Elli Dört

 "Bu sene önümde yeni bir yol açılmayacak, biliyorum ama içinde yürüdüğüm yolun tadını daha çok çıkartıp daha farkına varıp da yürümek istiyorum. Yirmili yaşlarıma dönmem imkânsız ama o yaşların heyecanı, merakı ve enerjisi beni sarıp sarmalasın istiyorum. Yeni yerler göreyim, yeni şeyler öğreneyim, yeni tadlar alayım. Bu arada içime yolculuk yapayım, kendimi bulayım istiyorum. Her sabah yüreğimde bir istekle uyanıp her akşam huzurla yatayım , sevdiklerime sarılayım, uzun sohbetlerle mutluluk duyayım. Bol kahkahalı, müzikli, danslı cıvıl cıvıl yaşayayım istiyorum. Yüreğimin sesini duyup anlayayım, kimi zaman çekip gideyim kimi zaman durup bakınayım, dünya üzerindeki zamanımı doya doya geçireyim istiyorum. 

O zaman, perdeeee.."

Demişim geçen sene ...

Ve hayat bana kaç yaşımda olursam olayım önümde yeni yollar açılacağını gösterdi  :)

Bu senenin özetinin ortasında dans var. 

Ve daha pek çok yaşadığım ilk var.

Yaşamak acı tatlı bir macera. Acı kısmı tatlı tarafı anlamamızı sağlıyor sanırım. Aksi halde her şey sıradan olacaktı.

Bakalım yeni yaşım bana ne güzel sürprizler saklıyor :)


İyi ki doğmuşum.

Fethi Karamahmudoğlu


 25 yıl geçmiş sen aramızdan ayrılalı. 82. yaş gününü kutlayacaktık bugün .

Canım babam.

Hiç istemediğim zamanlarda bile bizi çağırıp kutu oyunu oynadığın için teşekkür ederim. 

Eve her gelişinde, çıkışında, yatarken, kalkarken birbirimize sarılıp öptüğümüz için teşekkür ederim.

Saatlerce sohbetlerimiz için teşekkür ederim.

Ben kızımı gerekirse ceketimi satıp okuturum dediğin için teşekkür ederim.

Bütün sevgini gizlemeden açıkça gösterdiğin ve hissettirdiğin için teşekkür ederim.

Ölmez yılan oyunlarımız için teşekkür ederim.

Her şeyimi tamir edebildiğin için teşekkür ederim.

Hayatım boyunca kimseye muhtaç bırakmadığın ve bundan sonra bile bırakmayacağın için teşekkür ederim.

Bana yaptığın besteler için teşekkür ederim.

Elime her udumu aldığımda kemanını ya da rebabını kapıp geldiğin, benimle çaldığın için teşekkür ederim.

İçine doğduğum yüzlerce kitabın için teşekkür ederim.

Çektiğin milyonlarca fotoğraf, saatler süren ses kayıtları için teşekkür ederim.

Birlikte geçirdiğimiz 29 yıl için teşekkür ederim.

Seni seviyorum .

Bu Sabah


 Bu tatlı şeker sabah kahvaltıda hep yanımdaydı. Masada kalan peynirleri, yumurtayı falan aldı. Kimisini kendisi yedi. Kimisini ağzına alıp ortadan kayboldu. Yavrusu mu var diye düşündük. Can takip etti. Yüz metre ilerideki bir evin bahçesinde yavrusu varmış gerçekten de. Daha kendisi yavruluktan yeni çıkmış. Ne miyavladı, ne üzerime atladı. Zarifçe koluma dokunup kendisini hatırlatması beni benden aldı :)

29 Yıl Sonra Nihayet :D


Geçen hafta bu zamanlar sabah daha yedi olmadan kalkıp sahile kendimi atmaktaydım. 


Fakat aklımdaki düşünceler öyle çok uçuşuyor ki ben sabit durup meditasyon falan yapamayacağıma kesin kanaat getirdim.


Huzurlu olmalıyım, ânın tadını çıkarmalıyım gibi bir moda girince kaçıyor o tat. Kendini salmam lâzım. Yemeklerde yaptığım gibi. Her istediğimi yemeye başladığımdan ve yememem lâzım hissini hayatımdan çıkardığımdan beri doymak öyle güzel ki.

Neyse bulmacam, kitabım, müziğim (gerçi çoğunlukla dalga seslerini dinledim) ve ben her sabah yedi olmadan kalkıp odadan fırladık. Fotoğraf ve video çektiğim anlar sanırım en beynimin durulduğu anlar. Üstelik de sonradan dönüp bakması harika.


