On günlük festival maratonum bitti. Bugün içinde son iki filmi de yayımlayacağım. Ooo bunu seyretmeyi çok isterim diye seçtiğim film olmasa da bu sene gittiğim bütün filmleri sevdim. Özet olarak bahsederim belki topluca.

Dün yirmi bin adım atmışım. Onun için bugün koltuktan kalkmasam mı diyorum :) Hehehe, evim karman çorman olduğundan öyle bir şansım yok tabi ama bacaklarım ağrımış valla.

O yirmi bin adımın bir sorumlusu da bu güzellikler. Kadıköy'e yürüyerek giderken yolda gördüğüm çiçekçiye uğrayabilmek için dönüşte de yürüdük çünkü :) Epeydir balkonumda karanfil ve sardurya dışında çiçek yoktu, güzel oldu :) Umarım kargalar bunları da söküp götürmez.

Kitabım Ustam ve Ben'i sevdim. Okuyacak vakit bulmuş olsam biterdi çoktan ama yarın dünyadan uzaklaşıp kendi kabuğuma çekilmek için onu kullanmak istiyorum.


Az ye sık ye şeklinde kilo veremeyince (Büyük ihtimal ya az ya da sık kavramımda bir sorun var :D)  ben de seyrek ye çok ye moduna geçtim. Yediğim zaman tadını çıkartarak istediğim şeyi yiyorum ama arada sadece su içiyorum. Bir de bunu deneyelim anacım :) Mayısın yirmisine kadar şu göbeği azıcık eritmeliyim. Sırtımın krampları, dizimin ağrıları ve burnumun tıkanmalarına da iyi gelir belki. Aslen on beş kilo versem ideal olacak ama ben beşe de fitim :)

Festivalde erken bilet almam sayesinde evde tembellik yapmaktan kurtuldum. O biletleri almasaydım eminim filmlerin hepsine gitmezdim üşenip. Önümüzdeki hafta için de kendime bir gezi plânı yapsam da ayaklansam yine. Meselâ Kâğıt Salıncak Büyükada'daki papatyaları yayımlamış (tıkla) burnumda tüttü kokusu :)

Bacaklarım cidden çok ağrıyor yav, yaşlanıyor muyum ne :) Oysa Can'ı Sarıyer'den Beşiktaş'a yürüttüğüm günler dün gibi :)

Şimdi gidip şu evimle ilgileneyim azıcık, bugün işleri bitirirsem yarın gidip vatani görevimi ülkeme  hayırlı olsun diye yerine getirdikten sonra dünyayla alâkamı kesip kendimi pozitif şeylere vermeyi düşünüyorum.

Hepinize günaydın.