Nostaljik Pazartesi, Yok Salı :)

Zaman inanılmaz hızlı geçiyor. Annemin simli kartlarını geçen sene fotoğrafladım zannediyordum, iki sene geçmiş.

Baktım hem fotoğraflar hem de yılbaşı filmleri ile güzel bir yazı hazırlamışım, o zaman neden bir daha yayımlamayayım ki,  di mi :)


Annem kartları çıkarttım onlara bakıyorum dediğinde simli kartlar varsa ben de fotoğrafını çekeyim demiştim. Bugün uğradığımda bana şöyle bir sofra hazırlamıştı :)


Çocukluğumun bu kalın simli kartlarının büyüsünü başka hiçbir kartta bulamadım ben. Şimdi çok daha ilginçleri çıkmış olabilir, her yerde bulunan simlerle kendimiz bile yapabiliyoruz bir çok şey ama bu simlerin havası olmuyor.


Ya da oluyordur da benim çocukluğuma köprü kurmadığından eksik kalıyordur :)


Telefonla gün ışığı olmadan bu kadar çekebildim ne yazık ki. Parlasınlar diye değişik açılarda çekilmiş oldular :)


Ah ne kadar seyretmişimdir bunları kim bilir.





Hepinize iyi geceler.

Her bir fotoğrafa sevdiğim yılbaşı filmi sakladım, istediğinize tıklayıp şarkınızı alın. Ve o filmi izlemediyseniz muhakkak izleyin :)

Yeni Yılda


Dilerim
En çok yapmak istediklerini yaparsın
En çok görmek istediğin yerlere gidersin
En sevdiklerinle vakit geçirirsin

Daha çok gülersin ağlamaktan korkmayarak
Daha çok koşarsın düşmeyi umursamayarak

Daha çok sarılırsın
Daha çok dans edersin
Daha çok şarkı söylersin

Unutmazsın herşeyin ne kadar basit olduğunu aslında

Sonuna kadar tadını çıkartırsın elindekilerin
Korkunun, kararsızlığın, olumsuzluğun işlemesine izin vermezsin içine
Her zaman bir çıkış olduğunu daima hatırlarsın

Dilerim
Her gece günden arınıp huzurlu bir uykuya yatarsın
Ve her sabah yeni bir başlangış yaparsın
Huzurla, sağlıkla, umutla
Her anını dolu dolu yaşarsın...

Partiii

Bu seneki partimiz de bol kahkaha ile geçti çok şükür.


Saat yedide dersten çıkıp geç kalacağını söyleyen Any'ye,  sen yedide çıkıp beşte bizde olursun demiştim. Yedi olmadan bize geldi gerçekten de,  üstelik herkesten önce :D


Şu peynir tabağına uğraştığım kadar başka bişeye uğraşmadım. Hep Ayşe'nin yüzünden. Bayılmıştım onun yaptıklarına. Benimki pek bi çirkin oldu ama neyse artık :D


Yemeği yeme hakkı için önce fotoğraf çekmem lâzım tabi. Gıpraşmayııın.



Her sene parti etkinliklerini buraya asarım. Yemek faslından sonra herkes sırayla gelip bir tanesini çeker, içinden ne çıkarsa onu yaparız.

Bazıları her sene aynıdır.


Meselâ "Gülümseyin çekiyorum"  çıkarsa fotoğraf zamanı, "Kahve bahane"  çıkarsa kahve zamanı, "Sarılalım sıkı sıkı" çıkarsa herkes gidip birbirine sarılır, " Yeşil defter" korkulu rüya, taaa 1991 de okulun son yılından kalma defterimiz var, ona yazı yazılır, "Çek Allah çektirmesin" hediye çekilişi ve hediyeleşme zamanı, " Dile benden ne dilersen" dileklerimizi yazıp bizim evin tavanına yapıştırma zamanı :D


Bu sene ekstralarda bardak taşıma yarışması yaptık, ne kıran kırana bir yarışma oldu,  kazanan ikili bir hediye kaptı.

Sonra Metehan'ın hazırladığı "Adı dilimin ucunda" yarışması vardı. Hep duyduğumuz klasik müzik parçalarından çaldı, adlarını  hatırlamaya çalıştık :D  Yükarıdaki ikili shazamla buldukları için elendiler :D


Tuvalet kâğıdı rulolarından bu eserleri yarattık.

Bir de "Bir ki üç tıp" bölümümüz vardı. Belki bundan sonra hep yaparım. Bir şarkı açtım, hepimiz oturup hiç konuşmadan onu dinledik.

Bir de beş sene önceden hazırladığımız zaman kapsülünü açıp içine yazdıklarımızı okuduk. Yenilerini yazıp koyduk.


Bir baktık gece üç olmuş. Biz sürekli aktivite yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız.

