Çok Ciddiyim Biri Beni Dövmüş

Gece yatakta dönerken azap çektim. Her hareketim bir başka ağrı veriyor. Varlığından haberim olmadığım kaslarımı öğrendim.

Yaa ben kendi halimde yürüyüp gidiyordum, pilates neyime gerekiyordu.

Münasebetsiz kardeşim dedi ki "Abla zorlanmazsın 50 60 yaşındaki teyzeler var hep orada"

Ne varmış 50 yaşındaki teyzelerde diye çemkirdim hemen tabi.  Hem senin nerden teyzen oluyor onlar, ablan yaşındalar ablan...

İşte bu ruh haliyle kendimi pilateste bulmuşum hakim bey.

Allaha şükür bu sağlıklı deneyimin sonunda elli yaşındaki teyzeleri geçtim,  artık ancak doksanlık nineler gibi hareket edebilmekteyim. Neyse onlara da fazla laf atmiim şimdi bi bakmışım....


Osman Müftüoğlu'nun dediği gibi, evet insan hayatı uzuyor ama uzayan kısım yaşlılık kısmı anacım, kendinize iyi bakın.

Salata isteyen :D

Geçen Hafta Pek Sosyaldim


Haftanın sürprizi sevgili Sezer'den ( Klio'nun Şarkısı)  gelen mesaj oldu. Kadıköy'e geçiyormuş, müsaitsen buluşalım mı dedi. Ne iyi dedi :) Birlikte Moda keyfi yaptık. Sanki önceden buluşmuşuz da kaldığımız yerden devam ediyormuşuz gibiydi.

Bir çok blog arkadaşımızın da kulaklarını çınlattık. Bir gün koskacaman toplanabilsek ne güzel olur kim bilir :)


Bir de kitap hediye getirmiş bana. Hemen kütüphanemde yerini aldı. Üstelik okuma şenliği için daha önce okumadığım Türk kadın yazar kategorisi boş kalmıştı, cuk oturdu :)

Tekrar teşekkür Sezerciğim.


Cuma akşamı yine Moda'daydım. Bu sefer okul arkadaşlarımla buluştuk. Bakmayız az durduğumuza gelemeyen herkes de yanımızdaydılar sanki.


Pazar sabahı kahvaltı misafirlerim de mahalle arkadaşlarımdı. Mahallemizdeki parkın açılması sayesinde ben onlarla tanışarak odamda yapayalnız geçirdiğim yaz tatillerinden sıyrılmıştım. Erayinmandık biz. Zeyfi, Hanfi ve Ayşestiyan. Gerçi Ayşecik diyoruz artık ama Zeyfi ve Hanfi duruyor :D Başka Erayinman olan var mı aranızda?

Çok şükür ki arkadaş konusunda şanslı bir insanım. Hayattaki en büyük zenginliklerimden biri içimi sımsıcak yapan arkadaşlarım.

İyi ki varlar.

Rüyamda Spor Yapsam Olmaz mıydı :)

Sabah altı buçukta saatin sesi ile kalktım. Bu aralar sabah yürüyüşüme yeniden başladım.



Başladım ama aynı anda bizimkiler de spor salonuna yazıldılar. (Ehehehe ben de yazıldım,  ama pek ilgilenesim yok :D)

Benim sabah yürüyüş hayalim şu şekilde. Sabah kalk. Git yürü. Eve dön. Kahvaltı et. Sonra kıvrıl uyu bir yerde.

Geç kalkarsam belim ağrıyor.  Böyle yaparsam misler gibi oluyor.

Ama dedim ya bizimkiler de spora başladılar.


Eee spora gitmeden iki saat önce yemek yemeleri gerekiyor.

Haydiii.

Kendime ait sakin saatlerim onlara bilimum yumurtalı omlet yap, sonra Bilgiç'i kaldırmakla uğraş (okul bitti diye bu sevimsiz kısımdan kurtulmuştum ne güzel) , o arada kendin kahvaltı et, anneee sen de pilatese geliyorsun dediklerinden bir de uyuyamadan spor saatini bekle.

Haa bu arada Bilgiç 'e rejimine uygun Metos'a zayıflığına uygun yemek ara.

Bu sabah altı buçukta kalktım.  Can'a kahvaltı hazırladım. O yerken gidip çok azıcık yürüdüm. Bacağım aksıyordu yine pek hızlanamadım.