Bu da ilk akşamdan günbatımı fotoğrafları. Evet evet kesinlikle fotoğraf makinamla huzurluyum ben. Bunları sadece izlersem beynimdeki düşüncelerden kopup gidiyorum ama fotoğraf çekersem sadece onunla ilgileniyorum. Hep böyle yaptım. Ama şu an algıladım bak. Fotoğraf çekmek benim âna odaklanma yöntemimmiş. 


Ben kendimi bildim bileli fotoğraf makinamla dolaşırım. En dandik anahtarlık şeklinde fotoğraf makinasından en güzel kameralara. Yanımda makinam varsa kimseyi aramam, tek başıma saatlerce vakit geçiririm.


Çözümlememizi yaptıktan sonra gelin hele size 29 yıl sonra gelen kavuşma öyküsünü anlatayım :D


Sene 1996, Ocak ayı. Ben Marmaris Şubesi'ni teftişe gitmişim. O sırada Merzifon'da görev yapan Can da izin alıp yanıma gelmiş. Araba kiralamış sağı solu geziyoruz.


Araba gövdesi yere yakın bir araba, Datça yolları taşlı. Kendime kahverengi bir tabela bulmuşum ona doğru ilerliyoruz.


Ama ne doğru düzgün bir yol var ne de çevrede birileri var (Malum kış). Yol kenarında bir kaç taş kalıntı falan gördük. Can tamam burasıymış demek diyerek yolda dönebileceği azıcık genişlik görünce geri dönmeye karar verdi.


Bu kadar şey için kahverengi tabela olmazdı desem de ikna edemedim. Daracık yollar, toprak ya da çok bozuk tam hatırlamıyorum şimdi, araba alçak, yol bulur bulmaz döndü. Buymuş işte kalıntılar dedi.


Bi yirmi dakika daha gitsek ulaşacakmışız :D


O yıldan sonra ben ilk defa Datça'ya geldim. Gelir gelmez de o şehre gidilecek dedim tabii ki..


Zavallı Can eğer seneler önce beni getirmiş olsaymış şimdiki şehrin dörtte birini gezip dönebilecekmiş. Aradan geçen yıllarda daha çok yeri ortaya çıkartmışlar :D
 

Hehehe..


Knidos yaşanacak bir şehirmiş..


Şu manzarasına bakın.








Ve mutlu son :)

Sen Bi Doktora Gidecektin Noldu O İş Handan

Olmadı o iş yine :D

Yani benim doktora gidip de bir tedavi aldığım zamanlar bir elin parmaklarını geçmez. Bi safra kesem alındıydı. O sırada da öldürüyorlardı az kalsın. Hee küçükken kalça çıkığını tamir etmişler en azından. Çok şükür. O zamandan belliymiş gerçi iskelet sistemimin hali. Anneme diyorum iskelet sistemimden çalmışsınız :D

Parmaklarım ağrır doktora giderim romatizma değil sonucu çıkar dönerim. Ama tedavi yoktur. Ne bileyim dizim ağrır, buz koy. Bir ara inanılmaz baş ağrısı çekiyordum, bıçak gibi sokulan bişe. Çok önemli olabilir bu dediler ,parol tedavisiyle sonuçlandı.  Burnum tıkanıyor ve tıkanıyor. Alerji ilaçları spreyleri falan bir işe yaramıyor eskisi gibi yüz üstü yatamıyorum artık. Yan yatmam gerekiyor. Bu sefer de omuzlarım ve kalçalarım isyanda. 

Neyse , omzum ödem yapmış. Doktor düştüğüme çok emindi, hatta o kadar emindi ki beni bile inandıracaktı. İlaçlara devam ve buz yap dedi. O ilaçların ağrı kesici dışında bir etkisi yok. Yine buza kaldı bütün umudum.

Boynumda da fıtık yokmuş. Hareket verdi. E bunları ben zaten yapıyorum pilateste dedim. O zaman fizik tedaviye git dedi. Niye ağrıyor bilmiyoruz tabi.

Anlaşılan dizlerim, çıplak ayakla yürümemi engelleyen işaret parmağım, kistli sol kalçam, ağrıdan telefonla yazı yazarken bile zorlandığım sol baş parmağım, makas kullanamayan sağ el bileğim, neredeyse üç sene önce sakatlanıp hâlâ tam düzelmeyen sol omzuma sağ omzum ve boynum da eklenerek ağrı konusunda bingo yapmaya ilerliyor bütün eklemler. 

