1 Aralık

Pazar sabahı. Dün evimi temizlemiştim , bugün Can'ın yeğeni gelecek bebişleriyle. Mutfağa girmem gerek ama canım yazı yazmak istedi. Ne istediğini de bilmiyorum gerç

Aralık geldi işte. Benim koşturma ayım :) Şimdiden hediye çekilişi hediyeleri alıp paketlemeye başladım. Paketleri dergi sayfalarıyla yapıyorum. Aklınızda olsun hem rengârenk oluyor hem de ince sayfalar çok kolay katlanıyorlar. 

Evelsi gün konser biletim elime geçti. Ben paketini açarken öyle çok ağladım ki... İçimde biriken ne varsa o sırada süzüldü dışarı sanki.



Konser ayın 14 ünde. Can'ın tedavisi bu hafta başlar artık diye ümid ediyorum. İlk kürü alsa ayın on dördüne kadar kendisini toparlar hesabı yaptım. Tabi bunların hepsi varsayım. Bu varsayım üzerine otel bile ayarladım dördümüze. Bilet sadece benim. Onlar van nayt in bankok yaparlar dedim. Dedim ve çılgınca aldım bileti. Aslında gelecek yaz Avrupa'ya geliyorlar ve oradan da bilet alabilirdim. Nedense içimden beklemek gelmedi. Sanki ayağımın altından hayat akıp giderken benim bir an evvel o konsere gitmem gerekiyordu. Neyse, gidemezsem dünyanın en pahalı filli mini cüzdanına sahip olmuş olacağım :D Bu arada bilet de gerçektir diye umud ediyorum. O da başka mesele...

Saat on bire geliyor. Tavuğu çıtırlayıp, patatesi haşlayıp, mercimek çorbası yapacağım. O arada pilav ve salata da olacak. Bugün menü Viyana usulü :) Patates salatalı şnitzel . 

Kasım ayı çok hızla geçmiş diye düşündüm dün sabah üzerinde november yazan kupamdan kahvemi içerken. Sonra ilk günleri aklıma geldiğinde bu sefer de aradan seneler geçmiş gibi hissettim. Aynı zaman dilimini aynı anda insan nasıl böyle hissedebiliyor hayret.

İki gündür hava güneşli. Seviyorum güneşli soğuk günleri. Gidip makinayı çalıştırayım. Durduğum yerden balkon camı öyle pis gözüküyor ki .. Başaramıyorum bu camları pırıl pırıl yapmayı ben, muhakkak lekeli lekeli kalıyor. Her türlü yöntemi denedim, yok...

Artık kalkayım yavaş yavaş. Hepinize mutlu bir pazar olsun...