Seni Sevdim 2023

Uzun uzun yıl özeti yazıyordum ki sildim hepsini. Zaten anlatmışım burada zamanında tekrara gerek yok.


2023 bende değişim senesi oldu. Rejimi bıraktım. Yeni müzik grupları keşfettim. Depresyon yaşadım. Koza örmüş gibi oldum. Dansa başladım. Dansımı paylaşmaya başladım ve hayatıma bi heyecan geldi. Bu da başka bir sınav oldu. Kendime dur deme, abuk subuk lâflara gülüp geçebilme, hırsa kapılmama gibi konular çıktı önüme. Kapalı, korunaklı bölgem biraz fazla afişe oldu. Sonra bu afişe olma korkusundan yıllardır kendimi sınırladığımı fark ettim. O zaman düşündüğüm kadar güçlü değilmişim fikri dank etti kafama .

Ve bütün bu sorgulamaları, değişimleri, gerilimleri , heyecanları ve hatta depresyonu sevdim. Zira ot gibi yaşamadığını hissettirdi bana.

Hayat bana karşı hep çok cömert oldu. Benim de her zaman en büyük dileğim çevremdekilere bu duyguları yayıp onlara güzel dokunuşlar yapabilmek . Sahip olduklarım maddi ya da manevi çevreme de ulaşmadıktan sonra, bir arkadaşımı gülümsetmedikten, yolu bloğum düşen birisine minicik bir hayat ışığı vermedikten sonra dünya üzerindeki yerimin ne kıymeti var. Yaşıyoruz ve öleceğiz.

İşte böyle bir sabah. Ev sessiz. Erkeklerim geç yatmışlar.

Akşam geleneksel olarak annemde buluşacağız. Son hazırlıklarımı yapacağım. Dün akşam bi enerjiyle mutfağa girdiğimden çoğu işimi halletmiş olmanın huzuru var içimde.

Az sonra çıkıp kahvaltı için eksik şeyleri alacağım. Metehan'ın misafiri de var, bugün evimizdeki gençlik ateşi yüksek. Gençleri öyle seviyorum ki. Enerjileri, heyecanları bana mutluluk veriyor. Çocuklarımın pırıl pırıl arkadaşları yüreğimi aydınlatıyor.


Hepinize günaydın. 

Gülümseyen bir pazara açılsın sabahınız.


Oradan Buradan

Uzun zamandır buraya not düşmeöişim hiçbir şeyi. 

Üniversite arkadaşlarımla yirmi gün önce buluşup yemeğe gittik. Benim dans videosunun bir milyon gösterimini kutlama bahanesi yapmıştık, buluşana kadar üzerinden bir ay geçti ama olsun, sonuşta başardık :)
Havalar güzel olumca annemle koruya gittik. Yerler çamurdu ama olsun .
Ortaokul arkadaşımla buluşup Sirkeci'ye gittik. İş Bankası Müzesi 'ndeki Yüzüncü Yıl Sergisi'ni gezip hüzünlendik.
Sirkeci Lokantası 'nı denedik sonrasında. Görünüşü , ambiyamsı nefisti. Bu görüntüye pizza ve hamburger vardı ama neyse. 
Geleneksel yılbaşı partimiz pandemiden beri ilk defa gençlerin tam kadro katılımıyla yapıldı. 


Yine bol kahkahalı bir gece geçirdik. 


Dün Can beni sahilde kahvaltıya götürdü, oradan da yürüyüşe çıktık.


Bu da az önce balkon manzarası. 

Bugün evimi temizledim. Yarın keyif yapacağım. Yılbaşı kartları ve kolileri gönderilecek ama du bakalım. Bu sene tembelliğim tuttu. 

İki gündür hep uykum var zaten. Bugün vitamin hapı ile ayaklandım.

İşte yılın son haftaları bende böyle geçti.

