Biz Li Na'yı İzlerken Can Ne Yapıyordu ?

Ekim 24, 2013

Başlık da pek afili oldu ama bazı gazetelerin internet başlıklarından öğrendim :)

Şimdi benim tenis seyretmeyi sevdiğimi bilmeyen kaldı mı bilmiyorum. Elime tenis raketi almışlığım yoktur. (Ama yıllardır yatak altında kardeş kardeş duran tenis raketlerimiz vardır o başka :) Daha doğrusu bir keresinde aldıydım da karşıdan dümdüz gelen topa bile vurabilmenin ne zor bir şey olduğunu gördüydüm. Hâlâ kursa gidicem. Bu arada benim bilek de diz de elden gitti o başka. Neyse konuyu toparlayalım. Tenis maçı seyretmeyi çok severim. Bütün tırıs pırıs kurallarını da bilirim (Ki ne kadar çok olduğunu çocuklarla seyrederken onlara anlatmak için uğraştığımda anlamıştım) Dolayısıyla üç yıldır ülkemizde düzenlenen WTA sezon sonu maçlarına bilet almaya çalışıyorum.

Bu yıl da umutla biletlerimi aldım. Bizim evde plan yapmanın ne kadar zor olduğunu anlatamam anacım. Can'ın gelecek ay programını önceki ayın son günlerinde görebilirsin ancak. Onda da sedece boş olan 7 gün kesindir, gerisi her an değişebilir. Yine de azimle biletler alıp plan yapmaya çalışıyorum ya gurur duyuyorum kendimle. Ama yedek planlar artık ğ planına kadar ilerliyor Allah sizi inandırsın...

Ay amma konuşasım varmış.

Dün akşamki maçlara biletim vardı.

Metehan'ı okul çıkışı kapıp hemen yola koyulduk ki oğlumun bugün ilk sınavı vardı. Ders çalışamamasını geçtim bir de uykusuz kaldı haliyle.

Bilgehan'ı okula hiç göndermedim (Sorumlu anne örneği:) Bu duruma alışkın olmayan bünyesi hemen hastalanmalıyım diyerek ateşi 38 lerden aşağı düşmedi. Ama bu maçlar artık sondu, seneye bir daha Serena'yı nereden görücez diyerek ateş düşürücüler ve pastillerle o da katıldı.

Can dünyanın farklı bir köşesinde bulunmaktaydı. Onun yerine Kürşad'ın tenis maçı seven bir arkadaşına yaradı bilet.

Kürşad hastaydı.

Tezer'in oğlu hastalandığından gelemedi, gelemeyecek olan eşi doldurdu onun yerini.

Zaten işten çıkanlar ikinci maça anca yetişti.

Aynur'un beş kilo elması itinayla yendi.

Eylül 6,5 saat maç sırasında kâh resim yapıp kah bir şeyler yiyerek vakit geçirdi, top kapamadığımız için ağlamasını saymazsak birinci sınıf öğrencisi olarak durumu iyi idare etti.

Müzoş onunla ilgilenirken ne kadar maç seyredebildi bilmiyorum. Bu arada sürekli bana da destek oluyorlardı.

İşte böylesi geçti dün gece :)


Bu görüntülerin çok daha güzel olanlarını Evren çekti, ondan alabilirsem yayımlarım, şimdilik genel havayı versin diye koyuyorum. Gerçi çok da vermiyor, biz beşinci sıradaydık, sahanın içinde gibiydik neredeyse..

Her türlü olumsuzluğa rağmen, kucağında yatan çocuğun bir ara ateşi 39 lara falan çıkmış olsa da onu indirmeyi başarmış, hiç kıpırdamadan 4-5 saat o sandalyede oturmak zorunda kaldığından (Maçlardan değil yatan oğluş yüzünden) kaidesi ağrısa da tezahürata devam eden mükemmel anne örneği. (Yok canım, oğlanı bırakacak yerim vardı, kendisi gelmek istedi ben de kıyamadım )


Gelelim Can 'ın ne yaptığına. Biz Li Na'yı izlerken kocam da onun memleketinde turistik gezi yapmaktaydı anacım.


Çin'in bi yeri burası, adını söylediydi ama kıskanç bünye inatla akılda tutmadı..



Not: Maç sonuçlarını tabii ki biliyorum, o hengâmede kaçırdım sanmayın :)

Benzer yazılarım

2 Yorum yap

  1. Bir 'tenis sever' olarak bu maclari canli izlemen cok süper olmus Handan'cim. Gec bile kalmissin:)
    Okadar hastaliklar bu olayi azicik gölgelemis olsa da.
    Bilgehan'a gecmis olsun, umarim iyidir artik yavrucak.

    YanıtlaSil
  2. Yazımdan pek anlaşılmıyor,düzgün anlatamamışım, üç senedir gidiyorum izlemeye Ayşecim:-) Ama Roland Garros istiyorum ben asıl, bu sene bayağı kafamı taktım, denk düşse de olsa keşke:-)

    Bilgiç o günden beri okula gitmedi ama iyi şimdi, sağol canım.

    YanıtlaSil