Dünya Saati'nde Ne Yaptık?

Evin içindeki son dakika koşuşturmalarımız çok keyifliydi. Her şeyleri masaya dizdik. Metehan kitap okumak istedi. Bilgehan'ın oyuncakları vardı. Atıştırmalıklar da olmazsa olmazlarımızdandı.  Any'nin getirdiği mum hemen kullanıldı. (Metehan'ın önündeki bardak, bu fotoğrafta belli olmamış ama mum yandıkça bardak renk değiştiriyordu, nasıl oluyordu anlamadık ama çok güzeldi :) 



Dehşet hikâyeleri dinleyerek geçirdik vaktimizi :) Çok keyifliydi.


Bir taraftan oyun oynayıp , hikâye dinlerken birşeyler atıştıran Bilgehan :)


Bu mumluğu çok severek almıştım, gerçekten de çok şık değil mi?

Ailece güzel bir gece daha geçirdik. Hayatımıza uzuun bir saat kazandırdık. Keşke daha çok yapabilsek.

Eee, bizden başka kimler vardı dün gece Dünya Saati kutlayan?

Dua

Her zaman güvendim sana, her şeyin ben göremesem de hayırlı olduğuna inandım. İnsanları etiketlememeye çalıştım, ben kimim ki yapacağım bunu. İyiler vardır bana göre bir de kötüler- ki onları bile bilemem . Saça başa takılmadım, bunlar küçük ayrıntılar, kimin ne olduğunu sen bilirsin en iyi..

Şu günlerde akıl sağlığımı koruyabiliyorsam sana olan inancım sayesinde. Vardır bir sebebi diyorum yine kendi kendime.

Yarın yeni bir sabah . Umarım en hayırlısı olur hakkımızda. Sonuç ne çıkarsa çıksın kolay olmayacak.

Elimden geleni yapıp, gidip oyumu kullanacağım, sonrasında sana havale ediyorum her şeyi.

Sen yalnız ve güzel ülkemi koru Allahım...

Bizim Handan'ın Hayalleri

Benim sinir sağlığım açısından şöyle bir evde yaşamam gerek:

Kocaman bir çatı katı olsun, oğlanlara vereyim orayı. Bir daha da çıkıp görmeyeyim, kirlilerini bir yerden çamaşır odasına yollasınlar, gerisi beni ilgilendirmesin.

Kocaman bir garajı olsun Can'ın bütün teferruatlarını oraya postalayayım, ses sistemi mi kuracak, almış olduğu tabletlerle pişpirik mi oynayacak , ne yaparsa yapsın, benim gözüm görmesin yeter.

Kocaman mutfağı olsun, en pratik, en kullanışlısından. Kocaman sofralar kurulsun.Kocaman gömme dolapları olsun. Kocaman kütüphanesi de. Ama ev küçük olsun, on saat temizlemekle uğraşmayayım. ( Üst katla garaj beni ilgilendirmiyor ben kendi katımdan bahsediyorum:-)

Bir de bahçe alayım . Akşam üstleri Can'la keyif yapacağımız. Ve sevdiklerimizi ağırlayacağımız.

Oh...

Düşünmesi bile iyi geldi:-)

Arada Küçük Muziplikler Yapmaya Bayılıyorum

Gün boyunca etraf toplamaya çalışırken büyük ihtimal burnumdan soluyarak dolaşacağımdan sabah keyifli bir başlangıç yapalım dedim. Hep birlikte yapılan kahvaltıdan keyifli ne olabilir ki güne başlamak için:-)

Yumurtaları haşladım, soymadım yumurta savaşı yaparız diye. Sonra aklıma geldi, kalemi alıp hepsine surat çizdim, tabi kafalarını tokuşturacağımızdan yüzleri ekşimiş :-) ( Bir de azıcık resme yeteneğim olaydı:-)


Herkese günaydın, keyifli bir güne açılsın sabahınız:-)

Akşam Raporu:-)

Bilgehan'ın randevusunu Aynur ayarladı, pazartesi gününe .

Metehan'ın vize işlemleri tamamlandı, o arada kendime almak için neler yapacağımı bile öğrendim, belki ben de giderim:-)

Yufka kesildi, bir kısmı patatesli bir kısmı paçanga böreği olacak,içlerini hazırladım mutfak masasında benim sarmamı bekliyorlar.

Akşam yemeğine tavuk-pilav pişti.

