Uzun uzun yazıyorum :)

Cuma gecesi öksürmekten içi dışına çıkan bir Metehan oğlum, ateşi 39 a ulaşmış bir Bilgehan oğlum varken hafta sonun nasıl geçecek diye ciddi bir telaş içerisindeydim.

Cumartesi bütün gün yataktan çıkmalarına izin vermedim. Akşama kadar kitap okuyup uyuyarak vakit geçirdiler. Aslına bakarsanız evdeki bu sessizlik anı işime de yaramadı değil. Sakince mutfakta hazırlanmakla ve onları kontrol etmekle geçirdim tüm günü.

Akşam üzeri ağrı kesici, pastil, burun damlası, antibiyotik ne varsa çantama doldurdum. Neyse ki gideceğimiz restoran bize yürüme mesafesindeydi hatta annemin evinin camından gözüküyordu. Bizimkilerin kötüleşmesi anında hemen kendimizi eve atabilirdik.

Öyle birşey olmadı Allahtan.


Gitar çalmalarını severim ben :)

Öğretmeni ve eşi ile birlikte :) Pek hüzünlenmişti o sırada.




Tam beş arkadaşıyla dans etmiş :) Buradakiler benim yakalayabildiklerim :)


Bir anda kendimizi mezun olmuş bulduk bu sene.

Gelelim pazar gününe.

Evimize gelenlere yolu posta güvercinlerimiz gösteriyordu.




Ama ilk gelen misafirler değil postacı amcaydı :) Oğluşum telgrafını imzalayıp teslim aldı :)



Önce karnımızı güzelce doyurduktan sonra aktivitelerimize başladık :)


Bu iki uyanık yaptığımız telefonları bir ilerki aşamaya götürüp hem alıcı hem verici kullandılar :)



Arada hatlar da karıştı :) Burada fotoğrafı yok ama üç kişi konferans görüşme bile yapabildik :)


Ardından mors alfabesi ile yazılmış şifreleri çözerek kart yapma setimizin saklandığı yeri bulduk :)


O arada günlerdir açmamak için kendimizi zor tuttuğumuz zarflarımızı açtık :)

Sincap'ın yazısı çıkmamış fotoğrafta ama Bilgehan Abisi bayıldı :)


Bu yazı elimize geçmeden beş dakika önce ben çocuklara bu kodu öğretmiştim, masaya SOS vuruyorduk iyi mi Ebrucum :)


Hummalı bir çalışmayla kartlarımızı hazırladık :) Adres bilmeyenler telefon edip öğrendiler adresleri, zarflarımızı yazıp sepetimize attık.



Eeee artık pasta yemeye hakkımız olsun değil mi?


Canım oğluşum, iyi ki doğdun :)

Son Durumlar

Metehan'ın öksürükleri abarttı iyice. Doktora gittik , antibiyotiğe başlayacağız. Bilgehan okul zamanı iyi gözüküyordu. Sınavları olduğu için gönderdim. Şu anda ateşi 38'i aşmış .

Ne diyeyim.

Geçti geçti...

Belki akşam erkenden yatarlarsa.

Yarın da kursları okulları es geçip yatmaya devam ederlerse.

Mezuniyet gecesine "ce" diyecek kadar kendimize geliriz.

Pazar günkü PTT partisi ise pijama terlik televizyona dönmezse iyi :D

Hah

Tam bunca işin ortasında iki çocuğumun da hastalanması gerekiyordu tabi. Mörfi yine iş başında :(

Daha Daha

 Sabah posta kutumuzu hazırladık. Gelen kartlarımızı içine koyacağız.
 Dün akşam zamanda yolculuk yaptım kartların arasında. Gelenler kendilerinin yıllar önce gönderdiklerini gördüklerinde çok şaşıracaklar :)

 Sevgili Ayşe'nin paketi nihayet elimize ulaştı. Hafta sonunu bekleyemedik, açtık. Zaten diğer kartları da açmamak için zor tutuyoruz kendimizi :)
 Sanırım fotoğraftan sonra içindekiler bitmiş olabilir :) (Yok yok kaldı biraz :)
Fotoğrafını pek güzel çekemedim ama güzelliğe bakar mısınız. Ayşe çok sevdiğim papatyalarından harika bir süs yapıp göndermiş bana. Bu koşuşturmaların arasında harika geldi.

