Kitap Salı Yapmamışım Ne Zamandır 2023/ 2

Ay yapamazsın tabi, kitap okuduğun mu var kızım diye söylenmeler eşliğinde dur bi hatırlamaya çalışayım bitirdiğim kitap var mıydı diye.

Hımm varmış :)



Elantris'i daha önce de okumuştum ama telefonumda olunca dışarıda ara ara okurum diye başladım yeniden. Ve fakat elimden bırakamayınca bitirdim yine :)

Gerçekten de okuduğum en güzel fantastik romanlardan . Herkese tavsiye ederim.


〽️Hiçbir şey seni korkutmuyor mu ?

Aslında neredeyse buradaki her şey beni korkutuyor . Ben sadece dehşet içinde olduğum gerçeğini görmezden gelmekte iyiyim.

〽️Dürüstlüğü kurnazlıkla birleştirebilen bir adam gerçekten güçlü bir adamdı.

〽️Çoğunlukla kendimiz hakkındaki görüşlerimiz en gerçeklikten uzak olanlardır.

〽️Dürüst olmak gerekirse Sarene, benden bazı şeyler saklıyor olmanı bekliyorum. Sen, sadece onlara sahip olmak için bile olsa sırlara ihtiyacı olan biri gibi görünüyorsun .


Konstaniyye Oteli, indirimde diye aldığım bir kitaptı. Hakkında ne söyleyeceğimi tam olarak bilemedim :)

Kurgusu ilginçti. Gerçi benim okuduğum kurgusu düzenlenmiş haliymiş. Sanırım eskisinde esas kız ile esas oğlanın hikâyesi tüm kitaba dağılmıştı, benimkinde bir araya toplanmış. (Yani önsözünde öyle olduğunu çıkarttım ) Bir bakıma iyi olmuş, bütün hikâyelerin arasına dağılsaydı kaybolabilirdi iyice. Bir bakıma da kötü olmuş, hikâye bir tamama ulaştıktan sonra diğerleri uzatma gibi geldi. Roman bütünlüğü yokmuş da öyle ortaya karışık memleketimden insan manzaraları atılmış gibiydi . Haa, okunuyor muydu ? Evet akıcı bir şekilde okunuyordu ama yine de roman gibi değil de hikâye gibi okudum sanki . İçinde bir çok güzel söz, tespit olan hikâyeler.

Sonuçta kitap güzeldi ama Buket Uzuner 'in İstanbullular'ını okurken aldığım o muhteşem hazzı alamadığımı söyleyebilirim . 


🖊Zaten aynı şehri anlatmıyor muyuz, bu şehirde hiçbir şey değişmez, tekrarlanır durur. 

🖊️Bunlar başka millettir kızım. Türk, Rus, Arap, Çinli, Amerikalı, İngiliz olmalarının dekorundan öteye bir anlamı yoktur. Birbirlerini gözlerinden tanırlar. Çünkü para imparatorluğuna aittirler.

🖊️Kelimelendirilmemiş hayat yok onun için. En mahrem anlarda bile düşünüyor, sadece düşğnmekle kalmıyor , yorumlar da yapıyor. Sanki kelimelere dökülmezse o zevkin de bir anlamı yokmuş gibi, her şey söylemek ve anlatılmak için yaşanıyormuş gibi.

🖊️Silahsız gençliğin cesareti , silahlı gücü sindiriyor; ölümü göze almış  genç kızların, genç erkeklerin masumca meydan okuyuşu, zalimle mazlum arasındaki güç dengesini paramparça ediyor.

🖊️Sanki hırslarından kurtulmuş, özgürleşmişti.

🖊️Çünkü henüz yurtdışına çıkmamış, batıdaki Türk algısını yaşamamıştı. Yoksa bir Türk olarak kendisinin sandığı ve özdeşleştiği gibi; filmlerdeki kahraman kovboy değil, Kızılderili, beyaz değil zenci, İngiliz değil Hintli yerine konulduğunu anlardı.

🖊️Çünkü asıl konu ölüm acısı değil, o olağanüstü neşe kaynağı, hatta tuhaf denilebilecek kadını bir daha göremeyecek olmalarının içlerinde yarattığı sızıydı.

