Yaz Okuma Şenliği Sonu


Yaz okuma şenliği ben tatildeyken başlamıştı, ben tatile giderken bitti. 

Sadece tek kitabım yarım kaldı. Doğrusu bu performansı çoğunlukla kışın gösterirdim ama bu sene kolay okunan seri kitaplara dadanınca ve tatile çıkmayınca okumuşum bol bol :)

1.Kategori (10 puan):  İsminde YAZ mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen yada olayların Yaz'da geçtiği bir kitap.

Olağanüstü Bir Gece / Stefan Zweig / Koridor Yayıncılık / 84 sf

2.Kategori (10 puan): Adında bir Ağaç ismi/ Ağaç kelimesi geçen yada Ağaç ile ilgili olan bir kitap.

Ağaçtaki Kız / Şebnem İşigüzel / Can Yayınları /359 sf

3.Kategori (10 puan):  Adında Gemi kelimesi geçen yada konusu Gemi olan/ Gemi'de geçen bir kitap.

Hayalet Yüzler / John Flanagan/ Beyaz Balina Yayınları /397 sf

4.Kategori (10 puan): Beyazperde'ye aktarılmış DİZİ/FİLM olmuş bir kitap.

Yitik Ufuklar / James Hilton / Can Yayınları /206 sf

5.Kategori (10 puan): Orhan Kemal yada Nurullah Ataç'dan bir kitap.

Küçücük /Orhan Kemal / Varlık Yayınları / 79 sf

6.Kategori (10 puan): Anton Çehov yada Tolstoy'dan bir kitap.

Tanrı'nın Egemenliği İçimizdedir / Lev Tolstoy / Kaos Yayınları / 351 sf (Yarım kaldı  bitiremedim)

7.Kategori (10 puan): Kitabın isminde -ler -lar eki almış bir kelime geçen bir kitap.

Hayal Kahramanları / Sunay Akın / İş Bankası Yayınları / 197 sf

8.Kategori (10 puan): Bir şiir kitabı.

Üvercinka / Cemal Süreya / Cem Yayınevi / 71 sf

9.Kategori (10 puan): Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK veya 30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili bir kitap

Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal'le Mülakat / Ruşen Eşref Ünaydın / Varlık Yayınları / 80 sf

10.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan): Türk yada Dünya Klasik' lerinden iki kitap.

Kuyruklu Yıldız Altında Bir Evlenme /
Hüseyin Rahmi Gürpınar / Atlas Kitabevi / 135 s
Ruhun Ölümü / JP Sartre/ Morpa Kültür/271 s

11.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan): YKY yayınlarından herhangi iki kitap.

Anadolu Efsaneleri/ Yalvaç Ural/ YKY/ 122 sf
Çocuk Yasası/ Ian Mcewan / YKY / 148 sf

12.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan): Birinin ismi H harfi le başlayan diğerinin ismi B harfi ile başlayan iki kitap.

Hayata Aşk Mektupları/ Osho / Doğan Novus / 171 sf
Başka Gökler Altında / Ataol Behramoğlu / Cumhuriyet Kitapları / 263sf

13.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 20 puan): Kapağındaki baskın rengin YEŞİL olduğu iki kitap.

Tarihi Kırıntılar / Barış Bıçakçı / İletişim Yayınları / 194 sf
Şamanlar Diyarı / Barış Müstecaplıoğlu / İthaki Yayınları / 394 sf

14.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 40 puan): Şimdiye kadar HİÇ kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap.  [Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı]

Her Şey / Nicola Yoon / Pena Yayınları /335 sf
Locke Lamora'nın Yalanları / Scott Lynch/ İthaki Yayınları / 581 sf
Adalet Yıldızı ve Kayıp Pusula / Cem Gülbent / Timaş Yayınları /366 sf
Flamingolar Pembedir / Aslı Perker / Everest Yayınları / 237 sf

15.Kategori (her kitap 10 puan, ekstra 40 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uygun dört kitap.

