Edo Tokyo Müzesi (Tokyo 4. Gün)

Temmuz 22, 2017

Bu müze bizim orada gittiğimiz son müze. Ama tek bir müzeye gidecek zamanımız olsaydı sanırım bunu seçmek akıllıca olurdu zira bütün gittiklerimizin özeti gibiydi. ( Yine de Açık Hava Müzesi'ni görmek gerek tabi, o bambaşka bir atmosferdi :)

Müzenin hemen yanında sumo müsabakalarının yapıldığı stad vardı. Maç olmadığından pek bakmasak da sumo güreşçilerine de bir selâm verdik.

Bu kadar ufak tefek zayıf bir milletin de sumo güreşçileri olması ne ilginç, değil mi :)




Bu tesis neydi bilmiyorum,  yemek yerleri vardı içinde. Ortasında da sumo ringi (Dohyo)  bulunuyordu. Doğrusu oldukça küçük gözüktü gözüme :) (Sumo ile ilgili daha çok bilgi için şuraya bakabilirsiniz)

Neyse biz gelelim müzemize.

Müze girişi sanırım altıncı katta, buradan alt katı da görebilmek pek eğlenceli.


Biz girdiğimizde alt kattaki kabuki tiyatrosunda gösteri vardı, yukarıdan seyrettik.


Bol minyatürlü, interaktif bölümlü, büyük ve güzel bir müzeydi.


Minyatür şehirlerin yanında dürbün bile vardı, çok büyük bir alanda olduklarından oldukça iyi fikir bu dürbünler.






Orjinalini gördüğümüz şeylerin kopyalarına dokunmak, içine girip fotoğraf çekilebilmek hem eğlenceli hem de akılda kalmayı kolaylaştırıcı, çok sevdim.


Bakalım kim güçlü :)


İş yerleri.


Doğum sahnesi.




Okul. Büyük öğrenciler küçüklere öğretiyorlarmış.


Bu baskı çok hoşumuza gitti. Basit bir sayfa resim için değişik yerleri boyanan kalıplarla yapılan uzun işlem.  Sonuçta bence harika bir şey çıkıyor ortaya, şimdinin kitap resimlerinde bulamadığımız ruh belki de bundandır.




Ama canım boyu uzun olanları hiç düşünmemişler bu kısmı yapanlar :) Bilgiç yükün ağırlığından değil yukarı kaldıracak yer olmamasından iki büklüm duruyor, yanlış anlaşılmasın.







Yine dürbünlü koskocaman minyatür şehir. Hayran olmamak elde değil.


Aaa, o da ne, yanına resim koymuşlar, bulabilecek misiniz diye soruyorlar :)


Neyse ki altta kopya vermişler, yüzlerce adamın arasında bulması çok zor olabilirdi :)




Veee müzedeki benim olsun dediğim tek parça. Alttaki tarak toka, ama ama ama çoook güzel değil mi sizce de?


Toprak katmanlarındaki hikâye kısmı da en sevdiğim bölümlerden oldu. Su kuyusu toprağın ne kadar altında kalmış.




Bu sütunun yan tarafında da buluntular ile hangi katmandan çıkartıldıkları yazıyordu. Arkeolojik çalışmalarla ilgili oldukça akılda kalıcı bir öğreti olmuş.


Tabii ki binilebilen her şeye bindik. Yavaş git oğlum :)


Metehan sesin gelmiyur, çekmiyor mu senin telefon?


Bir ilginç köşe daha, bu odada hareketli minyatürler vardı. Bir rehber anlatıyordu ama tabi japon olduğundan dediklerini bilmiyoruz.

Çocukların ve bizim üzerinde durduğumuz camın altında sergi vardı. Ben gece halini çektim, önce aydınlıktı, derken gece oldu, sonra da bir binanın çatısı açıldı, içinden bir balo çıktı :)




Bu da aynı odadaki başka büyük vitrin. Gündüz ve gece hali.



