Yüzüncü Yıl'da Aklımdan Geçenler

Mesele kutlamaların eksikliği değil aslında. 

Yetmiş beşinci yılı hatırlıyorum. Arabayla İzmir'den İstanbul'a gelmiştik Can'la, yol boyunca marşlar dinlemiştik. Yetmiş beşinci yıla özgü güzel bir marş yok diye vahlanmıştık. Ama içimizde hüzün yoktu, anlıyor musun ? Cumhuriyetimiz vardı, çok doğaldı, hep olacaktı. Sokaklara dökülmezsek kutlamıyoruz gibi hissetmiyorduk. Bayrağımızı asmak yeterliydi. 

Bu sene bayramı kutlamaya çalışıyoruz ama cumhuriyeti hissetmiyoruz, ondan eksik geliyor.

Marşlar var herkesin yüreğinden kopan, en güzel şekilde kutlamaya çalışan öğretmenlerimiz var. Pencerelerdeki bayraklar ışıl ışıl. Yüreğe dokunan kısa filmler çekilmiş bir sürü ister reklâm için ister gerçek , uğraşılıp yapılmış. Bizim belediyenin bandosu tüm hafta dolaşıyordu mahalle mahalle.Ama kırık döküğüz.

Az önce sitenin önünden geçen okul ağlattı beni. Kutlamalar yapılır, ben cumhuriyetimi istiyorum. Bir kişinin ağzından çıkan sözün kanun olup karşıma gelmediği, milletvekillerimin kendi sülalesini doyurmak amacıyla değil beni temsil etmek için uğraştığı, sürekli birilerinin elinin cebimde olduğunu hissetmediğim, ülkemin metrekare metrekare yabancılara satılmadığı, üretip kimseye muhtaç olmadan yaşayabilen milletimin birbirine sarmak yerine birlikte ileri gittiği bir cumhuriyet . 

Neyse.

Belki de anlayabilmemiz için yaşamamız lâzımdı. 

Yüzüncü yılımızı geride bırakırken ( Şaka maka cumhuriyetimizin yarısından çoğunu yaşamışım :) bütün çirkinliklere inat ben hâlâ buradayım, Cumhuriyet çocuğuyum, Atatürk'ün izindeyim diyorum başım dik bir şekilde. Bir oyum vardı itinayla gidip verdim. İşe yaramadı. Bir canım var, gerekirse gidip onu da veririm, ne ülkemde yaşamaktan vazgeçerim, ne topraklarımdan ne laikliğimden, ne Atamdan. 

Hasta Pasta Sokaklarda

Önce oğlanlar hapşırmaya başladılar. Üç gün sonra da bana geçti. Dünden beri hepten nane mollayım.

Ama bu spor yapmamı ya da sokaklara çıkmamı engelledi mi ? Hayır.

Dün anneme kuaföründen randevu almıştık, Kadıköy'e yürüdük. Kuaförün bahçesinde oturup onu bekledim, sonrasında bir yerlere oturup yemek yedik, bir yerlere oturup çay içtik. Eve dönerken peynir ,ekmek, midye dolma felan aldık. Sırtıma yükledim yürüyerek döndük. Şöyle taksiye atlayıp paşalar gibi dolanamıyorum anacım. Sağımdan solumdan bilimum torbalar sarkarak yürüyecem illâ.


Bugün İzmir ekibi buluştuk. Master Chef izleyen Selma geçen gün bana oradaki iki yarışmacının açtığı bir yerin instagram hesabını yollamıştı. Bana neredeyse komşuymuş. Gel gidelim dedim. 



İlginç bir deneyimdi. Gözümüz çok doymadı ama lezzetler güzeldi. Asıl sohbete daldık ki bahaneyle buluşmak harika oldu.





Yarın da üniversite arkadaşımla buluşacağız. Daha önce anlatmışımdır, emekli olduktan sonra sâdekârlık dersleri aldı, şimdi harika bir atölyesi var. Kültür Bakanlığından da Sanatçı ünvanı aldı son günlerde.



Ben harika bir kolye almıştım ondan. Metehan'a da çok istediği yılanlı yüzük tasarlamıştı. Şimdi de sarmaşık şeklinde bileklik istiyoruz dedik. Onun için buluşup nasıl bir şey istediğini konuşacağız. Evde kahvaltı yapacaktık ama nezle olunca çok riske atmayalım diye dışarıda buluşacağız. Maskeli süvari şeklinde dolanıyorum etrafta anlayacağınız.