Şimdiiii...

Hâlâ haber veremediğim kişiler var.

Öğrencime sorular hazırladım bilgisayardan çıkacak.

Pastanın üzerine basmak için mektup zarfı düzenleyeceğim.

Onları bırak henüz akşam yemeğim yok yahu :)

Gittim ben :)

Rapor Veriyorum :)

Tamam, pazartesi akşamı itibariyle herşey yolunda.

Hatta ilaveten okula gidip Bilgehan'ın sınıf fotoğraflarını da çektim, hafta sonuna kadar bir de slayt gösterisi hazırlayacağım onlara...

Mors alfabesiyle olacak oyunu da hazırladım.

Posta kutusu yapma yöntemini buldum yarın yaparız belki.

Bize gelen eski kartlardan çıkarttım, iple tavandan sarkıtıp süs yapacağım onları.

Telefon yapmak için karton bardaklar aldım.

Çiçekli kart setim erkeklerin hoşuna gitmezse diye erkek çıkartmaları araştırdım.

Çok şirin bir kız çocuğu montu bulup aldım. Penyeden çiçekli birşey. Hem cici hem kullanışlı :)

Bir sürü içecek ve cips stokladım.

E daha ne olsun.

Gidip mutfağımı da düzelttim mi bugünlük işlem tamam.

Tamam, Hepsi Sırayla Olur

Bugün
* Ütünü yap.
*Doğumgünü planlarını gözden geçir.
*Alış veriş listesini hazırla.
*Akşama markete git.
*Yarın gideceğin bebek mevlüdüne alacağın hediyeyi unutma, gidip cici bici kız kıyafetlerine bak :)
*Sınıf annesiyle konuş, cumartesi  günkü mezuniyet yemeği parasını gönder.
Yarın
*Perşembe günkü dersin için soru falan hazırla.
*Doğumgünü partisinde oynatacağın oyunu planla.
*Posta kutusu yap
Perşembe
*Ders vermeye git.
*Slayt gösterisi hazırla. İyi çıkmayan fotoğraflar var onları gidip yeniden çek.
Cuma
*Temizlik yap
*Evi süsle
*Hasta çocukları doktora götür.
Cumartesi
*Parti için yiyecekleri hazırla
*Yemek için çocukları hazırla
*Fön çektir, hizmetçi kılığından kurtul :)
Pazar
*Son hazırlıklar

Cin Fikir


Sizin de çocuklarınız icetea çok mu seviyor?

Güzel bir limonata yapıp üzerine demli çay koyarak ev yapımı harika icetea hazırlayabilirsiniz.

Daha lezzetli ve sağlıklı :)

Keşke

Okuldaki bayram kutlamalarına sadece görevli olan çocuklar ve aileler gelmese .

Ve keşke

Herkes kendi çocuğunun işi bitince hemen gitmese de oturup sonuna kadar seyretse.

En sonda sahneye çıkan çocuklara 3-5 seyirci kalmasa sadece.

Sahne kurulmuş.

Çocuklar heyecanla hazırlanmışlar.

Hayır sıkıcı da değil, dans edenler, şarkı söyleyenler, enstrüman çalanlar.

Cıvıl cıvılllar, heyecanlılar.

Ne yazık ki kendi anne babaları dışında kimse yok seyreden.

Üzülüyorum gördükçe.

Bayram Çocukları

 Okul yolunda heyecanlı çocuklar :)
 İlk defa (Ve ona göre son defaymış bu:) bayramda görev alan Metehan :)
 Öğretmen oynarken gülümseyin dediği için sabah ayna karşısında gülümseme provası yapan Bilgehan'ın gülümseme hali :)
Eee onca işin sonunda biraz da eğlenelim :)

Bayramımız Kutlu Olsun


Yıl 1919
Mayıs'ın on dokuzu.
Kızaran ufuklardan kaldırıyor başını
Yeryüzüne can veren,
Cana heyecan veren
Al yüzlü Oğan güneş !
Takanın burnu nasıl Karadeniz'i yırtar;
Siz de bir anda öyle yırtınız uykunuzu.
Uyanın Samsunlular!
Kurutacak gözlerde umutsuzluk yaşını
Al yüzlü Oğan güneş.
Bugün Çaltıburnu'ndan gülerek doğan güneş!

