik haribo paketlerinden hediye etti. Diğer yanlarındakilere de verdi. Önümdeki kız grup üyelerinin pelüş hayvanlarının logosu bası mnm şekerlerden verdi. Sol yanımdaki geldi. Nane şekeri hediye etti, bağırırken işimize yarar diyerek :D Onun yanındaki pastil getirmiş. Bir de kendi yaptıkları minik eşyaları dağıttılar. Hahaha. Rock konserlerinde tepemden aşağı bira dökülmesine karşı savunmaya geçmi bünyem bu cici kızların yanında yumuşacık oldu. Elim boş gittim diye üzüldüm. Neyse iki yanındakilerin fotoğraflarını çekip instagramda paylaştım. Biraz sayfalarına katkım olmuştur . Kızlar benim hesabı görünce şaşırmış olabilirler tabi :D

Solumdaki gelir gelmez yaşımı sorduydu zaten. Sonra da dans meydan okumasını anlattı konser sırasında. Arada grup üyeleri nefeslenmeye gittiklerinde büyük ekrana bir dans yansıtılıyormuş. Dansı yapmak isteyenler ayağa kalkıyor. Kamera onlardan birini seçip ekranda gösteriyor. Kız dedi ki dans ediyor musunuz? Eğer sizi seçerse kamera ben kaydederim dansınızı. Şöyle bir düşündüm. Hatırladığım bir dans bile yok. Büyük ihtimal yapamayacağım. Ama kalkmazsam kendime çok ayıp edeceğim. En kötü ihtimalle çiftetelliye bağlarım diye düşündüm :D

Kıza dedim ki ben kalkacağım. Sen beni kamera seçmese de çek, instagramda paylaşırım. Tamam dedi. (Bu arada bütün bu şeyleri nasıl anlayıp nasıl söylüyorum en ufak bir fikrim yok :D)

İşte böyle bir konser oldu. Hayatımda en çok video çektiğim konser . Normalde sevmem video çekmeyi ama paylaşmak için çekmek istedim. Meraklısı çoktu malûm.


Gerçek hayal gibi bir konser oldu. Gidebilmiş olmam tam bir mucizeydi. Ve bana çoook iyi geldi. 



Valla Ne Yaptığımı Ben de Bilmiyorum

Bir şey yaptığım da yok. Dans bile çalışmadım. Günler nereye gidiyor , ne ara geçiyor anlaşılmaz :)

Bu hafta iki kere doktora gittik. Pardon ya üç. Birincisi güzel ama eve daha yakında başlayalım tedaviye diye konuştuk , ikincisinde Can cıvızladı, bugün gittiğimiz üçüncüsü ise (Zaten bir buçuk ay önce de gittiydik ona ) pazartesi tedaviye başlatacaktı ama bizim ilaç yokmuş ellerinde. Hey Allahım, başlayamadık bir türlü . Neyse, vardır her işte bir hayır.

Yarın geleneksel ev süsleme günümüz. Bu sene geleneksel kart hazırlama günümüzü de yapamadık. Gerçi iki senedir yolladığım kartlar yerine ulaşmadığından daha da gönderesim yok. Gidip postanede bir saat pul yapıştırıyorum hepsi kayıp. Hayır iyice de pahalanmış ama gitmiyor.

Haftaya da geleneksel partimiz var, daha onu hiç düşünemedim.

Yılbaşı gecesi annemde olacağız, onu da daha plânlayamadım.

Birer birer gidelim. 

Yarın Metehan'ın bir arkadaşı da gelecek. Yemek falan da ayarlayacağım ama bugün hastaneden döndüğümüzden beri pestil gibi yatıyorum.

Bangkok'da gezdiğim diğer yerleri anlatacağım güya. Video hazırlarım diyordum. O da beni bekliyor.

Neyse bugün mahalledeki değişik bir kafeye gitme plânımı gerçekleştirdiklerini hastane dönüşü.


Geçen gün önündeki ağacı görüp bayılmıştım :)




Çok tatlı , değil mi ?


Yediğimiz kurabiye de aşırı tatlıydı. Bitiremedim :D

Can'la dikkat ediyoruz her kafe gençlerle dolu. Analar babalar çalışırken gününü gün eden bir kesim olmalı :D

İşte böyle.