Ev hâlâ dandini ama o son ana kalmalı zaten.

Bu arada Bilgehan'a gitar çalıştırıp Metehan'ın ingilizce ve türkçe dersleri için okuması gereken kitapları buldum, şarküteri, kasap, market alış verişi yaptım.

Aaa, kendime de İstanbul Film Festivali'nin kitapcığını aldım ( gerçi kitapçık falan değil ansiklopedi kadar olacakmış neredeyse:-) , film seçmeye başlayacağım.

İşlerim yolunda gitti gerçekten de, şu börekler de hazırlandı mı herşey tamam olacak:-)

Hepinize iyi geceler:-)

Motor Takmam Lâzım

Ay sonuna kadar bir sürü işi bitirmem gerekiyordu, gelmiş bile ayın sonu, bugün iki ayağım bir papuca girecek gibi gözüküyor.

Bilgiç bir özel okuldan %60 burs kazanmıştı, ay sonuna kadar karar verip dönecektik, karar da veremedik dönemedik de. Bugün konuşmalıyız artık. Kendi okulu ortaokul olduktan sonra iyice kalabalıklaştı. Sınıf zaten otuzüç kişi, hem de ne otuz üç, yüz otuz üçe bedel.

Metos yaz okuluna gideceğinden vize için gerekli belgelere ay sonuna kadar tamamlanacaktı. Daha fotoğrafı bile yok, gelir gelmez çektirmeli bugün. Diger belgeler de tam mı bilmiyorum ya.

Yarın doğumgünü partisi var sabah annem demese unutmuştum ben onu. Bakkaldan yufka aldım, a ha ha çocukların önüne koyarım artık:-)

Evin haline hiç girmiyorum.

Akşama yemeğim yok.

Ben tatile çıkmak istiyom, neresi olursa olsun hiç fark etmez, yatıp kitap okuycam sadece zaten, bir  karnım acıktıkça kalkacağım yerimden.

Karnı acıkmak dedimde çok açım ben , kahvaltı yapmaya gideyim en iyisi. Üzerine de ağrı kesici ve vitamin hapı. Diyorum hep de bir de aklıma gelip içsem o hapları daha faydalı olacakları kanaatindeyim:-)

Herkese günaydın, işlerin tıkır tıkır yürüdüğü enerjik bir güne açılsın sabahımız.

Bugün yaşasın cuma diyeceğim ama haftasonunu kazasız belasız atlatalım, ülkemiz bir silkinsin, kendine gelsin istiyorum, pazartesi kutlayacak birşeyler olur inşallah.

Kim Daha Güçlü?

Aksiyon filmlerini seviyorum ( Kavga döğüş sahnelerini on saat uzatmazlarsa tabi, bazen bayıyorlar.)

Geçenlerde Thor izledik hep birlikte. Ay ben Loki'ye hayran oldum:-)

Bu sabah şu kısa videoyu gördüm, hem güldüm hem daha çok hayran oldum:-)




Uff, bu tablette ekleyemiyorum videoları, gidin izleyin anacım, çok sevimli:-) Tıkla bakiim.

Ha ha ha, söyleyin bakalım kim daha güçlü:-)

3901

İnci yayına ulaşmışım, vatana millete hayırlı olsun arkadaşlar. Pek yakında dokuzuncu yılımı yurtta ve yavru vatanda çılgın eğlencelerle kutlayacağım zaten:-) O zamana kadar dört bin yapayım şunu:-)

Yağmur yağmış gece , aralardan süzülen güneşle çok güzeldi bu sabah:-)  Aaa, yürüyüş yaparken fotoğraf çekmiştim, dur onu da ekleyeyim birazdan.

Dün kan tahlili sonuçlarımı aldım, ökü.. pardon bu çok kaba olacak, koç gibiymişim:-) Doktora dedim ki bu hayal bir ağrı o zaman, söyleyeyim bitsin:-) Psikolojik hasta tipi de vermiyorsun ama geçmezse bir ortopediste git bari dedi. Fırsat bulursam gideceğim inşallah, dur bakalım. Hani kırk derece ateşle yatarsın da ağrır ya her yanın tam öyleyim şu sıralar. Ve bilin ne oldu, karnımdaki kaşıntıyı sormayı yine unutarak döndüm, orada kaşınmıyor ki meret. Neyse, zaten o da hayal bir kaşıntıdır eminim:-)

Bu gün, inanmayacaksınız ama kendime vakit ayırıyorum. Arkadaşlarımla buluşmaya Avrupa'ya gideceğim. Aslında kılımı kıpırdatasım yok ama ağrı kesicileri yüklenip çıkmayı planlıyorum evden. O ara bir de fön çektirip kendimi iç güveysinden hallice bir hale sokabilirsem ne âlâ.

