Ev Yerleştirmeyi Bırakıp Gezmeye Çıkmak Bir Alışkanlık Oldu Bende :D

Kasım 26, 2022

Ne zamandır gitmek istiyorduk.  Aynur 'la Kürşad seneler önce orada köfte yemişler , gidip birlikte yiyelim diyorlardı, bir türlü denk düşmedi. Bir kere tüm ayarlamaları yaptık, o gün sel oldu, Meriç taştı, gidemedik. 

Geçen hafta okullar tatilken bizimkiler iki gecelik kaçamak ayarlamışlar, gelir misiniz siz de dediler. İlk gün Can'ın uçuşu vardı ama sonraki iki gün boştu, ev işi bitmez haydi gidelim dedik.

Seneler öncesinden gitmek istediğim yerler sıralıydı. Tabi kısa sürede ne kadarını gezebilirsek diyordum. Doğrusu fena performans göstermedik.


Arabamızı Selimiye'nin yakınındaki bir otoparka bıraktık. Öğlen bir buçuktu vardığımızda akşam yediye kadar 35 lira tuttu ücreti. Hahaha, biz İstanbul'da bir saat bırakmaya bile bazı yerlerde daha çok veriyoruz. İlk olarak köfteciye attık kendimizi. Köfteci Osman , çarşıda. Gayet lezzetli bir köftesi vardı, keyifle yedik.

Oradan çıkışta gezmeye başladık. İlk durak Eski Cami. 


Oradan Selimiye Camii'ne geçerken nihayet Edirne 'ye gelmeyi başardığımızı belgeledik :)

Caminin önündeki alanda neler olduğunu anlayabilmemiz için internete bakmamız gerekti zira tabelalarda yürüyüş yolu dışına çıkmayın yazısı dışında açıklayıcı hiçbir şey yoktu.


Arasta'dan geçip (Arasta: Üstü kapalı, tek tür ürün satan çarşı demekmiş, ama günümüzde kapalı çarşı gibi her çeşit hediyelik eşyanın olduğu yer ) dükkânlara bakarak alış veriş yaptık.


Selimiye Camii tam bir hayal kırıklığı oldu. Restorasyondaydı, yukarıdaki kısım dışında görebildiğimiz yeri olmadı. 2022 Edirne yılı ilân edilmişken en önemli simgesinin görülememesi çok tuhaftı.


Neyse biz de yanındaki medresedeki müzeyi, sonrasında da Edirne Müzesi 'ni gezdik uzun uzun.


Ardından kalacak yer arayışına geçtik. Can nasılsa bir gece kalacağız dandik yer de olsa olur modundaydı. Ben de nasılsa bir gece kalacağız güzel bir yer olsun modundaydım :D

Onun bulduğu dandik yerle benim bulduğum beş yüz yıllık Mimar Sinan tarafından yapılmış han arasında 100 lira fark olunca topu topu Taşhan Otel'e geçtik. Odası uzun kalacak olsak , ya da iş için falan girmiş olsak pek kullanışlı değildi. Yatak daracık bir köşedeydi ayak koyacak yer yoktu yanında. Işık yetersizdi, yatak başında hiç yoktu. Duş açıktı, tüm banyo ıslanırdı duş alsaydık. Ama gıcırdayan ahşam merdivenleri, derin pencere pervazları, tarih kokan yapısı ile bir gece için bize çok güzel geldi. Avlusundaki sabah kahvaltısı da bol çeşitli ve özenliydi. Keyif aldık oradan.


Otel arama işi uzun sürünce o arada Meriç 'e bir kaçamak yaptığımızı atlamışım. Günbatımı çok güzelmiş deyince Aynur, hava kararmadan oraya yetiştik.


Manzara harikaydı ama tabi halimize pek güldük. Bahsi geçen güzel günbatımı yaz aylarında görülüyordu ihtimal, bizimkisi nehirde değil ağaçların arasında battı.


Yine de nefis .

Akşam Gazibaba Meyhanesi'ne gittik. Ne yazık ki üst katında bir grup olduğundan aşırı yüksek müziğe maruz kaldık ama onlar başlayana kadar sakin, huzurlu bir havası vardı.


Gazibaba'nın oğlu İsmail Bey sahibiymiş şu anda burasının. Benim biten kolamı almak için bakkala gitmesinden ısındım ortama. Bilahare bizim yemekler bitip de kalkmamıza yakın gelip masamıza oturdu. Sanırım üç saat konuştuk sonrasında. Biraz monolog konuşma oldu ama hoşumuza gitti onu dinlemek :)


Ertesi sabah şu manzaraya uyandım. Kahvaltı sonrası yirmi dakikalık bir yürüyüşle 2. Bayezid Külliyesi'ne gittik. 20 lira bilet ücreti. 




Bir tarafında imarethane kısmının müzesi vardı, diğer tarafta sağlık müzesi. Ortasında camii. 

Gerçekten etkileyic bir ortamdı. Sağlık müzesi kısmında şu anda basitçe halledilen sorunları için o zamanlarda nasıl uğraşıldığını görünce insan teknolojiye şükrediyor.

