Meydan Okuma 31

31- Hangi sınırlayıcı inançlara sahibim ?

İnsanın yaşı ilerledikçe deneyimlerinden kazandığı bir önyargı oluyor. İşte o önyargılar da bizi sınırlayan inançlara dönüşüyor. Çocuklarda bu yok örneğin. Gençlikte de yok. Yaşayıp giderken yavaş yavaş kendimize güvenli ortam yaratacağız diye ördüğümüz ağların içine hapsolup sınırlanmaya başlıyoruz. Beni benden başka sınırlayan varsa ,onlara bu izni verdiğim için yine kendimi suçlarım. 


Koskocaman bir ay geride kaldı. Teşekkürler Özlem, sayende her güne keyifle yazdım. Üzerinde düşündüğüm değişik konular oldu. Gelecek ay da her gün yazmaya karar verdim. Bakalım başarabilecek miyim :)

Meydan Okuma 30

30- İdeal günüm nasıl geçiyor.

Sağlıklı ve huzurlu olduğum her gün ideal gün :)



Meydan Okuma 29

29- Hangi hobileri denemek isterdin ?

Bungee jumping yapmak istiyordum bir ara. Şimdi yapsam tüm kemiklerim birbirinin içine geçer herhalde .

Tenis oynamak isterdim. Gerçi tenis izlemeyi daha çok sevdiğimden tenis hakemi olmak çok eğlenceli olurdu diye düşünüyorum.

Atıklardan sanat eserleri çıkartanlara hayranım, öyle bir yeteneğim olsun isterdim.

Güya Can'la dans öğrenecektik. Belki o emekli olduktan sonra yaparız :)

Sörf yapmak da çok eğlenceli olsa gerek.

Ah, bir de bateri çalmak insana iyi gelir diye düşünüyorum. Hahaha, vur vur kafasına kafasına diye kendime gelirdim herhalde. 

Meydan Okuma 28

 28- Beni üzen şeyler :

Çok çabuk sinirlendiğim için en yakınımdakileri kırdığımda üzülürüm. 

Ben birilerini sürekli arayıp sorarken, karşımdaki kişi beni hiç aramamışsa üzülürüm. 

Sürekli grup olarak buluştuğum arkadaşlarım benden habersiz buluştularsa üzülürüm. Genelde denk düşmüş olurlar ama ben öyle bir ortama denk düşersem ,meselâ, yanımızda olmayanı arar kulaklarını çınlattık falan derim.

Eskiden sevdiğim fincanlarım tabaklarım kırıldığında üzülürdüm. Ama artık o kadar umursamıyorum.

Ha, en çok da ağaç kesildiğinde üzülürüm. 

Meydan Okuma 27

27- Bugünkü ruh halimi anlatan smiley-renk :

Şu an yapmam gereken hiçbir iş yok. Klima çalışıyor. Ben de koltukta uzanmış kahvaltı saatimin gelmesini bekliyorum.

Huzurlu bir beyaz gibiyim. 🧘


Meydan Okuma 26

26- Mücadele etmem gerektiğini nasıl anlarım ?

Ayakta duruyorsam mücadele ediyorum demektir .  Yaşamak başlı başına bir mücadele değil mi? İnsan en huzur dolu anlarında bile boşluğa düşmeme mücadelesine başlamak zorunda. 



Kadıköy Sahilinde Gün Batımı


Nihayet ütü masasının başına geçmiş milyon tane uzun beli lastikli pantolonlarımı ütülerken bir anda hayat kısa kuşlar uçuyor moduna geçip Bilgehan'a hadi sahile gidip gün batımına yetişelim mi dedim. Ne zamandır fotoğraf turu atalım mı anne diyordu, koşturmaktan ona sıra gelmiyordu. 

Baktım ütü bitmiyor, fişini çektim, yedi buçukta evden çıktık. Sekiz olmadan Kadıköy'e vardık. 

Gün batımını çektik. Moda'ya çıkıp birşeyler içtik. O dondurmasını yedi. Yeniden sahile dönüp metroyla eve geldiğimizde iki saat geçmişti. 

Şimdi ütünün kalanı beni bekliyor ama pişman değilim :D

Bunlar benim çektiklerim, bilahare Bilgehan'ınkileri de yüklerim.











 Tıklayanlar anlamıştır ama diğerlerine söyleyeyim, fotoğraflarda şarkı saklı, almayı unutmayın :)

Meydan Okuma 25

25- Şu an aklımda ne var ?