Eve döndüm kendime bol lorlu bir kahvaltı tabağı yaptım. Bizimkilere bol yumurtalı omlet pişirdim.

Şimdi gözlerim kapanıyor ama bir saat sonra evden çıkmamız lazım.

Uykuuuu biraz uykuuuu :D

Neyse bugün rejim modunda yiyeceğim, artık iki aydır içinde bulunduğum kilodan sıyrılmayı planlıyorum bu hafta.

Bakalım ne olacak :)

Ekleme : Platese gittim. Karın hareketleri yaptım.  Üzerine yarım saat daha yürüdüm. Artık uyuyorum ben :D

Bence Daha Olmadı

Her şey çok güzel oldu diyemiyorum ben henüz ama olmaya başladı gibi sanki.

Yine de, birisinin kazandığı bir seçimin abuk subuk mazeretlerle iptal edilmesi üzerine hakkını hukuksal yollarla sağlayamayıp bir kere daha seçime gitmek zorunda kalması içimi acıtıyor.

O zarflardan çıkanların hepsi yeniden seçime girselerdi anlardım mantığı belki ama.

Seçim diye harcanan paralar da cabası.

Neyse önünde sonunda her şey çok güzel olacak elbet. Ama daha yeni yeni başlıyor, bitmiş gibi hallere girmenin gereği yok.


Yine Liste Yapmam Gerekiyor


  1. Göz doktorundan randevu al
  2. Diş doktorundan randevu al
  3. Cildiyeden randevu al
  4. KBB dan randevu al
  5. Kan tahlili yaptır (Genel kontroller, ne zamandır ertelemişim de ertelemişim)
  6. Gençlerin odasına güneşlik bak. Ramazanın başında bir yıkadım güneşlik elimde kaldı :D
  7. Sandalyeleri yeniden kaplat. Mümkünse silinebilir ve leke tutmayan kumaş olsun. Bizimkiler totolarıyla yiyorlar sanırım  hepsi yağ lekesi olmuş.
  8. Banyoya paspas bak.
  9. Gençlerin odasına halı bak.
  10. Spora başlayanlar için spor eldiveni şart.
  11. Adidas'tan yüzücü mayosu bak. İçi astarlı bikini bile kurumuyor :/
  12. Kalk da şu fasülyeyi pişir.
  13. Yarına misafirin gelecek evini temizle.
  14. Yeni maddeleri düşünüp buraya ekle.
  15. Ocağın servisini çağır çok fersiz yanıyor.

Gezi Günlüğü 4

Gitmek istediğimiz yer çoktu ama kimisi çok uzakta olunca eledik. 5 saat yollarda git gel olmasın dedik. 

Dönmeden bir gün önce adanın kuzeyini keşfe çıktık. 

Önce Mantamatos köyüne gittik. Köye giderken yolda gördüğümüz yola inek çıkabilir tabelalarına bakarak bu köy mandadan almış adını falan diye geyik yapmaktaydık ama haklıymışız, hahaha. Zaten köyün yoğurdu meşhurdu.


Köye minik bir bakış attık.


Azıcık sokaklarında dolaştık.





Sonrasında manastırına gittik. Manastırda çok güzel ballı yoğurtla lokma tatlısı varmış çünkü.




Yolda bu yuvayı gördük. Ben de leyleği havada görmüş olduğuma kanaat getirdim :) Neyse eve dönerken üç leylek arabamızın üzerinde süzüldüler de yazın kalanını garantiye almış oldum :)


Manastır tam bir kuş cennetiydi. Binalardan çok kırlangıç ve baştankaralarla ilgilenmiş olabilirim.






Sonrasında Sikaminea köyüne doğru geçtik, püfür püfür esen bir teras bulduk kendimize, yemeğimizi orada yedik.



Yemek sonrası yine Metos'la yollara düştük, diğer ikili kalkmadılar yerlerinden.




Bu köyde merdivenler vardı hep. Evde, apartmanda sakat olan dizlerim böyle yerlerde nasıl oluyor da dolaşıyor bilemiyorum.


Kimseciklerin olmadığı sokaklarda dolaşmak öyle iyi geldi ki.



Yemek ve dolaşma sonrası on dakika mesafedeki Kagiá sahiline bakalım dedik.

Şezlongsuz, kocaman taşlık bir sahildi. Ama küçük bir duş ile soyunma kabini vardı.


