87 den Bu Yana


 İngiltere'de yaşayan arkadaşımız bir haftalığına İstanbul'a gelince hemen bir buluşma plânı ayarladık. Kar alarmlarına aldırmadan İstanbul'un dört yanında gelip toplaştık.(Benim üst sokakta toplaştığımız için en az efor gösteren ben olmuş olabilirim :D)

Üç buçuk saat hiç aralıksız konuşup güler mi insan? Haydi konuşup güldü diyelim, kahkahalar arasında anlattığı konular kanser, alzheimer, cenaze olur mu ? Hahahaha. Konu biz olunca olur. Başımıza gelen her türlü badireye rağmen duruşumuzu bozmuyorsak attığımız kahkahalarla yaşama meydan okuduğumuzdandır :)

Valla dün akşam çevremizdeki masalarda oturanların sessiz ve huzurlu bir akşam geçirme şansları hiç yoktu. Kusura bakmasınlar. Beş sene olmuş Hala Kızı'nı görmeyeli, kaçırdıklarını ona anlatmamız gerekiyordu. Zavallım bir anda aşırı konu yüklemesine maruz kaldı :D

Tabii ki bu bize yetmedi, o gitmeden bir kere de evine gidip, şöyle rahat rahat buluşacağız. Hoş dışarda da rahatımızdan ödün vermemiştik ama :D


Bangkok Videosu

 Sonunda abuk subuk çektiğim şeylerden başı sonu olmayan bir video hazırladım. Neyse sokak satıcılarının arasında dolanıp mini bir kanal turu yapabilirsiniz. Tıklayınız.

Sığırcıklar


 Dün sabah yürüyüşe giderken annemle rastladığımız manzara. Videonun arkasına müzik koyacaktım ama izlerken konuşmalarımız, heyecanımız hoşuma gitti :D

İstanbul çok soğuk. Bir tek kar eksik. Neden yağmıyor anlamadım.

Dün kapuska bitmedi. Hayır Bilgehan'ın arkadaşı da vardı yemekte. Anneme de götürmüştüm. Zaten bir kavanoz da ayırmıştım, bitiremeyiz şimdi kavanozlayayım haftaya yeriz diye. Yine de bitiremedik, hahaha.

Bugün plânlarımda bir makine çamaşır yıkamak var. Aslında Metehan'ın gardrobu boşaltılacak, onunla yaparız diyordum ama nezle grip olmuş bizim oğlan, şimdilik kaldı. Anaa, bak nurofen cold bitmişti, şimdi hatırladım. Yürüyüşte de hatırlarım umarım. Bizimkilerin başlıca nezle ilacı, yanında da c vitamini. 

Gidip kitabımı okuyayım biraz.

Hepinize günaydın .



Oradan Buradan

Sabah pazartesi yine diye tam mutsuz olacakken pazar olduğunu hatırladım. Hayır pazartesi olsa ne olacak da :D Yine de pazar sabahları benim yürüyüşe çıkmayıp, spor yapmayıp, gönlümce tembellik yaptığım sabahlar.

Saat yedi buçuğa kadar uyumuşum. Kalkıp kendime bir kahve yaptım. Dün başladığım Dedektif Gurney hikâyesini okudum keyifle. 

Sonra kalkıp biraz Korece çalıştım. Bu aralar kitaptan çalışmaya döndüm yenden. Yazarak kelime ezberlemeye çalışıyorum. Çok kötü hafızam var ama :D

Saat ona doğru kalkıp biraz dans çalıştım. Can sürekli evde olunca dans rutinim gitti. Üzerine bir de keyifsiz olunca itinayla kilo aldım yeniden. Biraz kendim itiştirmeliyim. Başlayana kadar bütün mesele. Hele ilk başladığımda hareketler öyle karışık geliyor ki asla anlamayacağım zannediyorum. Sonra nasıl oturuyor hayret.

Kahvaltıda peynirli yumurtalı ekmek yaptım. Can çarşamba günü kemoterapi ve diğer ilaçları aldı. Dolayısıyla midesinin en kötü olduğu zamanlar bunlar. Ben de bir çok seçenek yapıyorum ki belki canı çeker de yer bir şeyler diye. Netekim önce istemiyordu ama sonra bir dilim ekmeği bitirdi. 

Metehan'ın ehliyet sınavı vardı. Baba yüreği, dayanamayıp onu götürdü sınav yerine. Kıyamaz da hiç . Doktorlar hareketsiz kalma diyorlar zaten. Bırakıp dönerim diyordu. Beklemiş de bitene kadar.

Oğluşum ehliyet aldı. Aslında ona sınavsız vermeşeri gerekiyordu. Benim karnımda derslere de sınavlara da girmişti.

Akşam kıymalı kapuska pişirdim. Bir de Hamburger ve patates kızartması yaptım. Fakat hamburger ekmekleri neden bu ladar kötü oluyorlar ya. Hayır içine bir şeyler koyacağım bunun, parçalanan sandviç ekmeği olmaman gerekiyor senin. Sırf şu hamburger yüzünden ekmek yapacağım bir gün.