Gelecek ay Can'ı yine yıllık izni var, koca sene alamayıp hepsini peşpeşe vermeleri kötü olmuş. Napacağımızı bilemiyoruz. Ya noel pazarı ya da kuzey ışıkları diye iki seçenek var aklımda. Adam emekli olmadan gezeceğimiz kadar gezelim, sonrasında emekli maaşı ile makarna çorba evde oturmaca yaşayacağız gibi gözüküyor. ( Pöh buna ben bile inanamadım, Handan ve evde oturmak, omzuma çıkın asıp yürüyerek gezerim herhalde :D)

Bütün parti süslerini topladım. 31 Ekim'e kadar bir kısmı dursun diyordum ama başlayınca hepsi girdi kutuya. Dolaptaki el izleri çok kolay çıktı. Yüz boyasıydı, bulaşık deterjanı ile silince gitti. 

Bu aralar her yerde yüzüncü yıl marşları, reklâmları, videoları görüyorum, iyi geliyor ama yüreğimdeki acı ve kırgınlık engelliyor çok mutlu olmamı. Cumhuriyet için ne yaptık ? 

Diyorum ve huzurlarınızdan ayrılıyorum. Burun damlamı bulmam lâzım.


 

Korkma Gel Gellll


Bu sene yerimizi mi yadırgadık nedir kimse pek fotoğraf çekmemiş. 



Neyse ki süslemeleri yaparken bir iki fotoğraf çekmişim de hatıra kaldı.



Geleneksel mumya sosis , mezarlık püre ve cadı süpürgesine bu sene parmaklar da kattım. 



Şu el izlerini yarın çıkartacağım inşallah, artık elim değmişken dolabı döküp temizlerim herhalde .


Kapıyı gören bi ne oluyor burada bakışı atıyor. Alışırlar elbet :)










Malefiz, Profösör Snape, Harry Potter, Hermione , Ron,  geleneksel bi Capon, arada kaybolmuş maskeli kahraman, popcorn ve zaten korkunç oldukları için oldukları gibi gelen Bilgehan, Can ve Kürşad :D Benim kim olduğumu sabahtan beri instagramda kimse bulamadı:)

Şuraya tıklayıp hazırladığım reelsi izleyebilirsiniz.

Çiğ Köfteler ve Vampirler arasında kıran kıran geçen yarışta, yapbozlar yapıldı, çöpten ipuçları arandı, evin içinde dört dönüldü, eller kullanılmadan tabaktan cipsler yendi, kitap arasından çıkan ipuçları suya atılıp okundu, kavanoz kapakları dizildi falan. Cips yeme yarışmasına kadar Çiğ Köfteler öndeydiler ama o aşamada Vampirler geçtiler. Son saniyede yanlış aynayı açan Çiğ Köfteler burun farkıyla kaybettiler. Son bir şans verdik Vampirlerden madalyonu geri almaları için ama öyle bir saklanmıştı ki Ronnie, bırak Vampirlerin bulmasını biz arandık evde iki saat :D Ceza olarak dans etti Çiğ Köfteler. 


Hoş sonradan bunun pek de ceza olmadığı, ödül gibi bir şeye dönüştüğü ortaya çıktı. Gördüğünüz gibi kıskanan Can da atladı sahneye :D

İşte böyle geçti bir akşam. Onuncu partimiz olmuş. İlk partide bütün çocuklar küçücüklerdi , hatta sevimli canavarlar partisi oldu bu diye gülmüştük. Senede bir akşam kostümler giyip oyunlar oynayıp bambaşka bir havaya büründüğümüz partimizi seviyorum. 

Evet yoruldum biraz evet evi eski haline getirmek için uğraşacağım ama emek harcamadan olmuyor ki güzel şeyler. Sevdiklerimle birlikte keyifle geçen bu akşam için değer. 


Şimdi gidip instagramda ne kostümü giydiğimi açıklayayım . Fotoğraflarda şarkılar var, almayı unutmayın. Çüüüzzz.




Oturup Şöyle Bir Değerlendirme Yapayım Sonra Koşturup Durucam

Dün temizlik yapamadım. Yemek de yapamadım. Tüm gün evi süsleyip , günlerce temizlemem gereken dağınıklık ve pislik yaratıp üzerine parti oyunu plânlamaya çalışarak geçti. Neyse en azından oyun hazır gibi. Tabi ben ne hazırladığımı hatırlayıp oynatabilirsem. Bütün yaz bunu hazırlayayım diye düşünüp yine yumurta kapıya dayanmadan yapamadım ya, bravo bana. 