Elimdeki seri kitapları okuyorum bu kategoride.

Akrep Dağı / John Flanagan / Beyaz Balina Yayınları / 487sf
Volkandan Kaçış / John Flanagan / Beyaz Balina Yayınları / 389 sf
Doğruluk Kılıcı Serisi/ Terry Goodkind / Pegasus / 399 sf
Doğruluk Kılıcı Serisi (2)/ Terry Goodkind / Pegasus /399 sf 



Şimdilik 19 kitap yazdım. Yaz olunca daha fazla okur muyum bilemiyorum. Bu kadar okur muyum onu bile bilemiyorum ya :D

Haydi bakalım demişim. 24 kitap okumuşum.

24 kitap 240 puan
6363 sayfa 63 puan

Ekstralar

10. Kategori 20
11. Kategori  20
12. Kategori  20
13. Kategori 20
14. Kategori 40
15. Kategori 40

Toplamda 463 puanla bitirmişim bu şenliği.

Bakalım gelecek sefere neler olacak :)

Görüşmek Üzere


Uçakta boş yer kaldı çok şükür. Yola çıkmak üzereyiz. Şimdilik hoşçakalın.

E Ben Bunlara Bir Haftada Nasıl Gidebilirim ki?

Bir de on gün tatil dediğimde sadece New York mu diyorlar. Tabii ki sadece orası, yetmiyor bile.

Kesinlikle görmeliyimlerin yanına yıldız koyiim, diğerlerine de bakarım artık.

Museum of the City of New York (her gün açık, 20 $,  20 yaş altı bedava)

*Metropolitan Museum of Art (25 $,  üç müzede geçerli. Ama bağış yapıp girilebiliyor)

The Met Breuer

*Amerikan Doğa Tarihi Müzesi (23 $ ama gönlünden ne koparsa verebilirsin, her gün açık)

Asia Society and Museum (Aman ona Asya'da giderim boş ver)

*Intrepid Sea, Air & Space Museum (33 $ Vıyyy,  her gün açık, bizimkiler kesin gitmek ister)

Rubin Museum of Art (Cuma akşamları 6-10 arası bedava. 19 $, salı kapalı)

*National Museum of the American Indian (Her gün açık, bedava)

Tenement Museum (Her gün açık, 27 $,  turla geziliyor)

National Museum of Mathematics (19 $, her gün açık)

Queens Museum (Salı kapalıymış,  ben de salı günü Queens'te olacağım, kendiliğinden iptal)

New York Hall Of Science (16 $ 9.30-17.00)

Old Stone House of Brooklyn (4 eylül konser) (cuma cumartesi pazar açık gözüküyor.)

New York Transit Museum (Çarşamba bedava)

The Morgan Library & Museum (pazartesi kapalı, 22 $ Cuma günleri 19.00-21.00 arası bedava) (Orada geçecek bir cuma günüm aynı saatlerde bedava olan iki müze var, sanırım tercihim bundan yana olacak)

*New York Halk Kütüphanesi (pazar günü kapalı,  2 sinde de kapalı.11.00 ve 14.00 te bedava tur var)

National Lighthouse Museum (pazartesi kapalı,  7 $)

Başka da gördüm de bu kadarda kalayım.
Uçağa 12 saat kaldı. Valizler hazır değil . Sürekli bu son diyerek çamaşır yıkayıp ütü yapıyorum. Dün gece Metehan'ın arkadaşları sabahladılar. Ev dandini bir halde. Temizliğe giriştim. Sabaha kadar valiz hazırlarsam uçakta da uyurum artık.

Uçak biletimiz indirimli. Yer varsa binebiliyoruz. Umarım yer olur.

Can hâlâ otel seçmeye çalışıyor. Bu olsun demediğim için hâlâ diyemedi.

Saçlarımı boyatmaya gittim. Açık oldu bir daha boyatmak zorunda kaldım. Onca işin arasında saatlerim kuaförde geçti.

Evet işte bizde son durumlar bu.