(Bunları uzun uzun yazdım belki bu geceyi evde geçirecek olanlar yaparlar.)

Seneye yine hep birlikte yine dolu dolu,  keyifli bir parti geçirme dileğiyle gecemizi bitirdik.

Nostaljik Pazartesi

Bu sabah Ani Harabeleri'nin arasında dolaşalım. Üç sene olmuş mu oralara gideli. Karların arasında çok güzeldi. Umarım bir gün de baharda gidebiliriz.

7 Şubat 2017 Salı


İpek Yolunda











Müzikle dağılabiliriz bu sonsuzluğa diye her fotoğrafa bir şarkı ekledim :)

Yılın Son Günleri Pek Faal Geçiyor




Bakmayın böyle şıkır şıkır, rengârenk olduğuma.

Saatlerdir mutfakta yarınki partim için hazırlık yapmaktayım. Bu fönlü saçlara karnıbahardan brokoliye, patlıcan kızartmasından kerevize, üzerine sarımsak, peynir felan harika kokular sinmiş durumda :D

Bu arada ultra heyecanlı kitabımı her molada okumaya çalışmam da cabası.

Ah, günün tatlı sürprizini de söylemeden geçmeyeyim.

Ben böyle mutfakta karman çormanken kapı çaldı. Bir paket bana.

Sevgili Şebo bana haaarika bişey yollamış.




Tekrar teşekkür ederim canım. Kocaman kocamaaan öpüyorum.

Arkadaşımla Baş Başa

Lütfi Kırdar'daki Hediye Fuarı'na gittik
Geçen sene neredeyse tamamı yöresel salça, tahin, pekmez vs doluydu,neyse bu sene güzel hediyelik objeler de gördüm.  Tavsiye ederim. El emeği göz nuru yapılmış şeylerden alarak hem hediye alış verişi yapabilirsiniz hem de bu yaratıcı insanlara faydalı olursunuz.

Ha harika fıstık, fındık, salça, tarhana felan da bulabilirsiniz benden söylemesi :)


Çıkışta önce Nişantaşı'nda birşeyler yedik. Oradan yürüyerek Beşiktaş'a indik.


İnerken bu keyifli kitap kafeye de uğrayıp saatlerimizi geçirmiş olabiliriz.

Yerin adı Minoa, önümüzdeki pastanın garsona beş kere sorup anlamadığım ve en sonunda çıkarken yazdırdığım ismi de aranga marang :D Eh anlamamam da normalmiş,  di mi :)


Akaretler ilk gençliğimin geçtiği yerler. Şu yokuştan yedi sene geçtim. Bu binalar o zamanlar terk edilmiş,  köhne yerlerdi, yapılıp biz öğrencilere verilmesini hayal ederdik :) Sanırım öğrencilik yıllarımdan beri İstanbul'da beni mutlu eden ender gelişmelerden biri onların restore edilmesidir :)


Beşiktaş Barbaros Anıtı'nın önü ışıl ışıldı. Burada da az oturup vapur gelmesini beklememişizdir.

Sıkıldığımızda herkes yerdeki bir çer çöpü seçerdi, hangimizinkine daha az tekme atılacak yarışması yapardık. Hahaha, iyi ki cep telefonumuz falan yokmuş o zamanlar. Bir gençliğimizi reel yaşadık.


Bugün de ortaokul arkadaşlarımla buluştuktan sonra cumartesi gecesi de üniversite arkadaşlarımla partim var.

Şu dünyada arkadaştan yana benim kadar şanslı fazla kimse yoktur diye düşünüyorum :) Çok şükür.

Ah az kalsın unutuyordum, bunlar da aldıklarım. Kulağımdaki küpeyi de arkadaşım aldı bana :)


Bizim Bilgehan'ın Cevapları

Okuldan gelmiş oğluma merakla soruyorum.

-Sınavın nasıl geçti oğlum?
- Hoş.
-?!?

Banyonun kapısında içeri sesleniyorum.

-Bilgehan orada mısın?
- Biraz.
- Ha?

Kitap Salı

Bakalım bu haftanın salında neler birikmiş.

Öncelikle geçen hafta başladığım Akile Hanım Sokağı'nı bitirdim. Akıcı ve güzel bir kitaptı. Severek okudum.

Sonra Ziya Gökalp'in Altın Işık kitabını okudum.


Çocuklara Türklük ve Müslümanlık aşılayan masallar vardı içinde.  Ki kimisi anneannemi kimisi babaannemi anmama sağladı. Bir anda anneannemin evine gidip tekerleme gibi masalı onun sesinden dinledim. Divanın üzerinde bol desenli örgü örerken birbirine karışan artık yünlerini düzelttiğim babaannemin masal anlatmasını yaşadım yeniden.