Edo bölümü bittikten sonra Tokyo kısmına geçiyoruz. (Edo eski dönemdeki adı)


Artık teknoloji geliyor. Bu radyo düğmelerine bastığımızda yayın yapıyordu.


Japonya'da eski mimari kalmamasının en büyük sebeplerinden biri de depremler olmalı. Bu kasaba meselâ olduğu gibi yıkılmış,


Sonradan da böyle kurulmuş. (Nüfus da artıyor tabi)







Savaş zamanı bir ev.


Camlar kapatılmış.


Yine savaş zamanı her metal kullanıldığından sivil halk kâğıttan,  tahtadan, bambudan ve topraktan yapılma şeyler kullanabilmişler.



Kâğıttan leğen.



Gelelim savaş sonralarına.


Bu gördüğünüz oyun makinalarının büyükbabası.


Üstündeki ekranıyla bir video oyunu.



Çıkarken bir gösteriye daha rastladık.  Artık yorgun ve aç olarak kendimizi dışarı attık.

Son olarak müzede her dilden gönüllü rehberler olduğunu söyleyeyim. Biz almadık çünkü ingilizce açıklamalar yeterliydi, ihtiyacımız olmadı.

Güzel ve keyifli bir yerdi, hepimiz eğlendik.

Benzer yazılarım

16 Yorum

  1. H A R i K A Y D I yine,gözüm-gönlüm eğlendi,bilgilendi...
    Emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğendiğine sevindim Merih :) Hâlâ anlatacak şeylerim var, altı gün orada durup altmış gün anlatacağım neredeyse :)

      Sil
  2. Minyatürler harikaymış, saç kesimlerine hep gıcığım şu Japonların:) bir de niyeyse Japonlar, Çinliler beni ürkütüyor, korkutuyor....bilemiyorum psikolojik bir şey...çok teşekkürler Handan'cım, ne kadar bol fotoğraf çekmişsin. Hepsi çok ilginçti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Korkutmaları ilginçmiş Müjde, sanki yüzleri daha ifadesiz gibi geliyor belki ondandır.

      Çektiğim fotoğrafların bir kısmını yüklemiştim, yayınlamadan önce çoğunu da sildim abarttım diye, yine de çok var :) Az fotoğraf çekmeyi öğrenmem gerek.

      Sil
    2. Bilemiyorum sebebini...:( Belki ta çocukken bile Tom Miks'lerde filan Çinliler, Japonlar çok iyi lanse edilmediğinden olabilir, epey önce rüyamda kendimi Çin'de görmüştüm, Hong Kong limanına çok benziyordu, deniz simsiyahtı sanki...kabus gibi gelmişti o rüya...Çin mahallesi denince de aklıma suç işlenen yer geliyor hep..:(

      Sil
    3. Evet Çin mahalleleri filmlerin suç dolu yerleri oluyor hep :D Ondan olabilir :)

      Sil
  3. Harikaaa gerçekten :) kalpligözlüsmiley

    YanıtlaSil
  4. Bütün resimlere hayran hayran baktım ama handan minyatürler ve gece gündüz görünüş beni benden aldı
    any :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Minyatürler gerçekten inanılmazdı Any, ben buraya çok az bir kısmını koydum daha neler neler vardı.

      Sil
  5. Hepplewhite çok güzel ama minyatürlere bayıldım.:)

    YanıtlaSil
  6. Hepsi yazacaktım ama biraz İngiliz biraz Japon işi oldu galiba.:))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha sergide o isimli bir şey mi vardı diye düşündüm bir an Gezgin Kova :)

      Sil
  7. Babam bana seni sumo güreşçisi yapacağım derdi hep, spor konusunda çok ümitsizdim çünkü :)))
    Canlı canlı izleyip görüşlerini öğrenmek isterdim aslında :))) Benden sumocu olur mu söylerdin hem ahahahaaaaa :)

    Minyatürlere bayıldım bu arada...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha ben izleyemedim, belki sen gidip bakarsın bir gün Şebo :D

      Ben de bayıldım minyatürlere :)

      Sil