Yüksek Möğendisten Ev Hanımı Olunca:-)

Allah sizi inandırsın, çocuk odasında düzenleme yapacağım diye, mevcut mühendislik, ergonomi, teknik resim, mukavemet gibi bilimum bilgilerimin hepsini kullanıyorum.

O kadar okudun da evde duruyorsun diyenlere duyurulur:-)

Legoları Ne Yapsak da Saklasak


Çocuklarımın legolarını küçükken görsem cennete geldim derdim. Belki de bu yüzden her oyuncağa hayır derken legolara sesimi çıkartamamam. Baksanıza fotoğraftakilere , hemen oynama isteği gelmiyor mu size de?

Ama bunları bir yere koymak gerçekten bir sorun. Eskiden kolaydı. Kutulara koyuyorduk. Ama parçalar arttıkça kutulardan bulup da yapması zorlaştığından artık bozmak istemiyorlar. Böyle olunca rafta duran legolar tam bir toz deposu oluyor. Temizlemesi tam bir dert. Uçuşan tozlar, düşen parçalar, bazen elimde kalan uçaklar, kaleler falan. Dün bir kapaklı dolap aldık. Belki ona koyarsak daha az tozlanırlar. Şimdi tek sorun o dolabı nereye koyacağımda. Minicik odanın her yeri oyuncak ve kitap dolu. Nefes alacak yer kalmadı neredeyse.

Neyse gidip lego tozu alma işime devam edeyim ben. Şu kadarcık kutu var nasıl olsa...

Işıl Işıl Etraf

Hava günlük güneşlik ve buz gibi. Tam en sevdiğimden :)

İlk defa bugün kış gelmiş dedim.

Ne kadar şanslı bir iklim kuşağındayız değil mi? Sürekli aynı mevsim olsaydı sıkılırdım ben, sürekli yağmur, sürekli soğuk, sürekli yapış sıcak... Iyk. Oysa özlüyorum mevsimleri. Kiminde bedenim dinleniyor kiminde ruhum. Bir bakıyorsun karakışın ortasında günlük güneşlik bahardan kalma bir gün. Bir bakıyorsun bunaltıcı yazın arasında yağmurlu bir nefes alımı...

Bugün güneşin ve soğuğun keyfini çıkartıyorum. Ve şükrediyorum soğuğun keyfini çıkartabildiğim için...

Dün Akşam

Oturduğum koltukta başımı bir kaldırdım. Mutfağın penceresinden gördüğüm manzara buydu.
 
Öğleden sonrasında simsiyah bulutlarla kaplı ve bardaktan boşalırcasına yağmur yağan bir günün böyle sonlanacağını düşünemiyor insan haliyle :)
 
 
 

Abilerim Ablalarım Bilgiç'in Elinde Gördüğünüz Bu Alet


Her okullunun dolabında muhakkak olmalıdır. Olmalıdır ki anneler düz kesim için akıllarını oynatmasınlar.

Metehan 6. sınıfa giderken yaptığı posterlerde düzgün kessin diye herşeyi kenarlarından ölçüp biçip çizmekten bunalmıştık. Derken bir gün aklıma böyle birşey geldi. Gittim baktım ki, işte varmış.

Ben Kadıköy'deki Güven'den aldım, aklınıza gelebilecek her türlü hobi, resim, mimarlık eşyalarını bulabileceğiniz harika bir yer burası. ( Bknz)

Neyse konuyu dağıtmayalım. Kesme tahtasına kâğıdımızı düzgünce koyuyoruz ve bızzt, işlem tamam..

Bakınız Bilgiç'in bu sabahki sevgi dolu sarılışına. Herşeyi anlatıyor değil mi?

İyi ki Hava Güzel Diye Çamaşır Yıkadım

O karara karara bir hal oldu, ben de yağıyor mu diye dışarı bakmaktan bir hal oldum. Üf, git topla, evdeki bilimum sandalyelere diz işin yoksa şimdi. Kandırıkçı hava ne olacak...

Kokusu Geldi mi Bilmem...




Kekimizi yaptık, fotoğrafladık. İngilizce ödevimizi hazırlıyoruz şimdi..


Oğluşum diye demiyorum, çok güzel yapar keki zaten (Neyse ki karnım aç, hiç canım tatlı bir şey çekmiyor şu anda )

Pek Enerjikim :P

Dün bütün gün tembellik yaptım. Yemeğim vardı, evim derli topluydu ve çamaşırlarım kurumamıştı. Hazır bunlar tamamken git bir dolap temizle, çekmece düzenle di mi , yok. Kitabımı okudum.

