Kınama

Ben mi kendimi çok dinlemeye başladım, kendim mi beni dinle diye bağırıyor bilemiyorum.

Her sabah yürüyüş yapan bir insan olarak bacaklarımdaki mana veremediğim ağrı ve sancıları kınıyorum.

Sürekli yorgun ve uyku halinde olmamı kınıyorum.

Bir yazı yazarken bin hata yapmamı kınıyorum.

Buraya yazmak için aklımdan geçirdiğim şeyleri bir kenara not etmezsam hemen unutmamı kınıyorum.

Her gittiğimde hiçbir sorunu çözmemeleri nedeniyle artık beni ümitsizliğe düşüren doktorları kınıyorum.

Kendimi böyle çaresiz, bıkkın, umutsuz hissetmemi kınıyorum.

Ama öyle...

Şimdilik bu kadar, dağılabilirsiniz...

Hatıra

Birsen Ablacığım kuzenim olur benim. Çok fazla birlikte vakit geçirmesek de her karşılaştığımızda gözlerindeki ışıltı, cana yakınlığı kaynaştırırdı bizi.

Bir gün bloğumu okurken, benim açılıp büyüyüyen çantalardan arayıp bulamadığımı öğrenmiş. Onda varmış o çantalardan. Bana ulaştırmayı başardı. Hiç ummadığım bir şekilde hiç ummadığım bir yerden çantama kavuştum.

Birsen Ablacığım ne yazık ki 3 sene önce, gencecik aramızdan ayrıldı.

Ama ben bu çantayı her elime aldığımda onu sevgiyle anıyorum.




Bazen yaptığımız küçücük şeyler bizi yaşatmaya devam ediyor başkalarının yüreğinde.

BAYRAM

Balkonumuza kocaman bayrağımızı asmıştık. Sitedeki diğer apartmanlardaki bayraklarla birlikte çok güzel gözüküyorlardı. Ama bir burukluk vardı. Küçük oğluşum bu sene şiir okumak istiyorum diye ağırlığını koymuş şiir okuma izni kopartmıştı öğretmeninden :) Sabah erkenden okul yoluna düşmüş olmamız gerekiyordu. Olmadı.

Hava kapalı ve soğuktu. Canım televizyon karşısında oturmak, hiçbir şey yapmak istemiyordu. Ama onlar öyle yapmamışlardı dedim. Herkes evinde oturmak isteseydi sen şimdi bu evde olamazdın dedim. Haydi kalkın dedim :)


Bayraklarımızı kapıp çıktık dışarıya.

Kalabalıklara karıştık, marş söyledik, yürüdük...

BAYRAMIMIZI KUTLADIK :)

Aşk Ölçer



Cam ocağına gittiğimizde görmüştük. İlginç birşey. Elimizin sıcaklığı ile kaynamaya başlıyor :) Satın alsam kesin bizim evde kırılacağını düşündüğümden kameraya çekmeyi tercih ettim .

Hı?

Okul kantininde otururken masa çevresindeki boş dört beş tabureyi görüp almak isteyen şahıs gelip sorar:

-Boş mu?

-Hayır gelecek var.

Gösterdiğinin yanındakini işaret eder bu sefer.

-Peki ya bu?

-????

(Hepsi için ayrı ayrı o dolu, bu da dolu , şu da dolu mu diyeceğim? Ya da gıcıklık olsun kenardakiler dolu ortadakini al sen zengin olursun hem falan mı , ne yani? )

Ve bu soruya uzuun kantinoloji bölümü yıllarım boyunca sürekli maruz kalmış olmak da üniversite gençliğimizin düşünce sistemi üzerine istatistiki bir çalışma yapmama yeter de artardı bile...

Van İçin Rock

Bilet satın almak için şuraya.

40 rock sanatçısı Küçükçiftlik Park’ta Van’a destek konseri veriyor
Müzisyenler ‘VAN İÇİN ROCK’ konserinde bir araya geliyor


Van’da meydana gelen depremde çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybetti, birçoğu da evsiz kaldı. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan bu ortamda, müzisyenler en iyi yaptıkları şeyi, ürettikleri müziği arkalarına alarak Van’a destek için Küçükçiftlik Park’ta bir araya geliyor. 40 sanatçının koşulsuz olarak vereceği konser, 30 Ekim Pazar günü Küçükçiftlik Park’ta gerçekleştirilecek ve konserin tüm geliri Van’a destek için Kızılay’a verilecek.,

