Mutluluk

Eylül 07, 2009

"Öyle Farsçaya veya eski kelimelere olan hayranlığımdan değildi "Handan" a düşkünlüğüm. Gerçi kulağımda güzel bir ahenk oluşturan kelimeleri seviyordum fakat ona olan tutkum ünlü uşşak şarkının sözleriyle başlıyordu :" Cânâ rakibi handan edersin"

Lügata "Handan"ın anlamını öğrenmek için ilk baktığım yıl zannedersem 1960'tı. Müzikalitesi gibi aydınlık manasıyla henüz 18 yaşımda gelecekteki kızımı hayal ettirdi bana. Gülen aydınlık yüzüyle ve mutluluk veren varlığıyla Handan'ı.

Tam on yıl sonra yani 1970 Ekiminde ona kavuştum. Görele Lisesinde bir pazartesi günü... Öğleyin başlayan ilk dersten çıkıyorum, bir sigara içimi teneffüs için öğretmenler odasına giriyorum. Acele ile eşimin küçük yeğeni Mehmet geliyor yanıma. Belli ki koşarak gelmiş, yanakları ateş gibi. Çocuk telaffuzuyla "Müştemi isterim enişte" diyor ve devam ediyor " Bir kıjın oldu" Akşam paydosunu zor ediyorum. Eve döndüğümde sancılar içinde bıraktığım eşimin yüzünde geniş bir rahatlık ve yanıbaşındaki beyaz kundağın içinde minik bir kız karşılıyor beni.

İlk geceler saat başı soluklarını kontrol edip koklamaya doyamadığımız, küçük bir rahatsızlığında İhsan Doğramacı'nın kitabına başvurduğumuz; güldürmek için maskaralıklar yapıp vaktinden önce konuşturmak için usanmadan uğraştığımız saatler daha dün gibi. Henüz dün gibi "Anne, baba" sözcüklerini ondan ilk kez duyduğumuz günlerin heyecanı.

En değerli eşyalarımızı hırpalayıp kitaplarımızı karalayışına severek göz yumduğumuz, isteklerini gerçekleştirebilmek için imkansızlıklarla boğuştuğumuz; sağlıklı olabilmesini sağlayabilmek, eğitimini eksiksiz tamamlayabilmek, gülücüklerini sürekli kılabilmek amacıyla çırpındığımız günler çabucak geldi geçti... Otuz yıl öncesinin bir makaralı teybinde onunla yaptığımız baba-kız söyleşilerinin kayıtlarında duran zaman albümündeki siyah-beyaz fotoğraflarda gülümsüyor.

Oniki yıl öğretmenlik yaptığım Kadıköy Kız Meslek lisesinde onun geleceğini gördüğüm öğrencilerime bağlılığım, yine onun sayesinde hoca-talebe ilişkisinin boyutlarını zorlayarak baba-kız yakınlığına dönüştü. Yüzlerce Handan'da izlediklerimle on çizdiğim yol, onda hissettiklerimle öğrencilerime geri döndü.Sevgiyi bizim kucağımızda, bilginin görkemiyle yücelten yüzünü Sevgi öğretmende öğrendi. Örnek bir öğrenci, örnek bir evlat oldu. Uzun yıllar süren öğretmenliğimden elimde kalan tek kızım oldu.

Kucağımda uyurken fotoğraflanan küçük kız; şefkate çok ihtiyaç duyduğum hastane günlerimin avutan, destek veren, kucaklayan büyük kızı oluverdi. Saçlarıma akları, yüzüme derin çizgileri yadigâr bırakıp geçerken onu büyüten, alıklı ve akıllı gençkız yapan seneler için ne söyleyeceğimi bilemediğim bugün garip bir boşluk içindeyim.

Teliyle duvağıyla 7 Eylül günü yuvadan uçup giden birtanemin yokluğunda tek avuntum, adı gibi handan olan çehresinin gönlümde bıraktığı aydınlık ve mutluluk olmaktadır."

Fethi Karamahmudoğlu

Benzer yazılarım

4 Yorum yap

  1. Çok güzel yaa... Keşke benim babamda yazsaydı böyle şeyler. kIskandım mı ne:D Buralardayım artık şekerim, bilgine;)

    YanıtlaSil
  2. canım benim . çok duygulandım. baba başka birşey. allah yerlerini nurlarla aydınlatsınnn cennet mekanları olsunnnn.selma

    YanıtlaSil
  3. Hadi bakalım...
    Ağladım sabah sabah:(

    Bu konuda bir bilgim yok ama adsız'ın yorumuna istinaden yazıyorum;Nur içinde yatsın babacığın,mekanı cennet olsun harika bir yazıydı....

    YanıtlaSil
  4. Hoşgeldin canım :) Herkesin babası yazamayabilir ama eminim herkesin babası aynı şeyleri hissediyordur Katrecim :)

    Selmacım, Amiin.

    Teşekkür ederim Banu, Amin.

    YanıtlaSil