Hımm, oturduğun yerden kalk da ütünü yap artık, klima da takıldı, çalışıyor, artık bahanen kalmadı diye geçiriyorum aklımdan.

Bir yandan da karnım acıkmaya başladı, ne yesem diye düşünüyorum.

Öte yandan da bugün sporunu yapmadın, onu ne zaman yapacaksın, pilates mi yapacaksın, dans mı karar ver diye soruyorum.

Yarın dişçiye bizi Can götürse de demekteyim.

Kuaförden randevu alsam da manikür pedikür yaptırsam, cumartesi düğüne gideceğim, kokoş arkadaşlarım olacak orada, iyice salmış görünmiim başka bi düşünce.

Yazı yazmaya başlasan artık, ne güzel olur, ne tembelsin Handan o arada zaman zaman iğne batırıyor.

Bookstagram hesabımı kapatsam düşüncesi dolanıyor.

Can'ın yıllık izninde ne yapsak karar ver artık yankılanıyor. Eylülde bir haftası var, bu sene başından beri tek izni bu , biz napalım derken yine yatıp durmayalım. 

Annem tansiyonunu ölçüyor mu acaba, ona bir daha sormayı unutma diyor bir yanım.

İşte böyle.

Neyse ki tatildeyiz de Bilgehan düşünceleri pek yok. 



Meydan Okuma 24

24- Kendimi nasıl şımartırım ?

Dışarıdan yemek sipariş ederek :D 


 

Meydan Okuma 23

23- Nelere minnettarlık duyarım ?

Şu an esen rüzgâra minnettarlık duyuyorum :) Ağaç gölgelerine. Çiçeklerin kokularının ruhuma dokunuşuna. 

Ailem için minnettarım. Annem, babam, kardeşim, eşim, çocuklarım. Tüm sevdiklerim için. Arkadaşlarım için.

Bana birşeyler öğreten herkese minnettarım. 

Yaz sıcağında soğuk bir bardak su için, kış günü sıcacık çay için minnettarım. 

Sağlıklı olan bütün uzuvlarım için minnettarım. 

Lezzetli yiyecekler için minnettarım.

Huzur dolu her an için.

Okuduğum her kitabın yazarına minnettarım. Şarkılara minnettarım. Yeni ufuklar açan filmler için minnettarım.

Ve bu harika yurdu bize veren Atam için minnettarım. Sahip olduğum bütün güzellikler onun sayesinde.

Bütün bunlar için her gün şükrediyorum.

Lindsey Stirling Konserine Giden Uzun Yol

Yani o konsere de gittim ya, sanırım kendimi tebrik edebilirim.

Aslında hiç dinlemediğim biri kendisi. Bilgehan dediydi, abim seviyordu, şovları da güzel, gidelim mi diye. Önce boş ver dedim sonra hadi gidelim madem moduna geçtim. Can'a da aldık bilet. Bize göre abuk subuk bir yerdeydi konser, boş gün isteriz o güne , arabayla gider geliriz diye düşündüm. Tabii ki kocama boş gün gelmedi o Afrika'ya gitti bi gün önce :( 

Neyse sabah kalkıp sporumu yaptım. Diş doktoruna gidecektik annemle, erkenden yola çıktık çok sıcaklara kalmamak için. Bababa, sabah şişli akşam maslak , ne plânlar. 

Erken vardık oraya. Doktor benim tüm üst dişlerin kaplamalarını sökmeye karar verdi mi vakti olunca. Alt kısmı prova yapıp dönücem derken saatlerce orada kaldım mı ben. Bütün üst dudağım ve burnum uyuştu, o arada sökmeye çalışırken dilime vurdu, bayılacaktım neredeyse. Söktüydü , kalıp çıkarttıydı ( kusmamak için boğuşursun bir de kalıp alırken) falan derken saat iki buçukt ancak çıktık oradan. Metrobüsle dönelim dedim. Ay biz indikten sonra araç da bulamayıp o sıcakta yürüdük mü yarım saat. Saat olmuş neredeyse dört. Ben ağzıma bir şey koymamışım bir gün önce altıdan beri. Üst dudağımın uyuşukluğu geçmiş sızlıyor. Dilim sızlıyor. Kalçam sızlamıyor kemiğimi bıçakla yontuyorlar, öyle bir ağrı. Sıcaklık kırk derece. Bir gece önce manyak bir tip pencerenin altında abuk subuk dolanıp öksürüp hapşırdığı için düzgün de uyumamışım. Eve bir vardık ama nasıl vardık bilmiyorum. Bi de konsere gidicez. Ay konserine de kemanına da şovuna da modundayım.