🖊️Yaşlı kadının dünyayı kavrayışında uçuk sayılabilecek yalınlık vardı. Ona göre" tenceren kaynarken, maymunun oynarken " hayatın tadını çıkaracaktın, başına bir dert gelince, eh diyecektin, ne yapalım, dünya böyle. Kafanı ona buna takıp da o ne dedi, bu ne dedi diye vıdı vıdı etmeyecektin. Tuna nehri gibi akıp giderdi hayat.


Vedat ve Tevfik'in maceralarını daha önce de okumuştum ama maceranın başından başlamamışım. Katilin Şeyi ilk dedektif olmalarının hikâyesiymiş. 

Algan Sezgintüredi'ni içine bir çok detayı eklediği uzun cümlelerini seviyorum. Nitekim ilk sayfayı okurken cümleyi bitirene kadar soluksuz kalmamdan anlaşılabilir uzunlukları 😁. 

Aynı dönemin insanları olmamız sebebiyle kitaptaki seksenler doksanlar ayrıntıları bana zamanda yolculuk yaptırıp ayrıca mutlu ediyor. Aa evet öyle bir dizi de vardı değil mi diyerek kitabı bırakıp internette dolandığım zamanlar da oldu.

Polisiye sevenler için her biri keyifle okunan bu seriyi içtenlikle önerebilirim. Hele benim gibi çocukluğu yetmişlerde geçmiş olanların ekstra tat alacaklarına eminim.



📼 İnsanların şekilciliğini azımsamamak lâzım.

📼 Hiçbir şeye 'saçma' deyip kestirip atmamalısınız. İnsan elinden çıksın ya da çıkmasın, her şeyin görünenden ya da bilinenden farklı yönleri olabilir, hatta vardır. Mesele, şeylere aklın ermemesidir , o kadar.

📼 Bilmediği konuda yargı sahibi olup bilenin dediğine aldırmayan çok insan tanırım.

📼 Malum iyi cinayet romanlarında katil mutlaka başlarda ortaya çıkar ama şüphe çekmez ; katilin en sonra ortaya çıkması ve kitap boyunca adı hiç geçmeyen biri olması okura saygısızlıktır. Hoş, bizim davada da , bu şablona tam uymamakla beraber ki hayatın kurgu şablonlarına uymasını beklemek de , takdir edersiniz, safdilliktir, eleman görünmüştü ama o anda tabii bunu bilmiyorduk.

📼 Her yağışta olduğu gibi trafik , normal iş dönüşü saatinden daha tıkalıydı ya, nasılsa birkaç gün içinde vatandaş, hangi aklam hizmetse her yanı birden kazılmış caddelere alıştığı gibi buna da alışacak, birkaç ay içinde, artık bugün, yakın gelecekte çocukların ancak kitaplardan ve kutupları konu eden belgesellerden tanıyacağı, ya da tam tersi, diğer teori gerçekleşirse hayat boyu görecekleri tek şey olacağı iyice anlaşılan kar yağdığında daha da artacak bu kargaşaya normalmiş gibi bakmaya başlayacaktı.


Magda Szabo yeni keşfettiğim yazarlardan. Bu okuduğum üçüncü kitabı. Kitaplarında insanların ruhunu yansıtmasını çok seviyorum. Hep bir hüzün oluyor. Yaşam da bir yerden sonra hüzünlü değil mi zaten ?

Bu kitabın ilk sayfalarında zor ilerledim. Kişiler birbirine karıştı. Kim kimdi diye dönüp geriye bakıp olaylara anlam vermeye çalışırken sonunda neler olduğunu çözünce gerisi geldi. Kişiler öğrenildi, hepsinin hikâyesi taş taş yerine oturdu.

Macaristan'da savaş zamanı yan yana evlerde oturan üç ailenin hikâyesiydi bu. Şavaşı göstermese de acısını öyle güzel anlatmıştı ki yazar. Yine hayran kaldım.

Keşke Budapeşte'ye gitmeden önce okusaymışım, Katalin Sokağı'nı aradım :)


🏘️Bir zamanlar hayatlarının parçası olarak gördükleri , yaşanan onca şey arasında sadece anlar, birkaç mekân, birkaç da epizod önemliydi. Geri kalanlar ise , hayatın dolgu malzemesiydi, aynen uzun bir yola götürülen sandığa , içindeki önemli şeyin kırılmasını engellemek için tıkıştırılan talaş gibi .

