İlk Kaçamak . Fotoğraflar Pek Bir Pembe Dizi Gibi Ama İçerik Surviver Parkuru

Aralık 08, 2020

Benden yutubır falan olmaz. Olsaydı dün yollarda başımızdan geçenleri kameraya çekmiş olurdum. Ama o sırada ya halata asılmış karavan devrilmesin diye uğraşıyor ya da bileğime kadar çamura batmış düşmeden araba itmeye çalışıyor olduğumdan anlatacaklarımın videosu, filmi yok. 

Neyse,  ben en baştan anlatmaya başlayayım. Çok uzayabilir, sıkılanlar fotoğraflara bakıp geçebilir  :)

Bütün isteğim, sakin, huzurlu bir göl veya deniz veya dere kenarı bulup orada geceyi geçirmek,  ertesi gün dönmekti.

Hafta sonları sokağa çıkma yasağı olup, Can'ın da bu ay cumartesi pazar boş günü yazılmadığından (boş olsa cumadan gidip pazartesi sabahı döneceğiz)  ve Metos'un vizeleri başlamak üzereyken,  mini İstanbul içi bir kaçamak yapalım dedik. Dikkat ederseniz hesaplamalarda Bilgiç hiç yok, zira oğlanın okuluyla alâkası bulunmuyor.

Bir tek pazartesi Metos'un dersinden sonra saat 13.00  te yola çıkarsak - pardon Bilgiç de hesaplamalarda var, zira kendisi 20 yaş altı - salı da aynı saatlerde geri dönersek herkese uyabiliyordu.

Ne zaman gitsek sorusunun cevabını verdikten sonra nereye gitsek sorusu çıktı ortaya. Fazla vaktimiz yokken uzun yollara gitmeyelim dedik, Ömerli Barajı'nın kenarında Esenceli Köyü'nde herkesin kamp kurduğu yeri gözümüze kestirdik. Hem eve bir saat mesafede, hem göl hem ağaç, en geç üç gibi karavanı yerleştiriz,Metos çadırını kurar, mangal yapacağız, drone süreceğiz, caz cız falan filan.

Yola çıktığımızda Bilgiç "Karavanımız olduğuna inanamıyorum.  Herkesin karavan hayali vardır ve hayal olarak kalır. Bizimkisini gerçekten aldık, inanılmaz." derken şu abuk pandemi döneminin bir işe yaradığını hissettim.


(Biz yola çıkarken, karavanı görünce meraklanıp baktığı için tanıştığımız, kendisi de karavan siparişi verecek olan komşu bizi giderken görünce, durun bir fotoğrafınızı çekeyim dedi :)  Şunu da şuraya sonradan ekleyeyim, yola çıkan masum canlar olarak :D) 

Heehe, yaramasa daha mı iyiydi acep :D

Köye saat ikide vardık. İlk olarak gitmeyi plânladığımız sapak tümsekliydi, geçemeyiz oradan diyerek, köy içindeki sahile gidelim dedik. İlerledik,ilerledik,  mezarlıkta kaldık. Varan bir. 


Eeee, pekiii.

Orada karavanla geri dönemediğimizden ( geri manevrada araba ile karavan zigzag yaptığından ikisini birden sığıştıramayabiliyorsunuz)  karavanı arabadan ayırdık. Tabi bunu yaparken günün kalanında daha çoook yapacağımızı bilmiyorduk. Metos da Can da artık gözü kapalı bağlayıp açabilirler sanırım :D

Mezarlığın hemen yanında gitmesi gereken yola bir şeyler dökülerek kapatılmıştı, böylece o yola da giremedik.

Az ötede başka bir yok bulduk. Burada çadır kampı için güzel yerler var ama karavan giremez. Ve nasıl çöp nasıl çöp, hani toplayalım desek torba yetiştiremeyiz.

Arabadan inip sağ yap, dur, gel, diyerek iki posta geri dönüşü karavanla başardık. Bu arada en sevmediğim iş inip böyle bağrınmaktır. 

