Birlikte Çığlık Atıp Oh Bee Denilecek Şarkılar

Ocak 15, 2022

Bir sabah erkenden kalkmama gerek yok, onda da hortluyorum. Hayır dinç bir şekilde kalksam amenna, ne uyuyabiliyorum ne uyanabiliyorum. Arafta.

Dişim apse yapmış. İçeriden apse yaoan dişi de ilk defa görüyorum. Dilimi oynattıkça acıyor meret.

Bu aralar yine depresif hallerimdeyim. Oysa buz pateni izleyip kitabımı okuyorum, insan daha ne ister. Tek başıma bir hafta tatile gidip,  tek başımalığımdan sıkılıp dönmek istiyorum sanırım. Kendimi karavana mı kapatsam bir kaç gün acaba,  ne güzel olur. Telefonu falan da evde bırakayım,  kitaplarım, defterlerim ve ben. 

Çekmece dökme işini bu haftalık bıraktım. Pazartesi beklenmedik yatıya misafirim gelince koştur koştur evi düzelttiydim, biraz onun tadını çıkarttım. Sonra da bu berbat havalarda gece kalanların çarşaflarını nevresimlerini yıkayıp kurutmaya çalıştım. Neyse dün güneşli ve rüzgârlıydı da kalın örtüleri kurutabildim.

Pasaportumuzu yenileme işlemlerine giriştik. Aslında nisanda bitiyor süresi ama Can'ın vize almak için ihtiyacı var. Biz de o gelmeden alamıyoruz kendimizinkini, bari hazır giderken peşine takılalım dedik.

Dikkat dağınıklığından muzdarip birisinin podcastlerini dinliyorum bu aralar. Teşhisinden yedi yıl sonra olayı kavramaya başlamanın utancı mı mutluluğu mu olsun bilmiyorum.  Bunca zaman hep obsesifliği öne almıştım (hoş onu da uzun uzun araştırmamıştım ya)  ama dikkat dağınıklığı bizim asıl sıkıntımızmış. Bu konuyla ilgili uzun uzun anlatacağım bir ara. Ve fakat anlamaya başlamak işi kolaylaştırmıyor, tepemin tasının atmasını engellemiyor, sadece sinirleneceğim şey kişi değil hastalık. Bir de bunu evdekilere anlatabilsem. 

Leyla Navaro'nun Gerçekten Beni Duyuyor musun diye bir kitabı var, herkes alıp tekrar tekrar okumalı. Hatta bloğun ilk yıllarında buraya yazmıştım içinden bir yeri. Dur bulayım da linki ekleyeyim. İşte şuradaymış. Birileri bize derdini anlatırken hemen kendimizinkini ortaya atmamız, bizim başa çıktığımızla karşılaştırmak ne bileyim iyi niyetle de olsa derdi hafifletmek adına önemsiz göstermek falan karşımızdakşne yardım etmiyor onu yalnızlaştırıyor. Anlatmaktan vazgeçmesine, anlatamamanın verdiği ağırlığı taşımasına neden oluyor.

Ay neyse, sonra anlatacağım demiştim bodoslama daldım. Sonra kafamı toparlayıp anlatırım ama siz şu kitabı bulup okuyun lütfen.

Kitap demişken yılın dördüncü kitabına başladım.Köpeğin Gördüğü. Malcolm Gladwell isimli bir adamın bir yerde yazdığu yazılardan derlenmiş. İlk yazıda bırakmaya karar vermiştim, öyle dağınık gidiyor ki kimden bahsettiğini anlamak için dönüp dönüp tekrar okumak zorunda kaldım. Ama biraz daha şans verdim. İlginç konulardan, pazarlama stratejilerinden bahsediyor. Hardalın değişik modelini pazatlamak için neler yapıldığu, ketçapın içeriği, iki farklı saç boyası markasının farklı reklamlarının sosyal mesajları,  sokak satıcılarının ya da şimdiki haliyle televizyonda pazarlama yapanların taktikleri, hedef kitle seçimi falan. İşletme Mühendisi olan,  hayatımın tozlu raflarına hapsedilip unutulmuş benliğimi mutlu etti. 