🏘️Onlara göre benim elde ettiğim tüm başarılar , onların mutlu olmasını sağlamak için hayata geçirilmiş şeylerdi. Övgüye değer her hareketimin de adresinin kendileri olduğunu sanıyorlardı. Sanki bu zor hayatı onlar için katlanılabilir kılmaktan başka bir ödevim de yoktu. 

🏘️İnsan bazen zamanı uzatmak, olabildiğince geciktirmek gerektiğini çok sonraları anlayabiliyor.

🏘️O zaman daha bazı insanların aslında gerçekte olduklarından ne kadar uzun bir süre önce de ölebildiklerini bilmiyordum . 

🏘️Kendisinden başka kimseden bir yardım umamazdı. Şu dört kişilik ailede ne kadar da tek başına yaşamak zorundaydı. Aslına bakılırsa öksüz bir çocuk gibiydi. Kötü bir gelişme olduğunda kendini istediği gibi bırakabilmesine asla fırsat olmazdı. Bu ailede , morali kötü durumda olan rolüne mutlaka bir başkası talip olurdu.

🏘️Hayatları boyunca aşk üzerine fazla konuşmamışlardı, çünkü birbirlerini çok eskiden beri seviyorlardı. Bu aşkı tanımlamaya kalkmak ya da yorumlamayı denemek, güneş doğduğunda sabah olduğunu saptamak kadar gereksiz ve anlamsız olurdu.

🏘️Ve ben hayatımda ilk kez o an ölülerin asla ölmediğini anlamaya başladım . Biri eğer bu dünyada bir zaman diliminde ve bir biçimde yaşamışsa , o bir daha asla yok edilemezdi.


Selçuk Altun'un kitaplarını seviyorum. Bana Dan Brown'u hatırlatıyor biraz. Hem macera hem de olayların geçtiği yerlerin detaylı açıklamalarıyla kültür iç içe geçmiş oluyor.

Bu kitap üçlemenin son kitabı diye yazıyordu ama ben fark etmeden almışım. Gerçi sonradan üçlemenin ilk kitabını annemden alıp okuduğumu hatırladım. 

Doğrusu şimdiye kadar okuduklarımdan daha az beğendim bu kitabı. Salacak'tan Camden Town'a bir çok yeri gezmiş gibi olmak güzeldi ama sayfalarca mossad açıklaması okurken sıkıldım. Kötü kitap asla diyemem ama diğer kitaplarının mutluluğunu vermedi.



🏝️Sinsice köpüren poyrazın iniltisi, ikindi ezanının açılışı, uzaklaşan seyyar satıcının içli anonsu,  bir kuytudan yükselen yavru kedi miyavlaması, rüzgârın taşıdığı bir kurt uluması, gece yarısı tembel tembel yağan yağmurun tıkırtısı, sabahın erken saatlerinden birden yükselen vapur homurtusu, metruk köşklerin nazlı nazlı açılıp kapanan kapıları, kaldırımda sürüklenen sonbahar yapraklarının hışırtısı, Atlas yapraklarının çevrilirken teslimiyet kokan sesi, dolmakalemin kâğıda dokunduğu an çıkan fısıltı, şöminede zayıflamakta olan odun ateşinin çıtırtısı ve Paris Havalimanı'ndan Şikago'ya kalkacak bir uçağı anons eden kadın spikerin sesini de severim ama beni büyüleyen dalgaların senfonisidir.

🏝️Teo Rizzo, fırsat buldukça okumazdı. Okumak ile yaşamak arasında eminim okumayı tercih ederdi.

🏝️Bir sınav serisinden mi geçirilmiştim ? Her seferinde yorulup yaşlanıyor, başarınca gençliğime mi dönüyordum ?

🏝️Sınıf arkadaşlarımı çocuksu bulurken , kendi çocukluğumu ıskaladığımı da fark ettim Deniz Kenarı.


Şu anda elimdeki kitap da çok sevdiğim Sezgin Kaymaz 'dan Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir.