Başladığımız noktaya döndük mü,  döndük. Bu arada bir saat geçti sanırım. Çıkış yoluna saptık, bari başka bir yerlere bakalım diye. İlk girmediğimiz tümsekli sapağa gelince acaba bu tümseği geçer miyiz diye düşündük. Can'a karavanı çıkartalım, sen arabayla git bak dedim. Üşendi. Deneyelim diye daldı yola. O tümseği çok rahat geçtik. Sağdaki çamur deryasına girmeden ilerledik. Önümüze su dolu çukur çıktı. Bir dalla ölçüp onu da geçtik. Viraj aldık. Yukarı çıkmaya başladık. Yol dikleşip, çamurlaşıp, engebelenip abuk bir hale büründü ve biz o daracık yokuşta kaldık. Arabanın karavanı oraya çekmesi mümkün değil.

Hımmmmm.

Neyse ki Can araba kullanmakta yetenekli, neyse ki oğluşlar güçlü kuvvetli, neyse ki bu hallere rastlayınca çabalamaktan vazgeçmiyor kimse. Ama orada yaptığımızı nasıl yaptık bilmem. 

Önce arabayı ayırdık. Yokuş aşağı karavan geriye takla atma isteği içinde Can ile Metos yukarıdan bastırıyorlar. İki santim kalınlığında halat çıkardık. Bilgiç ile ben halatı tutuyoruz. Can freni kaldırıyor, karvanı 20 30 metre ötedeki az biraz genişleyen yola götürmeye çalışıyoruz. Tabi yolun da en kıyısına koymalıyız. Karavan hızlanınca freni çekiyor,  bu sefer takla atmasın diye abanıyorlar. Santim santim o yolu indik. Karavanı sabitledik. Arabayı geri geri yanında geçirip az ileride döndürmeyi başardık. Geri geri gelip karavanı taktık. İnanılmazdı ama başardık.

Bu arada ağaçlar, güneş (neyse ki,  çok şükür ki güneş) ,  yapraklar, kuşlar. Anın tadını çıkartıyorum . Nasılsa kimse sinirlenip birbirine girmiyor. Oğlanlar zaten macera modunda . 

Geldiğimiz yolu, virajı, su birikintisini aşıp tepeciği atlayıp anayola çıktık. Ohhh.

Eee, nereye gideceğiz? 

Biraz ileride Bıçkıdere köyü var, orada kamp yapanlar da çoktu. Hadi oraya bakalım madem.

Yine ana yoldan çıkıp dere tarafına geçtik. Ne dere var görünürde ne duracak bir yer. Düzlük geniş bir sapakta sola yukarı çıkan yola baktık. Yine dedim ki burası çok rahat, oğlanlar karavanda dursun, biz bakalım. Yukarı çıkan yolda su birikintisi olmaz gibi bir mantıkla geri püskürttü can beni. Çıktık çıktık. Yol düzleşti, derken çamur deryası halini aldı, derken arabamız çamura saplandı.

Öyle kalakaldık.

Hahahah.

Saat dördü geçti beşe geliyor bu arada.

Bizim şimdi kampı kurmuş, ateşi yakmış, başında oturuyor olmamız lâzımdı.

Arabadan çamurların içine çıktık. Düşmemek için uğraşarak karavanı ayırdık. Üçümüz arabayı itip (şu arabayı biraz kullanıyor olaydım iyiydi aslında) can hıraş onu çamurdan çıkarttık.

Ama tabi bitmedi.

Karavan çamurun içinde. Yokuş değil ama itip çekmemize de imkân yok. Yeniden halatın bir ucunu arabaya bir ucunu karvana bağladık. Aralarında on metre var. Biz de arabaya abandık. Tam hareket edecek gibi oluyorken ip koptu.  Neyse ki ucundan.