Ha bu sabah tartıda 75,8 gördüm. Hedef atmışlı kiloları görmek. En son 35 yaşımda gördüydüm ama olsun :D Hâlâ kalçam yürürken beni topallatıyor, tek ümidim kilo vermekte. Bakalım.

Haydi hepinize iyi geceler. Öptüm sizi.

14

Şarkılarla hızlı girişin ardından müzik sustu selâmlaşmaya başladılar. 

Hiç konsere gitmediğini söylediğinde nasıl gitmedin hiç diye sorgulayacaklarını zannettiği gün geldi aklına.

- Gitmedin mi ? Gerçekten miii ? 

Utangaç bir şekilde başını iki yana sallamıştı .

-Biz de hiç gitmedik zaten kendimizinkinden başka.

Demişti Sin. Hepsi kahkaha atmışlardı , nasıl da iyi gelmişti o kahkaha. Sanki herşeyi kaçırmış tek insanmış gibi hissini silip atmıştı. Daha hayatının başında olduğunu , yapamadığı çoğu şeyin ayıp olmadığını bir anda anlamıştı o sırada. 

Dur sana bi konser açılışı yapalım diye geçmişlerdi karşısına sonrasında.

İşte seneler sonra buradaydı, nihayet gerçek konserlerinde izliyordu onları. Nasıl da gurur duyuyordu hepsiyle. Yirmi beş senelik hayatımın içindeki kısacık altı yedi ay bu kadar mı çok yer tutar diye düşündü. Bu kadar mı özel olur bu insanlar.

.....

Dans pratiklerinden sonra neredeyse sürüklenerek içeri girmelerini gülümseyerek izlerken arkalarından gelip onlara "Hadi hadi abartmayın o kadar " diyen antrenörleriyle göz göze geldi. Her yerinden enerji yayılan bir kadındı , yanında kendisini hantal ve kaba hissediyordu.

- Geçen hafta içtiğim harika bitki çayından ikram edersin diye geldim. 
-Tabii ki .
- Sen niye spor yapmıyorsun, daha çok gençsin, neden böyle zar zor hareket ederek yaşıyorsun ?
- Ah, isterim yapmak tabi. Hamile kalabilmek için uzun süre tedavi gördüğümden bu hale geldim, yediklerime dikkat ediyorum ama hormonlarım kendine gelemedi hâlâ diye düşünüyorum. Bir de çok uzun süre hareketsiz kalmak zorunda bırakıldım, kaslarım da kemiklerim de eriyip gitti o ara sanırım.

Amma konuştum , otomatiğe bağlamış gibi savunmaya geçiyorum diye düşündü. Başını kaldırdığında içerideki herkesin susmuş kendisini dinlemekte olduğunu fark edip utandı . Çayı koymak için döndü. Eski günleri düşünmek ellerinin titremesine sebep olmuştu.
- Zor bir evlilikti ha ?
Şaşkınlıkla başını kaldırıp kadına baktı, bu kadarlık konuşmadan nasıl anlamıştı her şeyi.
- Ben de geçmiştim benzer bir süreçten , tahmin edebiliyorum. Bak ne diyeceğim yarın bir saat erken geleceğim, saat altıda buradayım. Sen de salona geliyorsun çalışmaya başlıyoruz. Kaç yaşındasın sen ?
- Yirmi bir. 
- Kırk gibi görünmene gerek yok, şu hormonları, kasları, kemikleri hale yola sokabiliriz bence.
- Gerçekten mi ? Ama benim hiç
- Vaktini yaratacaksın, ben geliyorum sonuçta
- Hayır hayır, onu yaratırım, yani, şey, 
Sesi yavaşça iyice fısıltıya dönüştü
-Param..
Hızlıca sözünü kesti kadın
- Ondan bahseden mi var şimdi ? Biz kadınlar birbirimize destek olmalıyız . İsmin neydi ?
- Elisa.
- Ne güzel bir isim. Benimki de Kate. Yarın sabah altıda hazır ol , senin canını çıkartacağım ,hahaha. Eee siz de işinize dönsenize , hepiniz oturmuş bizi dinliyorsunuz, erkekler... Bir de kadınlara dedikoducu derler. Aja git o bileğine buz koy, hava atıcam diye kendini sakatlaman zaten yeterince saçma ,bir de gereğini yapmıyorsun. 