Neyse biraz uzandım, eve çorba lahmacun sipariş verdim. Geldi. Hahaha. Geçici taktığı dişleri yapıştırmamış, hepsi düştü mü ben yemeğe çalışırken. Yutucam bişey değil. O açlıkla bir kâse çorba ve bir lahmacunu zorla yiyebildim.

Biraz uzandım. Ama uyuyamadım. Bir vitamin aldım. Saat yedide kalktık yeniden yollara düştük.

Konser alanına gitmek pek kolaydı. Bir minibüs, bir metrobüs, iki metro ve bir füniküler :D

Sonunda vardık. Vardık varmasına da dönüşü de düşünüyoruz kara kara. En son füniküler 11.05 te. O kaçarsa nasıl dönücez bi fikrimiz yok. Neyse elbet bir şekilde döneriz dedik.

Biletler o kadar pahalıydı ki konser alanının dörtte üçü boştu. Biz en ucuz biletlerden almıştık. Önlere kaydık. 


Konser güzeldi. Hem dans edip hem keman çalabilmesine hayran kaldık. İlk defa çaldığı şarkıların keyfini sürdük. 

Ve on buçukta bittiği için evimize de geldiğimiz yoldan döndük. Dönüşte kokoreç ve kelle paça keyfi yaptı bizimkiler. Ben dişlerim düşer diye oturdum :D

Öğle sıcağında yürüdüğümüz yolu bir posta da gece yarısı yürüyüp evimize döndük.

Ne gündü ama :D



Meydan Okuma 21-22

21- Alışverişi tek başıma mı yaparım ?

Eskiden market alışverişlerine Can'la giderdik. Pandemiden beri internetten sipariş vermeye alıştım, eve geliyor. Kılık kıyafet genelde annemle dışarı çıktığımızdan onunla alıyorum. Ama fark etmez, tek başıma da alırım. Birileriyle de. Yeter ki canım istesin.

22-  Yaz aylarında favori içeceğim.

Yaz kış demleme siyah çay :) 

Yazın yeşil çay demleyip buzdolabına koyabiliyorum bir de. Bitki çayı çok sevmem ama soğuk yeşilçay güzel.

Yemeğin yanında da cola zero ya da pepsi max severim. Sanırım tek kötü alışkanlığım da onlar. 

Bir de soğuk soda. Kolayı meselâ yemekle çok severim ama hararet bastıysa dolaptan soda ya da su alıp içerim .

Meydan Okuma 19-20

19- Kendimi sabote ettiğim olur mu ?

Olmaz :D Doğrusu ne demek olduğunu bile anlamadım kendini sabote etmenin :) Yapılması gerekenlerin ardına kendi isteklerimi attığım olur . Bunu da aşmaya çalışıyorum.

20- Ritüellerin var mı ?

Hımmm. 

Sabah ritüellerim var, el yüz yıkamak, dişlerimi fırçalamak, yüzüme güneş kremi sürüp masaj yapmak. 

Cadılar bayramı parti ritüelim var.

21 Aralık'ta ağaç süsleme ritüelim var .

Yine aralık ayında kart hazırlayıp postalama ritüelim var ama ptt sağ olsun hiçbir yerine gitmiyor.

Yılbaşı partisi ritüelim var .

Dünya Saati'nde ışıkları söndürüp mum ışığında oturma ritüelim var .

Dini bayramlarda annemde sabah kahvatısı, mezarüstü ziyareti ritüelim var.

Milli bayramlarda bayrak ütüleyip asma ritüelim var .

Hıdırellezde dilek dileme ritüelim var.

Bir de her yaz kışlık domates hazırlama ritüelim var :D

Meydan Okuma 18

18-Kendimle ilgili on (bir) gerçek :

Domates çorbasının içine peynir koymayı sevmem, o peynir erir, bir kaşığa hepsi gelir, sonra dudağına falan yapışır, yanarsın😄

Karpuz doğrarken çekirdeklerini çıkartırım. Evet, tek tek bıçakla çıkartırım içinden.

Yürürken karşıdan üzerime üzerime gelenlere hiç acımam, çarparım. Ben sağa yanaşmış gidiyorum, insan olmayı öğrenin azıcık.