Henüz yarısına geldim ama merak edip sonunu okudum tabe  :D Harry ile Sally tanışınca filminde sanırım Harry okuyordu kitapların sonlarını bitiremeden ölürsem diye. Benim öyle bi derdim yok ama merak edince gidip bakarım hemen, sonunu bilmem kitabı keyifle okumamı engellemez :D

Kitaplarıyla bir mahallede eski bir eve taşınan Musa'nın tuhaf komşuları evdeki açıklanamaz olayları anlatıyor. Yine çok güzel anlatıyor tabi :)


🐓Elâlemin üzüntüleri, sevinçleri, hırlaşmaları didişmeleri falan derken kaptırıyosun kendini , bi de bakmışsın yaşıyosun. Çünkü niye ? Çünkü bi yokluğun içinde kayıp giderken kaydığını bilmezsin de ondan. Hayatta mısın, ölü mü, bunun da bi manası kalmaz, ölsen ne, kalsan ne ?

🐓Musa ise dayak yemiş gibiydi, bin türlü şey geçiyordu aklından, bin türlü şey geçince aslında hiçbir şey geçmemiş olur, sen o kafanın içi tıklım tıklım zannedersin, bomboştur.

🐓Yok olan bişeye yok diyebilir misin ? Bi şey sahiden de mutlak olarak yolsa, "Yok" deme ihtimalin var mı ?
Bir şey yoksa yoktur, bu yüzden de senin ondan haberin yoktur, haberin olmayan bir şeyin var olup olmadığını bilemeyeceğin gibi , bilmediğin için onun yok olup olmadığını zaten bilemeyeceksindir, buna göre de o yok şeye "Yok" deme ihtimalin otomatikman yoktur.

Eveet, birikenleri gün bitmeden anlatmayı başardım. Şimdi gidip kitabımı okumaya devam edeyim.

Hepinize keyifli okumalar.

Uzun Zaman Sonra Film İzledim

Saat beş buçuk gibi evdeki yemekleri yiyesimiz gelmeyince ne sipariş etsek diye bakarken Can hadi dışarıda bir yere götüreyim sizi dedi. 

Ay, içimiz geçmiş, böyle zamanlarda genelde sıkılıp neyse yaaa evde oturalım deriz. Ama aklıma Galaksinin Koruyucuları geldi. Hadi filme gidelim dedim. Bilgehan da aa hadi dedi. Elli dakika sonra varmış film. 

Beş dakika sonra giyinip dışarı çıkmıştık bile.

Önce film üzerine de avm kapanmadan bir fast food çok iyi geldi. 

Galaksinin Koruyucuları 'nı hep çok sevmişimdir. Dengesi güzel, karakterler güzel, espriler yerinde. Ve tabii bir de müzikleri var. Açılışta Creep beni benden aldı zaten .


Oh ya, dişime göre film olunca izliyormuşum :) 

Filbahar, Lavanta, Yıldız Çalısı, Gül





Sitenin bahçesindeki mis kokulu güzellikler.

Biliyorsun, bütün sene boyunca sulamayıp, toprağını çapalamayıp, budamayıp sonra da açmasını bekleyemezsin çiçeğin. Oturduğun yerden çiçeğe güzelleme yaparak olmaz o iş. Elini toprağa sürmen gerekir. 

Sonra karşısına geçip aptal çiçek işte, benim ona ihtiyacım yok demen çiçeğin umrunda değil. O kendisini yeşil yapraktan ibaret sanıyor. Ve tüm amacı o yaprakları tutmak. Açtığından habersiz sürüyor ömrünü ...

Sabah Kahvesini Bizim Balkonda İçelim Hadi


Hastalığın iyisi kötüsü olmaz ama zihinle oynayanlardan en çok korkuyor olabilirim. Düşün, beden kimyasalların bozuluyor ve sen şu ortamda, sevdiklerinle birlikte, huzur içinde yaşarken mutsuz, umutsuz ve kaybolmuş hissedebiliyorsun.

Sonra bu dönemi atlattığımda kendime sorduğum soru şu oluyor ?

Benim kimliğim ne kadar benim elimde ? Yaratılışımdan sahip olduklarımın keyfini sürmek dışında kişiliğime ne kadar etkim oluyor ? Birisinin beyin kimyası benden farklıysa ve onun etkisi altındaysa iyi ne kötü ne , ben kimi ne kadar yargılayabilirim ? 

Fabrika Ayarlarına Dönmeye Başladım Neyse

Evet hormonlarım kendime gelmeye başladı. Bir iki güne fabrika ayarlarıma dönerim. Çok şükür bu ayı da atlattık anacım.

