Üstelik de oraya vardığımızda öğleden sonraydı... Hızlı bir ilk günü bitirme yazısı yazayım...

Lego mağazası da kapanmış.



Vikingler her köşede :)




 Çeşmelerin hemen hepsine bayıldım desem yalan söylemiş olmam...



İşte ufukta Tivoli Bahçeleri gözüktü... Saat de ona geliyor. Otele dönmeden önce buraya da bir göz atabiliriz her halde...


Aslında öyle bir kaç saatte gezilecek bir yer değil burası ama biz sadece kısa bir tur atmak için girdik. Bu saatte açık başka yer de kalmadı zaten. İşin komiği ne biliyor musunuz ? Saat altı gibi her yer kapanmaya başlıyor oysa havanın kararmasına neredeyse daha beş saat var :)


Tivoli'nin kendi web sayfası şurada. Hem kocaman bir lunapark, hem bahçe, hem yemek yerleri, konserler ve etkinlikler de var. Doğrusu gün boyunca görmediğimiz kalabalığa burada rastlıyoruz, herkes buradaymış demek :)


Park 1843 de açılmış, en eski ikinci eğlence parkıymış. (Bknz)





Hava karardıkça romantikleşiyor :)


Bu roller coastera  bilet aldık sadece (O da yüz lira tuttu neredeyse, pahalı diyorum şehir..) ama elimizdeki çantalara bakınca erkeklerimi yolladım ben aşağıda kaldım. Sanırım hayatımın geri kalanında "Anne sen ona binmedin bak..." la başlayan bir milyon cümle duyacağım... Zaten orada sımsıkı sarıldığım çantaları Legoland'de bırakmadığım yer kalmadı o ayrı :)




Evet evet saat gece yarısına yaklaşırken, hava karardı, biz de otelimizin yolunu tuttuk nihayet.. İki sokak ötedeydi neyse ki :)

Yarın gezecek daha çok yer var, dinlenmek gerek....