Kapuska yarına kaldı. Yarın sadece makarna pişiririm artık.

Şimdi çayımı ve kitabımı aldım. Saat akşam yedi olmuş. Kitap keyfime devam edeyim. Bir ara mutfağı da toplamalıyım ama sıkıldım mutfakta durmaktan.

Yarın Bilgehan'ın okulu açılıyor. Geçen dönem erken dersi yoktu, bu dönem yedi buçukta çıkacak evden. Neyse yakında günler uzar.

İşte bizden durumlar böyle. Çok çabuk geçti pazar günü yaaa :)



Bahar ve Kar



 Hayat gibi bir sahne Sebastiyan. Kar ve bahar dalı. Biz insanlar her şeyi kesin çizgilerle ayırmak istiyoruz ama yaşam öyle bir şey değil. Aynı anda hepsi var. Üzüntü, mutluluk, neşe, keder, umut, umutsuzluk kokteyl şeklinde geliyor önümüze.

Şarkılarla Balat Turu


 




















Bir haftadır fotoğraflara şarkı eklememi bekliyordu. Bu kadar şarkıyı bulmaya üşendiğim için tekrar tekrar dinleme listemi buraya sıraladım. Korkarım bol miktarda kpopa maruz kalacaksınız. Aman kalın, gözünüz gönlünüz açılsın :)

Pazar Günü Seni Evden Dışarı Çağıran Dost Candır


İstanbullu olarak haftasonu hele de pazar günü dışarı çıkmayı hemen hiç düşünmem. 


Dün de hava nasıl güzel. Can kendine geldi, divildiyor. Kahvaltıdan sonra gidip karavanı temizleyip toparlayalım bari dedik. 

Tam evden çıkacağız devre arkadaşı aradı beni. Beyimizin telefonu çoğunlukla kapalı olduğundan. Ne yapıyorsunuz dedi. Karavana temizleyeceğiz dedim. Başladınız mı dedi. Yok diye cevaplayınca , başlamayın o zaman, benim uçuşum iptal olmuş buluşalım diye devam etti .


Ne iyi etti.


Florya sahili cıvıl cıvıldı.


Selma büyük bir azimle bize denize nazır bir masa buldu. Valla inanılmazdı. Üşür müyüz dedim ama , önümüzdeki cam rüzgârı keserken güneş de tam karşımızdan vuruyordu.


Biz o kalabalıkta, sakin bir gün geçirmeyi başardık.

Bir Karadeniz uşağu olarak zaten deniz bana çok iyi geliyor. Yanına dost sohbeti de eklenince harika oldu. 

Bir dahaki ilaca kadar dokuz günümüz kaldı. Ne kadar hava alsak yanımıza kâr.

Yarın da Balat'a gitmeyi düşünüyorum. Oradaki bir antikacıdan ufak iki şey almıştım, göndertmemiştim, ben gelirim diye. Artık gelip alsanız yaptılar. Geleyim bari dedim. Balat'ın havasına da bayılıyorum. Can hiç gitmedi. Onu gazozcuyla şekerciye götüreceğim :)

Gezegenler

İp gibi dizilmiş, dilek dileyecekmişiz.

Öncelikle Can iyileşsin anacım. Aldığı tedavi işe yarasın , uçuşlarına geri dönsün. 

Ve çocuklarım. Allahım onları korusun, yollarını açsın, kendi ayakları üzerinde duran, çevrelerine faydalı,sağlıklı, huzurlu, mutlu bireyler olarak dolu dolu hayatlarını yaşasınlar istiyorum. En büyük dileğim bu. Hangi annenin dileği bu değildir ki zaten...

Ve hep birlikte sağlıkla, huzurla, mutlulukla, bolluk bereketle yaşayalım. Zorlukların üzerinden gelecek gücümüz hep bizimle olsun. Güzellikleri görüp tadını çıkartabilelim. Koşturmalarda unutmayalım sahip olduğumuz en önemli şeyleri...

Ve insanlar artık bir araya gelip güzel bir şeyler yapsınlar. Oturduğu yerden ahkâm kesmek yerine kalkıp harekete geçsinler. Küçücük de olsa yapılan bir eylemin günlerce büyük lâflar etmekten daha çok işe yarayacağını anlasınlar. Her bir acıda temcit pilavı gibi aynı şeyleri haykırıp dururken , başkaları kadar kendimizin de suçluyuz bence.



Bir Nezle Olması Kalmıştı O da Oldu

 Haftayı nasıl geçirdim ben de bilmiyorum. Sanırım çoğunlukla yemek yaparak geçti.

Arkadaşım bu fincanları aldığından beri arada kahve içmeye başladım. Can bu işte çok memnun :)


Bu sefer gittiğimiz hastanenin kemoterapi odaları ne yazık ki diğeri gibi ferah ve deniz manzaralı değil. Aksine hiç dışarıyı görmeyen kocaman bir alanı ofis gibi ayırmışlar, klostrofobik bir yer. Daha önce arkadaşımla gitmiştim , o zaman üst katta geniş odalar vardı. Buraya girer girmez bir sıkıntı bastı ama neyse. Biraz kitap biraz maç idare ettik. Neyse ki ilaçları diğerine göre çok hızlı verdiler. Tek tek gelip takmak yerine hepsi bir defada takılınca değişimlerinde hiç vakit kaybı olmadı, çabuk çıktık.