Gidip şu süpürme silme işlerini bitireyim.

Şimdilik çüüz. Gitmeden gene gelirim ben.

Not: Sadece üç kişiden adres geldi, diğer ikisi uyuyor mu?

Güncelleme Not: Sabah binmeyi düşündüğümüz uçak dolmuş, öğlen ne olacak bilinmez. Hayırlısı ne ise o olsun diyerek kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum. 

Çekiliş Sonucu


Yorum sırasına göre numaraladım herkesi.

Bu sonuca göre

Sevim
Hülya
Taha
Berfin
Zoitsa

Sizler kazandınız. Yarın akşama kadar bana adresinizi ulaştırırsanız iyi olur.

Diğer arkadaşlar da yedek olarak adres göndersinler. Eksik kalan olursa onlara da sıra gelebilir. Kim bilir :) Bence yollayın.

Mail adresim metebilge@gmail.com

Adresinizin üzerine adınızı soyadınızı yazmayı unutmayın :D

Sadece Bir Gün İçin Mini Çekiliş, Sonra Vıyy Ben Duymadım, Ayyy Ama Neden Kaçırdım Demeyin :D

Canım arkadaşlarım, malum cumartesi günü nihayet tatile gitmekteyiz. (Birbirimizi paralamadan gidip dönebilirsek inşallah :)

Uzun zamandır bloğumu okuyanlar bilir, genelde tatilden fotoğraf hediye getiririm döndüğümde. Bu sene de öyle bir şey yapmak istiyorum. 

Ama ondan önce fikrim geldi.

Biliyorsunuz gittiğim yerlerden kendimize ve sevdiklerimize kart atmayı seviyorum. 

Yarın akşama kadar "ben kart istiyorum" diyenler içinden 5 kişiye gittiğim yerden kart atacağım.

Bunun için, bloğumu takip etmeniz, bloğunuzda duyurmanız ve üç parende atmanız. Hahaha, tabi şaka, aşağıya yorum yazın yeter. Hayır onu da istemeyeceğim de müneccim değilim, o sebeple.

Yarın akşam çekiliş yapıp kimlere çıktığını duyuracağım. Kazananlar bana hemen adres göndersinler ama.

Bir de hatırlatma. Çekilişlerimde kazananlara gidip bak kazandın deme huyum yok, bi zahmet buraya bakın.

Bi hatırlatma daha, mayıs ayındaki çekiliş kazananı hâlâ farkında değil kazandığının, huuuu.

Tamam diyeceklerim bu kadar. Dağılabilirsiniz :D

Mim

Can Uzunyol,  bir mim hazırlamış, beni  de sevgili Taha mimlemiş. Bakalım neler sormuşlar :)


1. Yaşınız 60-65'e geldiğinde yaşamak istediğiniz yer ?

Ehehe neyse elli elli beş dememiş Allahtan,  cevaplayamayacaktım bak :)

Pek plânım yok. Huzur ve mutlulukla yaşayacağım bir yer olsun. Sağlıklı oliim, bol bol geziim :)

2. Bir hedefiniz varmı ? varsa neler ?

Zayıf olmak. On beş kilo vereyim diye rejime başladım,  nerdeeee. Şu an hayatım boyunca rejim yaparak bu kilomda kalacağımı anlamış bulunmaktayım. Artık kilo almayayım yeter diyorum.

3. Bloggerla nasıl tanıştınız ?


Amaaan, neredeyse on beş sene olmuş, ilk heyecanlarımız geçti, seviyeli bir ilişkimiz var. Hatırlamıyorum gerisini ben :) (Sanırım sıkılmışım bunu anlatmaktan :D) 

4. Gurur duyduğunuz başarılarınız varsa nelerdir ?

Evde kimsenin kimseyi gırtlaklamadığı her an gurur duyduğum başarım oluyor :D İşin kötüsü de bu bir şaka değil, çok ciddiyim. 