Yarın sabah erken kalkıp hem etrafı toparlayıp hem pizza, kısır ve nachos yapacağım. Akşama yiyip içip süsleriz evi artık. 

Sonrasına da sonra bakarız.

Sonradan Not: Bu sabah asistan bizi aradı pazartesi günü tedaviye başlıyoruz, ilacı bulmuşlar :)

Şimdi Size Yoldan Alınıp Nasıl İskeleye Işınlandığımızı Anlatacağım

Bangkok'a gelirken en çok yapmak istediğim şey kanal turuydu. Su üstü marketleri çok ilginçti ama şehrin dışındaydı onlar, uzun sürecekti. Kanal boyunca giden bir tekneye binsem diye düşünüyordum fakat ne arayacak ne uğraşacak halim ve zamanım vardı. 

Uçağımız akşam olunca Metehan'la bu sabah sarayın tapınakların olduğu bölgeye gitmeye karar verdik. Hepsini gezmemize imkân olmadığından ulusal müzeyi gezeriz diye düşündük. Orası yürüyerek bir saat mesafedeydi. Tabii ki yürüdük.

Benim sırt çantam da olunca kalçamdaki kist iyice ağrı yaptı (çantada da ağır bir şey yok ama ) normalde gideceğimiz yolun bir sonrakinden dönelim de arada yeşillik gözüküyor, orada oturup dinleniriz biraz dedik. Yeşillik dediğimiz yer tapınağın bahçesiymiş. Biz daha kapıya gelemeden yoldu duran bir adam bizimle konuşmaya başladı. Metehan'ın üzerindeki şortla tapınağa giremeyeceğini, pazar tören olduğunu ,nerden geldik, nereleri gezdik bıcır bıcır konuşup duruyor. Bizim fazla vaktimiz yok sadece müze gezeceğiz dedik.  Müze öğlen kapanıyormuş (pek doğru bilgi gibi gelmedi) , kanal turu varmış bir saatlik, yüzen pazar falan da görüyormuşuz, büyük Buda heykeli de görünüyormuş ama o tadilattaymış. Gittiğimizde Tay fiyatı sormalıymışız turistlere daha pahalıymış. Biz ne olduğunu anlamadan bir de tuktuk durdurdu, bizi yirmi liraya iskeleye götürmesini söyledi. Dönüşte de sarayda bırakıyormuş , bizim gideceğimiz yer zaten. 

Normalde biri beni kandıramaz , aklımdakinden şaşmam. Ama aklımda kanal turu ve bir de tuktuka binmeden dönmemek olunca biz tuktuka bindik. İskeleye geldik. Kişi başı 1600 normal fiyat 1200 yerli fiyatı dedi adam. İyi hoş da nakit çalışıyorlar ve bilin bakalım kimin o kadar nakdi yok. Zaten otele benim bin bir söylenerek verdiğim kapora olmasaydı hiç yoktu da beş yüz lira (Lira diyorum hep zira Baht ile aynı değerde paramız) geri gelince cebimiz para gördü. 

Baktık Metehan'la birbirimize. Tuktuk bizi atm e götürüp para çekmemizi de sağlayacaktı bedavaya. Gel gelelim bizim para çekecek kartımız yok. İyi ki de yokmuş. Cebimde bir de elli dolar vardı. Onu söylemiştim adama. Biz konuşurken durumun iyiye gitmediğini anlayan adam araya girip kimseye söylemeyin ama elli dolara alacağım sizi diyerek bizi iskeleye aldı. (Bu arada Tay fiyatıymış, pöh, hiçbir yerlinin o kanalda geziye çıkıp bin iki yüz lira vereceğini sanmam )

Hahahaha. Hani oyunlarda bir yere giderken bir anda başka tarafa ışınlanırsın. Biz tam o şekilde tekneye ışınlandık. Yine kazıklandık ama en azından iki bin dört yüz yerine bin yediyüz gibi bir miktar verdik. Ve bir anda otantik Bangkok'un içinde bulduk kendimizi.

Metehan, "Anne amma ballısın, isteklerin elini kıpırdatmadan oluyor " dedi. Aman totomuzu kaşıyalım oğlum dedim.

Bir video yapıp YouTube a yükleyeceğim ihtimal ama şimdilik günün neşeli fotoğrafları olarak bir şeyler paylaşayım.