Neyse bir sonraki yazıda tatil fotoğrafları paylaşacağım. Bu da burada tarihe not olarak dursun. İki aydır geçmeye boyun tutukluğunun geçmesini kutlarız inşallah bir ara.

Bana Benim Uğraştıklarım Yetiyordu

Bu aralar çok gerginim. Tatilde bile rahatlatamadım kendimi. Vücudum dinlendi çok şükür ama içimi darlayan şeyler azalmadı. Ben kendimi âna odaklayayım dedikçe kaçışan karafatmalar gibi dağıldılar her köşeye düşünceler .

Geldiğimden beri çözümlemeye çalışıyorum kendimi. Sonunda en çok beni deli edenin annemin evinin tadilatı olduğunu anladım.

Annem küçük bir apartmanda oturuyor. Üç daire bir komşumuzun, iki daire bir diğerinin, çatıda bir ofis bir de biz.  Ve komşuların hepsi annem dışında birbirlerine diş bilemekteler. Daha doğrusu üç daire sahibi hatun kimseyle düzgün geçinemiyor.

İşin komiği ben çocukken burada bambaşka insanlar otururlardı, hepsi manyaktı, birbirleriyle kavgalılardı, bir bizimkiler hepsiyle geçinirlerdi :D

Apartman en az atmış yıllık. Ev sahibi kendi oturmak için yaptığından sağlam inşa edilmiş . Duvara çivi çakamazdık. Ama tabi tadilat istiyor. 

Annem yılların alışkanlığı ile orada yaşıyor, evi kentsel dönüşüme sokmak akıllarından geçse de komşularımız bizim için imkânsız dememi anlayışla karşıladılar çok şükür. Yaş ilerledikçe evinden çıkanların yaşadıklarını gördüğümüzden kardeşimin de benim de en büyük dileğimiz annemin oradan ayrılmaması. Zaten sokağın bir ucunda o yaşıyor, iki sokak yukarıda da ben. 

Neyse , sözü çok uzattım. Tadilat konusunda hemfikir olundu, herkes yapılması gerekenleri sıraladı. Yıllardır birbiriyle kavgalı olan iki aile bir araya gelip bu toplantılar yapıldı. Amma velâkin bizim S ablanın ustaları pek nazlı, geliriz gelmeyiz , boyatmazsanız gelmeyiz falan gibi bilimum tafradalar. Başkasını bulsak o tatmin olmuyor, kurtulamayacağız dilinden. Ama kimse apartmanı boyatmak istemiyor (kendisi de dahil olmak üzere) zira apartman püskürtmeli bir taşla kaplı zaten boyanmıyormuş. Gelgelelim ustalar asıl parayı boyadan kazanacağız diye gelmem moduna girmişler. Çatıyı başka ustaya emanet edemeyen S abla da onlara hayır diyemiyor. Bu arada kimseye ditek bir şey söylemeyip her şeyi bana paslıyor söyleyeyim diye zira biliyor ki bana karşı çıkmaları ona karşı çıkmalarından zor. Ay anacım şiştim ben. Bu arada boyacı da benim evimi boyayan adam. Evi bitirmeden gittiydi en son Can'la ben boyadıydık. Bir görseniz evimin duvarlarını sıvası abuk, boyası abuk. 

Şu gerilimi üzerimden atmam gerek. 

Bir WhatsApp grubu oluşturayım diyorum, acaba birbirlerine girerler mi oradan diye açmadım.

Her derdim bitti bunların işleri kaldı başıma. Ona gerilip duruyorum. Hayır en kötü ne olabilir. Hepsi birbirine girer, iş iptal olur. Zaten benim tek derdim yukarıdaki terastan sızan su, gidip onu yaptırırım olur biter.

Ne bu yaa.

Neyse, geçti geçti. Bu işler benim korktuğum gibi olmayacak , her iş tıkır tıkır gidecek... 


Akşam Güncellemesi : Evet birbirlerine hafiften girmişler. Alttakiler biz bu tarafa iskele kurulsun istemiyoruz demiş, usta tafra atmış, S abla çoktan resti çekecek ama çatı parasını aşağıdan da almak istediğinden . Tabii ki beni aradı. WhatsApp grubunu diğer ikisiyle kurup S Abla'dan aldıklarımı onlara pas edersem belki herkesi arayıp durmaktan kurtulurum. Son durum ne bilmiyorum. Ustalar da bi tuhaf. Anacım evin hepsini boyatmak istemiyoruz Allah Allah. Bi ton iş var onun dışında hâlâ bi naz bi şey. 