Son olarak da daha önce Merdivenler Kenti ile ilk kitabını okuduğum serinin ikinci kitabı ılan Kılıçlar Kenti'nin maceralarına daldım.  İki günde kitabı yarılamışım. Bu yazıyı pazar günü yazıyorum, sanırım salı gününe biter :)




"Isı ve sesten, ani ve esrarengiz içgüdülerden, vahşi tutkulardan oluşan güzel,  tuhaf yaratıklarız. Fakat kendi varlığımızı sorguladığımızda sakin, kendi halinde,  mantıklı ve kendimize hakim olduğumuzu düşünüyoruz. Tüm bu süreç boyunca da bu asi, gizli sistemlerin ve elbette unsurların merhametinde olduğumuzu unutuyoruz. Ve bu unsurların istediği olduğunda içimizde yanan minik ateş sönüveriyor."

"Öldürmek insanın içinde yankılanır. Asla tamamen gitmez. Belki öldüren insanların bazıları bir şey kaybettiklerinden haberdar değillerdir ama kaybederler."

"En azından bizi hatırlayabilirler. Ulusumuzu güvende tutmak için tüm günahları üzerine alanları hatırlayabilirler. Hepimizin Bulikov savaşı yok Turyin, insanların övgüyle bahsedebilecekleri bir savaşı yok. Hepimiz senin kadar şanslı değiliz. Geri kalanımız kullanıldıktan sonra kenara atılan birer mermi kovanı gibiyiz. Bizden o yükü sessizce taşımamız bekleniyor."

"Hayatı yaşamak için kişinin halihazırda ölü olduğunu kabullenmesi gerektiğini vaaz vermiş. Kişi her sabah kalkıp, ölümle barışmalı ve onun geldiğini kabullenmeliymiş."

"Prangalar bir sürü tuhaf maddelerden yapılır. Fakirlik bunlardan biridir. Korku bir diğeri. Ritüeller ve gelenekler de birer prangadır. Tüm bunlar köleliğin türleridir, insanları aslında hiç istemedikleri bir şeyi yapmaya zorlama.yöntemleri."

"Dünya sonsuza kadar kalmayacak olabilir. Ama bu yarını daha iyi yapmak için çalışamayacağımız anlamına gelmez."




Eveet bir hafta böyle geçmiş. Bu arada ben pazar akşamı Kılıçlar Kenti'ni bitirdim, Mucizeler Kenti 'ni okumaya başladım.

Bakalım iki arkadaş buluşması,  ayrıca  evde parti,  dolayısıyla temizlikle hazırlıklar arasında haftaya kaç kitap bitirebilmiş olacağım.

Geçen gün Tülin'in şu yazısını okurken ben de dönüp okuduğum kitapları saydım, okuma şenlikleri olmasa hayatta bilmem ama,  bu sene 50,  yok sonra bir tane daha okudum 51 kitap bitmiş . Bir kitap sonra haftada ortalama bir kitap okumuşum derim artık. Daha fazla da okuyabilirdim ihtimal ama kendi hayatıma da zaman kalsın azıcık :)

Nostaljik Pazartesi

Yılbaşı yaklaşırken belki ilham verir önerilerime bakalım :)

18 Aralık 2016 Pazar


Kendime Yılbaşı Hazırlıkları İle Terapi Yapıyorum

Evet sadece sıradan bir gün olarak da düşünebilirim, ne fark var ki de diyebilirim. Ya da bunu bir kutlamaya dönüştürebilirim. Ah ben her şeyi kutlamaya dönüştürebilirim :)

Hem de aile aktivitesine dönüştürebilirim ki en güzeli de bu :)

Meselâ bu hafta sonu öksürük aksırıkların arasında ateşin düştüğü anlarda erkeklerimi masa başında toplayıp yılbaşı kartlarımızı hazırlamayı başardım. Seninki güzel, benimki yamuk, bak şimdi nasıl harika olacak kıkırdamalarıyla birer kar tanesi de kesip astık.

Ama öncelikle geriye dönüp sevdiğim fikirlere bakalım, bugün yaptıklarımızı en sona saklayayım.


Ooo sekiz yıl geçmiş, Yalova'daydık bu kartları hazırlarken. Bir dergide çıkmıştı, kendimiz kesip biçip yapmıştık. Sanırım o zamandan beri de hep kendimiz yapıyoruz. Bu bir tanesini de saklamak üzere yazmıştık, herkese tavsiye ederim, arada bakmak çok keyifli :)


Severim onların küçük ellerini :)



Bir senesinde evdeki plastik hayvanları simlemiştik.


Her yer sim olsa da çok eğlenmiştik, hâlâ da süslemelerde kullanıyoruz onları.


