♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥

2016 benim için yepyeni yerler gördüğüm, minik maceralar yaşadığım dolu dolu bir yıl olmakla birlikte ülkemin halleri yüzünden yüreğimde bir sızıyla geçti.

2017 umarım huzurlu bir yıl olur. İnsanlar kapılarını iyiye ve güzele açmaya karar verir, bir takım korkular ve baskılar doğrularımızı yapmamızı engellemez, bu kâbuslar biter.

Seneyi minik bir falla bitirmezsek olmazdı tabi.

Tıklayın bakalım size şarkı mı şiir mi yoksa benim bir yazım mı çıkacak :)

Vaktiniz varsa hepsini tıklayın anacım, yılbaşı zamanı bu bütün hediyeler hepinize :)

Sizleri tanıdığım için çok mutluyum. İyi ki varsınız :)

Mutlu yıllar.






















Son Durum

Misafirler geldiğinde elektrik kesikti, kapıda kalmışlar, zili çalıp duruyorlarmış. Bir saat sonra geldi. Hemen mutfağa geçtim. Fırına sürdüğüm yemeğim pişti ( Zaten pişmişti üzerine rendelediğim kaşar kızardı yani) herkesi sofraya davet ettim ki yine gitti. Bu sefer bir gitti pir gitti,  dört saat mum ışığında misafir ağırladık. İnanılır gibi değil.

Neyse, en azından yemeğimi pişirecek süre verdi, buna da şükür.


Bir de bizim evin izolasyonu takdire şayanmış, içerisi soğumadan oturduk onca zaman.



Artık gidip yatabilirim, 'Karanlıkta Yemek ' tadında geçen bir geceden sonra yorulmuşum.


Son olarak da, mum şart anacım.

Trafodaki Kediye Benden Selâm Söyleyin Çıkmazsa Feci Yapacağım

Akşama yemeğe misafirim gelecek İstanbul'da elektrik verilen mahallelerle yılbaşı ışığı gibiyiz, bende gidiyor annemde geliyor onda gidiyor bende geliyor, yanıp sönüyor İstanbul.

Dün gece bir ara mum ışığında fasülye ayıklamaktaydım. Hemen herşeyi öyle böyle hazırladım ama yemek vaktinde elektrik olmazsa ana yemek fırınlanamayacak.

Neyse kesile gele süpürme işlemi bitti, hazır elektrik varken diyerek duş da aldım. Allahtan odanın her yerinde süs diye mumlar var. Akşama yakacağız artık.


Bu arada fotoğrafta pek belli olmasa da kar başladı nihayet. Yeni yıla karlı gireriz umarım :)

Şimdi elektrik kesilmeden gidip şu kaşarı rondodan geçireyim.

Aman da Ne Güzel Yaparmışım, Puhahaha, Ama İdare Ediverin İşte Canım Herkes Yetenekli Olamaz


Bir sürü işimin ortasında,  misafir gelmeden önce bu kutuyu kaldırmam gerekiyordu.

Kutuyu parçalarına ayırıp iki kat boyadım. Baktım fırça izleri hoşuma gitti üçüncü kat atmaktan vazgeçtim.

Kapaktaki oymanın iç kısımlarını renklendirecektim ama sonraya bıraktım. Zaten ne renk seçeceğime bile karar veremedim.


Çıkarttığım vidalar tekrar yerine inatla oturmadı.  Benim gibi kırk yılda bir sökülen bulüz, kopan düğme ve yırtılan dize yama dikmekten öte girmeyen bir kadında neden iki katlı bir dikiş kutusu var, o da muamma tabi :D

Neyse evlendiğim yılların modası bir sarımsı cilalı tahta daha beyaza dönüştü. Sanırım anahtarlık ve kupalıktan sonra bu son parçaydı.

Şimdi ne boyayamasam acaba :D Sehpaya mı el atsam, taşınırken canını çıkartmışlardı.