Yıl 1919
Mayıs'ın on dokuzu.
Uyanın Samsunlular.
Uyumak ölüme eş.
Diriltin ruhumuzu,
Ufukta bir gemi var.
Fakat bu gemi niçin böyle yavaş geliyor ?
Acaba yolu mu az, yoksa yükü mü ağır ?
Bu gemi umut yüklü, inan yüklü, hız yüklü;
İçinde bu vatanın derdiyle yanan bağır.
Kurulacak yarını düşünen baş geliyor.
Bir baş ki, gökler gibi küme yıldız yüklü!
Bu gemi onun için böyle yavaş gidiyor.

Yıl 1919
Mayıs'ın on dokuzu.
Ufukta duran gitgide yaklaşıyor.
Sanki harlı bir ateş
Yakıyor ruhumuzu.
Beklemek üzüntüsü her gönülde taşıyor.
Üzülmemek elde mi ?
Hız yüklü, inan yüklü, umut yüklü bu gemi.

O umut yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak,
O hız, doldukça bütün damarlara kan gibi,
Gizli gizli inleyen her yürek canlanacak.
Ateşler püskürecek uyuyan volkan gibi.
Gittikçe büyükleşen
Gölgene dikilmekten
Karardı gözlerimiz.

Koş, atıl gemi, sana engel olmasın deniz!
Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel !
Kuşlar gibi uç da gel, rüzgar gibi es de gel !

Celal Sahir EROZAN

Kendi Kendime Konuşurum Öyle Ben

Derin nefes...

Şimdi yapman gerekenleri düşünmeden sadece kalkıp işe koyulursan düşündüğünden daha kısa zamanda bitecektir eminim.

Eminim.

Bak saat 09:06.. Buçukta başlarsın. Öğlene herşey bitmiş olacak.

Öf sıkılma işte artık.

Altı üstü yemek , ütü, temizlik.

Bıktın biliyorum, ben de bıktım ama...

Olsun.

Yapacağın işler sırf onlar olsun...

Sen şu aşağıdaki şarkıyı dinle bir daha .

Mutfağa girince de radyonun sesini aç.

Hadi hadi git çayını iç.

Şöyle Biraz Enerji Dolalım

When you fall get up, oh oh
If you fall get up, eh eh




Sanırım bugün o verdiğim son kiloyu geri almışımdır, acilen hareket etmem lâzım :)

Hadi eller havaya, sabit durmak yok :D

Paçanga Böreği


Soğan ince ince doğranıp sarartılır, içine domates ve sivri biber eklenerek pişirilir. Pastırmalar eklenir. (Ben çemensiz olanını tercih ediyorum, daha hafif oluyor) Piştikten sonra içine kaşar rendesi karıştırılır. (Şekil A da benim koyduğum gibi devasa değil daha ince çekilse daha güzel olur tabi :)

Yufkalar sekize bölünür. Üzerine sıvı yağ su karışımı sürüldükten sonra malzemeden konulup çok sıkmadan sarılır.

Buradan sonrasında artık fotoğraf çekecek halim kalmamış, kim bilir yine gecenin kaçında sarmaktaydım.

Yok yok bu aşamada ben streç filmleyip buzdolabına attığımdan sabah bir daha çekmemişim ihtimal :)

Akşamdan yapılıp bir gece bekleyince daha güzel oluyor sanki.

Sabah üzerine yumurta sürülüp çörek otu serpildikten sonra 180 derece fırına verilir, nefis kokusu çıkınca ağız sulanmak suretiyle alınır :)

Misafir geldikten sonra fırına atılabilir. Yarım saat sürmüyor pişmesi zaten. Sıcak sıcak servis yapılır.

İşte bak bu iyiliğimi de unutmayın :)

Afiyet olsun efendim :D


(Neyse arka planda da olsa bir adet pişmiş halini bulabildim:)

Bu Sabah

Tartıda bir kilo daha gittiğini gördüm, mutlu oldum :)

Dışarı çıkarken posta kutumuzda iki mektup buldum, mutlu oldum :) (Evren ve Ebru, mektuplarınız ulaştı , bakalım on gün açmadan dayanabilecek miyiz.)