Küçükken karanlıktan korktuğum zamanlarda inadına ışığı açmadan giderdim gideceğim yere.

Dışarıdan içeri girecek birilerinden çok içeride kilitli kalıp dışarı çıkamamaktan korkarım.

Okulda sınav kötü geçtiğinde kendi kendime sorardım : Handan sınava çalıştın mı? Hayır. İyi, bir dahakine eşeklik etme de çalış, geçersin. Handan sınava çalıştın mı ? Evet. O zaman bi dahakine aklını başına topla da saçma sapan hatalar yapma, geçersin. Genel olarak hayata bakışım da böyle sanırım.

Gamsız bir görüntü çizerim. Zira elimde olmayan şeylere endişelenmemeyi seçiyorum. Kardeşim o annemler geç kaldı diye merak ederken benim sakin kalmama çok kızardı. O sırada yapabileceğim bir şey var mı , yok. O zaman kurup kurup gerilmem gereksiz.

Evimde her şey pratik olmalı. Elimi attığımda ulaşmalıyım. Ama asla raflara dizili, göz önünde de durmamalılar, karman çorman , içimi daraltırlar. Hele mutfakta raf olayını anlamış değilim, yağlanıp durur oradakiler yav.

Çiçekleri kopartırım. Yerinde güzel falan dinlemem. O çiçek zaten dağılıp gitmek üzerine programlanmış anacım. Hele güller falan, koparttıkça filizlenir. Üstelik koparttığım dallar köklenir benim.

Batıl inançlarım vardır, ağzımdan olumsuz şeyler çıkmaz. Kimseye hastayım diye yalandan bahane bulmam. Başıma geleceğini düşünürüm.

Toplu taşımayla dolaşmaya bayılırım. Ama kulağımda müzik olacak .



Meydan Okuma 17

17- Kalbimi kazanmanın yolları:

Bir insan içtense, dürüstse, nazikse , iyiyse, pozifse,  hayatın komik tarafını görüp kahkaha atabiliyorsa,  karşısındakini dinliyorsa, yargılamıyor kabul ediyorsa kalbimi kazanır. Ha bir de temiz olmalı :D

Meydan Okuma 16

16: Özlediğim biri :

Bu yaşa gelince insanın özledikleri çok oluyor. 

En başta babam. Dayılarım, amcam, anneannem, babaannem, teyzem, halam, sadece hatırlarımda yaşayan bir çok güzel insan.

Oğullarımın çocukluklarını bile özlüyorum ben :)

Meydan Okuma 15

 15. Kaçabilseydim nereye gitmek isterdim:

Ah beni beni. Kaçabilseydim yollara düşmek istedim. Kendimi biliyorsam, yollara düştüğümde de evimi isterdim. Yalnız kalmak isterdim. Yalnız kaldıktan sonra da sevdiklerimi yanımda isterdim. Gençliğime kaçmak isterdim. Sonra bu yaşımın huzurunu isterdim. İnsanoğluna bu dünyada kaçacak yer yok bence. Cennet ya hepsine birden sahip olacağımız ya da hiçbirini istemeyeceğimiz huzurlu bir köşe olmalı.



Meydan Okuma 12/13/14

Biraz aksadı benim cevaplar ama şimdi hepsini yanıtlayayım.

12- Favori TV dizin hangisi?

Eski CNBC-E dizilerinden seviyordum ben. Çok uzatmayan, aşırı komploda boğulmayan, temposu ultra ağır ilerlemeyen şeyleri seviyorum. Polisiye NCIS , Bons, Fringe, Medyum, hastane dizileri House, Grace Anatomy , Chikago Hope severek izlediklerimdendi. Netflix'de Witcher, Stranger Things, The Queen's Gambit sevdiklerimden. New Amsterdam da güzeldi çok.

13- Favori kitabın hangisidir ? Neden?

Bir tane kitap belirleyebileceğimi zannetmiyorum. Buket Uzuner, İsmail Güzelsoy, Ayfer Tunç, Sezgin Kaymaz, Ahmet Altan, Selçuk Altun, Ayşe Kulin sevdiğim yazarlardan ilk aklıma gelenler .

Ama tabi bu bloğun isim babası Bir'i hepinize tavsiye ederim :)

14- Sitilini tanımlar mısın?