Demir Demirkan, Emre Aydın, Feridun Düzağaç, Kurban, Model, Moğollar, Mor ve Ötesi, Ogün Sanlısoy, Redd, Şebnem Ferah ve Yüksek Sadakat’in de dahil olduğu 40 sanatçının ücretsiz olarak katılımıyla gerçekleşecek olan ‘Van İçin Rock’ konseri, 30 Ekim 2011 Pazar günü saat 11.00 – 00.00 saatleri arasında Küçükçiftlik Park’ta yapılacak. Açılışını Hayko Cepkin’in yapacağı konser, Dream TV‘den canlı yayınlanacak. İzleyiciler canlı yayında verilecek numaraya SMS göndererek katkıda bulunabilecekler. Biletleri 20 liradan satılacak olan konserin bilet, yiyecek, içecek vb. tüm gelirleri Türk Kızılay’ı vasıtasıyla Van’a aktarılacak.

Konserde malzeme yardımı da toplanacak
Küçükçiftlik Park’ta gerçekleştirilecek organizasyona katılımcılar Van’a göndermek istedikleri malzemeleri getirebilecekler. Alanda toplanacak tüm malzemeler Şişli Belediyesi ekipleri tarafından ayrıştırılıp paketlenerek Van’a ulaştırılacak.     

Bir Kişi Kadıköy Uzatır mısın?

Yok uzatmam...

Hep bunu demek istemişimdir.

Ben genelde minibüse girer girmez paramı verip öyle oturanlardanım. Toplam 30 sn falan sürüyor. Diyelim ki hemen oturdum minibüs tıkış tıkış değilse kalkıp kendim veririm yine paramı.

Sürekli müzik dinleyerek dolaşan birisi olarak minibüslerde omzuma dokunulup duyamadığım birşey söylenmesine , onu anlamak için kulaklık çıkartmaya falan kendimce bir çözüm buldum. Ya en arkaya oturuyorum ya da para uzatırlarsa neresi falan anlamaya çalışmadan direk öne uzatıyorum onlar anlaşsınlar aralarında benim derdim değil. (He canım gıcıkımdır biraz)

Ama geçenlerde "Pes artık!" dedim. Güleyim mi kızayım mı bilemedim.

Vatandaş en arkaya geçti oturdu. Onun önünde birisi onun da önünde ben oturuyorum. Önüm boş. Bir baktım para uzatmış, arkamdaki de bana uzatıyor. Bir sinirlenmişim ki "Ben mi kalkıp şöföre vereceğim bu parayı ?" diye söylenerek almadım. Öyle ya benim para uzatacağım kimse yok önümde kalkıp üç sıra öndeki şöföre vermem gerekiyor.  Arkamdaki şaşaladı, vatandaş ben veririm diyerek - lütfen artık bi zahmet - parasın geri alarak şöföre götürdü. Bu kadar mı düşünmekten aciziz yoksa işimize mi gelmiyor bilemedim.

Bir de yer kapacağım diye hoop oturup sonra da ayakta kalan sana para uzatanlar oluyor , bu konuya girmeyeceğim şimdi....

Herkese günaydın...

Gerçekten yardıma muhtaçlara el uzatıldığı bir güne açılsın sabahımız...

Kukla Partisi


Doğumgünü çocuğu kendi kuklasını boyuyor.

Hummalı bir şekilde boyama yapanlar :)

Şimdi de sıra geldi izlemeye.

İyi ki doğdun Eylül, nice güzel yıllara....



Cam Ocağı

Dün sevgili Eylül'ün doğumgünü vardı. Bizleri doğumgünü hediyesi olarak cam ocağına götürdüler. Çocuklar önce cam üflediler. Ardından da kendi tabak -ya da duvar süsü nasıl istiyorlarsa- larını dizayn ettiler. Cam ocağınin sitesi işte şurada. Biz çok eğlendik sizlere de tavsiye ederim.


 



 Bu Metos'un yılanı.
Bu da Bilgiç'in Pacman'i.

Hep Aynı

Hastane bile depreme dayanıklı değilse...

Diyecek bir tek söz yok.

Ne kadar ucuz hayatımız...

Geçmiş Zaman Olur ki...

Aşağıdaki yazıya Selen'in yorumunu okuyunca çocukların küçüklüğü geldi aklıma.O sıradaki halleri, kaç kelime dediler, nasıl oynuyorlardı, ne yerlerdi falan gibi bir sürü şey aklıma geliyor da kameraya çekilmiş zamanlar olmasa kendi halim ve evin halini hatırlamama imkân yok. Farkında bile değilim zira. Geçen gün seyrederken kesinlikle en yakınlar dışında kimseye gösterilmemesi gerektiğine karar verdim. Ön plan harika, gülen oynayan çocuklar, ama arka plan - ki dediğim gibi o sırada benim hiç görmediğim birşey ya da görüp de hafızamdan tamamıyla silmiş olduğum kısım- yerle bir olmuş bir ev. O sırada evimizin beş oda bir salon olduğunu belirtirsem dağınıklığın boyutları tahmin edilebilir sanırım.