Bir daha bağladık.. Bu sefer çare yok,  o çamura girip karavan arkadan itilecek. Oğlanlar ayaklarını sağlam basacak yer arayıp karvanın arkasına geçtiler, bendim komutumla araba çalışırken,  arkadakiler itti. Bu sefer ilerledik biraz ama bir yerde karavan devrilecek kesin dedim. İp bir daha koptu.  

Al baştan bir daha. Kalan ip düğümlendi, bizimkiler yanlardan itiyor, araba çekiyor,  devrilecek gibi olan yerden Metos düzeltiyor falan derken orayı da geçtik.. Herkes çamur içinde.

Akşam ezanı okunmak üzere. Artık bir yer aramak yok, yolun kenarına park et dedim Can'a. Hava kararmak,üzere, bu halde gidemeyiz. Geri dönemeyiz, ilerisini bilmiyoruz. 

Ama acayip deneyimliyiz, hemen karvanı söküp sabitleyebildik. Bir sürü patlıcan biber falan götürmüştüm közleriz diye, tavuk kanat almıştım. Hepsi iptal, bir kangal sucuğu hemen ateşte pişirip ekmek arası yaptık. 

Neyse ki yer soğuk olur diye herkese ilave kalın çorap almıştım,  çamurlu ayakkabılar ve çoraplar çıkarıp onları giydik içeride. 

Bu arada gri su tankı tahliye borumuzun koptuğunu ark ettik, neyse oğluşlar çamur deryasında bulmuşlar. Sıcak suyumuz çalışmadı, dış duş çalışmadı. 

Olsun. Ocak, soba,  su, elektrik vardı.  İçerisi hemen ısındı. Çayımızı içtik,  yaşananlara güldük, ne maceraydı bee dedik :D 

Bu arada Metos'a çadırını kurdurmadık, hem karanlıktı, hem yağmur başlamıştı. Hep beraber yatmaya karar verdik. Doğrusu bu ilk gece hep birlikte içeride olmamız beni mutlu etti :) Bizimkinin aklı çadırında kaldı gerçi, bir dahakine kurabiliriz umarım.

Günün bol kahkahalarından biri de dışarıda ateş yakılırken sucuğu soyup doğramaya çalışan Bilgiç'ten geldi. Ne zorlu bir gündü ama derken bir türlü soyulmayan sucuğu gösterip, hâlâ da zor, sucuk kuvvetli bir son Boss çıktı demesiyle yerlere yattım. (Boss, bilgisayar oyunlarınde genelde bölüm sonlarında yenmemiz gerek zorlu düşman)





Yatakları hazırladık. Pardon önce tuvaleti kurduk. Çünkü hâlâ kurmamıştık. Çünkü yanlışını verdikleri için yenisini beklemiştik. Valla nasıl dökülecek o, kullanmayalım felan derken gayet de güzel kullandık. Normal tuvaletten bir farkı yokmuş (dökme kısmı hariç :D)  

Geçelim bu moktan meseleleri :)

Bilgiç gece sabahlamıştı, 36 saattir ayaktaydı. Hemen tuş oldu. 

İşin vahim tarafı bir gün önceden Can'ın beli ağrıyordu. Karavanla uğraşıp dururken zorlamıştı ihtimal. Hatta pazar günü gidebilecek halde değildi. İlaçlarla doğrulup,  çok heveslendik diye yola çıkmıştı. 

Benim zaten dirseğim hâlâ sakattı, bir de araba çektim onunla. 

Metos, hastalıktan yeni iyileşmişti.

Akşam hepimiz erkenden yattık. Hem hava çarptı hem çamur :D Ama tabi sevgili kocam öyle pıt diye yatamaz. Önce hava gelsin diye camları açtı. Sonra soğuk diye kapadı. Kalktı yattı kalktı yattı, en sonunda kaçtı mı benim de uykum. 

Gece yarısına yaklaşırken artık biz fısır fısır birbirimize takılmaya başladık.

Metos da bize katıldı. Uyumuyoruz bari çay mı içelim dedik. İyice uykumuz açılmasa bari diye ıhlamur demlemeye karar verdik. Ihlamuru duyan Bilgiç de zınk diye kalktı. 