İşte böyle canlarım.

Herkese günaydın, ışıl ışıl bir güne açılsın sabahınız:-)



Dünya Saati

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ HATIRLAMAK VE HATIRLATMAK İÇİN...
DOĞAL KAYNAK KULLANIMININ SINIRLARINI ÇİZMEK İÇİN...
CANLI TÜRLERİNİN YAŞAM HAKLARINI KORUYABİLMEK İÇİN...
ÇEVRE DUYARLILIĞI VE YAŞANABİLİR BİR DÜNYA İÇİN...
ÇOCUKLARIN VE KENDİN İÇİN...
DÜNYAYA OLAN SEVGİNİ GÖSTERMEYE
VAR MISIN?


Evelki sene evde ışıkları ve her türlü elektrikli eşyayı kapatıp sohbet etmiştik. Bir saat ne kadar uzun aslında, hâlâ o gün anlattığımız ve anlatamadığımız fıkralara gülüyoruz:-) 

Geçen sene Ayşecik bizi çağırmıştı. Çok güzel bir gece geçirmiştik. Bknz ve yine bknz :-) 

Bakalım bu sene ne yapacağız. Herkese tavsiye ediyorum. O bir saat harika bir şey:-) Mumları ayarlayın, sevdiklerinizle başbaşa ister kutu oyunu oynayın, ister fıkra anlatın ister sadece sohbet edin:-)

Dünyamız için, bir saat ayıralım haydi:-)

Unutmayın

 29 Mart Cumartesi 20:30-21:30 arası:-) 

Sevdiğimiz Blogları Tanıtalım Kaynaşalım Etkinliği (ile Kaç Saattir Uğraşıyorum Biliyor musun?)

Sevgili Sevda beni mimlemiş, çok teşekkur ederim canım. Keşke ben Yalova'dayken tanışabilseydik, ne güzel olurdu :) Kim bilir belki denk düşürürüz bir gün :)

Yakında dokuzuncu yılımı dolduracağım blog dünyasında. Benim kadar azimlisini de görmedim anacım:-)  Bir çok arkadaş edindim, kimisiyle buluştum , kimisini hiç görmesem de çok sevdim. Mutluluklarıyla mutlu oldum, üzüntüleriyle üzüldüm.

Yandaki blog listemdekilerin hepsine her gün keyifle bakıyorum.

Daisy en eski arkadaşlarımdan, ilk yazdığımdan beri var:-) Arada biraz mola verir sonra yine gelir:-)  Selen'le ilk zamanlarımızda oğluşlar küçücüktü daha:-) Özii ile ilk defa ne zaman tanıştık hatırlamıyorum bile, hep varmış gibi geliyor:-)  Ebru'yla da da aynı şekilde. Her zaman ilginç şeyler öğrenirim bloğunda. Ayşe'yi ilk okuduğumda benim gibi çılgın dediydim. Şimdi herkese açık değil yazdıkları ama bir gün almanca öğrenmeye çalışırsam sırf onun yüzündendir. Baharın yazıları düşünüp hissetmemi sağlıyor. Hamiyet'in şiirleri de öyle. Ve Destiny, dokunur yüreğime:-)  Zeugma öyle konulara parmak basar ki çok haklı derim. GeCe ile mühendis kafalarımız aynı işler sanki :)  Mehtap'ın kızı ne zaman bu kadar büyüdü. Gülçin'in ikinci bebeği bile oldu:-) Sevda ile bir yılbaşı hediyeleşmesinde tanıştık, iyi ki katılmışım diye düşünüyorum. Son bir senedir tanıştığım yeni yazarların çoğu onun sayesinde:-) Nesrin'le hamilelik günlerime döndüm:-) Yeni tanıştıklarım Nihal ve Bahar'ın çocuklarıyla yaptıklarına bakarken çok hoşuma gidiyor.Esra'nın da öyle. Yazı Karakteri de hemen içimin ısındıklarından, sanki yıllardır tanıyorum:-) Guner'le de Daisy sayesinde tanıştım, iyi ki tanışmışım:-) Damla'nın plakları zamanda yolculuk yaptırıyor bana. Evin ile gezip tozduğum yerler arttı :)Peki Tülin 'in harika yardım çalışmalarına ne demeli, melek arkadaşım benim. Aaa bak Banu'yu yazmayı unutmayayım, kıskanıyorum bu hatunu yahu :) Sedef bugünlerde biraz sessiz ama yazdıklarını her anne baba okumalı bence. Duygu'nun yazdıklarını okurken ilk gençliğim geliyor aklıma :) Donkişot  yeni yazıları bekliyorum bak :) Son olarak da Katre ve Evren sizleri çok özledim..