Dolayısıyla bugün, önümdeki on saatte yemekleri ayarlayıp evi temizlemem gerekiyor. Bir de duş alabilsem o arada iyi olacak, başım kaşınmaya başlamış artık.

Amaaa amaaa... Kostümümü ayarladım. Afili bir şey değil ve fakat bence bu seneki bana çok uydu :) Yarın gösteririm, şimdi sürprizi bozmayayım.

Çok işi olan her kadının yapması gerektiği gibi kahvemi alıp balkona çıktım. Geveze bir kuş da bana eşlik ediyor. Ötüşü değişik, görmeyi çok istiyorum ama bir senedir yakalayamadım henüz. Ağaçlar yaprak dökmediğinden saklanıyor her daim.

Konumuza dönersek.

Sabah yedide kalktım.

Kısır için bulgur suya koydum. 

Püre, rus salatası ve brokoli çorbası için patates haşladım.

Rus salatası hazır, brokoli çorbası pişti sayılır, püre için saatin biraz daha ilerlemesini bekliyorum, mutfal robotu çok ses yapar şimdi. Onun asıl işi servisinde gerçi, mezarlığa dönüşecek malûm. 

Kereviz saplarını yıkadım. Ton balıklı kanepeden yapacağım.

Bundan sonrakiler artık akşama kalmak durumunda. Son dakika hazırlanıp pişecek şeyler. 

Sosisler uzun uzun mumyalanacak.  Süpürgeler bir bir sarılacak falan. 

Şimdi kahvemi bitireyim, Bilgehan'ı uyandırayım, sonrasında salondaki dağınıklığı toparlamaya başlayayım artık. 

Bitmiş işlerim neredeyse yav :P

Ben giderken size şu şeker dansı bırakıyorum, gülümseyerek başlayın güne :)


Akşam Güncellemesi : Makarna haşlamak ve patates püresini şekillendirmek dışında bir işim kalmadı. Bir de mumya sosisler pişecek. Saat dört buçuk. Duşumu da aldım. Gidip saçımı başımı hale yola sokacak vaktim bile kalmış, vay be :) Yalnız karnım öyle şiş ki. Bir haftadır acayip dengesiz besleniyorum ondan mıdır nedir bilemedim. Neyse , zaten akşama Can'ın pantolonunu giyeceğimden içine göbeğim rahat rahat sığar :)


Aklımdan Geçenler

 İnsanların dünya üzerindeki görevleri çeşit çeşit Sebastiyan. Meselâ kedi insanları var. Kedileri bulurlar, bakarlar, tedavi eder ettirirler, mamalarını alırlar. Meselâ insan insanları var. Her insana yardıma koşarlar, afetlerde hemen ordadırlar. Meselâ ağaç insanları var. Gerekirse kendilerini ağaca zincirlerler. Önüne yatarlar bir şey olmasın diye. Her insan kendi sorumluluğuyla doğuyor bence.Ve her insan sorumluluğunun acısını en çok hissediyor. Din insanları meselâ kendini dinine adamış oluyor, sadece kendi dininin acısını hissediyor. Köpek insanları aç köpekleri görüyor en önce. Ben hiçbirisi değilim sanırım. Kedileri severim, kuşları severim, ağaçları severim, insanları severim, dinleri değil Yaradanı severim, denizleri çiçekleri severim . Hepsini sevdiğim için hepsine dokunurum ama  hiçbirisine çok  faydam olmaz. Ve hepsini sevdiğim için bir yere ateş düşünce hepsine üzülürüm. Futbol maçında taraf tutmamak gibi bir şey bu, kim yense diğerine üzülüyorsun. İstiyorsun ki bölünüp küçülmek yerine  birlikte olup büyüsünler..

Sizce Ben

Bilgehan hazır yokken onun odasını temizleyip, sabah pazardan aldıklarımı yıkayıp yerleştirip , marketten gelecek yirmi torba parti malzemesini bir yerlere tıkıştırıp üzerine bir de evi korku temalı dekore edebilir miyim ? 

Bu arada çarşafları yıkıyorum.

Evin kalanını yarın temizleyeceğim.

Ve hâlâ aktivite plânlamadım. Kostüm de yok.

Hımmm.

Pekiii.

Neyse biz düne dönelim.