İlginçtir o küçücük karavanda dört kocaman adamla hiç klostrofobik bir ortam yaşanmadı. Gayet yeterliydi yerler. Gece yatarken Metos'la Bilgiç itişmişlerdir ama onlar hep öyleler :D 

Herkes uyuklamaya başlarken ben biraz daha kitabımı okudum. Derken nihayet uykum geldi.

Tek sorun yatağın sert olmasıydı. Bir tarafta çok yatınca kalça kemiğim ağrıdığı için dönüp durdum.

Kocaman uyku tulumu hiç fazla gelmedi ama çok hışırdatmış olabiliriz.

Gece bir ara pencereden aydede ile göz göze geldim. Bulutların arasından nasılsa çıkmıştı. Ara ara yağmur yağdı. Damlacıkların sesi geldi. Bir ara da daldım sanırım :D

Sabah pencereden manzaram böyleydi.




Kapıyı açıp baktım hemen. 

Çamur deryasının ortasında bir karavan :D


Çay demleyip börek ısıttım. Bilgiç'le yedik. O uykuya geri döndü.Kitabımı bitirdim. Can uyandı. Biraz dışarı çıktık.

Hava harikaydı.


 Fotoğraf çektim, bir iki yaprak topladım defter arasına koymak için, sürekli divildeyen Can'ın bir dakika sakince ağaç izlemesini sağladım. Çok çamur olmasa sandalyeleri açıp oturabilirdik orada.


Dönüş yolunun  gerilimi adamımın içindeyken öğlene kadar zor tuttum orada :D
Neyse dönüşte bir yanlış yoldan geri dönüş, navigasyonda görülmeyen yollardan doğry yönü buluş gibi ufak tefek şeylerin ardından asfalta çıktık. Durup öpecektik neredeyse :D

Şimdi ultra geniş büyük evimizde oturuyoruz. Bir sonraki macerada napsak acaba :D

Konuyla Alâkasız Not : Yazıyı yazalı bir buçuk saat oldu, hâlâ okuma listesine düşmedi :/

Konuyla Alâkalı Sonradan Eklenen Not :

Divildemek,  kımıldanıp durmak demek :) 

Benzer yazılarım

57 Yorum

  1. Ne macera ama! Film gibi! Ben olsam daha ilk zorlukta çıldırırdım. Her şey burnumuzdan gelirdi. Karavanı bırakıp arabayla eve geri dönerdik. Size, sabrınızı, sakinliğinize, ailecek güleryüzünüze bir kez daha hayran kaldım :) özellikle son Boss esprisine eşimle birlikte kahkaha attık :D Maceralarınızın devamını 4 gözle bekliyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla ben de bize hayran kaldım Manxcat, karavan büyüsü sanırım, birbirimize girmeden nasıl günü geçirdik bilmiyorum :D Umarım diğer maceraların macerası biraz daha az olur :D

      Sil
  2. Karavan günlükleri heyecanlı başladı. Sonraki maceraları okumak için sabırsızlanıyorum. Benim başıma bunlar gelseydi bir daha karavanla yola çıkamazdım:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha, bu kadar heyecanlı olacağını düşünmemiştim Tosbağa Günlüğü, ama bizimkilerin keyfi yerindeydi akşam :)

      Sil
  3. Çok heyecanlı bir roman gibi okudum valla soluksuz, ne macera ama. Biraz delice gelebilir ama bu tarz zorlu yol maceralarini severim. Çünkü anısı her zaman çok rahat anlarda çok tatlı bir sohbetin konusu olur. Bir Sakarya anım vardır ki benzer, iyi ki yaşamışım derim hep.Handan, bakalım daha ne maceralarınız olacak🥰🥰

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz de öyle dedik Bahar. Kampa gittik, mangal yaptık, uyuduk anısındansa bu anıyı tercih ederim :) Sonuçta çok yorulduk ve heyecanlandık ama kötü bir şey olmadı :)