Yaa şimdi benim sofralarım çok kalabalık olur , çok arkadaşım vardır, çağırırken hepsini çağırmaya özen gösteririm, yerim yok, çok kalabalık falan gibi düşüncelerle eleyemem aradan bazılarını.

Haliyle bu da böyle bir yazı oldu :)

Tabi listem sadece bu isimlerle sınırlı değil. Hepinizi seviyorum anacım, iyi ki varsınız :)

Günaydın :)


Bugün Benim Doğum Günüm Diye Dolaşıyor Evde Birisi

Napalım senin doğumgününse benim de anne olma günüm, babanın baba, anneannenin anneanne, dedenin dede, dayının dayı olma günü:-) Yaaa, çok ortak var bu güne:-)



On beş yaşında bir oğluşum var benim! İnanamıyorum:-)

Güleryüzlü, akıllı, harika bir delikanlı. Hayatı boyunca hep güzellikler sarıp sarmalasın onu.





Canım oğluşum, sen ne kadar büyürsen büyü işte ben hep böyle görüyorum seni:-)

Hep benim minik oğluşum olacaksın. Sesin kalınlaşsa da, boyun beni aşsa da hiç fark etmez, her zaman kucağımda yerin hazır:-)



Seneler hızla geçiyor. Ama ben çok mutluyum her anında seninle olabildiğim için:-)


Minik bir top böceğinden harika bir delikanlıya dönüşmeni an be an izleyebildiğim için.


Seni öpe koklaya büyütebildiğim için





"Macera yaşayalım mı anne?" diyerek elimden tuttuğun minicik hallerin gözümün önünde. Ne güzel maceralar yaşadık hep değil mi?




Kim bilir daha ne güzel maceralar bekliyordur bizi. Her anın güzelliğini gören gözlerinle bütün harika şeyleri kendine katacağına eminim .











Gülümsemen yüzünden hiç eksik olmasın.


İyi ki doğdun bebeğim.

Delikanlım iyi ki doğdun:-)

Kendimi Kutluyorum

Bu sabah hiç üşenmeden gidip bizim sağlık ocağını buldum, bir de muayene olup kan vermeyi başardım:-)  Ba ba ba ba , kaç iş birden yapmışım.

Gerçi ben biliyorum, bişi çıkmayacak yine de bir bakayım dedim. Bir şey çıkmaması iyi tabi de , kemiklerim her daim ağrıyıp beni rahat bırakmazken doktor bir şey yok deyince geçmiyor ki bu sıkıntı, mesele orada..

Neyse..

Herkese günaydın, bol enerjili, sağlıklı, güzel haberli, cıvıl cıvıl, kıpır kıpır bir haftaya açılsın sabahınız. Ay daha ne diyeyim ben. Öpüldünüz:-)


Yok yok bu diildi koyacağım fotoğraf:-)


Heh şöyle içimiz açılsin dedim:-) 

Not: Ya aklıma ne geldi şimdi güya ben kaşınıp durduğum yeri de gösterecektim doktora, uf ya ,  o kadarı aklıma gelmedi bak. Yarın unutmayayım:-) 

Ben Bilmem Meditasyon Falan Benim Dünyam Var Yanımda:-)

Çiçeklenmiş ağaçlara baktım uzun uzun, çılgın neşeleri bulaşsın diye


Sessiz, huzurlu yağmurun kokusunu çektim içime, dinginlik ruhuma ulaşsın diye


Taşların arasından uzanmış güzelliklerden feyz aldım, inadına daha güçlü olmak için


Su birikintilerine bıraktım her türlü sıkıntımı, damlalarla uzaklaşıp gitsinler diye..


Küçük sıradan şeyler dediklerimiz, her bizi sarıp sarmalayıp ayakta tutan


Şükrettim...