Stilim pratiklik üzerine kurulu. Kıyafetlerim rahat ve kullanışlı olmalı. Üzerimde kırış kırış kalmamalı, aşırı sentetik olup koku yapmamalı, hareketlerimi engellememeli, ayakkabılarım spor ayakkabı olmalı ki yürüyerek gidebileyim her yere, kışın kot pantolon yazın da uzun bol kumaş pantolonlar tercihim. 









Tabii fotoğraflarda şarkı var. Öptüm sizi.

İyi ki Doğdun Bilgehan :)

Babası Amerika'da, ağabeyi Japonya'da, dayısı Ankara'da, Aynur Ablası İzmir'de, anneannesi diş tedavisinde, okul arkadaşlarının bir kısmı tatilde, bir kısmı okulda, biri ameliyat sonrası nekahat döneminde felan olunca ana oğul takılıyorduk ki , neyse bir arkadaş da katıldı yanımıza. Ağustos olduğunu zanneden bir temmuz günü japon yemekleri yemeye Taksim'e gittik. Gitmişken gezmese miydik ?

Taksim nüfusu %70 arap % 28 diğer milletler, %2 Türk'tü sanırsam, Türkçe konuşan birileri gördüğümde sarılasım geldi. 

Neyse biz konumuza dönelim .

İyi ki doğdun canım oğluşum.  Önünde duran ve durduğunu zannettiğin tüm engelleri aşıp hayalindeki gibi bir hayat yaşa, yaratıcılığın yükselsin, yaşama sevincin sarıp sarmalasın, üretkenliğin artsın, güzel insanlarla yolun kesişsin , nice harika yılların olsun :)








Anaaa Ben Bu Yaştan Sonra KPop mu Dinlemeye Başladım ?

Youtube yaptı. Sağ olsun önüme ha bire Stray Kids videoları düşerken buna kayıtsız kalamadım. 

Ay anacım neler oluyormuş oralarda. Hafife aldığım için kendime kızdım biraz. İnanılmaz bir şov dünyası var. Benim ergenliğimde olsa kendimden geçerdim herhalde. Biz bi dergi çıkacak da , yabancı bi dergiden iki satır araklayıp bize haber yapacak da diye bekleyip duruyorduk. Şimdi her şey elinin altında :)

Ve fakat itiraf ediyorum ikinci bir grup dinlemeye cesaretim bu yok, bir tanesi yetti bana.


Şunların tatlılığına bakar mısınız ? Bir yandan insan üzülüyor daha minicikken ailelerinden ayrılmış bu endüstrinin içine düşmüşler. En büyükleri 26 yaşında , en küçükleri 22. 2018 den beri albüm çıkartıyorlar. Bir yandan da pırıl pırıl tipler, hedefleri büyük, çok çalışıyorlar .

Açıkçası öncelikle danslarına bayıldım. Şarkılarının arasında cidden insanı gaza getiren (tabe yarım yamalak ingilizce çoğu korece olduğunda ve hızlı gittiğinden alt yazıları bile takip edemiyor insan ama müzik yeter ) tam benlik şarkıları keşfettim. Videoları çok karmaşık gelmişti ama izlerken onları yapan yönetmene hayran olmadan geçemedim.


Meselâ şu video. God's Menu. Görüntülerin, geçişlerin, dansların mükemmelliğini geçtim, şarkının anlamına da aşırı uyumlu harika bir şey. Müzik sektöründeki yaptıkları şarkıları yemek yapmak fikriyle birleştirmişler. Videonun bir kısmı mutfakta ( yapım aşaması) , bir kısmı labaratuarda ( fikir aşaması) bir kısmı da yarışlarda ( rekabet kısmı) geçiyor. Dansları da yemek yapar gibi bu arada, tadına bakmalar , karıştırmalar, içine bir şeyler atmalar :)

Videoklipler çok karışık geldiğinde dans videolarını açtım. Ay her dansı yapasım geldi, keşke yirmili yaşlarımda olaydım dedim.


Asıl şaşırdığım ise bu çocukların canlı şovları oldu. Nasıl yani böyle dans edip bi de canlı mı dans ediyorlar ? Yok artık. Tabii ki plânda çalan bişiler de vardır (henüz o kadar ikna olmadım :) ama özellikle acayip şovlar ve yarışmalar var ki inanılmaz.


Şurdaki çalışmanın yoğunluğuna bakın. Yedinci dakikadaki kısmı izleyin meselâ. 

Harika sonucu da şurada, inanılmaz bir şov.

