İnterrail 5. Gün 1. Bölüm :Stockholm Sokakları Gamla Stan

Bir türlü yazamadım beşinci günü. Benim için biraz hüzünlü bir gündü sanırım onun için elim gitmedi yazmaya.

Bu tatilde Bilgiç hiç mutlu olamadı. Genelde tatil öncesi mızıltıktır gittiğimizde en çok o eğlenir ama bu sefer terse geçtiği bir zaman dilimindeydik. Doğrusu beni çok yıprattı. Tatilde ona cazip gelen tek şey gitmeden iki gün önce fark ettiğimiz Guns N Roses konseriydi. Ona da bilet bulma olasılığımız imkânsız gibiydi.

Can desem iznini zorla Ramazan'da verdiklerinden boş vakti yoktu. Beş gün zor bir araya getirdik. (Hatta hatırlarsanız gitmeden uçuş yazmışlardı neredeyse gelemeyecekti) Dolayısıyla onun son günüydü o gün. Biz  üç gün daha kalacaktık.

Bilgiç'e madem bu kadar mutsuzsun ve hayatının en kötü tatili babanla dön istersen dedim. Dönmeye de karar veremedi kalmaya da karar veremedi. (Zaten oldum olası seçemez ) En sonunda ben babanla git dedim.

Çocuklar doğduğundan beri onlarsız tatile hemen hiç gitmedim ben. Hani çocukları bırakıp gidersin ya, hiç yapamadım. Evlilik yıldönümlerimizi falan hiç başbaşa kutlamadık, hep birlikte. Pek yakında kendi yollarına gidecekler, ne kadar birlikte vakit geçirsek kârdır diye düşünüyorum. Gerçi eskisine göre biraz daha yalnız tatil ayarlıyoruz. Ama bu tatili öyle düşünmediğimden pek hüzünlendim.

Neyse sabah baba oğul çantalarını sırtladılar. Stockholm sokaklarına bıraktık kendimizi. Gamla Stan dedilen tarihi adaya yakındık zaten. Yürüyerek oraya gittik. Turist kalabalığının arasında dolaştık.

Haydi siz de bizimle dolaşın biraz.







Havalı Bilgehan pozu :)




Daracık daracık sokaklar :)


Komik Vikingler :)






Öğleden sonra dört kişilik ekibimiz ikiye ayrıldı.


Bu pozdan sonra Can'la Bilgehan trene binip havaalanına gittiler biz de Stockholm'e geldiğimde gitmeyi düşündüğüm bir başka adaya doğru yola çıktık.

Metehan ve Handan'ın sefillik, hastalık, açlık ve mucize içeren son üç günü de sonra devam edecek :D


İnterrail 4. Gün : Oslo



Myrdal'da trene binmeden çekildiğimiz bu pozu da eklemeden geçmeyeyim :)


Gece Oslo'ya vardıktan sonra otelimizde güzelce dinlendik ve sabah kahvaltı sonrası kendimizi sokaklara attık.


Tabi önce bizimkiler uyurken ben bir koşu tren biletlerimizi aldım. Yine rezervasyon yaptırmam gereken bir hattı çünkü.

İyi ki de gitmişim erkenden, öğlen tren var zannediyordum, yokmuş, bol aktarmalı otobüslü falan yorucu bir yolculukmuş o. Akşama bilet aldım. Aslında daha iyi oldu. Öğlen yola çıksak her iki şehirde de bir şey yapamayacaktık, bu sayede Oslo'da sakin sakin dolaşma imkânı bulduk.


Otele ve tren istasyonuna yakın Akershus Kalesi'ni gitmeden gözüme kestirmiştim, içine girmesek de bahçesinde ve surlarında dolaştık.





Bir yerde tarihi oyun sergileniyordu ama İngilizce olmadığından anlamadık tabi :) Metehan, iyi ki İngilizce değildi anne, yoksa izlemek isterdim ama bu sıcakta burada durmak tam bir azap olacaktı diyerek beni gülümsetti :)




Bilgehan'ın peşinden akla gelebilecek bir sürü anime ve oyun yerlerinde uzun uzun bekledik tabi.







Kocaman kadın ve yanındaki küçük adamla bu heykel ne demek istiyor merak ettik.



Bu heykele bayıldık.


Şöyle bir de sahil manzarası çekelim.


Koskocaman ayıcıklarla dolu bu caddeden çok geçtik, bizi gülümsetip mutlu ettiler.


Hoşçakal Oslo , hoşçakal Norveç.

Gerçekten çok pahalı bir şehirdin ama sende geçirdiğim her dakikadan keyif aldık :)

Artık Stockholm'e doğru yola çıkabiliriz.





Ne iyi etmişim de bu hattı seçmişim :)

İnterrail 3. Gün 3. Bölüm : Flam Myrdal Tren Yolu

Sanırım bununla üçüncü günü bitirmiş oluyoruz :)

Daha önce de dediğim gibi bu hat dünyanın en ünlü hatlarından birisiymiş. Denizden yukarı şelalelerin arasından ve bol bol tünel içinden geçerek çıkıyorsunuz.

Yaklaşık bir saat sürüyor ve  ücreti 390 NOK (yaklaşık 230 TL ) . İnterrail bileti olana 270 NOK. ( %30 indirimli)

Bir yerde karşıdan gelen treni beklemek için durduk bir yerde de şelale izlemek için.

Trenin yukarı çıkarken sağına oturun yazısı okumuştum, tabii ki oturamadık. Ama bulunduğum yer de harikaydı. Zaten yolun bir sağı bir solu manzaralıydı.

Haydi herkes bindi mi, yola çıkalım.
















Bu çok keyifli yolculuğun ardından artık Oslo'ya dönebiliriz.





Bu yol da hiç fena değil, ha ?

Gelecek sefere tembellik yaparak geçirdiğimiz dördüncü günümüzden bahsedeceğim.