Ortaokul arkadaşlarımla buluşup nefes almadan konuşmak suretiyle dört saat geçirdim. Kırk iki sene olmuş dile kolay. Ne güldük ne güldük. 


Oradan çıkıp Üsküdar'da Metehan'la bir araya gelip Harbiye Açıkhava 'ya gittik. David'ciğim gelmişti. Pandemiden önce rock şarkıları kavırladığı konserine gitmiştik bu konser klasik parçalardan oluşuyordu. Ekim ayında açık havada üşünüyor tabii ki. Neyse ki bi cinlik edip evden çıkarken kocaman çöp torbası sıkıştırmıştım çantama. Yağmur yağarsa ( Gün boyu yapıp durdu zira) bacaklarımızın üzerine örteriz diye düşünmüştüm. Hiç koltukların ıslak olacağı aklıma gelmemiş . Neyse bizim torba iki koltuğu bir güzel kapladı koltuğa oturup ıslak totoyla fırlayanlardan olmadık.

Haa, konserin kapısını erken açmamışlar, Nişantaşı'ndan inerken bir yerde kuyruk gördük, dolmuş kuyruğu mu ne bu diye bakarken meğer konser kuyruğuymuş. Tekrar geri yukarı çıkmayıp orada durdum. Yanımdaki adam hemen kuyruk arkaya doğru gidiyor dedi. Evet anladım, buyrun siz geçin dedim. İki metre yokuş yukarı geri yürüyecekmişim. Hayır konser biletin var, sıran numaran belli, ha önümde durmuşun ha arkamda. Neydi derdi bilemedim. Kapı açılınca on dakikada girdik içeri zaten. 


Dönüşte taksici sinirimi zıplatmamış olsaydı iyiydi. Neyse anlatıp bi daha sinirlenmiycem.

Yazarken kahvaltım bitti. Çayımı alıp balkonda keyif yapayım. Fırtına öncesi sessizlik. Sonrası iyilik sağlık. Bakalım ne kadar iş halledeceğim, haber veririm bu yazının altında :)

 Güncelleme 1: Saat üç olmuş. Bilgehan'ın odası üstünkörü toplandı. Yerini de süpüreyim diyorum ama hâlâ market alış verişi gelmediğinden kapının çaldığını duymam diye şimdilik bekliyor. Yatak odasının da tozunu aldım. Metehan'ın çarşafları yıkanıyor. Şimdi mutfağa giriyorum. 

Güncelleme 2 : Yeşillikler yıkandı, market alış verişi yerleşti gibi.

Güncelleme 3 : Her zamanki gibi süsleme işi en uzun sürüyor. Zira ben bir süs takıp yarım saat oturuyorum. Beynim de durduğundan aktivite plânlayamamaktayım. Karnım acıktı. Neden bu kadar acıktı bilmem. Gidip kendime bir kahve mi yapsam acaba.


Yine de bayağı iş hallettim. Yarın süsleri ve aktiviteleri halledip, mutfakta bir gün önceden yapılacakları bitiririm. Süpürme işini cumartesiye bırakayım zira ancak akşama kadar temiz kalır. 

Hepinize iyi geceler .

Haaa, unutmadan fotoğrafa tıklayan Viyana tatilinin ikinci videosuna ulaşıp izleyebilir. 


Sen Tetris Tipi misin Satranç Tipi mi ?

Sabahın beşinde rüyamın ortasından kalkıp sonra neydi ki o rüya diye düşünürken iyice uyanınca yataktan çıktım mecburen. Sanırım haftanın yapılacak işler listesi beni gerdi :) 

Salona geçip çiçek saksısının altında duran ıvır zıvır kutusunu çıkarttım, içindekilere bakıp işime yarayacak gibi olanları alayım dedim. Meğer ıvır zıvırdan çok dosya saklamışım en son yerleştirdiğimde. Diplomalar, belgeler falan hep oradaymış. Arasam bulamam. Diğer saksının altındaki kutuda ne vardı ki diye ona bakınca yılbaşı süsleri buldum. Acaba hiç hatırlamadığım neleri nerelere tıktım yerleşirken :D

Akşam Harbiye Açıkhava 'da konsere gideceğim, kalktığımdan beri yağmur yağıyor. Evden çıkarken yağmurluk almayı unutmayayım bari. O saatlerde duracak diye gösteriyor ama ben daha meteorolojinin bir şeyi tutturduğunu görmediğimden .