 

Şu yarışmada ise başka grubun bir şarkısına cover yapmışlar.(Evet şarkıları da kendileri yazıyorlarmış, kendileri miksleyip kendileri kaydediyorlarmış normalde )

Şarkının orjinalini de dinledim ama kesinlikle Stray Kids versiyonuna bayıldım. Hele en sonu beni benden aldı. Bunun da iki klibini koyacağım buraya. İlki görünen kısmı, ikincisi kamera arkası. Bir yandan sahnede oradan oraya koşturup sahneleri oluştururken bir yandan dans edip bir yandan şarkı söylemek , nasıl yaa diyor insan .



Çenem düşer , ben daha çok konuşurum bu konuda ama son üç şarkıyla bitireyim . İlki yine bir gösteriden. Diğer ikisi de grup üyelerinden bazılarının birleşip söyledikleri.


 

Bu arada Can bana , bunları da dinledin ya Handan diyor. E sanki önceden Tuti Mucize Guyem dinliyordum, Allah Allah, gayet de benlik şarkılar :D

Bu arada biasım (babababa neler öğrenmişim :D) Bang Chan , grubun lideri. Hem tipi çok tatlı hem de sesine bayıldım. Şabalak şey. 


Felix tam bir günışığı.  Kendisi melek görünüşlü sesi tanrıların sesi gibi diyordu birisi. Hahaha, çok haklı. 


Öf, terazi kişiliğim şimdi hepsi hakkında iki söz etmemi gerektirecek. Fotoğrafları a tıklarsanız tiplerin videolarına gideceksiniz. Sıkılan daalsın canlarım.

Gelelim Lee Know'a. Tam bir hınzır. Bi de siniri tepesinde ki sormayın :D


Ekibin en küçüğü I.N. şirinlik muskası ve sesinin tonu da çok özel bir ton bence.


Han bende küçük prens izlenimi yaratıyor. Grubun repçilerinden biri ama şarkı söylemesi de harika .


Hyunjin içlerinde en hırslı olanı bence. Dans mı en güzel o dans etmeli (ediyor da maymun), şarkı mı o söylemeli (konuşmasını düzeltmiş şarkı söyliycem diye ) . Normalde ses tonu falan benlik değil ama konserler Ne Sonim diye bağırmasına bayıldım bayıldım.


Gelelim Changbin'e. Rapla pek işim olmaz ama bu çocuk cidden çok iyi . Bir de aslan burcu olduğu bu kadar mı belli olur bir insanın, hahaha.


Son olarak da Seungmin. Ekibin ana vokali. Billur gibi sesi var. Benlik değil çok ama şarkıların arasında çok güzel tezat oluşturup renk katıyor.


Huh. Bu kadar da bahsedeceğimi hiç düşünmemiştim. Bir de koyduğum bütün müzik videolarını izlemeden kapatamayınca saatlerdir şunu yazıyorum. Kim napacaksa artık :D Olsun, bana iyi geldi. İçim sıkılıyordu akşam akşam. Bir şeyi sevince illâ buraya yazmam gerekiyor :)

Dur bi de kendilerinden bahsettikleri Fam şarkısını koyayım , sonra gideyim artık. Teker teker tüm grup üyelerini anlatıyorlar. Türkçe alt yazılısını buldum.


Dünyanın gündeminden uzaklaşıp bir şeyler üreten güzel insanlara odaklanmak çok iyi geliyor. Müzik zaten harika. Sanat ve spor iyi ki var. 

Sonradan Aklıma Gelen Not : Makyajları da çok güzel yav. 

Not2: Bu kadar yazdım, iki yorum yapan çıkar inşallah :D

Meydan Okuma 11

 11. Kardeşim :

Babam bana yaptığı bir bestesinde "Oyuncağım, oyunum" diyordu. Kardeşim de benim oyuncağım, oyunumdu :) Çok istedim bir kardeşim olmasını. Hep de iyi ki istemişim dedim. Benim en büyük oğlum o :) Aramızda 7 yaş fark var. On beş yaşıma gelene kadar Handan dedi bana. 15 yaşımda bana abla de artık dediydim ne hikmetse. O da bir daha Handan demedi. Gerçi şimdi düşündüm de Handan diyen çok kişi var, abla demek ona özel :) Aslında bilgisayar oyunlarıyla haşır neşir olanlar bilir benim kardeşimi .İstanbul Kıyamet Vakti oyununu yapan ekipti. Uluslar arası bir çok commodor 64 demo yarışmalarına katıldı. Birinci oldular . Bir ara televizyonda program yapıyorlardı bu konuyla ilgili. Astronomdur kendisi. Babamın dehasını almıştır. Resim çizer. Ney çalar. Kafası matematiğe basar. Her şey bir kenara, canımın içidir. 