Bu arada uçaktayım şu an. Gelirken neredeyse tuvalette yer bulacaktık ama dönüşüm unutulmaz olacak modunda biznizde . Ama interneti yüklemeye yetecek mi göreceğiz :) (Yetti sanırım :)








Bu da bizi kanala ışınlayan kişi :D

Bangkok'a gidenler haber versin hangi köşede onu bulacaklarını söyleyeyim. Yani köşeyi söyleyeyim , o sizi bulur :D


13. Cuma :) Bangkok

 Allahım fotoğraflar düzgün sıralanmışlar :)


İstanbul gibi bir şehir Bangkok. Kocaman. Kalabalık. Büyük binalar, yollar. İklimi itibariyle yine de çok yeşil.




Şöyle bir karmaşa hakim, yeşil, tarih, modern, karmaşa bir arada.

Sabahın sekiz buçuğunda uçağımız indi.(Size göre gece dört buçuk). Aslında iki vasıtayla otele varıyorduk ama otel öğleyin müsait olacağından yolun yarısında inip yürüyelim dedik.

Doğrusu araba gürültüsü yordu. Ama sonra bu parka gelince bütün yorgunluğumuz geçti.


Güzel ötüşlü kuşlar, değişik çiçekler. Bir sürü de yemek standı. Bangkok açık hava lokantası gibi, her yer sokak satıcılarıyla dolu. Bunların videosunu dönüşte youtubea koyup düzgün paylaşacağım sizinle.




Parkta ördekler yerine en büyük kertenkele olan komodo ejderinin bir küçük akrabası şeritli su varanı geziyordu. Ya yüzüyorlar ya dolanıyorlar. Görüntüleri ürkütücü ama kendileri zararsız.

Parktan çıkışta Hard Rock Cafe'ye gidelim dedik. Dükkânı erkenden kapanıyormuş. Neyse ilk önce göremeyip üzüntüyle şimdi nerede yiyeceğiz dediğimiz kafesi biraz arkadaymış. Orada oturduk. On beş bin adım adım attığımız ayaklarımızı dinlendirdik. Yalnız oradan otele giden bir saat gerçekten de artık hadi varsak da bir yatsak şeklinde acılı geçti :D


Şehrin modern yerlerinden geçip tren garının yanında merkezidir diye düşündüğüm yere giderken tamircilerin içine girince biz nereye düştük moduna girdik. Metehan bir ara sanırım otelde klima hayalim hayal olarak kalacak dedi ama neyse odada klima ve gerekli her şey vardı. Aksi halde nemden ve sıcaktan ne yapardık bilmem.

Odaya gelir gelmez tuş olmuşuz. Adımlar da yirmi bini bulmuş. Zaten bir gün önce sabah yedide kalkmışım, uçakta ağlayan bebeklerden ve kendi cinsliğimden bir saat uyumuşum, yani otuz saatte bir saat uyku. Yatarken daha da kalkamayız, kalksak da bu mahallede gece dışarı çıkmayız diye düşünmüştüm ama bir kaç saat aonra cin gibi uyanınca burada geçireceğimiz iki geceden birinin boşa gitmesini istemedim.

Aynı kafadaki oğlum da uykusundan kalktı, yirmi dakika mesafede gözüken çin mahallesine gittik birlikte.

Neyse otel düşündüğümüzden daha ana caddelere yakınmış. Korktuğum gibi tekinsiz bir yer değildi.

Buranın en büyük tapınağını ışıklandırılmış olarak gördük.


Çin Mahallesi'de hava karardıktan sonra güzelleşiyormuş.



Çeşit çeşit yemekler, meyveler, börtü böcek (Çubuğa takılmış akrep, kanatlı böcekler falan) cıvıl cıvıldı. Biz hem acıkmamıştık hem de çok susamıştık. Dönüşte 7Elevan'a girip bir sürü içecek aldık. Tok olmamıza rağmen abur cubur da attım çantaya. Netekim az önce yedik bir kısmını . 23.000 adımla bitirmişiz günü.



Şu an burada vakit gece yarısına geliyor. Sabah ne yapacağız daha bilmiyorum ama öğlen konser alanında olacağım erkenden. Aldığım bilet soundcheck de içeriyormuş. 

İşte böyle.

Özleyenler için yaz havası essin blogda. Bu kadar fotoğrafa şarkı koyamayacağım, boşuna tıklamayın :D

İyi geceler.