Fakat böyle günün ardından niyeyse dinlenmiş olarak değil hiç iş yapasım olmayarak kalkıyorum yeni sabaha.

Kendimi gaza getiresim de yok ama Bilgiç'in ödevi varmış kek yapacağız onunla.

Bugün rejime başlıyorum artık. 8 kilo var fazlalık yapıştı yine üzerime. İki yıl önceki performansı gösterip yeniden vermeyi düşünüyorum aynı kiloları. Bu sefer kesin Roland Garros'a gideceğim. Haydi bakalım. Yalnız önce şu işkembeye dönmüş midem nasıl küçülecek bilmem. Bir de kek pişir. Amaannn...

Mutluluk Verici Şeyler


Annemin muhallebisi...Aslında babaanne muhallebisiydi şimdi anne muhallebisi oldu.  Başka hiçbir şeyde yok tadı. Hele tencerenin dibine düşersen var ya...


Bu da annemin el yazısıyla tarifi. Kartın bir de arkasında yazanlar var ama o da bizim sıllımız olsun:-)

Bizim Balkonun Kumruları


Zaten balkona yaptırdığım çamaşır telini tünek olarak kullanmaları yetmezmiş gibi yağmur yağdığında maaile oradalar. Bir de bu saksıda ne buluyorlar bilmem, ha babam toprağını eşeliyorlar.

Bakmayın bir tane gözüktüğüne ben fotoğraf çekene kadar yerinden kıpırdamayan cengâver bu, yoksa demire konanın da haricine 3-4 tane daha kuş vardı o saksıda.

Kış Çaylarım

Bitki çayı çok sevmiyorum. Özellikle hazır sallama çayları. Yine de bir iki çeşit oluyor tabi evimde acil durumlar için.

Kış gelince ıhlamur demliyorum en çok. Ama okulda öğretmenlerin kantininden alıp içtiğimiz ıhlamurdan yapmaya çalışıyorum. Ihlamur, bir iki yaprak adaçayı, bir iki tane karanfil, limon dilimi. Denemenizi tavsiye ederim.

Bazen de sabah kalktığımda sıcak suya bir yaprak adaçayı atıp, limon sıkarak içiyorum. Adaçayı çok faydalıymış.

Bir de arada, soyduğum elmaların kabuğunu tarçınla kaynatıp elma çayı yaparım. Ne yazık ki elmayı soymadan yiyemiyorum, bu en faydalı kısmı da boşa gitmemiş oluyor böylece. Mutfaktaki harika koku da cabası.



Bunlar da gözümün önünde dursunlar da hatırlayıp demleyeyim diye tezgâha sıraladığım çay kavanozlarım. Gerçekten de orada olmaları işime yaradı.

Herkese günaydın, demli çaylı, bol muhabbetli bir güne açılsın sabahımız...

Bizim Metos'un Telaffuz Halleri

-Okulda artık daha çok parmak kaldırıyorum anne, özellikle okuma yapılacaksa ben de okuyorum, çünkü pro... pronan.. pro...

-Tamam Metehan cümleni bitirmene gerek kalmadı , anladım ben derdini.

-Ya of ya..

:-)

Not:  Laf aramızda sonra yarım saat ben de bulamadım " pronunciation" un pronunciationunu :-) 

Ne Var Ne Yok

Sabah biraz işlerim var, onlar biter bitmez koltuğa yapışıp kalkmamayı planlıyorum :) Bu arada okuduğum kitabı bitirip biraz macera kitabı serilerime dalsam çok güzel olacak.

Dün balkonda kısa kollu tişörtle oturabiliyorken bugün yağmurlu bir hava var İstanbul'da. İkisinden de keyif almak ne güzel :)

Bu sıralarda Doctor Who'ya sardım. Hem komedi, hem macera, hem de çıtır çerez gibi. Eski bölümlerini seyrediyorum peş peşe.

Çamaşır yıkamam lâzım. Neyse bu kısmı geçelim, yıkamam gerekmediği bir gün haber konusu olur ancak.

Ben yine rejime başlayamadım yaaa. Rejimine de , kilosuna da, biippp...

Neyse neyse, Bilgiç okula gitsin. Sonra ver elini koltuk.