Yalnız boya bırak boya bırak, bence yapboz yapmaktan daha sabır gerektiren bir iş bu :)

2016'ya Bir Bakış

Her fotoğraf farklı bir aydan yazıya link taşıyor. Tıkla bakalım sana hangi yazım çıkacak :)













Daha Önce Birkaç Defa Söylemiştim Bu Sefer de Uygulamalı Göstereyim Dedim


Kullandığımız peçete üstteki fotoğrafta gördüğünüz üzere çamaşır makinasından lekeli çıktı.

Onu dün öğlene doğru güneş gören yere astım. Bu akşama kadar kaldı. Bugün güneş yoktu ama olsun, işte sonuç altta gözüküyor. Leke uçmuş. Çamaşır suyuna bastırmam, yeniden yıkamam falan gerekmeden ütüleyip kaldırdım :) ( Biri dışarda biri lamba altında çekildiğinden ton farkı var, onu dikkate almıyoruz :)

Salça ve meyve suyu gibi renkli lekelerde yüzde doksan işe yarıyor.

Hatta havuç rendelediğimde turuncuya dönüşen mutfak robotu parçalarını da mutfak camının önünde bırakıyorum. Çamaşır suyu kullanıp sonra da arıtmak için on saat uğraşmıyorum böylece.

Neyse İyileşmek İçin İki Günüm Daha Var

Parti günü ağrıyan boğazımla durumu idare ettikten sonra geceden itibaren hafiften hapşırma moduna geçmiş bulunmaktaydım. Umarım gelenlere bulaştırmamışımdır :) Etkinliklerin yanında bi de sürprizimiz vaaar, nezle mikrobuuuu. Canım o kadar kusur kadı kızında da olur,  miniminnacık bi mikrop:)

Pazar ve pazartesi minimum hareket üzerine kuruldu. Bugün artık bir dışarı çıkıp yılbaşı kartlarımı postalayayım dedim. Aslında bu kadar geç kalmazdım. İlk gittiğimde kapanmasına on dakika varmış alamam diye tutturdu kız. Ertesi gün yağmur fırtınada Kadıköy'e indim, pullu yollayacağım ya illâ, sıranın bana gelmesine elli kişi olunca pul var mı diye sordum gişedeki bayana, sıra size gelince çıkıp bakarım var mı diye dedi. Hööö. Ben zaten boşuna beklemiim o kadar kişiyi diye soruyordum herhalde!  Neyse işte bugün pul mul bakmadan yolladım. Kimi zarfın üzerine adres yazmamışım, nasıl ya, unutmuşum diye elime kalem alıp doldururken bir anda uyandım. Uleyn bir tane neyse de hepsini unutmadım ya, şabalak ben, onları zarfın arkasına yazmışım. Yani kimileri her yerde benim adresim olan zarflar alacaklar, puhahaha, iadeyi kart istiyorum kesin der gibi :D Tek sorun üşencime adresi eksik yazmış olmamda, hiç boşuna zahmet etmesinler anacım, bana gelmez o kartlar :P

Dün iş yapmaz da otururken izlediğim bir sürü bloğu sildim. Kimi zaten yok olmuş. Kimi de benle hiç alakası yok, gelmez yorum yazmaz falan. Yalnız arada yanlış sildiğim de oldu sanki, anlayamadım da tabi sildikten sonra,  varsa öyle biri bana küsmesin de haber versin .

