Yaz Bitmeden Bir Akşamı Sahilde Geçirmeyi Başardım

 Bilgehan'a hadi sahile gidip gün batımı fotoğrafı diye sorduğumda evet cevabı almayı beklemiyordum. Hemen hazırlanıp çıktık ama günler çok kısalmış, yetişemedik gün batımına. Olsun. Heybemize bir avuç kızıllık koyduk yine de. Onun fotoğraflarını daha yüklemedik ama bu gece benimkilerle bir şarkı falı güzel olur dedim.













Kimliğimi Nasıl Kaybettiler ?

Dün bütün gün evde yatıp , akşama da dolapta bulduğum kalan yemeklere müthiş mutlu olduktan sonra bugün kendime biraz çeki düzen vereyim dedim. Duşa girerek güne başladım. Saçlarımı şekillendirdim. Malum uzayınca toplamaya başladığımdan açtığımda biçimsiz oluyor. Oje sürdüm falan. 

Ne zamandır sadece kadınlara özgü iç çamaşırı almam gerekiyordu. Benimkinin kopçası paslanmış. Mümkün olabilir mi bu ya? Artık nasıl hunharca kullandıysam. (Evet, spor olanları saymazsak sadece bir tane var,  askısız olduğundan hep ona elim gidiyor) Bugün o işe el atayım dedim. Hava da dün inanılmaz nemliyken bugün düzelmişti biraz. 

Annemle avmye yürürken yolumuzun üzerindeki hastaneye üşenmeyip gitmeye karar verdim. Kulağım hâlâ tıkalıydı ve başım dönüyordu. Sanki teknedeymişim gibi bir his. 

Şansımıza hep gittiğim kbb doktorundan randevu da bulduk. Kayıt açtılar, çıkışta gelin onay alacağız dediler. 

Doktor kulağımı temizledi ama o kadar da tıkalı değilmiş. Kulağımın içi yara gibi olmuş. İlaç sürdü. Hâlâ da tıkalı gibi. Ama baş dönmesine yol açacak bir şey yok dedi.

Çıktık oradan. Benim nüfus cüzdanımı bulamıyorlar bir türlü. Neyse ismimden bir kız işlemlere başladı. Bana diyor ki yalnız sigorta şirketi ayağınızı nasıl burktuğunuzun açıklamasını ister. Baktım bir an anlamsızca. Hahahah. Ben kulak burun boğazda muayene oldum ne bileği ne burkması deyince yeniden bakmaya başladı. Kimlik de yok ortada hâlâ. Birisine yanlışlıkla verdiniz o zaman dedim. Bi tafrayla isme bakmadan vermeyiz dediler. Siz emin misiniz almadığınıza falan diye soruyorlar o arada.  Beş dakika sonra ellerindeki kimliklere bakıyorlar Handan bilmem ne. E dedim işte ona vermişsinizdir. Kadını arıyorlar ulaşamıyorlar. En sonunda ben çıkıyorum, telefonunuzu ve isminizi yazın, arayacağım sizi diyerek çıktım hastaneden.

Yarım saat sonra evinize getiriyoruz özel araçla diye aradılar neyse.

Avm de Penti'ye girdim. Üç alana biri hediye kampanyası varmış. Fazladan bir de pijama aldım anneme. Bu arada sütyen için de uzatma kopçası aldım. Bunu da daha yeni keşfettim ha. Benim gibi bedeniniz büyük göğsünüz küçükse kurtarıcı bir şey. Kız kasadan geçirirken dedim ki şimdi onu geçirirseniz bedavaya bana onu vereceksiniz. Onu ayrı geçirin de diğer aldığım şeylerde indirim olsun. Ben demesem geçecek , bir sürü para verdiklerim dururken minicik şeyi alacağım bedavaya. Neyse öyle yaptılar. 

Oradan anneme boya kalemi ( şu mandalalardan boyuyor) ve yapboz aldık. Yemek yedik. Tatlı ve çay keyfi yapıp döndük.

Dönüşte benden ayrıldıktan sonra evin kapısında takılıp düşmüş. Neyse ki komşumuz görüp kaldırmış onu. Çok şükür ucuz atlatmış. Omzuma buz koydum diyordu. Üç saat sonra aradığımda kolun nasıl diyorum, ne oldu ki koluma diyor. E iyi bari acımıyor demek dedim. Nazar değmiş anneme. Doktorda sıra beklerken yanımızda duran kadından şüpheleniyorum :D

İşte böyle bir gündü. Öğlen eve geldiğimden beri de öööle oturuyorum. Mutfağı toparlasam iyi olacaktı ama boş veeer demiş. Biraz dans çalıştım. Boynuma sürdüğüm kremin etkisi geçti sanırım yine ağrıyor her yerim. Neyse başımın dönmesi hafifledi gibi. 