Herkese günaydın.



*****

Önce annemle babam... Onlardan öğrendim elimi yüzüme götürmekten , insanlara güzel davranmaya kadar her türlü şeyi. Sevgi Öğretmenim , beş senemi birlikte geçirdiğim. Son zamanlarında ziyaret edip elini tuttuğum için kendimi şanslı hissetiğim. Naime Öğretmenim var, üniversiteye girdiğimi göremedi, içimde bir uktedir . Orta okul, lise, üniversite. Nice öğretmenlerim nice anılar. Okuldan sonra müfettişliğe başladığımda her şeyi öğreten üstadlarım.

Sadece onlar mı?

Arkadaşlarım, akrabalarım, komşularım, teyzeler, amcalar, çocuklar, markette gördüğum kişi, pazardaki satıcı, okuduğum blogların sahipleri....

Hepsine binlerce teşekkürler.

Öğretmenler gününüz kutlu olsun :)

Aydınlanma:-)

İnsan hem benim kadar rahat hem de benim kadar takıntılı nasıl olabilir hiç bilmiyorum valla. 

İyi ki bir işte falan çalışmıyormuşum, en minik şeyin bile mükemmel olmasına çalışıp, olmadığında kendi kendimi hırpalarken ne hale gelirdim kim bilir. 

Dur bir dakika , ben biliyorum. 

Sıradan bir günün sakin bir öğle yemeğini yerken tabağıma düşen damlaların gözyaşım olduğunu fark ettiğimde istifa etmiştim zaten .

İyi yapmışım, bu hafta buna kesin kararımı verdim :)

14 yıl geçmiş aradan yeni mi fark ettin diyeni vururum:-) 

Kendi Kendime Yazıyorum...

Bazen yazılarımı çok yorum alan birisinin bloğunda isim vermeden yayınlatsam acaba biraz yorum yüzü görür müyüm diye düşünmüyor değilim hani :-)

Sessiz sakin kendi kendime yazıp okuyacaksam, ay ben defterime de yazarım yazıları, ne gerek var buraya anacım.

Şimdi zahmet olmazsa günaydınları alayım canlarım. Geç gelenler bir "merhaba" da diyebilirler :)

Bugün yaşasın cuma, keyifli bir güne açılsın sabahımız...



°~°~°~°~


Sabah yürüyüş yaparken bu ağaca bayılıyorum.Sanki dallarına yılbaşı süsü asılmış gibi duruyor. Güneş vursaydı daha belli olacaktï tabi:-)




Bu da eve dönerken çıkan güneşle beni gülümseten ağaç.


Sonra bir de aşağı baktım ki, burasï da bambaşka parıldıyor.

Günlerdir tam bahar havasi var İstanbul'da, evde durmamak lâzım...

Sabah Sabah Film Keyfi Yapıyorum

Aslında bu saatlerde televizyonu açmam pek ama bu sabah açıp da "Küçük Kadınlar"ı görünce dayanamayıp seyretmeye başladım.

Karlar içindeki harika evlerine her zaman bayılmışımdır zaten. Nasıl güzel nasıl sıcak gözüküyor değil mi?


Bu Sabah Güneş Doğarken


Tabi tabletle çektiğim için ancak bu kadar oldu ama idare edelim artık:-)

Herkese günaydın, huzurlu bir güne açılsın sabahımız...

Huuuu...


Ben bugün biraz alışveriş yapmaya gidiyorum, çok eğlenceli olacak:-)

'Ya, tabi yardım edelim de kimin ihtiyacı var gerçekten bilmiyoruz ki, çevremizde de yok kimse" diye düşünenler logoya tıklasın anacım. Sevgili Tülin yine harika bir işe girişmiş. Teşekkürler Tülincim.

Hava soğukken derin bir nefes almayı çok seviyorum.

Bir de güneş vuran sarı yaprakları seyretmeyi.

Ve kuş seslerini.

Balkona çıkıp polar bir battaniyeye sarılıp çayımı içmeyi.

Ya da mandalina yemeyi.

Sonra sımsıcak evime girip şükretmeyi seviyorum.

Evime gelen misafirlerimle koskocaman sofralara oturup yemeğin tadını birlikte çıkartmayı.

Ufak, saçma sapan ayrıntılara gülmeyi.