      Sil
  4. Yeminle soluğumu tutarak okudum Handan😂😂. Yüzmeyi öğrensin diye suya atarlar ya, sizinki o hesap olmuş 😂😂. Olmasa şaşardım ama. Allah dağına göre kar verirmiş ya, sizin halledeceğinizi bildiğinden vermiş de vermiş 😂👏👏👏👏🧿🧿🧿🧿. Daha da bir şey olmaz size 😘😘😘🧿🧿🧿

    YanıtlaSil
  5. Ay asfalt dışında gitmzedim sanırım , hatta otoban:) Neyse mutlu bir aile tablosu oluşmuş ya sonunda.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asfalta çıktığımızda yolu öpecektik Mehtap. Asfaltı otobanı geçtim bi yol olaydı iyiydi.

      Sil
  6. çok hoşuma gitti, maceraların devamını bekliyoruz. en güzel fotoda kırmızı çaydanlıkla olan:) selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonraki maceralar biraz daha sakin olursa iyi olacak Bay Günlük :)

      Sil
  7. Sizin karavan aldığınızı duyunca düşündüğüm şeylerden biri nasıl kullanacağınızdı :))) Zira bana arabanın arkasına takılıp çekilen şeyler çok ürkütücü gelir. Traktörün arkasındaki römork bile :)) Ama mirim şahane bir sabır ve cesaretle gözümü pörtlettiniz sabah sabah :)) Vallahi tebrik ediyorum, macera filmi tadındaydı ;)

    Akşam aydede, sabah kalktığımda manzaram buydu dedin ya, aaahhhh dedim işte dün yaşananların ödülü bu da Handancığıma ♥

    Bir daha ki gezinizi sabırsızlıkla bekliyorum mirim ♥

    Bu arada benden de not; benim o sorunum çok uzun zamandır var. Yazıyorum 2 saat sonra düşüyor okuma listesine. Okuma listesine yazılar geç düşünce ben de bazen kaçırıp okuyamayabiliyorum gibi gibi :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Römork çekmekten kolay sanırım zira en azından frene bastığımızda karavanın da freni devreye giriyor. Ama daha büyük olsa ne olurdu bilmem Şebo. Bir de Can çok yeteneklidir, başka türlü cesaret edemezdim.

      İlk macera tam macera oldu :D

      Evet sabah manzarası harikaydı, yerler o kadar çamur olmasa sabahı o yaprakların üzerinde oturarak geçirirdik ihtimal :)

      Okuma listesi sinir bozucu oldu.

      Sil
  8. kahkaha atarak okudum desem kızmazsın değil mi Handan:)) inşallah bundan sonraki geziniz böyle olmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok kızmam tabi Özlem, biz de kahkaha atıyoruz. Bir de görseydin o halimizi :D

      Sil
  9. Handan benim güzel arkadaşım..küçük gezilerinizi önceden haber vermesen mi diyorum,fazla şey göstermesen mi diyorum,her türlü göz her türlü niyetli insanlar var ben nazara geldiğinizi düşünüyorum.
    Evet sen olayların hep olumlu ve hep güzel yanlarını aramış bulmuş fark etmiş ve güzel de anlar yaşamışsın ama o sıkıntılı durumları az çok iyi bilirim..kendimize saklamanında zor olduğunu da bilirim ancak nazara çok inanan biri olarak naçizane tavsiyemdir güzel arkadaşım.
    Gülüşün hiç solmasın,öpüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgicim gezimizi bilen kimse yoktu ki, zaten ben gitmeden haber vermem pek güvenlik nedeniyle.

      Evet nazara geliyor olabiliriz, hep geliriz biz ailece, blogdan önce Metos'la ne zaman dışarı çıksak çocuğa bi haller olurdu. Keşke sırf yazıp çizdiklerimle alakalı olsaydı, sitenin içinde gözlerini alamadan geçen öyle çok insan vardı ki.Kendim de kendime çok değdiririm :D Onun için artık duamı edip Allah'a havale ediyorum.