Hadi size annemle gittiğimiz sergiden bahsedeyim. Şişli'deki diş hekiminden dönerken Kalyon Kültür'ün önünden geçiyorduk, Kuytu diye sergi görünce haydi gezelim dedim.

Çok tatlı bir rehber eşliğinde kırk dakika kadar sanırım sürdü gezmemiz.

Yolunuz düşerse siz de girin bence. Ücretsiz öyle güzel sergiler oluyor ki koşuşturma aralarında girip gezmek insana çok iyi geliyor.

Ben bu sergiyi gezerken öyle çok blog arkadaşımın kulağını çınlattım ki :)















Evet , şarkı gizli fotoğraflarda. Bakın bakalım size ne çıkacak ;)

Ölüm Bir Şey Değil de Yaşamamak Korkunç

Ama blogcum ben burada hormonlarımla boğuşurken sürekli bişeylere hüzünlenip durmam için sebep de çıkartılmaz ki.

Dün Dimash'ın 29. doğum günüymüş, tabi her yerden videolar düşüyor önüme. Bir de yeni şarkı çıkartacak diye bekliyoruz falan .

Kendi 29 yaşımı düşündüm. Marks N Spancer'dan çok severek aldığım bulüzü giydiğim güzel fotoğrafım geldi aklıma. (ay ben hâlâ giyiyorum onu , çok da geride kalmamış o yaşlar herhal :D) Dört aylık hamileydim . ( Bir saattir fotoğrafı arıyorum)


Ama bu 28 yaş fotoğrafıydı.

Sonra hatırladım, 29 . yaş günüm en hüzünlü yaş günümdü.

Daha beş gün önce babacığım kendi yaş gününde vefat etmişti. O sabah beni kimse erkenden arayıp doğum günümü kutlamamıştı. Babamın yumuşacık sesini duyamamıştım. 

Neyse işte. 

Sonra Dimash'ın şarkısı çıktı. Ay ben bir de ona hüzünlen. Hayatımı boşa geçirmiş gibi falan hisset . 

Şarkıyı üstteki fotoğrafıma sakladım, kahvenizi alıp kulaklığınızı takıp dinleyin. 

Bu sabah da Tina Turner 'ı duydum. Radyoda What's Love Got To Do With It 'i dinlediğim günlere ışınlandım. Erkek sandıydım ilk önce söyleyeni :) Ne kadındı ama. Huzur içinde yatsın. 

İşte böyle.

Yapacak işim yok da kendi kendime hüzünleniyorum diyerek kalkıyorum şimdi. Daha pazara gidilecek. Annemin ilaçları eczaneden alınacak. Hastaneye tahlil sonuçları çıktı mı diye sorulacak. Öğleden sonra Can eve dönüyor. Gidip ona şarlayıp falan kendime geleyim azıcık :)


Ay Artık Olsam da Rahatlasam

Nedir biz kadınların her ay çektiği yaa. Çocuk doğurmuş olsun olmasın bütün kadınların anneler günü kutlanmalı sırf hayatı boyunca çektiği bu fizyolojik ve psikolojik zor zamanların hatırına.

Vallahi şiştim. Ya , tamam,  çok güzel, bu yaşta hâlâ devam ediyor vücudum yenilenmeye felan ama bu ay dağıttı yine beni .

Bir film izlemeye çalışıyorum, sanırım beş dakikalık bölümler halinde diziye çevirdim. Yatasım yok kalkasım yok, kitap okuyasım yok, müzik dinleyesim yok, evde durasım yok, dışarı çıkasım yok. 

Tam bir depresyon hali. Biyolojik olduğunu bilmek de rahatlatmıyor. Puffff.

Neyse , bugün mahallede yürüdük, size biraz bahar havası getireyim, ben de şu filmi bitirmeye çalışıp sonra da erkenden sızsam falan, ne güzel olur.

Ay, TOWANDAAAA...







Hadi Barış Manço Şarkı Falı Yapayım

Seneler sonra geçen ay Ankara'dan grlen yeğenimiz de isteyince Barış Manço'nun evine gittik. Ne zamandır istiyordum ama eve yakın olunca sıra hiç gelmez bilirsiniz. 

O zaman hadi sizi de gezdireyim azıcık.

İstediğiniz fotoğrafa tıklayıp şarkınızı almayı da unutmayın.