Travel çenıl diye bir yerde ülke değiştirip ev kiralıyorlardı. Kaç saat, kaç bölüm izledim bilmiyorum. Çok hoşuma gitti. Kavga gürültü yok. Değişik şehirler. Paris'te ev almayı düşünen varsa 250.000 USD ye yirmi metrekare alabiliyorsunuz, haberiniz olsun :)

Cuma akşamı yemeğe misafirim var. Ya acaba ben ayda kaç kere yemeğe misafir ağırlıyorum, bak merak ettim şimdi :) Neyse bu gelenleri tanımıyorum, Can'ın yeğeninin müstakbel kayınpeder,valide,eş filan tanışmaya geliyorlar. Umarım kasılmadan keyifli geçiririz geceyi. Hoş ben kasılmam kolay kolay da :)

Ama bir kere kasıldıydım. Birine hoşgeldine gideyim demiştim. Ben de birileriyle tanıştığımda nerelisin bla bla gibi soruları aklıma gelip de sormam hatta iki yıl sohbet ettikten sonra ismini bilmediğim arkadaşım bile vardır (Yuh deme, yuh deme)  ama bu hatun ağzını bıçak açmadan oturmaktaydı. Yarım saat debelendikten sonra baktım bana daral geliyor attım kendimi oradan dışarı bi daha da işim olmadı onunla :D

İşte böyle cancağızlarım.

Dikiş kutumu söktüm, boyayacağım becerebilirsem. Aslen boyayı çoktan almıştım bildiğiniz üzere ama üşeniyordum kutunun içini boşaltmaya, bugün yere düşüp her şey saçılınca e boyayım bare dedim. Ne zaman bitiririm bilmem artık :)

Ay çenem düştü. Boğazım acıyor diye konuşamadım ya ondan herhal.

Buraya kadar okumayı başaranlara bi şarkı hediye edeyim en iyisi.

Hoop kardeşim okumayana şarkı yok, atlayıp zıplayıp dibe kaynak yapmayalım :D


George Michael

Son albümlerini hiç dinlemedim, eskilerini de unutmuşum neredeyse. Oysa ne çok sevdiklerim vardı.

Seçin bakalım size hangisi çıkacak.















Uzuun Uzuun Anlatıyorum :)

Her şey bundan yirmi dokuz yıl önce yollarımızın üniversitede kesişmesi ile başladı...Hahaha yok yok o kadar da uzun anlatmayacağım dün geceye geliyorum hemen :)


Ben cidden köfte makarna dışında bir şey yapmayı düşünmüyordum aslında. Ama mutfağa girince içime bişey kaçmış. Aa mantar da vardı, hımm kerevizi de salata yapiim, bundan ağaç bundan kardan adam olur falan derken yine azıcık abartmış olabilirim :)



Geçen sene Metos yoktu, bu sene tam kadro tamam. Çok şükür :)

Araya geleneksel birinci partimizden şu fotoğrafı da koymak istiyorum hemen.


Dört senede ne kadar büyümüş bu çocuklar :)


Kapağa astığımız bu notlarda hazırladığım etkinlikler vardı, herkes sırayla bir tanesini seçti, biz de onu yaptık.


İlk aktivitemiz Drunken Sailor şarkısı ile karaoke yapmak çıktı.  Şarkı o kadar keyifliydi ki.  Bu arada Any'nin İrlandalı olduğunu da öğrendik, o dansı izlemeniz gerekiyordu :)


Öndeki çılgın analarını görmezden gelmeye çalışan masum oğulları isimli fotoğraf çalışması bir fikir edinmenizi sağlayacaktır :)


İkinci etkinlik şiirsel bir gece olunca herkes kartonlara bastırdığım şiirlerde aldı bir tane. Onları okuduk yüksek sesle. Sevgileri yarınlara bıraktınızdan anlatamıyoruma, yaşamaya dairden haydi abbasa okul zamanlarımızda defalarca okumaktan sıkılmadığımız şiirler tine yüreğimize dokunup bize dizelerin güzelliğinde kaybolma imkânı verdi.

