Nostaljik Pazartesi

Haziran 22, 2020

Metehan'a bugün hangi gezimizi yayımlasam dedim, Legoland dedi. Yıl 2013 müş. Bizimkilerin ilk yurt dışı gezisi. Başka bir yer olamazdı tabi :)

Büyük küçük toparlanın, harika bir eğlence parkına gidiyoruz :)

Hele Bir de Çocuğunuz Lego Seviyorsa Kesinlikle Gidip Görmelisiniz...


Bu bilet satış yerlerini gördüğünde Bilgehan'ın ilk dediği şey "Siz de benim gibi kendinizi küçülmüş hissediyor musunuz?" oldu :)


Kapıdan girişte ilk bankta rastladığımız amca sadece uyumakla kalmıyor, üstelik horluyordu da :)
Uyuyan adamın yanı bizim olası birbirimizi kaybetme durumunda buluşma noktamız oldu :)


Legolardan yapılmış minyatürlerin olduğu bu kısım düşündüğümüzün çok ötesindeydi, insan bir gün boyunca sadece burayı izleyip sıkılmayabilir.


Bu uçaklar perona giriyorlar, çıkıyorlar, taksi yolundan piste gidiyorlar. Bir uçmadıkları kalmıştı. Ama hemen yakındaki hava alanı bu eksikliği kapatmış, sürekli havada inen kalkan uçak gördüğümüzden, bak işte uçuyorlar da geyiğini sık sık yaptık :)

Can'ı bu bölgeden ayırmak zor oldu. "Postacı yıllık iznini almış şehri dolaşmaya çıkmış" misali bizimki de üç günde özlemişti uçaklarını herhal :)


Evler , köprüler, trenler, gemiler... Ve sürekli bir hareket. Mesela Nyhavn'da gezen gezi motoru var ve rehberin konuşmalarını duyuyorsunuz :)




Detaylara bakmak başka keyif.

Hele şu videosunu çektiğim Panama Kanalı modelinde ağzımız açık kaldı ki zaten fonda seslerimizden bunu anlayacaksınız :)




 




Bu girdiğimiz ilk kuyruktu. Tabii ki söylememe gerek yok her yerde yaklaşık yarım saat bekleme süresine 1 dakikalık aletlere binme süresi vardı :) Tamam hakkını yemeyeyim mesela bu oyun 5 dakika kadar sürüyordur. Bu tekneye biniyoruz ve başlıyoruz kolu çevirip etrafa ateş etmeye. Bu arada kenarlara da koymuşlar aynı mekanizmadan, oraya gelenler de bize ateş ediyorlar. En son ıslak ve fakat ağzımız kulaklarımızda iniyoruz oradan. Zaten bayağı ıslanıyoruz oyunlarda :)


Suda bir ejderha mı var?




Bu itfaiye merkezi en çok Bilgehan'ın hoşuna gitti çünkü onun itfaiye serisi var.


Buradaki oyun da çok güzeldi bence. Her biri bir itfaiye arabasına dizilen yarışmacılar şu eski tren lokomotiflerini yürüten mekanizmayla araçları yürütüp binaya ulaşıyor, orada su pompalayarak yangını söndürüyor ve yine araçla geri dönüyorlar. Bir koşturmaca gidiyor :)


Sıra beklerken etraftaki şeylere bakarken vakit nasıl geçiyor anlamıyoruz .


Bu timsah arada adama saldırıyor :)


Bu çiçekleri önce uzaktan gözüme kestirip,


sonra yakınına gidince bir de orada yakalıyorum :)


Sizce de gerçeğe benzemiyorlar mı?



Bu arabalara da bayıldım, market arabası gibi para atılıp alınıyor ve gün boyu çocuklar için kullanılabiliyor. Bence özellikle Bilgehan'ın yaşı burası için harikaydı, Metehan da çok eğlendi gerçi, ama çevremizde bir yanda bebekleri olup bir taraftan 2-6 yaş arası çocuğunu gezdiren bir sürü aile vardı.


Ertesi gün bir daha dolaşırken minyatür kısmında yine çok vakit geçiriyoruz :) Burası Star Wars bölümü. Bir milyon fotoğraf çekmişiz ama bu kadar yeterli sanırım :)



 
Can'la bu ağaçlara bayıldık.
 




Aletlere binmek için geçerli olan boy çizelgesi, parmak uçlarında durup geçmeye çalışan çocuklar görmeye değer :)


Bazı kuyruklarda böyle masalar var, biz bir saat kuyrukta beklerken Bilgiç keyif yapıyor :)


Bizimkiler altın arıyorlar :)





En son oraya da bakmadan geçmeyelim diye Duplo kısmına giriyoruz. Küçük çocuklar için çok eğlenceli bir park.


Daha yüzlerce fotoğraf koyabilirim ama bu kadarda kalayım en iyisi :)

Burayla ilgili bir iki şey eklemek istiyorum.

Her iki adımda rastlanan tuvaletler hep çok temizdi, o kalabalığa rağmen nasıl oldu bilmiyorum.

Hiçbir gereçte çanta almıyorlardı. Hele ilk gün otelin lobisinde bırakmayalım diye yanımıza aldığımız bütün çantaları her gittiğim yerde bir rafa bırakıp binmek zorunda kaldık.

O kadar çocuğa bağıran çağıran anne baba ben hiç görmedim, Can bir tane rastladım dedi. Bizim burada olsa, tam bir curcuna olurdu eminim. Üstelik çocuklar gayet de hareketliydi.

Bütün sıra yerlerindeki zincirler falan sapasağlamdı, çocuklar hep üstlerindeydi.

Roller Coaster dediğin hep aynı şey değil mi birine de binsen binine de binsen ne fark eder diyordum, fark ediyormuş:) Hele buz kırılıp da düştüğümüz sahne harikaydı, gerçekten şaşırdık :)

Buzlaş kutularını ta eve taşıdım valla. Legoland'den ne getirdin Handan? Buzlaş bardağı :)

Bir saat kuyrukta bekleyerek aldığım Nachos çok güzeldi neyse ki :)

Kurutma kabinleri iyi fikirdi. Çok ıslandıysan 20 Kron atıyorsun, 10 dakika sıcak hava üfleyip seni kurutuyor.


Çocukların sularla oynadığı bir kısım vardı, biz yanımızda mayo götürmediğimiz için girmedik ama pek eğleniyorlardı.

İki günde kanoya, kızağa, arabaya binip macera yaşadık, zindanlarda dolaştık, mumyaların içinden ateş ettik, yangın söndürdük, korsanlık yaptık, pilot eğitimi aldık, altın aradık daha ne olsun :)

Legoland'in sitesi şurada. Anlatmakla olmaz, yaşamak gerek :)

Benzer yazılarım

4 Yorum yap

  1. Keşke çıkıp gezebilsek yine , ne değerliymiş.. Fotoğraflar çok canlı ve güzel :) Elinize sağlıkkk

    YanıtlaSil
  2. çok güzelmiş ya, bayıldım... ♥ o beğendiğiniz ağaçlar ve onun üstündeki mahalli alana bayıldım.. yaşamak istediğim kent görüntüsü..

    YanıtlaSil