Günaydın hepinize, yaşama sevincini yüreğinizde hissettiğiniz harika bir güne açılsın sabahınız:-)

Bir Ha Ha Ha Daha

Yok kırışıklıkmış, yok dökülen saçlarmış, yok doğumgününde üflenen mum sayısıymış, geç bunları dostum geç.

Yaşlanmakta olduğumu yerde oturup fındık kırdığım şu anda kaidemi koyacak yer bulamayıp her tarafımın ağrımasından anlıyorum ben asıl:-)

Yerde bile rahatça oturamıyorum , daha ne olsun, ü hü hü :-)

Ha Ha Ha :-)

Yere oturmuş sakin sakin fındık kırarken zapping yapıyordum ki Two Broke Girls'e rastladım. Hah komik tipler tam benlik diyerek izlemeye başladım ki kafedeki adam kalp krizi geçirdi ve kendilerini acil servise attılar. İşte o anda kopmuşun sayın izleyiciler.

Komik Ama Bu Sabah Daha İyi Hissediyorum


Bunun nesi komik dersen eğer söyleyeyim . Dün ilk defa hastaneye gitmeden gün geçiriyordum. Epeydir tembellikten yapmadığım ıvır zıvır işlere el attım. Buzdolabının yanındaki raflı dolaptakiler dışarı fışkırıyorlardı mesela, orayı düzelttim. Portmantonun üzerine ne bulsam tıkıştırmışım bir şey almaya kalktığımda üzerime üç şey düşüyordu artık oraya el attım. Bilgiç'in resim çantasına giren kâğıtlar renk değiştirip çıkıyorlardı onu sildim temizledim. Vakit alan ama belli olmayan işler işte. Fındıklar vardı evi süpürmeden onları ayıklayayım diye salonun ortasına oturdum. Tepeleme ütüyü de sıraya soktum.

Bu arada pazartesi öksürme kriziyle okuldan dönen Bilgehan'ı geçen hafta iki kere doktora götürmüştüm. Ateşi pek olmadığından antibiyotik başlamamıştık, bal, ihlamur, adaçayı, pastil,şeker, gargara, boğaz spreyi ne varsa kulanıp bu arada sürekli tıkanan burnuna damla, serum fizyolojik, buğuseptil, viks, sprey gibi Allah ne verdiyse sıkmak suretiyle açmaya çalışıyordum.



Evde tv karşısında dinlenen Bilgiç'in başucu şu şekildeydi:-)

Derken akşam dörde doğru ateşi otuz sekize çıktı. Sonra kırka doğru ulaştı. Yedibuçukta ne yaptıysam düşüremediğim için acile gittik. Damar yolu açarlarken bayıldı, ayıldı kustu. Sonra kusmuk içinde dört saat kan tahlili sonucu beklemek ve ateş ölçtürmek suretiyle orada geçirip evimize döndük. Bu arada ateşi otuz yedilere düştü, niyeyse artık, ilaç da vermediler.

Diyeceğim o ki, gece yarısı evimize dönüp bir şeyler yiyerek uyuduk.

Sabah sabah yerdeki fındıklar, koltuktaki çamaşırlar, banyodaki kirliler , mutfaktaki karmaşanın karşısında otururken açık balkondan gelen kuş sesinden midir, bahar havasından mıdır, öksürük sesi olmamasından mıdır bilinmez iyi hissediyorum kendimi.

Şimdi kalkıp işlere başlayacağım. Akşama düzenli ve huzurlu evimde kitap okuma keyfi yapmayı planlıyorum. Olumsuz şeyleri aklımdan uzak tutup gerekli mesajı veriyorumdur umarım.

Ekinoks

Verdiklerim oldu ve aldıklarım...
Kaybettiklerim oldu ve bulduklarım...
Acılarım oldu ve mutluluklarım...
Özlediklerim oldu ve kavuştuklarım...
Unuttuklarım oldu
Unutamadıklarım
Yaşadıklarım oldu
Yaşayamadıklarım
Ulaştıklarım oldu
Ulaşamadıklarım

Durdum.

Öyle bir gündü ki

Gece gündüze eş

Bir tarafımda ay
Bir tarafımda güneş....