5. Boş vaktinizde neler yapıyorsunuz ?

Kitap okurum, film izlerim, yürürüm, fotoğraf çekerim, yapboz yaparım, çay içerim, kakuro çözerim felan. 

Hayır bunlar dışında boş vakitte yapılabilecek ne var bulamadım. 

Hımmm. Örgü örmek, nakış işlemek. Geçen sene bi yelek başladıydım  , öyle kaldı o. 

Çiçek sularım. Balkon saksılarına elime geçen çekirdeği sokuşturup sonra da bu neydi acaba diye anlamaya çalışırım.  

Çay fotoğrafı çekerim. 

Tatil plânlarım bir de. En sevdiğim aktivitelerdendir o da bak. 

Ne çok boş vaktim varmış,  hahaha :D

İşte bu mimin de sonuna gelmiş bulunmaktayız. Canım çok mim çekti diyen herkes buyursun :)

Kitap Salı

Bu hafta epeydir elimde olan ama bir türlü bitirmeye fırsat bulamadığım kitabıma başladım yeniden. Kitap şenliğinde Tolstoy kitabı maddesini görünce tam zamanıdır dedim.

Tanrı'nın Egemenliği İçimizdedir, Tolstoy'un kiliseleri sonuna kadar eleştirip asıl hıristiyanlığın ne olduğunu, bununla çelişen bütün herşeyi ortaya döktüğü bir kitap.

Bu satırları yazarken henüz sonuna gelmedim. Öyle dolu dolu ki okudukça buraya not alıyorum.

Kitabın yüzüncü sayfasına ulaştığımda aklımda şu soru oluştu. Yahudilik ve hıristiyanlık ile ilgili eleştiri yaparken neden hiç müslümanlıktan bahsetmiyordu?  İleride bahsedecek miydi, onu tamamen görmezden mi geliyordu yoksa onda eleştirecek bir şey mi bulamamıştı. Şu ana kadar müslümanlık lâfı geçmedi kitapta.

Ben böyle düşünürken geçenlerde Hz. Muhammed diye bir kitabının olduğunu öğrendim. Hadislerini topladığı bir kitapmış bu. Biraz sansasyon yaratsın diye allanıp pullanıp basılmış olabilir bilemiyorum .

Ama kiliseyi bu kadar yerden yere vuran bir insan bence müslümanlığı kabul edebilir diye geçmişti aklımdan. Hoş insanların hangi dinden olduğu beni ilgilendirmez. Kitapta hiç müslümanlık lâfı geçmediğinden merak ettim sadece.



Kitapta bol miktarda alıntı olduğundan, onların yazarlarını da parantez içinde yazıyorum.

" Adaleti ortadan kaldırdığınızda devletlerden geriye büyük bir haydut sürüsünden başka ne kalır ki? (Defourney)

"Kendi mahvımıza yol açıyoruz, gelecekte yapılacak delice insan katliamlarının borçlarının faizlerini ödemeye katılarak kendi mahvımıza yol açıyoruz. Birbirimizi öldürebilme imkânı yaratabilmek için açlıktan ölüyoruz."  (Frédérick Passy)

"Her hükümet ancak halkı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunda tutabileceği kadar askeri silah altında tutuyor  ve insanlar herkesin herkese karşı olduğu bu gerilim durumuna da barış diyorlar." ( E G Moneta)

"Modern insanın şarapla, sigarayla, afyonla, kumarla, okuduğu gazeteyle, seyahatle ve seyretmekten haz duyduğu her türlü gösteriyle kendini alabildiğine alıklaştırmaya çalışması ancak bununla açuklanabilir. İnsanlar kendilerini tüm bunlara sanki önemli ve ciddi bir uğraşmış gibi veriyorlar. Doğrusu da bu. İnsanın kendisini alıklaştırmasını sağlayacak maddi çareler bulunmasaydı, insan soyunun yarısı hiç tereddüt etmeksizin beynini patlatırdı,  çünkü insan bulunduğu çekilmez durumla vicdanı arasındaki çelişkiyle yaşamak zorunda kalıyor."