En bunaldığım zamanlarda sanki bir daha hiç göremeyecekmişim gibi etrafıma bakarak sahip olduklarımı tekrar fark etmeyi.

Karşıki evin penceresinden kendi evime bakmayı.

Ve kurumuş yapraklara basmayı.

Ve aydedeyi seyretmeyi.

Gecenin bir yarısı uyandığımda yataklarındaki çocuklarımı izlemeyi.

Sessiz odalarda gezinmeyi ..

Ve sabahın ilk ışıklarını, dinginliğini, bir önceki günün yorgunluğundan arınmışlığını ve yeniden başlama hissini çok seviyorum....


Bu Günden İtibaren Can'ım

Hayatının yarısını benimle geçirdiğini söyleyebiliriz:-)

Ha ha ha, ne şanslı adamsın valla:-)

Bunun üzerine sanırım doğumgünü hediyesi almama gerek yoktur artık.


Baksana şu fotoğrafa , insan hayatta başka ne ister:-)

4 ~ 4 lük yaşın kutlu olsun.

Nice yıllara...

Not:  Dün Maldivler'de denize girdiğine hâlâ gıcık kapmaktayım, o konu kapanmadı henüz, haber vereyim dedim :)
( Hain gülümseme efekti bulamadım, bununla idare ediver artık.)

Hasan Lâmi Ergül



Fotoğraftaki küçük kız benim, yanındaki de Lâmi Dayım. Benim için hazırlamış bu kartı. Şiirler benim için yazılmış, ne güzel el yazısı varmış. Süslenmiş zarif bir şekilde. Yıllar önce, fotoğrafları hazırlarken hep kalbinde olduğunu anlatmak için kalp şeklinde kestiğini söylemişti. Ve hep aklında olduğumu anlatmak için de kendi başının yanına beni yerleştirmiş.

Peki Küçüğüm şiirinin güzelliğine ne demeli. 'Güze bahar getirdin, mevsimleri şaşırdık. Bilemedik ömrümüz belki de kışlamakta..."

Dayım veterinermiş. 20 ya da 21 yaşında bir köyden diğerine gitmesi için ona at vermişler. Sakin görünüşlü olanı seçmiş ama at köyden çıkarken geri dönmeye karar vermiş, dört nala ahırına giderken bir anda kapıda durmuş zınk diye, dayım da düşmüş üzerinden. Ölümlerden dönmüş, yürüyemez olmuş.

Son yıllarında yataktaydı hep. Ama sizden benden çok hayata bağlıydı, karşısındaki minicik televizyondan dünyayı takip eder, hepimizden çok bilirdi gündemi. Yanına gittiğinizde harika hikâyeleriyle saatlerce sohbet ettiğiniz, ağzından ne yakınma ne birşey çıkmayan birisiydi. Bayılırdım onlarda kalmaya. Sabaha kadar otururduk.

Bugün onun doğum günü. Hâlâ son doğumgününe gitmemenin hüznü var içimde. İl dışından gelmiştim, telefonla konuşmuştuk. Aklıma gelmedi ki son olduğu hiç.

Ama son ziyaretim var elimde içimi ferahlatan. Ayrılmadan önce defalarca öpmüştüm onu. Ne o kızım gelmeyeceksin her halde uzun bir süre demişti. Yok dayıcığım bunlar geçmiş zamanlar için demiştim.

İyi ki öpmüşüm ...

İyi ki...

İyi ki doğmuşsun dayıcığım...

Dayımın sözlerini yazdığı babamın bestelediği şarkıyı dinlemek için şuraya alayım sizleri.




Birşeyler Yapsam...

Dizim ağrıyor iki gündür, ben de oturuyorum kös kös ama ev üzerime gelmeye başladı artık, kalkıp bir toparlamam gerek etrafı. Bir ağrı kesici içsem iyi olacak.

Kapalı bir hava var İstanbul'da. Dişçiye gideceğiz yine. Bu sefer dönüşte Nişantaşı'nda güzel birşeyler yemeğe karar verdik.

Haftasonu Can'ın doğumgününü kutlayacağız. Gelgelelim henüz moda giremedim. Haydi hayırlısı.

Kitap fuarından aldığımız kitapları nihayet bir yerlere sıkıştırabildim. Bu arada ayırdığım kitapları bir okula göndereceğim, postahaneye uğramalıyım.

