Anımsayabilirsin, Ama...
Haziran 22, 2010"Anılar üzerinde fikir yoran insan ister istemez dün-bugün-yarın üçlemesine takılıyor...
Her şey öylesine hızla değişiyor ki bu baş döndürücü ivme içinde değişmeyeni yakalayamayan kişi yaşadıkça mutsuzlaşır...
*
Geçen sabah gazeteleri gözden geçiriyordum, ikinci sayfalarda mankenlerin, modellerin, sözüm ona sosyete güzellerinin aşk dedikoduları ve çıplak fotoğrafları ilginç bir fasıl oluşturuyordu...
Bayağılığın bini bir paraydı...
Birden aklıma geldi:
- Bugün ayın kaçı?..
Duvardaki Saatli Maarif Takvimi’nin yaprağını kopardım, sayfanın arkasında Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Bir Saadet” başlıklı şiirini okumaya başladım:
“Ne bir kelime konuştuk,
Ne işaret çektik birbirimize,
Fakat gerçektir seviştiğimiz
Vapur kalkıncaya dek,
Göz göze gelmekle sade.
Bir saadet gibi hatırlıyorum,
Yasemin kokusu ondan,
Teneffüsü benden,
Bir yaz akşamı,
Kandilli iskelesinde!”
*
Gazetelerin ikinci sayfalarını dolduran aşk dedikodularıyla Cahit Sıtkı’nın aşkı birbirinden ne kadar uzakta iki dünyayı vurguluyordu...
Ve bugünkü vapur iskelelerinde de benzeri aşklar yaşanıyor muydu?..
*
Akbaba’cı şair Yusuf Ziya Ortaç 19’uncu yüzyılın sonunda doğmuştu, nüktedan bir adamdı, espri yapmadan duramazdı...
Bir gün kadın-erkek ilişkileri üzerinde konuşulurken sormuştum:
- Yusuf Ziya Bey, bugünkü gençler ilişkileri konusunda daha özgür, değil mi?.. Sizin zamanınızda durum nasıldı?..
Lafa ‘Ah İlhancığım’ diye başlayarak espriyi patlatmıştı:
“- Biz fotoğraflardan metres tutardık...”
*
Ancak Cahit Sıtkı’nın güzelim şiirindeki aşkın günümüzde de yaşandığına inanıyorum...
Neden?..
Çünkü Türkiye çeşitli zaman katmanlarının iç içe geçtiği bir coğrafya...
Toplumun kimi kesiminde aşk artık tarih sayılırken kimi yerde de kadın-erkek ilişkileri törelerin yasaklarında boğuluyor; özlemlerle, tutkularla örtüşüyor...
*
Peki, anılarla zenginleşen geçmişimizin yarına hazırladığı dünyanın encamı nasıl olacak?..
Soruya yanıt vermek için benim anılarımda büyük yer tutan Nadir Nadi’ye başvurayım...
19’uncu yüzyılın ortasında ünlü Fransız sosyalisti Louis Blanc olağanüstü bir iyimserlik içindeymiş...
Dermiş ki:
“- Yarın dünya cennete kavuşacak...”
1848, 1870, 1914, 1918 derken daha yakın zamanlara dek büyük devrimler, savaşlar, çalkantılar içinde yaşayanlar:
“- Yarın” diyorlarmış “öyle bir barış güneşi doğacak ki ışıklarıyla ruhumuz kamaşacak...” (Sokakta Gürültü Var, Çağdaş Yayınları)
Nadir Nadi soruyor:
“- Hiçbir zaman ‘bugün’ olmayan bu ‘yarın’a doğru çılgıncasına yuvarlanırken, gerçek kaderimizin manasını hâlâ anlayamayacak mıyız?..”
*
21’inci yüzyıla girdik, dünya bir türlü cennete dönüşemedi, barış bir hayal...
Anılar bu kapsamda bize ne öğretebilir?..
Hem anı Cahit Sıtkı Tarancı’nın vapur iskelesinde “teneffüs ettiği” yasemin kokusu gibidir; anımsayabilirsiniz; ama, soluyamazsınız..."
İlhan SELÇUK
22 Aralık 2008 - Cumhuriyet
(Huzur içinde yat...)
0 Yorum