Neyse, pek cumartesi sabahı keyfine uygun olmayan tatsız tuzsuz yazımı burada sonlandırırken. Böyle sıkkınç zamanlarımda içimdeki çığlığı benim yerime attığı için çok sevdiğim bir kaç şarkıyı buraya ekliyorum. 


Bu iki şarkı da aynı. Ben üsttekine alışık olduğumdan onu daha çok seviyorum ama alttaki de filmden, onun da sesi çok güzel, sadece söyleyişi değişik geliyor.  Siz kendimizinkini bulun bakalım hangisi dha güzel gelecek :)



Bu şarkıyla az sabahlamadım. Masum ilk kısmından sonra sapıtıyor ve ben oradaki her notanın sanki beynimdeki bütün negatif şeyleri sıyırıp attığını hissediyorum. Hehehe, sizi deli de edebilir, dinlemeden bilemezsiniz.

Bunu bilmeyen var mı ki acaba, inanılmaz çığlık, ne varsa içimdeki savrulup gidiyor dinlerken. (Yukarıdaki ilk şarkıyı söyleyen adam zaten) 

Bu da diğerlerine göre daha sakin,  çığlıksız, umut veren bir şarkı. Hemi de Manowar, nasıl yapmışsa böyle şarkıyı.


Son olarak bir Manowar şarkısı daha ekleyeyim, kalk ve savaş diyen. Ben de kalkıp yürüyüşe gideyim.

İyi ki müzik var, kitap var, film var, resim var, spor var. İyi ki.


Benzer yazılarım

8 Yorum yap

  1. Tünaydın diyerek başlayayım :)
    Dinlemeyi başaramıyoruz çoğu zaman gerçekten. Sadece konuşma sırası bize gelsin diye bekliyoruz. Bu yüzden yazmak çok güzel. Mesela mektup yazınca sözün hiç kesilmeden söylemek istediğin her şeyi tek seferde anlatabiliyorsun. Bence de karavana kaç birkaç gün, kafa dinlersin, kitap okursun, radyo ya da podcast dinlersin, ooo canın nasıl isterse öyle yaparsın 🤩

    Son olarak iyi ki yazmak, çizmek; iyi ki sanat var!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de ne konuşacağımızı düşünmekten dinlemez bir toplum olduk.

      Bizim Can'la başucu defterimiz vardı, ona yazardık, evliliğin ilk yıllarında bizim için çok güzel bir iletişim oluyordu. Sonra bıraktık, anlatsak da anlanmıyormuş bazı şeyler :P

      İyi ki...

      Sil
  2. İyi kiler hiç bitmesin, yoksa halimiz harap olabilir.

    YanıtlaSil
  3. Kitap önerine bakacağım. Dert dinlerken kendi derdini anlatma olayını ben de yapıyorum ya. Son zamanlarda fark ettim bunu. Belki karşımdaki sadece konuşmak, içini dökmek ve rahatlamak istiyor ama empati yaptığımı ve onu anladığımı göstermek için ben de anlatıyorum. Sonra olay dert yarıştırmaya dönüyor. Bunu bırakmaya çalışacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bırakmaya çalışıyorum Şule, zira kendime yapıldığında hoşuma gitmediğini fark ettim :)

      Sil
  4. Sabah şerifleriniz hayrolsun efenim. Leyla Navaro'yu duymuştum ama hiç okumadım. Bu diğer anlattığın Köpeğin Gördüğü kitabını da bi merak ettim valla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Köpeğin Gördüğü gerçekten ilginç konulara değinen bir kitap, anlatımını çok dağınık bulsam da hoşuma gitti.

      Sil