13. Cuma :) Bangkok

Aralık 13, 2024

 Allahım fotoğraflar düzgün sıralanmışlar :)


İstanbul gibi bir şehir Bangkok. Kocaman. Kalabalık. Büyük binalar, yollar. İklimi itibariyle yine de çok yeşil.




Şöyle bir karmaşa hakim, yeşil, tarih, modern, karmaşa bir arada.

Sabahın sekiz buçuğunda uçağımız indi.(Size göre gece dört buçuk). Aslında iki vasıtayla otele varıyorduk ama otel öğleyin müsait olacağından yolun yarısında inip yürüyelim dedik.

Doğrusu araba gürültüsü yordu. Ama sonra bu parka gelince bütün yorgunluğumuz geçti.


Güzel ötüşlü kuşlar, değişik çiçekler. Bir sürü de yemek standı. Bangkok açık hava lokantası gibi, her yer sokak satıcılarıyla dolu. Bunların videosunu dönüşte youtubea koyup düzgün paylaşacağım sizinle.




Parkta ördekler yerine en büyük kertenkele olan komodo ejderinin bir küçük akrabası şeritli su varanı geziyordu. Ya yüzüyorlar ya dolanıyorlar. Görüntüleri ürkütücü ama kendileri zararsız.

Parktan çıkışta Hard Rock Cafe'ye gidelim dedik. Dükkânı erkenden kapanıyormuş. Neyse ilk önce göremeyip üzüntüyle şimdi nerede yiyeceğiz dediğimiz kafesi biraz arkadaymış. Orada oturduk. On beş bin adım adım attığımız ayaklarımızı dinlendirdik. Yalnız oradan otele giden bir saat gerçekten de artık hadi varsak da bir yatsak şeklinde acılı geçti :D


Şehrin modern yerlerinden geçip tren garının yanında merkezidir diye düşündüğüm yere giderken tamircilerin içine girince biz nereye düştük moduna girdik. Metehan bir ara sanırım otelde klima hayalim hayal olarak kalacak dedi ama neyse odada klima ve gerekli her şey vardı. Aksi halde nemden ve sıcaktan ne yapardık bilmem.

Odaya gelir gelmez tuş olmuşuz. Adımlar da yirmi bini bulmuş. Zaten bir gün önce sabah yedide kalkmışım, uçakta ağlayan bebeklerden ve kendi cinsliğimden bir saat uyumuşum, yani otuz saatte bir saat uyku. Yatarken daha da kalkamayız, kalksak da bu mahallede gece dışarı çıkmayız diye düşünmüştüm ama bir kaç saat aonra cin gibi uyanınca burada geçireceğimiz iki geceden birinin boşa gitmesini istemedim.

Aynı kafadaki oğlum da uykusundan kalktı, yirmi dakika mesafede gözüken çin mahallesine gittik birlikte.

Neyse otel düşündüğümüzden daha ana caddelere yakınmış. Korktuğum gibi tekinsiz bir yer değildi.

Buranın en büyük tapınağını ışıklandırılmış olarak gördük.


Çin Mahallesi'de hava karardıktan sonra güzelleşiyormuş.



Çeşit çeşit yemekler, meyveler, börtü böcek (Çubuğa takılmış akrep, kanatlı böcekler falan) cıvıl cıvıldı. Biz hem acıkmamıştık hem de çok susamıştık. Dönüşte 7Elevan'a girip bir sürü içecek aldık. Tok olmamıza rağmen abur cubur da attım çantaya. Netekim az önce yedik bir kısmını . 23.000 adımla bitirmişiz günü.



Şu an burada vakit gece yarısına geliyor. Sabah ne yapacağız daha bilmiyorum ama öğlen konser alanında olacağım erkenden. Aldığım bilet soundcheck de içeriyormuş. 

İşte böyle.

Özleyenler için yaz havası essin blogda. Bu kadar fotoğrafa şarkı koyamayacağım, boşuna tıklamayın :D

İyi geceler.

Benzer yazılarım

0 Yorum