Bu arada orada şimdiki modern çiçek aşısı bulunmadan önce bizde çiçek aşısı uygulandığını veo yöntemin buradan Avrupa'ya gittiğini öğrendim. Bildiğin aşıymış. Kola çizik atılıp o yaraya çiçek hastasının cerehati konuluyor, üzeri ceviz kabuğu ve bişilerle sarılıyormuş. Bir hafta sonra ateşlenen çocuklar ölümcül olmadan atlatıyırlarmış hastalığı.


Müze sonrası Karaağaç 'a gittik.


Arkadaşlar, sonbaharda Karaağaç'ı gidip görmelisiniz. Bir an bambaşka bir ortama ışınlandık. Ben hiç bilmiyordum buraların bu kadar güzel olduğunu. Diğer mevsimlerde de güzeldir eminim ama sonbaharda bambaşka.


Yine bilmediğim Eski Karaağaç Garı'nın şu anda Güzel Sanatlar Fakültesi olduğuydu. O nasıl güzel bir okul. Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi deseler bana sıradan bir okul gibi gelirdi ama bıraksalar okurum dört sene.

İçeride Lozan Müzesi ( Hem yorgunluktan sanırım hem de her yerin sadece uzun yazılarla dolu olmasından ve benim o yazıları her yerde okuyabilecek olmamadan dolayı çok sevmedim o müzeyi) ve İlhan Koman Heykel ve Resim Müzesi vardı ( ki o beni benden aldı :) . Vaktimiz olsa kasabada başka gezilecek yerler de vardı. Sadece oraya gidip iki gece kalıp o resimleri sergileri gezip, uzun ağaçlı yol kenarındaki kafelere oturmak, sakince vakit geçirmek isterdim doğrusu.



Dönüşte çarşıya inip meşhur ciğeri yemeye gittik. Bir gece önce İsmail Bey bize Kâzım'dan bahsetmişti. Küçük tam bir esnaf lokantası. Duvardaki çerçeveli fotoğraflar dışında en ufak bir albenisi yok. Sahibi ciddi amca masaları dolanıp mercimek çorbası ve ciğerden oluşan menüyü söylüyor. Yok böyle ciğer. Hem gözümüz hem midemiz doldu.


Çarşıda peynir ve kurabiye aldıktan sonra üşenmeyip tekrar Meriç kıyısına gidip manzaraya karşı çayımızı içtik. 


Oradan da güneşi arkamızda bırakarak evimize döndük.


Bu yazıya tam 22 fotoğraf koydum. Bir ara kalan fotoğraflarla şarkı falı yapacağım.

Hepinize keyifli haftasonları olsun.



Benzer yazılarım

18 Yorum yap

  1. Bol fotoğraf olması güzel olmuş :) Okuduğumuz şeyleri görmek güzeldi.

    YanıtlaSil
  2. Oh sefanız olsun, doğum yerim Meriç yazar kafa kağıdımda ama görmek 55 yıl sonra nasip oldu, 1,5 yaşında ayrılmışız. Bir daha giderseniz Trakya üniversitesi'nin misafirhanesini tavsiye ederim. Sanırım herkes kalabiliyor. Ben de Tunca ve Meriç kıyısında Füruzan'ın ve "Edirne'nin Köprüleri" öyküsünün izini sürmüştüm. Güzel ve neşeli bir şehir etkisi bırakmıştı bende Edirne...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım yüksek bina olmaması şehri daha da güzel kıldı gözümde, bir elli yıl daha beklemeden gidelim Leylak Dalı :)

      Sil
  3. Yıllar önce annemle gitmiştik oralara. Keyifli bir gezi olmuş. Ben de fotoğraflarla yazıları birleştirince sanki sizinle birlikte geziyormuş gibi oldum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir ara yazma moduna hiç giremeyeceğim zannettim ama fotoğrafları yükleyince çenem düştü Ebemkuşağı :)

      Sil
  4. En güzeli bu yaptığın.
    İş elbet olur, fırsatı yakalayınca kaçmak lazım. Bunu kendime de söylüyorum.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söyle söyle Hayalperest. Şu bitsin de bu bitsin de derken hayat geçiyor.

      Sil
  5. Geçen mayıs ayında gitmiştim bende:) En çok da Karaağaç Bölgesinden keyif almıştım:) Köprü manzarası ve yansımalar harika görünüyor:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karaağaç'ı bir de sonbaharda gör Sezgin, eminim daha da çok severdin .

      Sil
  6. Muhteşem bir gezi olmuş! Meriç fotolarına bayıldım :)

    YanıtlaSil
  7. Ben de gezmiş kadar oldum. Ne güzel bir gezi olmuş. İşler her zaman yapılır, fırsat buldun mu gezmek lazım. İyi yapmışsın Handan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senelerdir o kadar denk düşürememiştik ki, baktık boş zamanlar uydu, gerisi bitirilir nasılsa diyerek çıktık yola Şule :)

      Sil
  8. O kadar güzel geldi ki bu yazıyı okumak. İyi ki de gitmişsiniz. Edirne'ye çok gittim ama gezmeye değil. Selimiye'yi de çok gördüm bir de Arasta'yı onun dışında kalan her yer benim için süprizdi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de gazmeye git, hele sonbaharda Karaağaç ne büyüleyiciydi öyle , kaçırma bence :)

      Sil
  9. Ne güzel yerler. Son iki fotoğrafa bayıldım ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de çok güzel yerlermiş Derya.

      Sil