Diğer bölümler için tıkla.

Şuraya Bir Masal Bırakayım



















 













Gitmek için havaalanından üç vasıta değiştirmiş olsak da, tren biletini almak için makinalarla boğuşmak zorunda kalsak da  , dönüş treninden iki durak sonra indirilip iki saat rötar yapan treni beklesek de  Rothenburg ob der tauber gitmeye değen bir kasaba oldu. İki gece noel pazarı için yeterliydi ama bir gün boyunca çevresindeki surların üzerinde yürüyüp fotoğraf çekerek vakit geçirince müzelerine bakamadık. Yani en az bir gün daha kalmalıymışız. Yine de tadını sonuna kadar çıkarttık. 

13

Başını kaldırınca Teu ile göz göze geldi. Elinde bir defter ve kalemle , üst katın penceresinin pervazına oturmuştu.

- Işık üzerine çok güzel vuruyordu ve yüzündeki ifade öyle huzurluydu ki resmini çizmek istedim. Biraz daha durabilir misin ?

Bir şey diyemeden orada durmaya devam etti Elisa. Sonra gergin olduğunu fark edince güneşi hissetmeye çalıştı yeniden. Sonra kuş sesleri. Yaprak hışırtıları. Yavaş yavaş huzurlu haline büründü. Onu izleyen Teu çizimine devam etti. 

Çizmek onun için rahatlama yöntemi olarak başlamıştı. Bir de farklılaşmak istemiş olabilirdi diğerlerinden. Hırslı bir çocuktu hep, bir şekilde öne çıkmaya bayılıyordu. Hoş çok uğraşmasına gerek yoktu öne çıkmak için, yüzünü gören bir daha bakmak için dönerdi ama o sadece dış görünüşten ibaret olmak istemiyordu. Canını dişine takıp her konuda öne geçmek için uğraşmaktan çok yorulduğundan resmi keşfetmişti. Kimseyle yarışmak zorunda kalmadan keyfince yaptığı bir uğraş. 

- Artık kalkmam gerekiyor, yoksa kahvaltıda yiyecek bir şey bulamayacaksınız diyerek gülümsedi genç kadın.

O gülümseyişi de çizmek istedi Teu ama başını sallayıp teşekkür etmekle yetindi. Bu kadar yıpranmış, kendini bırakmış, yüzü makyajsız, hep çalışma tulumu giyen, iri yarı kadının gülümseyişinin ışıltısı onu hep şaşırtıyordu zaten. Genelde hüzünlüydü ya da dalgındı gözleri ama gülümserken bir anlığına ışıldıyorlardı. O ışıltısı ne zamandır saklı acaba diye düşündü . Omzuna dokunan el ile sıyrıldı düşüncelerden. Hae çağırıyordu onu. Onun gözlerinden ışıltı hiç eksik olmuyordu bak. Elinde olmadan gülümseyerek kalktı.

....

İlk geceyi atlattıktan sonra ertesi sabah psikolog ile görüşmesine gittiğinde kendini tamamıyla tükenmiş ve dünya üzerinde yapayalnız hissediyordu Elisa. Ayakları üzerinde nasıl durabileceği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Oysa İna'nın evindeyken her şey ne kadar kolay gözüküyordu gözüne. Sessizlikte ise kendisine söylenen bütün olumsuz sözler çınlıyordu kulaklarında :

- Aptalsın işte ben olmasam hayatta kalamazsın.

- Annem seninle oynamamamı söyledi çok pismişsin.

- Hahahaha, o yazamaz ki öğretmenim, zekâsı yok onun..