Fransızca kursuna gitmek istiyorum, üşenmeyip yapsam mı acaba? Ne işime yarayacak o da başka konu ya.. Hımm, belki bu sene Fransa Açık Tenis Turnuvası'na gidersek işime yarar. Evet evet bu sene gitmeliyim artık.

Tamam ben şimdi ağrı kesicimi içip evimin dağınıklığını toplamaya gidiyorum.

Bakın ne diyeceğim, bugün dizi ağrımayan şanslı kesimdenseniz, ellerinizi dizlerinize koyup teşekkür edin onlara, tamam mı?

Herkese günaydın. Geç gelenler için iyi günler, iyi akşamlar, iyi geceler...

 
 
KENDİNİZ OLMA, ŞİMDİ, BURADA GERÇEK BENLİĞİNİZE BÜRÜNME ÖZGÜRLÜĞÜ ELİNİZDE VE HİÇBİR ŞEY BUNA ENGEL OLAMAZ.
 
R.BACH



BEKLENENİ VE UYGUN OLANI YAŞAMAK KOLAYDIR.
BEKLENMEYENİ YAŞADIĞINIZDA HAYATTAN ZEVK ALMAYA BAŞLARSINIZ.

R.BACH



BİLİNMİYOR OLMASI, GERÇEĞİ GERÇEK OLMAKTAN ALIKOYMAZ.

R.BACH



KAÇ KİŞİ NE BİLDİĞİNİ VE NEYİ SEVDİĞİNİ ÖĞRENEMEDEN BİR ÖMÜR YAŞAMIŞTIR?
PEK ÇOK KİŞİ
SİZİN İŞİNİZ ONLARDAN BİRİ OLMAMAK.

R.BACH



GÖRDÜĞÜNÜZ KENDİ BİLİNCİNİZDİR. BİLİNCİNİZ ARTTIĞINDA MANZARANIZ NASIL DA DEĞİŞİR !

R.BACH




NEDEN MUTSUZ BİR HAYAT SÜRME ZAHMETİNE GİRESİNİZ?

R.BACH


Hâlâ bir şey bulamadım, yarına, söz:-)

Hımmm, bir şey yazasım yokmuş.. Bugün git yarın gel anacım...

Günaydın




Cıvıl cıvıl bir haftaya açılsın sabahımız....

Mustafa Kemal'i Düşünüyorum


Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri,
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri...

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyorlar zaferden zafere...

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir Kasım sabahı!
Yine bizimle beraber her yerde.
Yaşıyor dört köşesinde vatanın
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum:
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Mavi gözleri ışıl ışıl görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.

Ü.Yaşar OĞUZCAN

°°°°°°°°°°°°°°°

Bu gün Bilgehan'ı okulundan almaya giderken bulduğum her sarı yaprağı çektim cep telefonumla. Görmedim çekerken, bakalım nasıl çıkmışlar.

Güneşli bir sonbahar günü gözlerimiz ve ruhumuz için harika bir şölen bence...







Hımm dandik bir cep telefonuna göre hiç de fena değil, ha?

Şu Nedenle Yaptık

Börek
Fıstık ezmesi
Turta
Limonata
Zencefilli gazoz
Jambonlu sandviç
Taze ekmek
Çiftlik tereyağı
Krem peynir
Marul
Turp
Taze soğan
Dondurma
Çikolatalı pasta
Tereyağlı ekmek
Kurabiye
Haşlanmış yumurta
Süt
Pastırma
Salam
Kahve
Sıcak kakao
Etli börek
Büsküvi
Portakal
Şekerleme
Vişneli pasta
Erikli turta

Üşenmeyip, benim okudugum kitaptaki çocukların yediklerinin listesini veriyorum ki( Tekrarlardan kaçındım, aslında daha da uzun) dün akşamki partimizin sebebi daha iyi anlaşılsın :-)

Afacan Beşler Gecesi

Afacan üçlerin Afacan Beşler gecesi geldi:-) Sandviçler, kekler, kuruyemişler, şekerler sıralandı.İçecekler de.

Çatlayana kadar yenilip kitaplar okunup bitirildi. Yok, hepsini yiyemedik masadakilerin ama orada olduklarını bilmek güzeldi.

Başka güzel olan neydi biliyor musunuz, bu fikri ortaya attığımda benimle aynı keyfi alan çocuklara sahip olmam.




Bu arada, ilk defa şu kitabı ağzımız sulanmadan okuyabildik ya, oh be:-)