Şimdiki halim prensesler gibi canım, o zamanı düşünürsek :D

Kızım, Evin Hanımı Nerede?

Dışarda giydiğim kıyafetleri evde giymem. Sıkıntı basar bana. İçeri girer girmez değiştiririm üzerimi. Öyle evde şıkır şıkır gezen birisi hiç olamadım. (Ay, açıklamanı yesinler, şıkır şıkır gezmek kot pantolon ve tişört değilse dışarda da pek olmuyorsun ya neyse orayı karıştırmayalım.) En salaş ve rahat ne varsa o üstümdedir.

Ama geçen gün şöyle bir baktım kendime, beni çamaşır asarken falan görenler kesin evin temizlikçisi sanıyorlardır. (Ki onlar benden iyi durumdadır:) Acınası bir haldeyim. Rengi kaçmış, çamaşır suyu lekeli, mazisi 10 yıldan uzun bütün tişörtleri hayatımdan çıkartmaya karar verdim.

Savulun mağazalar, ben geliyorum :D

Herkese günaydın.

Unutmayın bugün YAŞASIN CUMA...

Güzel haberler aldığınız gülümseyen bir güne açılsın sabahınız...

Yavaş Yavaş Ölürler

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar

Pablo Neruda


Hayvanat bahçesinde bir afişte görmüştüm bu şiiri. Ağacın arkasında kaldığından tamamını okuyamamış , merak etmiştim. İnternetten arayınca buldum hemen. Çok hoşuma gitti. Nasıl şimdiye kadar hiç duymamışım hayret.

Kavaklar

Ölüm yeşil
Sonsuzluk baharsa.
Orda bir kavak vardır
Nerde bir su varsa.

Mavi göklerdesin
Vatanın kara toprağı yaşamana darsa
Orda bir kavak vardır
Nerde bir rüzgâr varsa.

Askerin şahadeti şırıl şırıl
Uzanır kuş sesleriyle Edirne'den Kars'a
Orda bir kavak vardır
Nerde bir asker varsa.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Bebekleri Nasıl Yatıralım ?

Efendim bebek doğunca ilk sorunsallardan birisi nasıl yatacağıdır. Yüz üstü yatınca boğulma riski artıyor diyorlardı önce. Sonra sırt üstü yatınca da boğulma riski ortaya çıktı. En iyisi yan yatırmak olduğuna karar verildi sanırım en sonunda.

Teorik olarak böyle.

Şimdi gelelim size.

Valla bebeğiniz nasıl uyuyorsa öyle yatıracaksınız kanımca.Bebek bir bebek olabilir ama gayet de şahsiyetiyle doğuyor. Zaten uyutup da yan komşuya gezmeye gidenlerden olmadığımıza göre, sürekli takipteyiz nefes alıyor mu, çok uyudu niye uyanmıyor falan diye boğulma riskini azaltmaktayız bayağı. Bırakın nasıl uyuyorsa öyle uyusun.

Meselâ benim Metehan oğluşum sırt üstü uyumuştur hep.

Bilgehan oğluşum ise 10 gün boyunca yatağına her yatırdığımda dikenli tellere atmışım gibi ağlama suretiyle bana sırt üstü yatmayı istemediğini en sonunda açıkça anlatabilmiş ve yüz üstüne geçmiştir.

Şekil A ve Şekil B durumu gayet açık anlatıyordur sanırım. (Yanlış anlaşımasın poz vermiyorlar , gerçekten uyuyorlar :)

Şekil A
Şekil B

Bu gayet bilgilendirici yazım yeni bebeklilerin işine yarar umarım :)


Herkese günaydın. 

Siz Biletinizi Aldınız mı?

TEB BNP Paribas WTA Championships İstanbul
25 Ekim - 30 Ekim

Final günleri bitmiş ama ilk üç gün için hâlâ bilet varmış. Zaten en iyi 8 tenisçi geliyor, bütün maçların çok güzel olacağını düşünüyorum. (Biletler için bknz)

........

Çayını kahveni alıp bir battaniyeye sarınarak cama burnunu dayayıp seyret yağmuru.

Tam bardaktan boşanırken arala biraz camını, sesini dinle , kokusunu çek içine.

Tadını çıkart.