Yürümek de açık hava müzesinde gibi etki yapıyor insanda. Elimde fotoğraf makinası Japon turistleri aratmayacak şekilde iş başındayım :)





Önünden geçtiğimiz bu kilisenin içine giriyoruz. Frederiks Kirke.. (Bknz)



Fransa'da gördüklerim zarif ve milyonlarca ayrıntıyla doluydular bu onlara göre  sade ama yine de ihtişamlı bir yapı.


Oğluşlarımla oturup duamızı ederek sahip olduğumuz güzelliklere şükrettikten sonra yeniden yollara düşüyoruz.





O kadar çok müze var ki bu şehirde. Gerçekten şaşırtıcı derecede çok sayısı..




Ve değişik kubbeleri ile binalar. Yeşil çoğunlukla...

Şehre ilk girdiğimizden itibaren "Anne bana Almanya'ya gelmişiz gibi geliyor" diyen Metehan'a (Nereden çıkarttıysa bilmiyorum, o ülkeyi görmüşlüğümüz de yok ama) , kanallarla İtalya'ya geldiğimizi, şu garip kubbelerle Rusya ve Hindistan'ı aradan çıkartıp, her köşede karşımıza çıkan ejderhalarla Çin ve Japonya'ya da uğrayıp dünya turunu aradan çıkarttığımızı söylüyorum :)

Az kaldı, birazdan o yıldız şeklindeki yere geliyoruz...