Noldu Senin S*ktir Et Diyeti Handan ?

Valla çok iyi oldu :) 

Rejime başlamayı başardım yeniden.

Hööö dediğinizi duyar gibiyim :D

Şimdi şöyle anacım. Uzun zamandır kilo alma eğilimindeydim. Ara ara biraz dizginlemeyi başarıyordum ama en sonunda canıma tak ettiydi sürekli yememeye çalışmak. Ben, artık canım yemek istemesin istiyordum. (Tabi sağlıkla) 

Bu kitabı da o sırada buldum. 


Tam beni anlatıyordu. Denesem ne kaybederim ki dedim. Canın her istediğinde istediğin her şeyi ye diyordu. Sonunda doymayı başaracakmışım. Zira yaptığım her rejimle bedenimi kıtlık moduna sokuyormuşum ve bedenim yemek bulduğunda sürekli yiyerek depolama ihtiyacı istiyormuş.

Gecenin bi yarısı sabahın körü demeden her istediğimi yemeye başladım. Bu sırada 82 kilo civarlarındaydım. Yani kendi sağlık sınırım olan 78 kiloyu aşmıştım. Bedenim üzerini pek kaldırmıyor ama du bakalım nereye kadar gidecek. Bana kalsa yüzü aşacak, çatlayıp öleceğim sonunda.

Tostlar, kızarmış yağlı ballı ekmekler, makarnalar, pilavlar, cipsler, çikolatalar. Gittiğim restoranlarda sağlıklısını çekeceğim diye uğraşırken almadığım kızarmış şeyler. Patates kızartmaları. Akşamları meyve. (Çok sürmedi gerçi, zira onu beni rahatsız ediyo diye yemiyodum zaten :D )

Bir aydan sonra canım tost istemez oldu. Kendime sağlıklı bi kahvaltı hazırladım. Makarna pilav falan da cazip gelmedi o kadar. Sabah içtiğim kahveye şeker koymayı da sevmediğimi fark ettim. Şekersiz de sevmiyom gerçi :P

Bu arada 84 kiloya geldim. Vücudum saldı iyice. 

Kilonun ilk etkilediği yer burnum oluyor ilginç şekilde. Tıkanmaya başlıyor daha çok. 

Ve ağrılar başlıyor geceleri yatakta kendimi yerleştirecek yer bulamıyorum.

Neyse yine de haziran ortasına kadar geldim böyle . 

Bu arada dikkat ettiğim iki şey oldu.

Birincisi rejim yapmayınca pek amaçsız kaldım.

İkincisi karnım tok diye enerjim yüksek, bol hareketli falan olmuyormuşum. 

Yavaş yavaş kendimi zorlayarak hareketlerimi arttırmaya başladım. Yürüyüş yapamadığımdan dans etsem dedim. 

Akşamları yemeyi bıraktım.

Kendi kendime şu sözü verdim. Yemek zamanı sadece o sırada canım ne çekiyorsa onu yiyeceğim. İnanılmaz ama cips yemek yerine kuruyemiş yemeye çalışırken daha çok şey yiyordum. Şimdi cips paketim yanımda, canım çektiğinde alıp istediğim kadar yiyorum. Ve paket bir hafta bitmiyor. 

Bedenime dedim ki ne istersen yiyeceğiz. Sadece geceleri yemeyelim, sen de dinlen ben de dinleneyim. Ama kahvaltı zamanı, sana söz, önüne istediğin şeyi koyacağım.

Üç hafta falan oldu herhalde .

İki kilo kadar verdim. Ekmek yemek istersem yiyorum (pek istemiyorum), pilav makarna istersem yiyorum (hiç canım çekmedi), tatlı yiyorum (bayramda tabağımdaki baklavaları bitirememişim), sadece akşam sekiz deyince yemeyi kesip öğlen on ikiye kadar ( bu da hep olmuyor, bazen annemle daha erken kahvaltı edebiliyoruz) aç kalıyorum. Evde sağlıklı yemek varken hamburger ısmarladığım da oluyor. Dün akşam bir dürüm döner yedim, öyle çok doymuşum ki ağzıma başka bir şey atamadım. 