" Kölelik Platon ve Aristoteles'in ortaya koyduğu tüm ahlâki ilkelere tersti, bununla birlikte ne biri ne de öbürü bunun farkına varmadı, çünkü köleliğin kaldırılması alışmış oldukları yaşam düzeyini yok ederdi."

"Toprak ayağının altında kayarken insan yerinde duramaz : ilerlenmezse geriye gidilir."

" Öldürmek bir suç ise bir çok kişiyi öldürmek hafifletici bir sebep teşkil edemez; çalmak utanılacak bir davranışsa yağmalamak (ganimet edinmek)  şerefli bir davranış olamaz. Kuşkuya yer bırakmayan bu gerçekleri dile getirelim, savaşın da rezalet olduğunu ilân edelim! " ( Guy de Maupassant)

"İnsanlar kendilerine yararlı olan ve yapmaları gereken şeyleri yapmadıklarından, yaşamın trajik yazgısına sitem ediyorlar. İnsanlar boş konular üzerinde akıl yürütmeyi bırakıp kendilerini üzen ve iğrendiren şeyleri yapmamaya karar verdiklerinde bu yazgının ortadan kalkacağını göremiyorlar."

Evet bu haftaki salımızda bitmemiş olan tek kitap var. Pek okuyamadım bu hafta. Şemlik bitmeden son üç kitabımı bitirebilecek miyim bakalım :)

Nostaljik Pazartesi

Bu haftaki nostaljimiz iki sene önce izleyip de sevdiğim filmler listem. Belki film arayanlar vardır, fikir verir. Etiketlerden film etiketini seçerseniz daha fazla film de bulabilirsiniz. Aklınızda olsun.

28 Aralık 2017 Perşembe

Bu Sene İzleyip Sevdiğim Filmler :)

Valla yazıya başlarken henüz ben de ne olduklarını bilmiyorum,  şimdi fotoğraf arşivini açıp oradan seçeceğim bakalım :)

Eveet işte seçtim. Geçen sene izleyip de sevdiğim filmler bunlarmış. Yedi tanesi festivalde gitmişim, kalan filmlerin üçünü sinemada diğerlerini televizyonda izlemişim. Afişlere tıkladığınızda filmle ilgili yazıma ulaşabilirsiniz.


















En son olarak da geçen sene yaptığım film meydan okumasının linkini vereyim, sevdiğim sevmediğim filmlerle ilgili otuz maddelik bir meydan okumaydı. İşte tam şurada :)

İşe Yaradııı

Her ne kadar ondokuz bin adım sonrası bu sabah Sürahi Hanım gibi yürümekteysem de ( Ay yeni nesil bilmez onu Handan  link ver. Tıklayınız) yürüyüşüme gittim.

Dönüşte tartıya çıkayım dedim.

İnanılmaz arkadaşlar, bu ay yarım kilo vermişim. Tabi bu ay ne güzel yarım kilo verdim şeklinde olmadı hiç. Aaa vermişim, off almışım silsilesi ile gide gele olmuş. Zaten yarın tartılsam yine yükseldiğini görürüm ihtimal ama olsun. Daha önce bu rakamı hiç görmemiştim :)

O zaman çay keyfi yapmanın tam zamanıdır.


Fotoğrafa tıklayıp sabah şarkınızı almayı unutmayın sakın :)

Saat Beş İtibariyle


Adım atmışım. Bunun bir saati de zumbaydı.

Bence bugün artık yatağıma çekilip oradan kıpırdamasam iyi olur :D

O sütlaçı yemeyeydim belki kilo vermiş bile olabilirdim ama neyse :D


Kitap Salı

Bu haftaki salımızda bakalım kaç kitap var.


Zweig kitaplarının insan ruhunu ortaya döken satırlarını seviyorum.

Bu kitabın ismi de çok cazip gelmişti bana.