Saat yediyi geçiyor. Bilgehan hazırlanıyor. Bir saat sonra da Metehan kalkacak. Onu yollayıp pilatesi de yaptıktan sonra gidip yine uyuyabilirsem çok güzel olacak. Yoksa gün bitmeden yığılabilirim bir köşede.

Dün sabah yürüyüşte kendimle ilgili bir şey keşfettim. Tuhaf bir keşifti. 

Ben hiç satranç , dama gibi stratejik oyunları oynayamam. Ama tetris , candy crush , klax (Commodore 64 'de ne oynardım) gibi oyunlarda çok iyiyimdir. Hayatımı yaşama şeklim de aynen böyleymiş. Hiç bir hedefim, ona ulaşmak için uzun vadeli plânlarım falan olmadı. Üniversite sınavından bir gün önce tercihe ne yazacağımı bilmiyordum. En yüksek alacağım puana göre yol çizilecekti. ( Herhalde eğitim sisteminde benim zamanımdan beri yapılmış en mükemmel değişiklik puanı aldıktan sonra tercih yapmaktır, bizimkisi kadar saçma sapan bir şey olamaz, daha sınava girmemişsin tercih yapman gerekiyor :/) Ben geleni doğru yere yerleştirerek geçirdim hayatımı. Önüme çıkanları bir bir savuşturdum. Dolayısıyla da sürüklendiğim yere ulaştım. Bunu fark etmek çok tuhaf hissettirdi. Yürüyüş yaparken bir anda aklımda belirmesi de düşünce kadar şaşırtıcıydı doğrusu. Herkes hayatı yetenekleri doğrultusunda yaşıyor. Strateji oyunu oynayamıyorsam hayatta da yapamamam çok doğal, bunu anlamamam çok komik .

Neyse işte, öyle karışık bir şeyler.

Bilgehan'ı yolcu ettim şimdi. Daha Metehan'ın kalkmasına ve pilatese bir saat var. Gidip alış veriş listesi yapayım kendime. Sonra da Halloween kutusunu çıkartayım, oradakiler ilham verir belki.

Hepinize keyifli bir çarşamba olsun. 

Dansöz bloggırınız şu dansa taktı bu aralar. Daha on saniyesini çözebildim ama olsun. Size sabah enerjisi versin şu şeker çocuklar. 



Bi Liste Yapmazsam Kaos Hissinden Kurtulamayacağım

Cumartesi geleneksel Cadı Partimiz var. Yazdan beri plânlayayım deyip durdum ama hiç plânlamadım, şimdi nasıl yetiştireceğim bakalım.

1. Tabii ki tatil sonrası çamaşırlar yığılmış, öncesinde de ütü yapmadan gitmiştim zaten. Dün hava yağmurluydu iki makina yılayıp evde kurutmak için uğraştım. Bugün güneş var neyse ki bir makina yıkayıp astım bir makina yıkanıyor, bir de sonrasına kaldı . Sanırım bugün çamaşır ütü dışında bir şey yapamayacağım.

2. Yarın da bir şey yapamayacağım. Zira orta okul arkadaşlarımla buluşacağız. Akşam da Metehan'la konsere gidiyoruz. Belki sabah biraz aktivite plânlarım. Mıyım?

3. Perşembe alış veriş günü. Pazara gitmem gerek. Bir de evi parti havasına sokayım. Süsleri çıkartıp işe koyulmalı.

4. Cuma temizlik ile geçer .

5. Cumartesi yemek hazırlıkları .


Gelelim yemekte ne yapayım kısmına. Hımmm. Pratik olsun. 

Spagetti

Kıyma kavurayım yanına

Kuru kafa gibi şekillendirdiğim kısır

Mezarlık patates püresi

Süpürge

Mumya sosis

Salata

Çorba


Şimdilik yeter bu kadar.

Bir de yapacağımız aktivite için vahiy inse tamamdır. 

Du bakalım.

Bu hafta çok işim var çok.



Kutla Kutla Bitiremedim :)


Tatile gitmeden önce annem Aynur ve ben güzel bir restorana giderek doğumgünümü kutlamıştık.

Tatilde bir gece önce Can'ın ablası , eniştesi, yeğeni, eşi, kızı ile birlikte minicik bir browni ile kutladık :)

Doğumgünümde sürpriz pasta getirin siparişi verdim. Can'ın devre arkadaşı ile kutladık .

Ailece hep birlikte olamamıştık bir türlü, dün akşam nihayet ailece kutlamayı başardık. 

Ne elli üçmüş kardeşim :)
 

Haftaya Tatil Fotoğraflarıyla Başlayalım mı ?
