Yalnız bu aralar sık sık ağrı kesici ve her  akşam alerji hapı kullanıyorum, bunlar iştah keser mi bilemiyorum. Bütün başarı diye düşündüğüm şey yan etkiymiş meğer :D

Kilom eski haline döndüğünde ağrılar geçmemiş olursa kalçamı tekrar göstereceğim doktora. Bir de arkadaşımdan osteopat numarası alacağım, belki bir işe yarar. 

Şimdi kalkıp sabah sporumu yapayım. Cumadan beri her sabah pilates yapmayı başardım. Bakalım kaç gün daha devam edebileceğim.

En mutlu olduğum şey de yediğim için vicdan azabı çekmeyi bıraktım. Yerken mutlulukla ve tadını çıkartarak yiyorum. Öyle özlemişim ki bu duyguyu. 



Meydan Okuma 10

10- En iyi arkadaşların, bu "en" olayını nasıl hakettiler?

Hayatımda bir çok güzel insan var, çok şanslıyımdır bu konuda. Arkadaşlarım pırıl pırıl insanlardır. Dedikodu yapmazlar, kimsenin arkasından konuşmazlar. Birlikteyken bana pozitif enerji verirler. Şu sıralar başımız gözümüz belimiz derken biraz fazla ilaç kokan mevzulara yönelebilsek de birlikte kahkaha atmaktan gözümden yaş gelen insanlardır. Ve en güzeli kötü gün olduğu kadar iyi gün dostlarıdırlar. Hepsini çok severim, sevmesem arkadaşım olmazlar zaten.

En iyi arkadaş kısmına geçersek. Şimdi şöyle düşününce sanırım okul yıllarından beri arkadaşım olanlar . Onlarla birlikte büyüdüm, onlarla birlikte öğrendim, onlarla birlikte olduğumda kimseyle birlikteyken olmadığım kadar rahatım. Ay çok çenem düştü, sıkılmış mıdır acaba diye düşünmeden konuşabildiğim (zaten mümkün olmuyor da bu, hepsinin çenesi düşük ) , ya da keyfim yoksa sustuğum, yanlarında ergenlik çağlarıma döndüğüm arkadaşlarımın yeri başka.

Geçen gün çok zor bir ânında bir arkadaşım çıkıp bana geldi örneğin. Beş saat kahkaha atmışız karşılıklı. Artık olaylarla başa çıkamayınca bizim yaptığımız hep budur. Başkası olsa yapamazsın bunu. Ama ben arkadaşımı tanıyorum ve ihtiyacımız olan şeyi ikimiz de biliyoruz. Ve sonrasında beni gülümseten bir ayrıntı. Gece bire doğru çıktı bizden. Telefonu elime alıp beklemeye başladım. Evine vardığında beklediğim mesajı attı. Ne var bunda diyeceksiniz. Benim onun eve varmasını beklediğimi biliyordu, geç oldu ,benden sonra uyumuştur gibi şeyler aklına bile gelmedi. En iyi arkadaşlık böyle birşeyler olmalı. Küçücük ayrıntılar vardır ve sen onları bilirsin. 

Belki bloglarda bu kadar güzel arkadaşlık kurmamızın sebebi de budur. İçtenlikle kendimizi karşımızdakilere açıyoruz ve birbirimiz hakkında bir çok güzel ayrıntıyı biliyoruz. Sonra alâkasız bir yerde dolaşırken hayatımıza belki de fiziksel olarak hiç girmemiş olsa da onu anabiliyoruz. Buluşmayı başardığımızda da sanki ilk defa değilmiş de kaldığımız yerden devam ediyoruz.



Meydan Okuma 9

 -Mutluluk hakkında:

Mutluluk hakkındaki düşüncelerimi en güzel özetleyen cümleyi paylaşayım.

"Gerçekten mutlu bir insanı ararsanız, onu ancak bir tekne yaparken, bir senfoni yazarken, oğlunu eğitirken, bahçesinde yıldız çiçekleri yetiştirirken ya da Gobi Çölü'nde dinozor yumurtası ararken bulursunuz. Onu kaloriferin altına kaçan yaka düğmesini arar gibi mutluluk ararken bulamazsınız"
W.Beran Wolfe



Şuraya kendisini zorlayıp her gün pilates yapmaya başladığı için gururlu ve mutlu Handan fotoğrafı koyalım, içine de bir şarkı saklayalım :)