Bir baktım haziran ayında geçiyormuş, okuma şenliğinin yaz ayında geçen maddesine uyduğunu fark edince hemen aldım elime :)


" Yaşamımda direnç denen şey yoktu, onu yitirmiştim. Ancak dirençsiz bir yaşam zamanla gevşeyip çözülüyordu. Gün geçtikçe arzularımı yitirdiğimi fark ettim. Artık hiçbir şeye istek duymuyordum, duygularım sanki donmuştu. "

"Evet ben hep yaşamış,  ancak yaşamın tadını çıkartmayı her zaman göze alamamıştım. Ben çoğu zaman elim kolum bağlı, kendimden bile kaçarak yaşamıştım."

"Ah ne güzeldi başkalarını sevindirmek! Hissediyordum,  onlar sevinirken insan da mutlu oluyordu. Yeter ki o bağrını açsın. Canlı bir akım yükseklerden derinliğe düşüyor, sonra köpürerek sonsuzlara çıkıyor , insandan insana geçiyordu."

"Bana kalırsa yazgısının ona çizdiği yolu bir gizem olarak kabullenen kişi yaşamın gerçek tadına varır."

"Benliğini bulan insan için bu dünyada yitireceği hiçbir şey yoktur. Günün birinde içindeki insanı tanımış olan,  bütün insanları tanır"

Sanırım kitaptaki her cümleyi de yazabilirim. Bence bu bir kaç saatte bitirilebilecek ama üzerinde çok düşünülecek kitabı okuyun :)


İkinci kitabımız Hayal Kahramanları. Sunay Akın kitaplarını seviyorum. Daldan dala atlayan yapısıyla arada absürt yerlerden çağrıştırıp çıksa da genel kültürümü arttırıp çok ilginç şeyler öğrenebiliyorum.

Bölüm bölüm olduklarından yolda çok güzel okunuyor.

Tabi benim gibi balık hafızalı olunca tekrar tekrar okumak gerekebilir :)

Bu kitap da Hayal Kahramanları esinlemesi altında özellikle cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki kahramanlara değinerek kalbimi çaldı.

Onlarında da hayalleri vardı ve o hayallerini gerçekleştirerek kahraman oldular.

Snoopy, Temel Reis, Fatoş,  Ten Ten arasına serpiştirilmiş bu kahramanlar harika bir bileşim olmuş.


Alıntılar zincirleme uzadığından bir kaç sayfasını paylaşayım buradan.






Bu Küçücük kitap üçüncü kitabımız. Orhan Kemal'in duru anlatımını çok seviyorum. Gözümün önünde bir film karesi gibi beliriyor bütün anlattıkları.



Ve son olarak da bir destanın hikâyesi. Ruşen Eşref Günaydın'ın Atatürk ile röportajı . Çanakkale Savaşı'nı birinci elden anlatıyor.

Yalnız dilini anlamak gerçekten zor. Bana keyif verdi anlamaya çalışarak okumak gerçi.


Bir iki kelimeyi sizinle de paylaşayım.

Tarassut : Gözetleme

Ricat : Bozguna uğrayarak geri kaçma

Teahhur : Geri kalmak, gecikmek

Hattı Bâlâ : Sıradağların en üst noktalarını birleştiren çizgi.

Tek çizgi üzerinde duran insan, hayvan, her şey
arka fonda gökyüzü olduğundan çok kolaylıkla ve çok uzaklardan derhal fark edilir.

Eçsat taaffünatı :Kötü koku

Müşarünileyh : Adı geçen, sözü geçen, anılan

Eveet, daha bir çok kelime vardı ama bu kadarı yeterli şimdilik. Haftaya sınav yapıcam iyi çalışın bak :)

Bu hafta çok kitap okumuşum gibi gözüküyor ama en kalın olanını zaten yolda yanıma alıp kısım kısım okuyordum, diğer üçü de minicik kitaplar. Hepsini de sevdim.

Bakalım haftaya neler düşecek salımıza.