Yılbaşından sonra indirime girdiğinde çok ucuza aldığımız bu seti ilk sene böyle kullanmıştık :)


Yumurta kabına bakıp da çam ağacı nereden aklıma gelmişti hiç bilmiyorum.


Hatta bir de plastik ışıklı oyuncakla birlikte renkli ağacımız olmuştu.



Her sene yılın en uzun gecesinde süslemelerimizi yapıyoruz. Tabi aburcuburlarımız ve müziğimiz de oluyor. Çok eğleniyoruz.

Bu ağaç süsleme işi aslında hristiyan işi gibi gözüküyor ama bence alakasız. Çok daha öncesine dayanan bir gelenek, adamlar bayramlarına eklemişler. Eski Türklerin de en uzun gecede akçaçamı süsleme gelenekleri varmış meselâ. Nardugan Bayramı 'nı merak edenler viki amcaya bakabilirler. (Tık)



Fikirlere devam edelim :) Bir senesinde bir mağazanın hediye paket kâğıdından bu peçete halkalarını yapmıştım.



Kuru dallar en sevdiğim süsleme araçları. Üzerine kar spreyi sıksanız bile yeter başka bir süse gerek yok.


Burada bir de dilek kartları asmışız. Yine peçete halkası gibi kestiğimiz kartların arkasına dileklerimizi yazmıştık.


Bu da evde yapılan harika süslerden. Dilimlediğiniz portakalları 175 derecede fırınlıyorsunuz. Dadaaam,  çok güzel değil mi?


Kurumuş yapraklara kar spreyi. Biz ışıklı yapmıştık ama ipte de güzel duruyor.


Eski bir fanila ve şeker paketleri yuvarlanarak yapılan toplar, kumaş boyasıyla da boyayarak bu komik süsü oluşturmuştuk.


Çam kozalaklarını toplayıp koyduğum kâseyi ışıklandırınca yılbaşı kâsesi olmuştu.


Kozalaklar da kuru dallar kadar harika, hem çocuklarla toplamaya çıkarken yanımıza çay ve kek falan alıp küçük bir kış pikniği de yapıyoruz.


Bu da en pratik ve güzel görünümlü ve güzel kokulu olanlardan. Portakala karanfilleri istediğiniz gibi saplıyorsunuz, işlem tamam.


Bir kaç yemek sunumu da vereyim. Peynirlerden minik çamlar. Patates püresinden yonca. Pazı kavurması ve yoğurttan karlı çam ağacı. Mozarelladan kardan adam.


Milföy tatlısı için milföyleri pişirmeden kurabiye kalıbıyla kesip çamlık üzerine de pudra şekeriyle kar.


Bakın orta sağda yine kuru dallarla yaptığımız duvar süsü var.


Bu melekler kâğıt tabaktan. Pratik ve güzel.


Bu da bir mağazada görüp, biz bundan yaparız ki projem. Babalarıyla testere kullanıp kesip biçerken çok mutlular :)


Gördüğüm süs masa üstü süsüydü, benim duvara astığım hali çok daha güzel oldu bence. Uzun bir süre duvarda kaldı bu süs.


Bu da geçen seneki süsümüz. Çikolata ve şekerlerden yaptığımız kızaklar. Hem güzel hem lezzetli :)

Gelelim bugüne :)

Metos kar tanesi yapmayı internetten bulup öğrendi, bize yaptırdı.



Mükemmel olmayabilirler ama biz yaptığımız için çok değerliler :)


Küçükler kapının üzerine.


Büyükler antrenin tavanından sarkıyor.


Bunlar da benim süslerim. Bu kavanozu geçen sene hediye fuarından almıştım. İçinde şeker vardı. Bu sene de toz şekeri kar olarak koyup içine minik kardan adamımla kar tanesi resmi olan taş yerleştirdim.


Hızımı alamayınca başka bir kavanoza da bu şeker evi koydum.

Kardan adamla ev Noel Pazarı'ndan alınmıştı, bak onları göstermemiştim sizlere. Bir dahaki yazıya bahsedeyim aldıklarımdan :)


Son olarak da bunu mutfak dolabıma yaptım. O da girsin yeni yıl havasına diye.

Dünya üzerinde kötülükler,haksızlıklar, üzüntüler hep var. Sıradan hayatlarımızda çaresizlikler,umutsuzluklar hep var.

Madalyonun diğer tarafının olduğunu, güzellikler, mucizeler ve iyiliklerin de bulunduğunu unutmayalım.

Çocuklarımıza geri dönüp baktıklarında içleri sımsıcak olarak hatırlayacakları bir çocukluk bırakmak için bütün karalara inat elimizdeki tüm renkleri kullanalım.

Zaten hayat bir varmış bir yokmuş. Gerisi o kadar boş ki.