Üçüncü etkinliği buraya koyamıyorum zira hiç fotoğraf çekmemişiz. Aslında yeni yıl dileklerimizi söylediğimiz küçük video kayıtlarımız olsun fikrinden yola çıkmıştım derken madem bir röportaj yapayıma dönüştü. Eh röportaj yaparken kendimiz olmaz zorunda değiliz ya kısmına ne ara geçtim, ben ne ara Ünzile oldum işte onu iç bilemiyorum hakim bey :D



Yeşil defterimize de yazılarımı yazdıktan sonra geçen seneki buluşmamızda yaptığımız süsleri boyamaya geldi sıra :)



Geçen sene yaptığı süsleri hatırlayan Any tarafımdan bir aferini hakketti :)


Metehan Ahmet ve Birsen'in yaptıkları süs topların pişerken çatlayan kısımlarından harika süsler çizdi. Yılbaşı temalı olmadı ama cadılar bayramına şimdiden hazırız :)


Sanatçımız ciddiyetle iş başında :)


Pınar renklerle oynayıp takımların kardeşliği isimli çalışmalarını yaparken (Hayır bi kere renkler istem dışı karışmamıştı :) pek üretkendi.


Bakınız Zeynep'in yanında durmak bile moralini bozamamış , keyfi yerinde :)


Sanatçımız Zeynep , ama ama ama neden bizimkiler böyle olmuyor ki isimli çalışmasını yaparken :)


Şu anda bu fotoğrafa bakarken bebekliğinden çocukluğuna bütün halleri gözümün önüne geldi yalnız. Yaşlanıyor muyum ne :D


Tarık'ın alfabemize bakışı :) Daha yapacak çoook harf var gibi sanki :)




Bilgiç de geçen sene başladığı ağaçlarını bitirdi.


Raflarda yerini alabilir .


Birsen süs toplarını yeşilli beyazlı boyamış. Ama asıl sanat kolundaki bandajda çıktı ortaya :D Renkli halini görmeniz gerekiyordu . Mavi boya maceralarını dinlerken kahkahaları tutamadık.



Ve dadaaaam. Bence hepsi de çook güzel :D

Haa bu arada gecenin ilerleyen saatlerinde bizden gelen saç kurutma makinesi sesleri bu boyaları kurutmak içindi , neyse ki komşular benim partilerime alışmış, yılda bir kaç defa yaşanan bu çılgınlıkları kanıksamış durumdalar da sorun yok :D


Hediye çekilişi ardından herkes biraz hediyelerinin tadını çıkarttı tabi :)






Vakit gece yarısına yaklaşırken dolapta unuttuğumuzu hatırladığımız tatlılar ve taze pişmiş böreklerimizle çaylarımızı kapıp son etkinliğimize geçtik.

Uçak yapmaaaak.


birazdan renk renk uçaklarımız havada süzülüyorlardı demek isterdim ama daha çok yere çakılmakla meşguldüler :D

 Son etkinlik dedim ama ne son etkinliği, aslen iki hatta üç etkinlik daha vardı ikisini yaptık birini artık isyanları oynayan çocuklarımızın hatırına bıraktık artık :)

Yaptığımız etkinliklerden sarılalım sıkı sıkııı etkinliğiydi. O kartı çekince evdeki herkes birbirine sıkı sıkı sarıldı, ve bunu o kadar sevdik ki geleneksel etkinlik olarak her sene yapmaya karar verdik :)



Diğeri yeni yıl dilekleriydi. Post it lere yazdığımız dilekler daha yukarı yapıştırılmaya çalışırken tavanda yerlerini aldılar :)

Sonuncusu dinazor anneler kahve içerken gençler dinazor yapacak etkinliğiydi. Gençler dinazor yapmaktansa resim çizip bilgisayar oynamayı tercih ettiler.


Ay severim ben gençlerimizi.


Allahım korusun onları :)

İşte böyle, Sıkılmadan buraya ulaşanlarla hemen bir etkinlik yapayım mı :D

Hahaha, şaka şaka.

Şu şarkıyı hediye edeyim, siz de söylemeye çalışıp gülün bizim gibi :)



Biz gerçekten de aklımızı ve ruhumuzu dinlendirdiğimiz güzel bir gece geçirdik, hayata küçük bir mola verip on yedi yaşımıza dönmek çok iyi geldi.

Herkese tavsiye ederim :)