Şaka maka,  çıtır kitap minik kitap derken okuma şenliği kitaplarımı tamamlamak üzereyim neredeyse. Sanırım bir kaç madde kaldı. Gerçi Tolstoy'un kitabını yine bitiremeyebilirim. Bakiim başka bir kitabını mı bulsam yoksa :D

Kartpostal


Birincisine şaşırmıştım,  diğer ikisine de ayrıca şaşırdım. Yolda üç tane daha varmış üstelik.

Beni tanıyanlar pullu mektup ve kartları ne çok sevdiğimi bilirler. Hatta kendi evimize kart postalarım tatile gittiğimizde.

İşte benim oğluşum gittiği her şehirden kart bulmuş,  pul bulmuş, 24 saat açık postane aramış, üşenmemiş bu kartları yollamış.

Alınacak en güzel hediye değil de nedir?

Daha güzelini düşünemiyorum :)


Nostaljik Pazartesi

Çocuklarla ilk yurtdışına çıkışımızda nereye gideceğimizi Bilgiç belirledi. Danimarka'daki Legoland. Legoland tamam, lego delisi iki çocuk için pek mantıklı ama neden Danimarka?  Çünkü ilk legoland oradaymış, onun için.

Legoland Disnayland gibi bir yer. Ama bize göre çok daha güzeli tabi. Haydi bugün nostaljimizde sizi oraya götürüyorum.

Panama kanalı videosunu izlemeden geçmeyin.

Ne küçükmüş bizimkiler ya :D

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Hele Bir de Çocuğunuz Lego Seviyorsa Kesinlikle Gidip Görmelisiniz...


Bu bilet satış yerlerini gördüğünde Bilgehan'ın ilk dediği şey "Siz de benim gibi kendinizi küçülmüş hissediyor musunuz?" oldu :)


Kapıdan girişte ilk bankta rastladığımız amca sadece uyumakla kalmıyor, üstelik horluyordu da :)
Uyuyan adamın yanı bizim olası birbirimizi kaybetme durumunda buluşma noktamız oldu :)


Legolardan yapılmış minyatürlerin olduğu bu kısım düşündüğümüzün çok ötesindeydi, insan bir gün boyunca sadece burayı izleyip sıkılmayabilir.


Bu uçaklar perona giriyorlar, çıkıyorlar, taksi yolundan piste gidiyorlar. Bir uçmadıkları kalmıştı. Ama hemen yakındaki hava alanı bu eksikliği kapatmış, sürekli havada inen kalkan uçak gördüğümüzden, bak işte uçuyorlar da geyiğini sık sık yaptık :)

Can'ı bu bölgeden ayırmak zor oldu. "Postacı yıllık iznini almış şehri dolaşmaya çıkmış" misali bizimki de üç günde özlemişti uçaklarını herhal :)


Evler , köprüler, trenler, gemiler... Ve sürekli bir hareket. Mesela Nyhavn'da gezen gezi motoru var ve rehberin konuşmalarını duyuyorsunuz :)




Detaylara bakmak başka keyif.

Hele şu videosunu çektiğim Panama Kanalı modelinde ağzımız açık kaldı ki zaten fonda seslerimizden bunu anlayacaksınız :)




 




Bu girdiğimiz ilk kuyruktu. Tabii ki söylememe gerek yok her yerde yaklaşık yarım saat bekleme süresine 1 dakikalık aletlere binme süresi vardı :) Tamam hakkını yemeyeyim mesela bu oyun 5 dakika kadar sürüyordur. Bu tekneye biniyoruz ve başlıyoruz kolu çevirip etrafa ateş etmeye. Bu arada kenarlara da koymuşlar aynı mekanizmadan, oraya gelenler de bize ateş ediyorlar. En son ıslak ve fakat ağzımız kulaklarımızda iniyoruz oradan. Zaten bayağı ıslanıyoruz oyunlarda :)


Suda bir ejderha mı var?




