Nostaljik Pazartesi
Haziran 08, 2020Yerimizde sayıp durduğumuz günlerde eski gezilere bakmaya devam :D
5 Ağustos 2014 Salı
Son İki Günü de Anlatsam da Bitse Bu Tur :) (Day 7)
The London Dungeon (Zindanlar:), Sealife (Akvaryum), The London Eye (Dönmedolap) ve Madame Tussauds (Allah'ım sonunda öğrenmişim nasıl yazıldığını:) (Mumya müzesi:) dörtlememiz son iki güne kaldı. Aslında akvaryum düşünmüyordum ama internetten topluca indirimli alınca ona da gidelim hadi oldu :)
İşte fiyatlar bu, ayrıca bilet kuyruğunda bekleme süresi de azalıyor. Bizim gibi erkenciyseniz hele bayağı kısalıyor :)
Sabah erkenden South Bank'e geliyoruz. Bu haritalar Londra'nın her yerinde ve haritaya baktığındaki yönünüzü de dahil olmak üzere o çevreyi ve beş dakika ya da on dakika yürüyüş mesafesini gösteriyor. Tam bir kurtarıcı.
Salonuma böyle bir takım yakışmaz mı :) Üçlü koltuğu enlemesine koysam bütün salon kapanır sanırım :)
Bekle bizi The London Eye :)
Karşı kıyıda Big Ben ve Parlamento binası. Aslında Big Ben sadece çanın adı, Kulenin adı The Elizabeth Tower :)
Neyse dolaşma işini sonraya bırakıyoruz, bizim Londra Zindanıyla randevumuz var :)
Burası yaklaşık iki saat yer altında dolaşıp Guy Fawkes ile buluşup Parlamento Binası'nı patlatmaya çalışacağımız, veba salgınından ve çılgın doktordan kurtulup kendimizi Sweeney Todd'un berber dükkânında bulacağımız bir yer :) Karanlık.. Eh tabi güneş gözlükleriyle bu efekt bayağı arttırıldı tarafımdan :) (Gözlüklerim kaybolan çantada kaldıydı ya, bak, baştan okumuyorsunuz, sonra da arada gereksiz sorularla beni meşgul ediyorsunuz anacım :)
Nasıl bir ortamsa şu kutuların içine kimse elini sokamıyor korkudan :) Yahu elimizi kesecek halleri yok ya diyerek ucundan hafifçe süzüldüm. Plastik organlar falan koymuşlar :) Gülmeyin, korkunçtu diyorum :)
İçerde fotoğraf çekilmiyor. Yaşamak gerek anacım. Sitesi şurada, merak eden baksın.
Çıkışta manzaralı öğle yemeği molası.
Oradan aldığımız kalem. Daha sonra London Eye'a binerken başımıza iş açacaktı az kalsın :) Çanta kontrolünde bunu gören amca," Bu ne!!" diyerek bir daldı ki çok komikti :)
Biraz temiz havanın ardından akvaryuma geldi sıra. Zira dönmedolabın tepesine çıkmadan önce biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı doğrusu :)
Tam timsaha gelmiştik ki fotoğraf makinasının pili bitti..
Çok şükür demeyin canlarım, devamı cep telefonundan :) Yalnız burada flaşla çekim yasaktı , benim makine da kafasına göre flaş patlattığından kamera çekimiyle bu sorunun üstesinden gelmiş bulunuyorum. Henüz onları yüklemedim. Biraz bekleteceğim sizi :)
The Big London Ticket!
Ticket type | Total Individual Price | Online Price From |
---|---|---|
Adult (16+) | £96.75 | £58.08 |
15 and younger | £75.50 | £45.30 |
Family (2+2) | £344.52 | £206.64 |
İşte fiyatlar bu, ayrıca bilet kuyruğunda bekleme süresi de azalıyor. Bizim gibi erkenciyseniz hele bayağı kısalıyor :)
Sabah erkenden South Bank'e geliyoruz. Bu haritalar Londra'nın her yerinde ve haritaya baktığındaki yönünüzü de dahil olmak üzere o çevreyi ve beş dakika ya da on dakika yürüyüş mesafesini gösteriyor. Tam bir kurtarıcı.
Salonuma böyle bir takım yakışmaz mı :) Üçlü koltuğu enlemesine koysam bütün salon kapanır sanırım :)
Bekle bizi The London Eye :)
Karşı kıyıda Big Ben ve Parlamento binası. Aslında Big Ben sadece çanın adı, Kulenin adı The Elizabeth Tower :)
Neyse dolaşma işini sonraya bırakıyoruz, bizim Londra Zindanıyla randevumuz var :)
Burası yaklaşık iki saat yer altında dolaşıp Guy Fawkes ile buluşup Parlamento Binası'nı patlatmaya çalışacağımız, veba salgınından ve çılgın doktordan kurtulup kendimizi Sweeney Todd'un berber dükkânında bulacağımız bir yer :) Karanlık.. Eh tabi güneş gözlükleriyle bu efekt bayağı arttırıldı tarafımdan :) (Gözlüklerim kaybolan çantada kaldıydı ya, bak, baştan okumuyorsunuz, sonra da arada gereksiz sorularla beni meşgul ediyorsunuz anacım :)
Nasıl bir ortamsa şu kutuların içine kimse elini sokamıyor korkudan :) Yahu elimizi kesecek halleri yok ya diyerek ucundan hafifçe süzüldüm. Plastik organlar falan koymuşlar :) Gülmeyin, korkunçtu diyorum :)
İçerde fotoğraf çekilmiyor. Yaşamak gerek anacım. Sitesi şurada, merak eden baksın.
Çıkışta manzaralı öğle yemeği molası.
Oradan aldığımız kalem. Daha sonra London Eye'a binerken başımıza iş açacaktı az kalsın :) Çanta kontrolünde bunu gören amca," Bu ne!!" diyerek bir daldı ki çok komikti :)
Biraz temiz havanın ardından akvaryuma geldi sıra. Zira dönmedolabın tepesine çıkmadan önce biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı doğrusu :)
Tam timsaha gelmiştik ki fotoğraf makinasının pili bitti..
Çok şükür demeyin canlarım, devamı cep telefonundan :) Yalnız burada flaşla çekim yasaktı , benim makine da kafasına göre flaş patlattığından kamera çekimiyle bu sorunun üstesinden gelmiş bulunuyorum. Henüz onları yüklemedim. Biraz bekleteceğim sizi :)
4 Yorum
Ben bu seriyi kaçırmışım galiba nedense. İnternetten uzakta mıydım neydim.
YanıtlaSilLondon Eye'a binebildiniz mi? Süper! Oradan Londra'nın gece manzarası şahane oluyormuş.
Bilgiç küçümenmiş :))))
En uzun yurtdışı gezilerimden birisiydi Zeugma. Bilgiç'le başbaşa Londra gezmiştik :) Dün ona diyorum ki, ne güzel günlerdi, ne şekerdin, her yeri dolaşıyorduk, şimdi olsa o müzeye girmem, bu sergiye gerek yok diye kös kös kapıda oturup dururdun :) Hehehe hayır da diyemedi, feci vurdum onu :D
SilÇok güzel gezi:)) ne çok gezmişsiniz. Bı de o zaman takipçilere daha cok kızıyormuşsun, gözlükleri filan soranlara:))
YanıtlaSilValla yine kızabilirim Tosbağa, hahaha :D
SilEvet, güzel gezmiştik o sene. Bu sene fotoğraflarla idare edeceğiz galiba :)