(Bunu iki yıl önce bugün yazmıştım bloğa.. Arada kendiliğinden dökülür ya mısralar... Kendim için bir daha yazmak istedim.. )

Mim Yazmayalı Epey Zaman Olmuştu

Hepinize çok teşekkür ederim iyi dilekleriniz için. Dayım şu anda evde,  pazartesi günü yeniden radyoterapiye başlayacağız. Bu arada onu nasıl götürüp getireceğimizi araştırıyoruz. Hâlâ bir çözüm bulabileceğimizi umuyorum. Fakat Allah kimi kimsesi ve parası olmayan hastalara yardım etsin diyorum. Biz bu kadar kişi kendimizi çaresiz hissediyorsak onlar ne yapsın.

Neyse , şimdi derin bir nefes alıp, yeniden başlamak zamanı...

Bu arada dün, sevgili BaHar ve Esra tarafından peş peşe mimlenmişim. ( Aaa, Nihal de mimlemiş, kusura bakma canım bakar kör olmuşum)
Baktım bloğum pek negatif havaya bürünmüş, tam zamanında gelmiş mim, kafamı dağıtayım biraz dedim.

Gelelim sorulara..

Neden bloğumun adı BİR ? Bu konuda ne yazmışım bakalım yıllar yıllar önce :

"Bu günlüğe bir isim vermem gerektiğinde uzun uzun düşündüm. İsim vermek en zoru herhalde. Kelimeler sırayla geçti aklımdan, en sonunda bir kitabın ismi geldi oturdu baş köşeye: BİR Richard BACH ın her okuyuşumda farklı keyif aldığım ama ne olduğumu bulmaya çalıştığım günlere rastlayan ilk okuyuşumda beni bambaşka boyutlara götürüp huzur veren kitabı." (Bknz)


Aslında bu cevapla birlikte en vazgeçemediğim kitabım kısmına da cevap vermiş gibi oluyorum sanırım :) Yine de sadece bu kitap diyemem.

Meselâ "Gülen Düşünceler " vardır Şakir Eczacıbaşı'nın hazırladığı Bernard Shaw'ın bütün eserlerinden harika cümlelerin derlendiği kitabım. Zaman zaman hoşuma gider açıp bakmak.

Sonra "Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak" var Dale Carnegie'nin. Yine çok sıkıldığım zamanlarda açıp okuduğum. Sonradan bir sürü bu tarz kitaba rastladım ama hiçbiri yerini tutmadı.

Aslında macera kitaplarını çok severim. Koltuğa gömülüp at sırtında yollara düştüğüm, elflerle, cücelerle birlikte bambaşka dünyalara ulaştığım. Öyle dinlenirim.

Bir de her zaman baş ucumda duran annemin şiir kitabı vardır. Pervaneler.. Zaman zaman burada sizlerle de paylaştığım. (Bloğu şurada)

Kendimle ilgili üç doğru bir yalan şey:

Hımmm...


Ehlikeyifimdir.. Evin her tarafı dağınık, meselâ ben de yerleri siliyorken bırakıp balkonda çay keyfi yapabilirim.

Buna mukabil neyse ki elim çabuktur.

Hiç "bencil" ve "bana ne" ci olamadım hayatta, bu da yorucu bir şey.

Küfretmeyi severim.(Ups:) Uykumu alamazsam çok sinirlenirim. İnanılmaz yüksek tonda bağırabilirim ki artık ses tellerim  buna biraz isyan etmekte.

Oldu mu dört tane? Geçti bile sanırım :)

Haaa.. Yalan söylemeyi hiç sevmem.. Dolayısıyla hepsi doğru bunların aramayın hangisi yalan diye :)





Dağıldım...

Sabah tam dört hastaneye gittim desem..

Dayım eriyip gidiyor elimizden, ne yapacağımızı şaşırdık desem.

Kimse bize ayağa kaldıramadığımız hastamızı her gün nasıl radyoterapiye götüreceğimizi söylemiyor desem.

Kurtuluş zaten beklemiyoruz da biraz rahatlatmayı bile başaramadık desem.

Karmaşık sağlık sistemine de bilgisayar takip sistemlerine de .... desem.

Yerinden kıpırdatamadığın hastayı acil servise götürmek için ambulans çağrılamıyormuş desem.

Ne desem ki ben...

Puff..

Kendimi bahara çıkartamıyorum bir türlü...

Hem fiziksel hem psikolojik dökülmeleri yaşıyorum. Patates çuvalı gibi durmak istiyorum bir köşede ama olmuyor...

Yatsam, çok değil bir iki gün yatsam, hiçbirşey düşünmeden yatsam, hiçbir sorumluluğum olmadan yatsam...