Ay okuyup üfleyeyim bari kendimi :D


Günün tek fotoğrafı da bu. Krem rengi etek ve blüzle başlayan kıyafet sonra yeşil gömleğe oradan kırmızı tişörte oradan etek şutlanarak çiftlik kızı moduna nasıl geçti ben de bilmiyorum ama böyle kendimi güzel hissettiğime göre bunu giymem gerekiyormuş :)

Daldan dala bir yazının daha sonuna geldik. Bir bardak daha çay içip erkenden yatmayı plânlıyorum bakalım. İyi geceler hepinize. Lütfen bi iyi geceler deyip de Metehan'a bloğu okuyan tek kişinin o olmadığını gösterebilir miyiz :D

54 Yaşından Felekten Bir Gün / Gece Çalmak Deyimini Anladım İyi mi ?


Dün arkadaşlarımızla buluştuk. Can'ın devre arkadaşı ve eşi. Evlendiğim günden beri arkadaşız. Hatırlayanınız olur mu bilmem, dört teog anası olarak dolanıyorduk bir ara. Selma ikinci çocuk isteye isteye dolanırken hepimize bulaştırdıydı. Dört arkadaş peş peşe hamile kaldıydık. Komik günlerdi.


 Önce karadeniz restoranında kahvaltı yaptık. 


Yeşillikler içinde harikaydı .


Ama oraya rüzgâr çok gelmeyince kahvaltı sonrası daha ferah bir yer ararken Cam Müzesi 'ne düşürdük yolumuzu.


Cam ve Billuriye Müzesi'ne daha önce de gitmiştim ben. Bahçesi harika olduğundan onlar gezer ben otururum dedim ama dayanamayıp tekrar gezdim.


Küçük bir müze. Ben de küçük müzelere bayılıyorum.




Selma bana oradan kolye alıp hediye etti.






Müze gezisi, çay kahve keyfi, bol fotoğraf çekirmek sonra bu sefer kendimizi Anadolu Kavağı 'na atmaya karar verdik.


Giderken yolda Yuşa Tepesine çıktık. Önünden çok geçmiştik ama hiç çıkmamıştım. Tam ikindi ezanına denk düştü. Dua ettik, oradaki duayı dinledik, manzarayı izledik. Çamlıca Tepesi 'nden sonraki en yüksek tepesiymiş İstanbul'un. Türbenin kapısında ekmekten meyvaya, yazmadan incil boncuğa bir sürü şey satan yerler vardı. Ekmek aldık oradan.




Yolumuza devam edip Anadolu Kavağı'na geldik.


Gün batımı izledik, sessizliğin tadını çıkarttık, yemeğimizi yedik.



Akşam kapıdan içeri girerken bunca şeyin arasında böylesi bir gün yaşamak hayattan bir güne el koyabilmek, her şeye inat bir günü yaşamayı başarmak gibi diye aklımdan geçirirken bir an ampul yandı bende. Aaaaa. Felekten gün çalmak tam da bu demek.

Videoda Handan'ı Bul


 Yeni haftaya boynum tutuk, kulağımın biri tıkalı, gözümün biri yapışık gibi değilmiş gibi girelim. Bulun bakalım beni :D

Zor Bir Haftaydı

Yaşlılık, apansız ölüm, doğum, yangın...


Sadece çamaşır bulaşık düşündüğüm sıkıcı bir günün özlemi içindeyim.

Bazı Yazılar Hiç Yazılmasa Sebastiyan.

Anneler çocuklarını kaybetmese. 

Anneler çocuklarını kaybettiğinde onlara ne diyebilirsin ki ? Ağzından teselli olacak ne çıkabilir? 

Kocaman kocaman otobüsler birlikte bıcır bıcır yolculuk eden abla kardeşin arabasını hurdaya çevirirse,  o ablaya ne diyebilirsin Sebastiyan? O anneye ne diyebilirsin ? Hangi kızına üzülsün,diğerini nasıl teselli etsin , kensini nasıl ayakta tutsun.

Bana yaşattığın her şey için teşekkür ederim diye yolculayan anneye sarılmak dışında ne yapabilirsin Sebastiyan. Anneanneye, teyzeye sarılmak dışında elinden ne gelir ?

Sustuğun yer olur o yer ...

Dans Etmek

İnstagrama yazdığım yazı burada da dursun :


Yarım saat dans ettim. Hareketlerinin ne olduğunu çözmeye çalışırken sadece kolumu nereden uzatacağım bacağımı nereden çekeceğim diye düşündüğüm içim bütün olumsuzluklar silindi aklımdan, sonra o kolu bacağı o şekilde hareket ettirmeye çalışırken motor becerilerim paslanmaktan kurtuldu, müzik içimi aydınlattı, ezberlemek hafızamı çalıştırdı, üzerine kan ter içinde kaldım,kalbim, ciğerim tembelliği bıraktı, kaloriler gitti. Daha ne olsun.

Dışarıdan nasıl gözüktüğüm önemli değilönemli olan neler kazandığım. Ve bunu göstermeye de söylemeye de devam edeceğim zira utanıp yapmayan birileri varsa onlara örnek olsun. Ruhumuza bedenimize iyi gelen şeylerden başkaları ne der diye vazgeçmeyelim .Yüreğimizdeki şeyi yaparken ışıldıyoruz. En çok da karanlıkların her yeri sarmaya çalıştığı bu günlerde o ışığa ihtiyacımız var.