      Bence olay nazardan çok Can'dan kaynaklanıyordu gerçi :D :D

      Öpüyorum ben de seni kocaman :)

      Sil
  10. Canım Handan ya ne tatlı anlatmışsın, o zorluklar bile güzel geliyor insana.. Hem klostrofobi meselesinin hallolması, hem zorluklara karşı ailecek gülüşmeniz ne tatlı... Hem de bu daha ilk sefer, uzmanlaştığınızı düşünsene! Kırmızı çaydanlık içimi açtı, lavantalar (sanırım?) da! Nice güzel gezilerinizi hep bu hisle okumak için sabırsızlanıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir gezide ful deneyim oldu Ceren :D

      Kırmızı çaydanlığa her baktığımda mutlu oluyorum. Hayır lavanta değilmiş, o hevesle bakmıştım ben de, yine de topladım çok tatlı gözüküyor diye :)

      Ben de sabırsızlanıyorum :)

      Sil
  11. benim de hayalim bu karavanla gezmek ama gel de benim kocayı ikna et nerdeee🤷‍♂️

    YanıtlaSil
  12. Yaaa inanmıyorum size vallahi ne diyeyim tebrik ederim, maşallah size ben asla yapamazdım:) Bu arada sevgili Kiremithanem 'e katılıyorum ben de çok inanırım nazara. Keyfiniz, huzurunuz bol,
    bir sonraki maceranız kolaylıklarla dolu olsun. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çok inanırım nazara Nilgün ama kurtuluşum olmadığını anladım, Allah'a havake ettim. Zira buraya yazıp çizmesem de oldum olası hep çok nazar değmiştir bana. Napalım.

      Sil
  13. Blogger'ın "Okuma Listesi"nde bir problem var. Bazen bazı blogların yeni içerik girdiğini görüyorum tesadüfen, ama Okuma Listesi'ne düşmemiş oluyor. Bazen de bir blogun onca yazısı bir anda üst üste orada yer alarak başka blogları görünmez hâle getiriyor, bir tuhaf.

    Başından sonuna keyifle okudum :) Dizinin pilot bölümü geldi, artık gerisi de olur diye umuyorum :) Kırmızı çaydanlık-çiçek-pencere-manzara fotoğrafıyla karavancılık dönemi ilan olmuştur herhalde :) Bu arada yeni bir sözcük öğrendim, daha doğrusu öğreneceğim. "Divildemek" ne demek :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, bazen aynı bloğun bir çok eski yazısınanben de rastlıyorum. Okuma listesi bloke oluyor.

      Karavancılık dönemine pek hızlı bir giriş yaptık. 24 saatte karavanın hışırını bu kadar çıkartan kimse de yoktur.

      Kelime hazinem babamdan geliyor, oğlanlar da bazen bizim evde çok kullanılan kelimeleri arkadaşlarının bilmediklerini söylüyorlar :D Öğrendin mi ne demek olduğunu :D

      Sil
    2. "Öğreneceğim" derken, burada sorarak, kullanıcısından doğrudan öğrenmeyi kastetmiştim :) Henüz cevap alamadım, dolayısıyla öğrenemedim :)

      Sil
    3. Hahaha, hiç üzerime de alınmamıştım :) Ekliyorum yayının sonuna :)

      Sil
    4. Sözlüğüme bir sözcük daha kattım böylece, teşekkür ederim :)

      Sil
  14. Aslinda en guzeli de bu degil mi? Ailece boyle aksiliklerle dolu ama unutulmaz anilara sahip olmak ve bunlara kizip durmak yerine el birligiyle bas etmek, yaparken kahkaha arabilmek. Ben bayildim bu geziye. Ilk sefer gecti bundan sonra ogrendikce gizli kamp alanlari, pratik cozumler, anlatilacak bir suru ani olacak. Ne guzel. Keyfini surun. :)

    YanıtlaSil
  15. Siz birlikte olduktan sonra çamur deryası olur bahar kucağı :)

