Oysa en içten ve saf duygularımla ona demiştim ki bak benim saçlarımın dip boyası geldi, zaten şişmanladım da iyice, öyle fazla şık falan olma, iskeleden geri dönerim hemen. Ba ba ba ba, ben böylesi içten bi açılımda bulunmuşum, en gizli sırlarımı sunmuşum, hatunla ilk telefon konuşmamızda ağzından çıkan ilk cümle "Ben bilmem git boyasını falan yaptır saçlarının" .. İnsan bir merhaba der hiç olmazsa, hafiften alıştırarak girer konuya, yok anacım :)

Tabi gece nöbetçi kuaför bulamadığımdan sabahın ilk saatlerinde süklüm püklüm koyuldum yola... Napalım ya beni böyle kabul edecekti ya da bağrıma taş basıp ayrılacaktım iskeleden :)

Allah'tan tam vaktinde gitmişim de bir de orada azar yiyecektim ben böyle duygusal ve masum masum buluşurkene :) Meğer vapur erken gelmiş, var yaaa, dilinden kurtulamazdım :)

Tabi şimdi, birisini sabahın ilk saatlerinde Kadıköy'e çağırıyorsan kahvaltı mekânı da ayarlamak gerek di mi? He canım, ben ne bileyim. Masum masum Moda'ya çıktım ki çay bahçesi denilen yerde yiyecek bir şey yok. Haydiii, geri dön, bir yerlerden poğaça al.. E bu kuru kuruya gitmez peynir al. Ben domatessiz kahvaltı edemem. Tatlı bir şeyler de olsun di mi.. Derken hafif çilingir soframsı masamızı donattık, çaylar da geldi (Neyse çay mevzusunu çabuk geçiyoruz:) , su servisi de tamam :)

Yalnızlar Rıhtımı ile denize nazır, bol kahkahalı keyifli bir kahvaltı yaptık :)

Annemin yapbozuna verilmiş randevusu aksayıp da gel eve artık çağrısı alınca (Ay bir an ergenlik yıllarıma döndüm:) kahve keyfini bizim balkonda yapmaya karar verdik :)

Bu arada, tatlı hatun, bir ara bloğunda görüp beğendiğim bisikleti bana saklamış :)