Capitol'den eve yürüdüm ertesi gün. Puslu çamurlu soğuk bir hava vardı ama bana iyi geldi. İstanbulda yolda giderken tavuklar ve horozlara rastladığım bir mahallede oturuyor olmak da lüks anacım :)







Dedim ya ha babam yemek yaptım hafta boyunca. Can'ın iştahı azaldığından belki biri olmazsa birini canı çeker diye .

Bu sefer kemik iliği için verdikleri iğneyi henüz olmadı. Geçen sefer onu vurulmaya başladığında daha kötüleşti gibi gelmişti. Doktora söyleyince , hemen vermeyelim o zaman, bir hafta sonra kan tahlili sonuçlarına göre ayarlarız dozajı dedi. Gerçi bu sefer de üşütmüş bizimki , dört gündür nezle , öksürük. Pardon kendisine göre o nezle değil. Yani burnuna tuzlu su çekmesi için verdiğim savaşları mı yazayım, dün vitamin içirmek için en sonunda tepemin tasını attırmasını mı ... Artık harap oldu öksürmekten , kılını kıpırdatamıyor, hâlâ içmiyor vitamini. Bak bu sabah daha dinç kalktı ama sorsan kesinlikle vitaminin alakası yoktur :D Deli ediyor adam beni. 


Neyse biz şu tatlı manzarayla yazıyı sonlandıralım. Bilgehan gidip tatlı bir şeyler alsam mı modundaydı. Alacağına yapsana dedim. Uzuuuun zaman sonra kurabiye yaptı. Ana oğul buz gibi havada balkona çıkıp yedik :)


Yarın Hastane Günü

Son bir haftadır çok iyiydik, Can kendine gelmişti. Bol bol arkadaşlarıyla buluştu. Onu yalnız bırakmayan arkadaşları olması ne güzel. Beni de yalnız bırakmıyorlar. İlk günlerde konuyla ilgili konuşmak istemeyip herkese hafiften atarlanmama rağmen yine de yanımdan ayrılmayan herkese müteşekkirim :)


Yarın sabah bu sefer başka hastanede ikinci dozu alacak. Umarım bu son olur, doktor ve hastane gezmekten öğk geldi. Artık bir yerde kalalım.


Haftasonu buzdolapsız geçti.

Cuma akşam şüphelendim sesinden. Gerçekten de soğutmuyormuş. Devreye girmeye çalışıyor ama hemen atıyor. Daha üç yıl olmamış alalı. Eskisi bile bozukduğunda soğukluğunu biraz korumuştu.


Cumartesi sabahı servis çağırdık. (650 lira olmuş serviz, yok artık ) Akşam ancak geldiler. Bence servislerde buzdolapları öne alınmalı. Buzlukta ne varsa açıldı .


Allah'tan cuma günü kasap siparişi vermekten son anda vazgeçip pazartesi'ne atmıştım. Aylık alıyorum. Bütün etler mefta olacaktı.

Şansıma perçembe günü de pazara gitmemiştim.

Buzluktaki dolmalık biberler öldü. İki kilo barbunya ile iki kilo bezelye Kürşadlar'a gitti. Somon varmış, onu da pişirdim ertesi gün. 


Havaların soğuması da iyi oldu, ne bulduysam balkona attım.

Neyse daha garanti süresi dolmamış. Yeni motor taktılar dün. O arada mutfak dolabımı da hafiften yakmışlar. Yaparken bozuyorlar .


Neyse şimdi market ve kasap alış verişimi yaptım, önümdeki zorlu haftaya hemen hemen hazırım. Perşembe de pazardan sebze aldım mı tamamdır.


Can'ın hiç iştahı olmuyor ilk hafta. Bir kaşık ondan, bir kaşık bundan zorla yiyor. Bu gidişle filinta gibi olur tedavi sonuna kadar. Neyse ki ilk haftadan sonra yavaş yavaş düzeldi yemesi.

Dünden beri instagrama söyleniyorum. Danslarımın arkasına koyduğum müziklerin çoğu gitmiş. Ne olduysa kaldırmış instagram. Ama sırf Türkiye'de yapmış da olabilir, anlamadım. Şu anda müziksiz dans videolarım kaldı yayında.


Şimdi gidip mutfağa gireceğim. Makarna ve şinitzel yapacağım. Hiç de kılımı kıpırdatasım yok ama dışarıdan söyleyesim de yok.


Haydi görüşmek üzere. Öptüm sizi.

Oğlak Dönencesi

Evin ikinci oğlağının da bugün doğum günü :D


Abla kardeş :)


İyi ki doğdun Ömer Kürşad. İyi ki benim kardeşim oldun. 

Seni çok seviyorum.