    YanıtlaSil
  16. Ay, kızmazsan ben de kahkahalarla okudum maceralarınızı ,sucuk kısmına kadar, hatta olaylar hızlı çekim olarak canlandı gözlerimin önünde. Harika bir macera olmuş. Güle güle kullanın karavanızı, güzel, mutlu günlerde ailecek
    Çenebaz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gül tabe gül, ben de gülerdim Çenebaz:D Teşekkür ederiz :)

      Sil
  17. Ne güzel, ne güzel! Zorlu bir deneyim olsa da yüzler gülüyor:) İlkini bu şekilde atlattıysanız sizi güzel yolculuklar bekliyor bence:) Sevgiler Handan...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Br defada haşatını çıkartmayaydık iyiydi Sezer :D

      Bizden de sevgiler :)

      Sil
  18. Bunu yazmak ayıp belki ama çok eğlenerek okudum. Eminim yaşarken öyle değildi. Mezarlıkta ilk kahkahamı attım valla.

    Çay büyülü iksir gibi değil mi, demleyince her şey tamam. Yüzler gülüyor, daha ne olsun? Darısı nice mutlu seyahatlere.

    Divildemek fiili de gözden kaçmadı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşarken bütün derdimiz oradan çıkmaktı, doğrusu enerjimizi sinirlenmeye harcayacak vaktimiz bile olmadı :D Evet çay her derde deva :)

      Divildemek o kadar çok kullandığım bir kelimedir ki :D

      Sil
  19. çok güzel ve eğlenceli bir geziymiş :) kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  20. Hey dear! loved the post and already followed <3 i want invite you to visit and follow my blog back <3

    www.pimentamaisdoce.blogspot.com

    YanıtlaSil
  21. Handancığım senin olaylara yaklaşım biçimini her zaman takdir etmişimdir. O kadar doğal, içten ve komik anlatıyorsun ki şansız bir başlangıç yapmışsınız gibi değil de çok eğlenmişsiniz gibi geliyor bana. Nitekim eğlenmişsiniz de:))

    Diğer maceranızı merakla beklyior olacağım :))

    Divildemek bana çok aşina. Rahmetli anneciğimi bu eyleme baya maruz bıraktık biz de vakt-i zamanında :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla o yollardan çıkamasaydık ne olurdu halimiz bilmiyorum Yıldız ama bizim ekip sağlammış onu öğrendim :)

      Karavan'ı bir tamir edelim ve şu sınavlar falan geçsin, bir sonraki macerayı biz de heyecanla bekliyoruz :)

      Divildemeyi sadece ben mi kullanıyorum acaba diye düşünmeye başlamıştım :) Kaybolmasın kelimelerimiz :)

      Sil
  22. İyi yandan bakmak gülmek şahane :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akşam, sıcak oda, demli çay ve herkes sağlam olunca iyi yandan bakmak çok kolay :)

      Sil
  23. Bir dizinin altmış dakikalık bölümü gibi keyifle izledim :)

    Not: Keyifle, çünkü biliyorum ki bu tatlı ailenin başına ne gelirse gelsin sonunda keyfe dönüştürmeyi bilirler. Ve evin tatlı annesi çok güzel anlatır macerayı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuklarımla gurur duydum bu gezide Evde Yazar, her ânı macera gibi yaşadılar :)

      Sil
  24. Ne macera ama...
    Yaşasın !!!
    Sizi seviyorum güzel aile.
    Yolunuz hep açık olsun.💕

    YanıtlaSil
  25. Bu aksiliklerde gerilmemeniz ve kimsenin bağırıp çağırmaması müthiş bir şey. Kendimi ve ailemi düşünüyorum da sinir harbi yaşanırdı kesin :-) Gerçekten güzel bir macera olmuş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde de yaşanırdı diye düşünürdüm ama inanamadım halimize :) Olağanüstü durumlarda farklı davranılabiliyormuş demek Şule.

      Sil