Poseidon adlı kafeden birer dondurma alıp masalarına ve hamaklarına yayıldık.


Can'la ben dayanamayıp denize de daldık :)


Metos köpeklerle pek mutluydu :)


Akşam sahilden farklı bir yol izleyerek geri döndük.




Can'ın istediği bir restorana oturduk. Yine çok toktuk aslında. Bu yer gittiğimiz en pahalı yerdi, doğrusu nedenini anlamış değilim. Sanırım kasaba içinde olduğu içindi.


Yine huzurlu bir akşamın ardından odamıza döndük.

Son gün otelden çıkacağımız için öğlene kadar eşya toplama ve tembellikle geçti .  Çıktıktan sonra ilk gün akşam gittiğimiz Tarti'ye gidip yemek yiyip bir denize girip çıktık.

Akşam feribotuyla da Ayvalık'a döndük.

Huzurlu ve keyifli bir tatil oldu. Ahtapot, kalamar ve karidese doyduk. Çok güzel sokaklarda dolaştık, fotoğraf çektik.

Bakalım leylek kardeşler bizi yaz boyunca bir yere sürükleyebilecekler mi. Eylül'e kadar başka iznimiz yok gibi gözüküyor ama bilirsiniz ben bu konuda sihirler yaratırım, hiç belli olmaz,  üç güne bile neler neler sığabilir.

Gezi Günlüğü 3

Üçüncü gün bizimkileri sabah kahvaltısından sonra yollara düşürdüm. Önce hava ısınmadan dağların arasındaki Agiasos'a uğramak istedim. Oradan da Plomari'ye geçip denize gireriz Uzo Müzesi gezeriz diye düşündüm. Ne yazık ki müze konusunda pek başarılı olamadık, her yerin dörtte kapanması yetişmemizi zorlaştırdı.


Agiasos'a girer girmez ilk gördüğümüz bu teyzenin annesi Balıkesir babası İzmir'liymiş. Pek tatlıydı.


Burası da tepeye kurulduğundan yokuş yukarı sokaklarında aheste aheste dolaştık.


Çok kıskanıyorum bu köyleri ben. Pırıl pırıl, tarihini korumuş. Çatısız sıvasız abuk subuk apartmanlar dikilmiş olan bizimkileri düşünmek içimi acıtıyor.


En tepede bir kafe var diye görmüştüm oraya kadar çıktık ama pek hayalimdeki kafe değildi, merkezdeki şu köşe daha cazip geldi, oturup bir çay içtik.




Sokaklarda nasıl ağzım kulaklarımda gezdiğimin ispatıdır bu fotoğraf :) Bana eşlik eden kırlangıç kardeşi gördünüz mü?


Mutlu Handan :D



Oradan çıkışta bir saat virajlı yollardan gidip ( Adanın ana hattı dışında hemen bütün yollar virajlı dağ yolu. Daracık şeritten hiç taşmadan, karşıdan gelenin de taşmamasına dua ederek gittik. Neyse ki kalabalık değil ve insanlar trafikte dikkatli ve saygılı) Plomari'ye vardık.


Biz Seven Seas Taverna'ya oturduk ama yukarıdaki Mama Katerina'da da aklımız kaldı. Daha yeşillikler içinde ve serin gözüküyordu.

Yemek yerlerinin hemen hepsi lezzetli ve temiz. Servis hızlı.  Kimse yeter bu kadar oturduğunuz der gibi başınıza dikilmiyor. Euro artmamışken bayağı da ucuzlardı.  Şimdi ucuz sayılmaz ama siparişi abartmamakta fayda var zira tabaklar çoğunlukla çok büyük geliyor. Tepeleme dolu olduklarından bitiremeyebilirsiniz.


Plomari sahili çakıllı olduğundan pırıl pırıldı. Günün kalanını orada geçirdik.


Akşam otele dönüşte iki gün önce gördüğümüz restorana gittik. Aç da değildik pek ama  :)

Bigla güzel bir restorandı, yalnız dana eti söylemeyin. Bilgiç etini yiyemedi, lastik gibi olmuştu, o ete verdiğimiz paraya acıdım doğrusu.  Ama deniz ürünleri lezzetliydi.


Köpekleri pek şirindi.



Artık çatlama noktasına ulaşmışken bu günü de bitirdik :)