Pastaneden sıcacık tahıllı simit alıp kahvaltıda hepsini silip süpürüp mutlu oldum :) (Kocamandı, nefes alacak yerim kalmadı :)

Allah bozmasın, ne diyeyim :D

Herkese günaydın.

Küçük mutlulukların tadını çıkarttığımız bir güne açılsın sabahımız....

Gözüme Güneş Kaçtı

Evet henüz denize ve tatile uzaktım, ama kitabım yanıbaşımdaydı.

Akşam yemeği sonrası mutfağı olduğu gibi bırakıp koltuğa gömüldüm. Kitabımı, çayımı alıp ejderanlarla savaşıp kayıp kütüphaneyi bulmuştum ki gözüme güneş kaçtı.

Evin kuzeye bakan kısmında, akşamın saat sekizinde, üstelik de batıya sırtını dönmüş bir dairede otururken şaşırttı bu beni tabi.

Başımı kaldırdım. Uzaktaki apartmanlardan birinin camından yansıyan güneş tam o anda beni üzerime vurmaktaydı.

Gözlerimi kapattım.

Yüzümdeki ışığın tadını çıkarttım :)

Yedi



Bendeki azim gerçekten kutlanılası bir seviyedeymiş, yazacak bir şey bulamıyorum diye diye yedi seneyi geride bırakmışım :)

Bütün koşturmaların arasında kendimi kaybettiğim için yazmaya karar vermişim. Buldum mu? Hımmm... Bütün o koşuşturma ve karmaşanın kendim olduğunu buldum. Başka birşey aramaya gerek olmadığını buldum. Çok aranırsa iyice kaybolunabileceğini buldum :)

Eskileri dolaşıp, seçtiğim yedi yazıyı buraya koyayım dedim ama hangisini seçeceğimi bilemedim.

Onun yerine bu yedinci yılın kutlaması olarak, eskilerden seçtiğiniz bir yazıya siz yorum yazsanız da ben de keyifle okusam diye karar verdim :)

E o kadar şımarayım bugün.

Hadi bakalım bekliyorum canlarım :D

Bazen

Düşünüyorum da, stada maç izlemeye gidenler "Ya, bizim takım bir yenilse de şöyle sağı solu dağıtsak" gibi bir niyet içindeymişler gibi geliyor.

Anne

Bırak kalsın masada ekmek
           testide su
Ayna puslu, pencere camı kirli
Bırak kalsın saçların dağınık,
          gözlerin uykulu.
Saksıdaki çiçek susuz, kedi
          yalını bekler bir köşede
Bırak kalsın meyve ağaçta,
          kırlangıç havada
Dama düşen ince yaz yağmuru...
Yoruldun artık, bütün gün
         didinip durdun
Toprak bile, gök bile, deniz bile
         bir yerde yorulur
Bırak kalsın süpürge duvarda,
          sabun kovada
Anne, gel yanıma otur.
 
Ahmet ERHAN

Merdiven Sokaklar :)

Yıllar önce daha yirmili yaşlarımdayken bir film izlemiştim . Sanırım bir ada kasabasında geçiyordu, merdiven sokaklarla doluydu. Çok hoşuma gitmişti görüntüsü. Ancak ertesi gün evden çıktığımda benim oturduğum mahallede de böyle sokaklar olduğunu algılayabilmiştim :) Uzun üç sokak arada merdiven sokaklarla bağlanıyor birbirine. İşte dönüp dolaşıp yıllar sonra yine bu sokaklarıma kavuştum :)

Bu Metehan'ı okula bıraktıktan sonra yürüyüşe gitmek için indiğim :)
Bu akşamları Bilgehan'ı almak için çıktığım :)(Sol tarafındaki duvar okulun duvarı)
Bu eskiden liseye giderken geçtiğim. Üstünde de Mustafa Amca'nın bakkal dükkanı vardı.
Bu da yine okula giderken geçtiğim diğeri.
Bu gizli yol da bazen Bilgehan'la okuldan dönerken kullandığımız .

Oooo o kadar çok var ki , arada sırf değişik bir tanesinden geçmek için yolumu değiştirdiğim oluyor :)

Herkese günaydın.

Güzel yollara çıkan bir güne açılsın sabahımız :)