Bu itfaiye merkezi en çok Bilgehan'ın hoşuna gitti çünkü onun itfaiye serisi var. 


Buradaki oyun da çok güzeldi bence. Her biri bir itfaiye arabasına dizilen yarışmacılar şu eski tren lokomotiflerini yürüten mekanizmayla araçları yürütüp binaya ulaşıyor, orada su pompalayarak yangını söndürüyor ve yine araçla geri dönüyorlar. Bir koşturmaca gidiyor :)


Sıra beklerken etraftaki şeylere bakarken vakit nasıl geçiyor anlamıyoruz .


Bu timsah arada adama saldırıyor :)


Bu çiçekleri önce uzaktan gözüme kestirip,


sonra yakınına gidince bir de orada yakalıyorum :)


Sizce de gerçeğe benzemiyorlar mı?



Bu arabalara da bayıldım, market arabası gibi para atılıp alınıyor ve gün boyu çocuklar için kullanılabiliyor. Bence özellikle Bilgehan'ın yaşı burası için harikaydı, Metehan da çok eğlendi gerçi, ama çevremizde bir yanda bebekleri olup bir taraftan 2-6 yaş arası çocuğunu gezdiren bir sürü aile vardı.


Ertesi gün bir daha dolaşırken minyatür kısmında yine çok vakit geçiriyoruz :) Burası Star Wars bölümü. Bir milyon fotoğraf çekmişiz ama bu kadar yeterli sanırım :)



 
Can'la bu ağaçlara bayıldık.
 




Aletlere binmek için geçerli olan boy çizelgesi, parmak uçlarında durup geçmeye çalışan çocuklar görmeye değer :)


Bazı kuyruklarda böyle masalar var, biz bir saat kuyrukta beklerken Bilgiç keyif yapıyor :)


Bizimkiler altın arıyorlar :)





En son oraya da bakmadan geçmeyelim diye Duplo kısmına giriyoruz. Küçük çocuklar için çok eğlenceli bir park.


Daha yüzlerce fotoğraf koyabilirim ama bu kadarda kalayım en iyisi :)

Burayla ilgili bir iki şey eklemek istiyorum.

Her iki adımda rastlanan tuvaletler hep çok temizdi, o kalabalığa rağmen nasıl oldu bilmiyorum.

Hiçbir gereçte çanta almıyorlardı. Hele ilk gün otelin lobisinde bırakmayalım diye yanımıza aldığımız bütün çantaları her gittiğim yerde bir rafa bırakıp binmek zorunda kaldık.

O kadar çocuğa bağıran çağıran anne baba ben hiç görmedim, Can bir tane rastladım dedi. Bizim burada olsa, tam bir curcuna olurdu eminim. Üstelik çocuklar gayet de hareketliydi.

Bütün sıra yerlerindeki zincirler falan sapasağlamdı, çocuklar hep üstlerindeydi.

Roller Coaster dediğin hep aynı şey değil mi birine de binsen binine de binsen ne fark eder diyordum, fark ediyormuş:) Hele buz kırılıp da düştüğümüz sahne harikaydı, gerçekten şaşırdık :)

Buzlaş kutularını ta eve taşıdım valla. Legoland'den ne getirdin Handan? Buzlaş bardağı :)

Bir saat kuyrukta bekleyerek aldığım Nachos çok güzeldi neyse ki :)

Kurutma kabinleri iyi fikirdi. Çok ıslandıysan 20 Kron atıyorsun, 10 dakika sıcak hava üfleyip seni kurutuyor.


Çocukların sularla oynadığı bir kısım vardı, biz yanımızda mayo götürmediğimiz için girmedik ama pek eğleniyorlardı.

İki günde kanoya, kızağa, arabaya binip macera yaşadık, zindanlarda dolaştık, mumyaların içinden ateş ettik, yangın söndürdük, korsanlık yaptık, pilot eğitimi aldık, altın aradık daha ne olsun :)

Legoland'in sitesi şurada. Anlatmakla olmaz, yaşamak gerek :)