Bu tatili Can plânladı. Ben çok yorucu tatil plânlıyormuşum, o dinlenmek istiyormuş. Denize sıfır ( 1,2 km, yarım saat yürüme mesafesinde) bir yer bulup, malak gibi yatarak ( sabahtan akşama ayakta ) , sessiz sakin ( yakınlardaki yerden gece üçlere kadar gelen müzik sesiyle ) , kendi halinde ( bir haftada  15 kişi ile buluşarak) geçti tatilimiz . ( :D ) 

Hayat sen plânlar yaparken başından geçenlerdir netekim.

Antalya ekim ayında harika. Hava yakmıyor, deniz sıcak, akşamlar serin. Sudan çıkmak istemedik.

Gidip bakiim kaç kilo almışım bu bir haftada.

Güya o kadar yürüyüş, spor, yüzme , günde iki öğün felan ama yine de bir buçuk kilo almışım. Neyse gider o kısa sürede. 

Denizle özlem giderdim ya, oh..

Hadi gidip şarkını almayı unutma, haftaya şarkınla başla . Doksanların nefis türkçe şarkılarından bir demet hazırladım sana.


 

Elli Üç

Bu sabah daha gün aydınlanmadan odadan çıkıp sahile yürüdük yarım saat. 



Geçen gün denizde akşam olduğunda baktım güneş tam karadan batıyor, gün doğumu denizden olacak o zaman diye düşünmüştüm. Haklıymışım.

Sahile vardığımızda gökyüzü hafiften pembeleşmeye başlamıştı , az sonra da güneş suyun içinden yükselmeye başladı.

Bundan güzel bir doğumgünü başlangıcı düşünebiliyor musunuz ?

Ardından kendimi denize attım. Hava serinken deniz sıcacıktı. Sarıp sarmaladı beni. Denizin içinde kendimi dünyayla bütünleşmiş gibi hissediyorum, öyle güzel bir duygu ki. 



Geçen sene benim için biraz sıkıntılıydı. Depresyon canıma okudu diyerek özetleyebiliriz :D 

Ama harika şarkılar , şarkıcılar , gruplar keşfettim, beni şarkılar ayakta tuttular. 

Bir ara rejimden de spordan da nefret eder hale geldim, güzel bir kitap çıktı önüme. Onu okuyup kendimi yoldan çıkarttım :D Kilolar alıp başını gidip de geceleri ağrıdan uyuyamayıp , gündüzleri yollarda yürüyememeye başlayınca ideal bir orta yol keşfettim. Şimdilik güzel gidiyor. 

Uzun bir aradan sonra film festivalinden biletler aldım. 

Ama en çok da konserlere dadandım. Coniciğim geldi sağ olsun :D Dimash 'ın preformansı inanılmazdı. Manowar 'la beşinci kere buluştum, Manga ile ikinci kere, Lindsay Stirling ile tanıştım, Alphaville senfonik olarak başka güzelmiş, Viyana 'yı da gördük sayesinde ( Geçen hafta İstanbul'a gelmeleri de ayrı bir komedi oldu gerçi :D) 

Dişlerimi yaptırdım, doktor kontrollerine girdim, bu beni uzunca bir süre idare etsin dedim :D

İşte böyle geçti bir yıl.

Sabah hazırladığım reelse şarkı ararken şuna rastladım, bence yeni bir başlangıç için harika denk düştü.



Bu sene önümde yeni bir yol açılmayacak, biliyorum ama içinde yürüdüğüm yolun tadını daha çok çıkartıp daha farkına varıp da yürümek istiyorum. Yirmili yaşlarıma dönmem imkânsız ama o yaşların heyecanı, merakı ve enerjisi beni sarıp sarmalasın istiyorum. Yeni yerler göreyim, yeni şeyler öğreneyim, yeni tadlar alayım. Bu arada içime yolculuk yapayım, kendimi bulayım istiyorum. Her sabah yüreğimde bir istekle uyanıp her akşam huzurla yatayım , sevdiklerime sarılayım, uzun sohbetlerle mutluluk duyayım. Bol kahkahalı, müzikli, danslı cıvıl cıvıl yaşayayım istiyorum. Yüreğimin sesini duyup anlayayım, kimi zaman çekip gideyim kimi zaman durup bakınayım, dünya üzerindeki zamanımı doya doya geçireyim istiyorum. 

O zaman, perdeeee..

İyi ki doğdum.