Fethi Karamahmudoğlu 7 Ekim 1942 - 7 Ekim 1999

Ekim 07, 2019



Nostaljik Pazartesi yazımı babama ayırdım bugün.

7 Ekim 2005 Cuma


TETİ BA



Baba
Muhallebinin kazandibini paylaşandır sevgiyle
Hırkasını giydiğindir,
Öpen koklayandır her bahaneyle

Baba
Tatillerde oyuncak yapandır
Sabır bittiğinde oynamana izin veren
Kırılan şişeleri bile tamir eden

Baba
Minicikken sesini teybe alandır
Karnına oturtup sabırla bir şeyler öğreten
Elini tutup okula ilk götüren

Baba
Şiirler yazandır
Şarkılar besteleyen
Her zaman içerden udunun sesi gelen

Baba
Işıl ışıl bir bakıştır
Yanında olmasa bile
Sımsıcak bir sarılıştır


İyi ki doğdun babacığım
İyi ki benim babamsın
“Baba” demeyi o kadar özledim ki
İnanamazsın…
......... 

Başkaları sen yoksun sanıyor. Biz hâlâ sarkıları seninle dinliyoruz, kitapları seninle okuyoruz, çayımızı seninle yudumluyoruz. 

Gözlerini görebiliyorum, bana sıcacık bakıyor. "Seni çok seviyorum" diyen sesini duyuyorum.

Hanımelleri açınca, bana verdiğin hanımellerini hatırlıyorum. Kokluyorum doyasıya. Şarkımı fısıldıyorum.

Oğlumu şımartıyorum senin için. Öyle güzel "dede" diyor ki duymadığına inanamam.

Başkaları sen yoksun sanıyor. Biz hâlâ hep seninle konuşuyoruz. Saçlarımı kısacık kestirdiğimde "Oğlum, oğlum" diye seviyorsun beni. Kürşad'a "Diikatli ol" diyorsun.

İşte böyle babacığım...

Annemle muhallebi pişireceğiz yarın. Kazan dibinin yarısını sana bırakacağım...

07.10.2000 

7 Ekim 2009 Çarşamba


Canım Babam

Fethi Karamahmudoğlu
07.10.1942-07.10.1999


Seni en çok büyük oğluşum "dede" dediğinde özledim. Sonra senin Kürşad'a aldığın arabalarla " dede arabaları" diye oynarken özledim.

Seni en çok küçük oğluşum doğduğunda özledim. Çalan her güzel şarkıyı dinlemek için koşturmasında özledim.

Seni en çok milli takım dünya üçüncüsü olduğunda özledim. Sonra avrupa kupasında ilk dörde kaldığımız gece. FB nin şampiyonluklarında. Olimpiyat madalyalarında.

Seni en çok dijital fotoğraf makinaları çıktığında özledim. Bilgisayarlarda fotoğraflarla milyonlarca şey yapıldığında.

Seni en çok oğluşların ilk okula gittikleri günde özledim. Ellerim onların elinde senin ellerinin sıcaklığıyla gittiğim okulları hatırladığımda.

Seni kuru fasulye- pilava bayılan Metehan'a her baktığımda özledim. "Oooo kuru fasulye" diyen sesin yankılandı mutfakta.

Seni en çok hanımelleri açtığında özledim. Odama dolan akşam rüzgârlarında.Radyoda bir şarkını duyduğumda.

Seni en çok çocuklar saçlarını kestirip "fırça baş" olduklarında özledim. Kendi saçlarımı kısacık kestirdiğimde de "oğlum oğlum" diyen sesin çınladı kulaklarımda.

Seni en çok "soğuk moğuk çay" içerken özledim. " Çıntı pıntı birşeyler" yerken özledim.

On yıl...

Dile kolay...

Doğumgününü kutlamalıydık bugün. 67 mum olmalıydı pastanda. Senin beğeneceğin bir hediye düşünmeliydim uzun uzun. Sonra içindekini anlayamaman için paketlerken özel uğraşmalıydım.

Çocuklarımla oynamalıydın. Onlara da oyuncaklar yapmalıydın bize yaptığın gibi. Şarkılar bestelemeliydin. Arayıp "Metehan'la Bilgehan'ın annesi nasıl?" diye sormalıydın.