Ertesi Gün Güncellemesi : N Amca o tutarın içinde neler vardı dedi. Haydaaaa. Al başa döndük.  Ustalara kapora ödenecek bizimkiler birbirleriyle  görüşmediklerinden kabak bana patlıyor. Başıma bir ağrı saplandı bunu duyunca. Neyse açıklamaları yollayıp kalanını aralarında konuşmalarını söyledim. Bilmiyorum şu an konuşturlar mı, kavgalaştılar mı, iş devam mı, yattı mı ? 

Ballı Metehan Bizi Yendi


 Bütün yüksek puanlı harfleri toplamış eline sonra da yendim diye bizi kızdırıyor. Babababa :D 

Geçen sefer yanımıza almayı unuttuğumuz scrabble bu sefer çantaya ilk girenlerden oldu. Eskiden Can'la kıran kırana savaşırdık, bu iki tip nereden geldi bilmiyorum. Ama dikkat ederseniz Can'la yan yana değiliz, neden ? Savaş çıkar da ondan. Birimizden birimiz diğerinin önünde olursa ona hiç göz açtırmaz. Hoş artık çocuklar da göz açtırmıyorlar , ana babalarından gördükleri gibi acımasızlar bu konuda :D 

Tatillerde en sevdiğim çocuklarımı izlemek. Hele ikisi sohbet ediyorlarsa yüreğim sıcacık oluyor :)

Günaydın


 Karı koca yaz boyunca olanlardan öyle gerilmişiz ki bir türlü sakinleşip tatil havasına giremiyoruz. Tabi on saat süren araba yolculuğu, dün sabah kahvaltıda Bilgehan'ın bayılıp istifra etmesi falan da üzerine tuz biber ekmiş olabilir. Neyse Bilgehan iyi. Sabahın altısında hortlayan ben de manzaraya karşı oturuyorum. 



Dün akşamki gün batımı da burada dursun. Dönüp baktığımda güzellikleri hatırlamamı sağlasın.




Megolaman Şarkı Falı :D









Çektiğim fotoğraflardan bir şarkı falı yapayım dedim, bütün hafta kendimi çekip durmuşum. E bunlar da burada dursunlar madem dedim. 53 yaşının son demlerinde Handan halleri :) Hadi tıkla birisine al şarkını.  Yalnız bu sabah bangır bangır şeyler dinleyesim olduğundan öyle sakin ve huzurlu şeyler bekleme :D


Mızıl Mızıl

 Nihayet çamaşırları ütüleyip yerleştirdim. Şimdi de mutfak almış başını gitmiş. Bu aralar üzerimde ölü toprağı var sanki, öööle oturup durayım istiyorum. Boynum ve omzum da sinir ediyor. Dün akşam mr çektirdim. Yarına çıkacak sonuçları. O arada doktorun verdiği ağrı kesicileri içeceğim. Ağrı kesici içmeyi de sevmiyorum zira ağrısı kesildiği an hırpalamaya başlıyorum hasarlı bölgeyi. Güya tedavi de edecekmiş. Pöh. Ben hiçbir eklemimin öyle tedavi olduğunu görmedim. Neyse. MR hazır olsun . Kendi doktorumdan yirmi gün sonra randevum var, geçmezse o zamana kadar ona gösteririm. Omzum zamanla geçer büyük ihtimal de boynum sevimsiz. 

Beş dakika sonra sporum başlayacak. Biri beni buradan kaldırsın anacım. Kılımı kıpırdatasım yok. Squat yapıcaz bir de. 

Haftaya Can'ın izni var. Daha ne yapacağımıza karar veremedik. Kitaplarımı alıp sahilde tembellik yapmak istiyorum. Denize girmek istiyorum. Deniz beni iyileştirir. 



Oyun Fuarındaydık



Kadeşim Astronomi ve Uzay Bilimleri mezunu . Commodore 64 ile başlayan bilgisayar macerasını hiç bırakmadı, 3D modellemeleriyle oyun artisti oldu . Pandemiden önceki seneydi sanırım çalıştığı oyun firması dağılınca iki arkadaşıyla birlikte kendi oyunlarını çıkartmaya karar verdiler. Şu gördüğünüz stand onların ve tabii ki onlara destek olan eşlerinin uzun senelerdir sıkı ve titizlikle çalışma sonucu. Öyle gururlanıyorum ki.