Birbirini Anlamaya Çalışmak Haklı Olmaya Çalışmaktan Daha Önemli Değil mi ?

 


Dün sabah annemle mahallemizdeki en sevdiğimiz kafede kahvaltı yaparken arka masamıza bir çift oturdu. Kadın adamın onunla sohbet etmediğinden, mutfakta yanına gelmediğinden şikâyetçiydi adam da niye mutfağa geliyorum, sen oradan çıksan, öyle değil böyle değil, itiraz itiraz halinde.

Ne zaman kendimizi savunmak yerine karşımızdakini dinleyip anlamaya çalışmaya başlayacağız ? Haklı olduğunu bile düşünsen karşı taraf böyle hissetmiyorsa sorun var demektir. 

Adama dönüp bıttırı bıttırı yapma da karşında hâlâ sana birşeyler anlatmaya çalışan bir eşin varken oturup dinle, sonra çok geç olacak demek istedim. Bir kadın susarsa seni artık umursamıyor demektir .

Arakçılar

Ne zamandır aklımdaydı, nihayet dün izlemeyi başardım.


Her ne kadar çalışsalar da bütün ihtiyaçlarını marketlerden çalarak karşılayan bir ailenin babası , buz gibi havada evinin kapısının önünde duran bir kız çocuğu görünce onu alıp eve getiriyor. Küçük kızın her yeri yara izi içinde, aç ve bakımsız. Doyurduktan sonra evine bırakmaya gidiyorlar ama kapıda içeriden gelen kavga seslerini duyunca bırakamayıp evlerine geri götürüyorlar. 

Bir büyükanne, çok iyi anlaştığı genç kız torunu, inşaatta çalışan baba, okula gitmeyip babasıyla marketlere birşeyler aşırmaya giden kitapları seven oğlan, çamaşır tesisinde çalışan anne, tek katlı tek odalı küçük bir ev. Yavaş tempolu, ince işlenmiş, geeçekten çok güzel bir filmdi. Tam yüreğe işleyen türden. Eğer benim gibi hâlâ izlemeyen varsa kaçırmasın.

Apple TV den izledim ben. Bugünlerde sevdiğim bütün filmleri oradan satın almaya başaldım zira fiyatlar öyle uygun ki , bir ara farkına varıp uzun süredir arttırmadıklarını anlamadan aldığım kadarını kenarını koyayım dedim :)

Not: Şimdi fragmanı izledim de altyazısını bir yerlerinden uydurmuşlar sanırım. Türkçe diye onu seçmiştim. Kız annesinden değil büyük annesinden bahsediyordu. Ve yanılmıyorsam yemeklerinden bahsediyordu.



Sizin de Aklınıza Şu Soru Geliyor mu ?

Acaba biz yasaklarla oyalanırken o arada ne işler karıştırılıyor ? 

Neyse biz işimize bakalım.

Mini tatil dönüşünün ertesinde kuzenim anneme geldi, onlarla hasret giderdik.


Müzoş nefis lorlu kurabiye yapmıştı, iki gün aralıksız onu yedim diyebilirim.


Cuma günü temizlik, çamaşır, eşya yerleştirme ile geçti.

Akşamına mahalleden arkadaşımı çağırdım birlikte çay keyfi yaptık.

Cumartesi de misafirim vardı. Bücürük ve Ben bloğunun sahibesi Müjde, İstanbul'da kardeşinde bugünlerde. Gitmeden Kadıköy'de buluşmuştuk, cumartesi günü de bize geldi. Begonvilli Ev kitabını yazmıştı, begonvilli balkonda oturduk. Tam giderken fotoğraf çekmediğimiz aklıma geldi. Ayakkabısını çıkartıp içeri girdi yine :D


Dün annemi çağırdım , bir gün önceki mamalar ve Müjde'nin getirdiği pastayı tek başıma yemeyeyim dedim. O gittikten sonra biraz dans çalıştım, biraz Korece çalıştım geri kalan zamanda tembellik yaptım.


Ah, bir de film izledim. İsmini hatırlamıyorum şimdi, kendisine Dior elbisesi almak için para biriktirip Paris'e giden bir temizlikçinin öyküsüydü. Pek matah değildi ama izleniyordu. Ütü filmi diyelim :D

Bugün dans çalışmaya devam ediyorum. Seri yapılması gereken kol hareketleri var, canıma okuyor. Yirmi saniyelik dans için yirmi saat çalışıyor insan. Umarım kameraya çekerken denk düşürürüm de kısa zamanda biter çekimi, zira tek bir seferden sonra nefes nefese kalıp yığılıyorum. Bir de şık görüneyim diye giyinince hiç çekilmiyor o hareketler. Valla çocuklar nasıl yapıyorlar onca kıyafet içinde bilmem, yazık yaaa.

Ben dansıma döneyim en iyisi. Bakalım ne zaman becerip de o hareketleri yetiştirebileceğim :)