On yıl...

Hiçbir şey değişmedi.

Ben yine seni çok özleyen küçük kızınım.

Sen de benim kırılan şişeyi bile tamir edebilen "TETİ BA"m sın....

.......

7 Ekim 2011 Cuma

~~~~~~~~

Bundan tam 69 yıl önce Şevket ve Ayşe Nazmiye çiftinin 3. çocukları dünyaya gelmiş. Mavi gözlü bir oğlan. Gördüğüm en derin mavi bakışlara sahip, akıllı, düşünceli, duygusal, sevecen. Daha küçücükmüş "Kar Baba"'ya yazdığında ilk şarkısını, yıllar yıllar sonra herkesin dilinde dolaşacak "Hiçbir şeyde gözüm yok" demeden önce. Becerikli elleri en güzel oyuncakları yaparmış. Eline hangi enstrümanı alsa çalarmış ustalıkla. 1969'da sevdiğine kavuşmuş. 1970'te hayalindeki gelmiş kucağına. (Her ne kadar mavi gözlü olmasa da :D)1977'de de "sevgili küçük yaramaz" katılmış aralarına.Onları kucağına oturtmuş sabırla öğretmiş herşeyi. Saatlerce teybe almış seslerini. Binlerce fotoğraf çekmiş. Kendisi tab etmiş. Evde hiçbirşeyin bozulmasına izin vermezmiş. Şişe kırıldığında bile babam tamir eder anne dermişim. O derece yani. Her zaman müzik olurmuş bu evde. Her zaman ud sesi, keman sesi, rebab sesi.

Bundan tam 12 yıl önce dün sabah iş yerime gitmiştim. Henüz üç gün olmuştu orada çalışmaya başlayalı. Annem telefonda babamın iyi olmadığını söylemişti. Gel demişti. Ağlamaya başlamıştım . Şube müdiresi bana izin vermişti hemen. Can da işinden izin almış, bakıcımız 6 aylık bebeğimizi ve çantamızı hazırlamış, hemen yola çıkmıştık. İzmir'den İstanbul'a en uzun yolculuğumdur benim. Oğluşum "de de de de" demekteydi sanki bilircesine gittiğimiz yeri. Günün sonlarına yakın ulaşmıştık hastaneye. Babacığım torununu görünce mutlu olmuştu. Vakit gece yarısına yaklaşıyordu, ben babamı son defa gördüğümü bilmeden ertesi sabah ona doğum günü pastası getireceğimi söyleyerek yanından ayrılıp eve döndüm. Minik bebeğimi uyuttum. Onun başında otururken bir anda odanın penceresi açıldı. Rüzgârsız sakin bir geceydi. "Acaba babacığım mı geldi" diye düşündüm ve hemen korktum bunu düşünmekten. Bir saat sonra gerçekten de öyle olduğunu öğrendim. Benim canım babam tam o zamanlarda yummuştu gözlerini hayata. Bana hoşçakal demeden gitmemişti sanki.

Bundan tam on iki yıl önce benim  sevgi dolu bakışlı, düşünceli, çalışkan, yaratıcı, müzik dolu, şiir dolu, güzel, becerikli , akıllı, canım babam öldü. Doğduğu gün.

Onu çok özlüyoruz. Çoook özlüyoruz...

.....


Benzer yazılarım

9 Yorum yap

  1. Çok güzel yazılar nurlar içinde uyusun babanız.

    YanıtlaSil
  2. Nur içinde yatsın sevgili babanız. Öyle dokunaklı yazmışsınız ki, sonuna gelemedim. Bu tür yazıları okumak yazmaktan daha zor benim için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin Tyrha. Bazı yazıları okuması zor oluyor gerçekten de.

      Sil
  3. Keyifli ve güzel bir blogunuz var.Sizi takip ettim,sizi de beklerim.Sağlıcakla Kalın...
    https://dizifilmkitaptavsiye.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  4. "Öyle güzel "dede" diyor ki duymadığına inanamam.

    ah handan...

    YanıtlaSil
  5. Nur içinde yatsin canim. Ne şanslısın ki gönüllere kalp kuran bir babacığın var 😊

    YanıtlaSil