Kendileri gibi harika da bir ekip kurmuşlar. Kurulumdan sökülüşe kadar geçen dört günde Ankara'dan gelip, neredeyse 24 saat hiç durmadan çalışıp, oyunu gösterip , bir de gösteri maçlarında harika sunuculuk yapan gençlere hayran oldum. Dün gece on ikiye kadar alanda ellerinde matkap, tornavida, pense ile hep birlikte standı parçalara ayırıyorlarken bir tanesi bile işi savsaklamadan oradaydılar. Ay oyuncular bile oradaydılar :D Yeni kuşağı yerden yere vuranlar bu pırıl pırıl gençleri görmeliydiler. 



Cumartesi günü oyunun open alfa sürümünün en iyileri bir final maçı yaptılar. Benim oğlanlar ayrı takımda olacaklar diye ödüm koptu, neyse aynı takıma düştüler. Çılgın bir maçtı. 


İzlemesi öyle keyifliydi ki, hayatımda ilk defa bir oyun izledim. Bu arada fuarın bu kısmındaki bilgisayarları çalıştırıp maçı yapabilmek için yine tüm ekip seferber oldu. Oyun fuarının bilgisayarları çalışmıyordu yoksa. Neyse. 


 


Bizimkiler maçın sonunda kaybettiklerine üzüldüler tabi ama ben ikisi de kaybettikleri için rahattım :D 


Pazar günü fuarın son günüydü. Can da uçuşundan dönmüştü o gün. Akşama doğru gidip toplanmalarına da yardım ederiz diye düşündük. 


Bilgehan arkadaşlarıyla yeni başlayanlar maçına katılmış o gün. 


Biz oraya vardığımızda biraz sakinlemişti etraf. Ama hâlâ cosplayciler şeker şeker dolaşıyorlardı etrafta. Fuarın en eğlenceli yüzü onlardı zaten. Gün sonunda birisi en iyi cosplay yarışmasını kazanıp dev ekranı kaptı. Bir de Just Dance'ciler vardı.



Umutcan onları kapanış dakikasına ladar coşturdu. Umutcan Just Dance'in dünya yarışmasını üç kere kazanmış bir genç. Benim ilk dans videom viral olduğuna mesaja atmıştı bana bir ara brlikte birşeyler yapalım diye. Tabi benim enerjimin ona yetişmesine imkân yok da :D Ayrılmadan önce yanına gittim. Can seni tanıyacak mı bakalım diyordu. Tanıdı ;) Onun fotoğrafını da Cna'dan alınca eklerim buraya.


Üç günün sonunda fuardakiler ve bizim ekip birlikte. 


Saat altıda kapıların kapanmasıyla içeride hummalı çalışmanın başlaması bir oldu :D


Saat on bire kadar bütün standı söküp, bahçede hep birlikte yemek yedikten sonra Kürşad'la Metehan'ı alıp eve döndük.

Yorucu ama unutulmaz bir hafta sonu oldu.

Oyunun Steam linkini de şuraya ekliyorum. Eğer tıklayıp istek listesine alırsanız sevinirim. Oyun bedava , ama istek listesi bizim için önemli .

Yolunuz açık olsun sevgili Steel Swarm ekibi, bunca senelik sıkı çalışmalarınız karşılığını bulsun. 

~

Gemini Allah'a emanet et fırtanaların nasıl durduğuna şahit olacaksın diye yazmış birisi. Canım dedim sen olayı çok yanlış anlamışsın. Gemiler zaten Allah'a emanet , fırtınalar da onun eseri. Öyle onu ona ver bunu kap diye işlemiyor bu hesap. Sen hepsinin bir amaca hizmet ettiğini algılayabilirsen değişir ancak. Fırtınalar hiç bitmeyecek. Sadece senin algın açıldıkça  gemin fırtınanın sonsuza kadar sürmeyeceğini bilerek üzerinden su gibi akıp geçecek. 

Ortaköy Beşiktaş Yolunda Küçük Bir Şarkı Falı Yapalım


Allah biliyor ya kılımı kıpırdatasım yoktu. Hem de teee Ortaköy 'e.


Ben üniversitedeyken bazen haftasonu çay içmeye giderdim oraya. Babam bana inanmaz gözlerle bakar, şimdi sen oraya çay içmeye mi gidiyorsun derdi. Eveet ne var ki derdim. Hahaha. Şimdi anlıyorum adamcağızı :D


Kavgalı, sinirli, sohbetli, kahkahalı, kinayeli, dalgalı, klasik hallerimizle yola koyulduk. İlk gençliğimin en güzel mekânına gidip geldik.


Yorulduk ama değdi.







 Fotoğraflara her telden şarkılar gizledim. Tıklayıp dinleyebilirsiniz :)