Doktorun uzattığı mendili görene kadar ağladığının farkında değildi. Çok acıtmışlardı canını. Evet okuyamıyordu ama aptal olduğunu düşünmemişti okula gidene kadar. Evet pek temiz sayılmazdı ama annesi ölümcül bir hastalıkla savaşıyordu , yapayalnız hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlardı ana kız. 

- Bak şimdi şöyle yapacağız. Sana testler yaptıracağım. Zekâ tipini, öğrenme şekillerini çıkartacağız oradan. Bu arada kendini keşfetmen için birlikte çalışmalara devam edeceğiz. Resimli günlüğünü tutuyorsun sanırım. Dün gece buradaki ilk gecendi, değil mi ? Nasıl geçti ?

- Kapalı kapı ardında kalmaya dayanamadım . Tam bir kâbustu.

- Kapatma kapını. Değerli eşyalarını kilitle yeter ne olur ne olmaz diye ama kapını açık bırakabilirsin bence .

Başını salladı sessizce .

- Dediğim testler için randevu alalım , sonuçlar geldikten sonra yine konuşuruz. Bu arada buradaki gönüllümüz Marry ,  yanımdaki odada durur çoğunlukla, onunla tanışmalısın. Çok tatlıdır, her şeyi sorabilirsin.

- Tamam, teşekkür ederim.

- Elisa.

- ....

- Güçlü ve harika bir kadın olduğunu düşünüyorum. Kendine biraz zaman ver, tek tek yerine koyacağız her şeyi.

-Teşekkür ederim.

....




Diğer bölümler için tıkla.

Buluşmalar, Koşturmalar

Yine bir aralık koşturmacasına girdim, hediyeler, paketler, koliler falan. Araya bir de arkadaşımın kızına doğumgünü partisi plânlaması girdi, davetiyelerini yaptım, hazine avı ayarladım falan. Cuma günü de geleneksel yılbaşı partimiz var üniversite arkadaşlarım ve çocuklarıyla. Şimdi onun moduna geçeceğim.

Dün Parıldayan Çiçek bloğunun sahibesi sevgili Zehra ile buluşma kaçamağı yaptık. İstanbul'a gelmeden mesajlaşmıştık, dün akşam buluştuk. 


Enerjisiyle, ışıltısıyla, tam beklediğim gibi , çok tatlıydı : )Bana bir de kitap hediye etti, Transit Yolcular diye, gezi çılgını birisine de tam yakışan bir isim. Keyifle sohbet ettik.

Bu sabah güneşi görünce kalın kalın giyindim annemi koruya sürükledim. Biraz yürüdük, sonrasında oturup tostumuzu kekimizi yedik. Arada koru kaçamağı iyi geliyor. Giderken kendimizi zorlasak da dönüşte iyi ki gelmişiz diyoruz .









Şu an biraz dans ettikten sonra pestil vaziyette yatmaktayım, Can'ım olsa sen yirmi yaşında mısın , dur biraz derdi ama yok, Çin'e gitti , bişi diyemez :D Yorulunca durup biraz dinlenince yine kalkıyorum ayağı :)

Şimdi şu masanın üzerindeki dağınıklığımı toplayayım biraz daha. 

Yarın öğleden sonra orta okul -lise arkadaşımla buluşup Sirkeci'ye gideceğim. Normalde dört kişi buluşurduk, biri Almanya'da bir Amerika'da olunca ikimiz buluşalım o zaman dedik. 

Okul arkadaşları konusunda ballıyım. Hımmm düşündüm de mahalle ve iş arkadaşı konusunda da öyleyim. Ve Can'ın devre arkadaşlarının eşleri konusunda da. Blog dünyasında da. En büyük zenginliğim ailemden sonra harika arkadaşlarım olabilir :)

 Hepinize iyi geceler. Becerebilirsem bir ara Almanya fotoğraflarını yükleyeceğim, masal gibi bir kasabaya gitmiştik.