Kitap Salı 2024 /3
Nisan 30, 2024Kesinlikle Dostoyevski insanı değilim arkadaşlar. Hangi kitabını elime alsam bitiremeden bıraktım. Bu kitabı da bitireceğim diye çatladım. İçime darallar geldi. Neyse başardım.
Yeraltından Notlar/ Dostoyevski
#Umutsuzluk en yakıcı zevktir ,özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.
#Acı çeken kimse inlemekten zevk alır, almasa inlemesini pekala tutardı.
#Bütün samimi insanlar ve işinde gücünde olanlar, ahmak, dar kafalı oldukları için faal kimselerdir. Nasıl açıklamalı? Bakın şöyle: Bu çeşit insanlar, akılları kıt olduğu için herhangi bir konuda ana sebepleri araştırmadan hemen el altındaki ikinci derece sebeplere bağlanıverir ve doğru hareket ettiklerinden emin oldukları için rahatlarlar ; en önemlisi de budur zaten.
#Dünya kurulalı bere insanların yalnız kişisel çıkarlarını düşünerek hareket ettikleri görülmüş müdür? Peki, göz göre göre , gerçek çıkarının nerede olduğunu bildiği halde bunu umursamadan, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin onları zorlamadığı başka, tehlikeli bir yolu tutan ve kaderin kendilerine çizdiği yoldan yürümek varken, kasten yapar gibi yeni, çetin, saçma, karmakarışık bir yol keşfetmekte inat eden insanların oluşturduğu milyonlarca örneğe ne demeli?
#Çevrenize bakın bir kere : kan gövdeyi götürüyor, hem de keyifli keyifli , şampanya gibi akıyor. ... Medeniyet neyimizi yumuşatmış ?
#Hür iradesi, arzusu olmayan, istemeyi bilmeyen insanın org silindiri üzerindeki civatadan ne farkı vardır ki?
#Esasen tabiatın hiçbir zaman, hiçbir durumda bize tabi olmadığını, onu hayalimizde kurduğumuz gibi değil, gerçekte olduğu gibi kabul etmemiz gerektiğini asla akıldan çıkarmamalıyız.
#İnsan gayeye ulaşmak için çalışmayı sever, fakat ulaşmayı pek istemez; bu hal hiç şüphesiz gülünçtür. Şu halde insan daha doğuştan gülünç bir yaratıktır, işin hoş tarafı da budur zaten.
#Bakın ,yağmur yağarken saray yerine bir tavuk kümesi görsem, ıslanmamak için belki kümese girerim. Fakat kümes beni yağmurdan korudu diye, şükran borcumu ödemek için kümese saray gözüyle bakamam. Bana gülecek, hatta böyle bir durumda sarayla kümes arasında fark olmadığını söyleyeceksiniz. Evet, hayatta tek gayemiz ıslanmamak olsaydı, dediğiniz doğruydu diye cevap veririm ben de .
#Her şey çabucak alışırdım zaten, daha doğrusu uysallaşır, bile bile her şeye katlanırdım.
#Zaten okulumuza gelenlerin yüz ifadeleri kendiliğinden değişiyor, manasızlaşıyordu. Bakmaya kıyamayacağınız çocuklar birkaç yıl içinde bize benziyor, son derece sevimsiz hale geliyorlardı.
Okuduğum diğer kitap da
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü/ Victor Hugo
İnsanı çok etkileyen, idam cezasını düşünmeye sevkeden, yazarın çok sevdiğim akıcı diliyle bir su gibi akıp giderken bütün ortamı bize yaşatan bir kitaptı.
+Ölüm kararı verilene kadar, soluk aldığımı, hareket ettiğimi, diğer insanlarla aynı ortamda yaşadığımı hissetmiştim; şimdi Dünya ile benim aramda bir sınır olduğunu kesin bir şekilde kavrıyordum. Hiçbir şey bana önceki gibi görünmüyordu. Bu ışıklı geniş pencereler, bu güzel Güneş, bu mavi gökyüzü, bu güzel çiçek artık bir kefenin rengi gibi beyaz ve solgundu.
+İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar. O halde durumumda nasıl bir değişiklik oldu ki?
+Hapishane yarısı eve, yarısı insana benzeyen korkunç, kusursuz ve yekpare bir varlık. Onun tutsağıyım; beni kuşatıyor, beni bütün kıvrımlarıyla sıkı sıkı sarıyor; beni granit duvarlarının içine kapatıyor, beni kilit altında tutuyor ve beni zindancının gözleri ile gözetliyor.
+Hiç konuşmuyorsun, kederli bir halin var, dedi annem. Oysa yüreğimde cenneti taşıyordum.
+Ölüm kararı verilene kadar, soluk aldığımı, hareket ettiğimi, diğer insanlarla aynı ortamda yaşadığımı hissetmiştim; şimdi Dünya ile benim aramda bir sınır olduğunu kesin bir şekilde kavrıyordum. Hiçbir şey bana önceki gibi görünmüyordu. Bu ışıklı geniş pencereler, bu güzel Güneş, bu mavi gökyüzü, bu güzel çiçek artık bir kefenin rengi gibi beyaz ve solgundu.
+İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar. O halde durumumda nasıl bir değişiklik oldu ki?
+Hapishane yarısı eve, yarısı insana benzeyen korkunç, kusursuz ve yekpare bir varlık. Onun tutsağıyım; beni kuşatıyor, beni bütün kıvrımlarıyla sıkı sıkı sarıyor; beni granit duvarlarının içine kapatıyor, beni kilit altında tutuyor ve beni zindancının gözleri ile gözetliyor.
+Hiç konuşmuyorsun, kederli bir halin var, dedi annem. Oysa yüreğimde cenneti taşıyordum.
Bu iki kitap dışında bir de Aziz Nesin 'in Tatlı Betüş'ünü okumaya başladım.
Klasik Aziz Nesin kitabı olarak ülkemden çeşit çeşit insan maceralarıyla herkese dokundurmuş. Şöyle akıcı, anlatmak istediğini dolandırıp gevelemeden anlatan yazarlar favorim zaten.
Kitabın konusu, Mısır'da ölen büyük amcadan kalan mirası alabilmek için halasını aramakta olan bir gencin halasını çeşit çeşit isimlerle tanıyan erkeklerden aldığı bilgilerle onu bulmaya çalışması. Belediye çalışanından, gümrük memuruna, mirasyediden, pavyon çalıştırana memleketimden insan manzaraları öyle gerçek ki :D
*Çok hassastım o zamanlar, yine de hassasımdır ya... Yan yana hiç göründüğüm gibi değilimdir. Yolda giderken dilenen bir çocuk görsen, hiç dayanamam ,görmemek için ya başımı çeviririm ,ya yolumu değiştiririm ...
*Kaçakçılarla anlaşmaya da fırsat bulamadığımızda, biz gümrükçü olarak, maalesef, arayıp bulup kaçak eşyaya el koymak zorundaydık.
İşte son günlerde okuduklarım bu kadar. Şu kitabı bitireyim de rafta durmadığı için annemin görmediği diğer kitaplarını da bitirip vereyim anneme :)
4 Yorum
Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ı ile tanışmanız ve eserden aldığınız alıntılar oldukça etkileyici. Kitabın ikinci yarısının daha akıcı olduğunu ve kahramana karşı hissettiğiniz nefreti dile getirmeniz oldukça ilginç. Bu karmaşık ve karanlık karakterin okurlarda uyandırdığı duygular açısından oldukça tutarlı bir tepki.
YanıtlaSilEvet karakter zaten sevilsin diye yazılmamıştı :)
SilDostoyevski ve Grange ı çok sevemediğini yazmıştın instagramda, ikisini de seviyorum :) Suç ve Ceza yı birkaç defa okudum en sevdiklerimden. Sen böyle deyince bir şüphelendim ama uzun zamandır okumamıştım. :)
YanıtlaSilYa benim yıldızım barışmıyor onlarla. İçim sıkılıyor okurken. Sanırım o karanlık ruh halini sevmiyorum. Güzel yazarlar ki bu kadar seviliyorlar, benden uzak dursunlar yeter :D
Sil