Tabi bu şurubun anavatanı Kanada. Netekim bizim burada ödediğimiz paraya göre çok çok ucuzdu orada :) Neyse konuyu dağıtmayalım.
Metehan'ın yanında kaldığı ailenin evinin tam karşısında annelerinin evleri var. (Zaten başka da ev yok görünürde :) Kocaman arazi onların. Bahçe akçaağaçlarla dolu ve şurubunu da yapıyorlarmış.
Pazartesi günü bizi misafir ettiler. Çok keyifli bir gündü. Hayır oğlan yedi aydır orada ama malum hiç fotoğraf makinası icad olmadı ya bizimkine, haberim yok bunlardan :D
Akçaağaçlar kovalarıyla birlikte :)
Bu borular ağaca çakılıyorlar.
Sonra damla damla kovaya gelmeye başlıyor.
Berrak ve sudan pek ayrılamayacak özsuyu. Tadına baktığımızda çok çok hafif bir tatlılık seziliyor. Hatta bilmesem akçaağaç suyu olduğunu fark etmeyebilirdim bile.
Sonra şu şeker görünüşlü kulübeye geliyoruz.
İşte toplanmış sular burada.
Bu suyu bir kaç defa filitreden geçirip içine karışmış olabilecek pislikler ve böceklerden arındırdıktan sonra kaynatmak suretiyle o lezzetli akçaağaç şurubu sofalara geliyor..
Yalnız bu işlemle ağaçlar bir müddet sonra ölüyorlar. Ne kadar süre alınıyor söylemedi ama su gelmemeye başlandığında ağaç kesilmek zorunda kalınıyormuş. Buna üzüldüm ...
Yine de yerlerine yenileri ekilmiş olmalı ki bahçeye baktığımda bir çok genç ağaç gördüm. Hiç boş yer yoktu :)
Bu bilgilendirici yazım da burada bitiyor. Ama kulübelerdeki harika ayrıntılar ve diğer eğlenceler sonraki yazılarda :)
- Mart 31, 2016
- 18 Yorum