Nostaljik Pazartesi
Temmuz 08, 2019Ara ara bu film gelir aklıma. Daha doğrusu Rodriguez gelir. Bakmayın Nostaljik Pazartesi dediğime, aslında yeniden yazmak istediğim için buradayım.
İnsan hayatında kimlere nasıl dokunuyor hiç bilmiyor. Kendi bakış açımızdan bir hayat yaşıyoruz ama kendi hayatımızı ne kadar bilebiliyoruz? İlginç, değil mi?
Rodriguez Amerika'da bir albüm çıkartmış. Barlarda çalan bir müzisyenmiş. Ama albüm tutmamış. O da sessiz sedasız yok olmuş ortalıklardan.
Evlenmiş. Çocukları olmuş. Sanırım belediyede işçilik yapmış. Bir şekilde çalışmış, kıt kanaat geçinmiş.
Albümünün çıktığı zamanlar internet yok, dünyayı dergilerden falan takip ediyoruz. Kasetleri gidip kendimiz doldurtuyoruz.
Birisi cebinde onun albümü ile Güney Afrika'ya gidiyor. Nasıl oluyor bilinmez albüm çoğaltılıp satılmaya başlanıyor. Ve bu adam Güney Afrika'da Elvis gibi bir şey oluyor. Fakat kimse kim olduğunu bilmiyor. Eh Amerika'da ünlü değil ki dergilerde falan görsünler. İntihar rivayetleri falan var. Kimsenin fikri yok, yaşıyor mu ölü mü.
Film birisinin bu konuyu ortaya çıkartmaya çalışma aşamalarını belgesel olarak anlatıyor.
Ağır tempolu, bol konuşmalı bir film ama siz de merak ettiğiniz için ne olduğunu oturup izliyorsunuz.
Bu video filmin son kısımlarından.
Baktığımda sanatın insanın ruhunda olduğunu görüyorum. Sanki hep böylesi dev konserler vermiş de bu da onlardan biri gibi havası var Rodriguez'in . Sanki yılları başka şeylerle geçmemiş . Albümü çıkartmış, ünlü olmuş.
Ve filmde en etkilendiğim konulardan birisi de çocuklarının anlattığı şeydi. Babaları onları müzelere götürürmüş. İçinde yaşadıkları mahallenin ötesinde nasıl bir dünya olduğunu gösterirmiş hep. Keşke herkes böyle olsa. Ne koşullarda yaşıyor olursa olsun kendi küçük dünyasının dışına bakmayı, öğrenmeyi hiç bırakmasa.
Evet, eski yazım aşağıda. Ama dediğim gibi ben yenisini yazmak istedim :)
22 Aralık 2013 Pazar
Searching For Sugar Man
Bir insan düşünün 1970 lerde çıkarttığı iki albüm hiç satmamış Amerika'da.
Ama Güney Afrika'ya Amerika'dan gelen birisiyle ulaşan bu albümler burada o kadar çok tutulmuş ki herkes biliyor. Elvis gibi neredeyse yani.
Ama kimsenin sanatçı ile ilgili bir fikri yok. Bir konserinde nasıl intihar ettiğine dair türlü türlü rivayet var.
Araştırmaya başlıyorlar onlar da.
Ağır tempolu ve sıkıcıya yakın bir filmdi fakat şarkılar ve merak sonuna kadar seyrettirdi. İyi ki de seyretmişim:-)
Sugar Man şarkısı için şuraya.
Gerçek bir hikâye olduğunu söylemiş miydim? Evet,gerçek bir hikâye:-)
10 Yorum
awesome article,
YanıtlaSilthanks for sharing and have a nice day
Thanks :)
SilKüçük dünyamızda takılıp kalıyoruz.
YanıtlaSilSebebi ne peki..
Saysan bitmez...
İşin ilginci ne biliyor musun Hayalperest öğretilmiş bir umutsuzluk içindeyiz. Meselâ çocuklar doğuyor, haklı olarak başka birşeye vakit bulamıyoruz. Derken zaman geçiyor, onlar büyüyor, herkesin işini kırk takla atıp toparlıyoruz ama sıra hiç kendimize gelmiyor. Spora sıra gelmiyor örneğin ama iki çocuğu spora koşturmaya sıra geliyor, yazmaya sıra gelmiyor ama ödev yapanlara destek olmaya geliyor. Arada silkinip kendi küçük dünyamızı silkelemezsek kimse onu genişletmek istemediğinden öyle kalıp kalacağız. Kırklı yaşlarda anladım bunu.
SilKendimizi hep ikinci plana atıyoruz ama bazen o bile birilerine çok görünüyor.
SilHep bir iyi olma çabası...
Oysa hayat ne deli dolu ve öylesine sıradan ki.
Bizden başka kimse bizim hayatımızı ilk sıraya almaz Hayalperest, silkelenmemiz lâzım.
SilHAYAT HERKES İÇİN ZORLUKLARLA DOLU.PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜRLER, GÜZEL BİR POST OLMUŞ.
YanıtlaSilİnsana umut ve mutluluk veriyor bu hikâye diye paylaştım Fatih, masalsı birşey.
SilO zamanlar internet olmadığı için intihar rivayetleri çıkması normal ama internet çağında çıkması komik. Hayalet Sevgilim şarkısıyla ilgili çıkan hikayeler aklıma geldi :-)
YanıtlaSilİnternet çağında da hakkında hiç bilgi bulamadıklarından efsane bozulmamış Şule :) Hayalet Sevgilim şarkısının hikâyelerini bilmiyorum, dur bakiim :)
Sil