Ulan Batur 2
Kasım 02, 2024Eve döndüğümden beri yazamadım bir türlü yazının son kısmını hemen başlayayım.
Orhun Abideleri veya Tonyukuk Yazıtlarına gitmeyi istiyordum ama Orhun Vadisi altı buçuk saat mesafeseymiş. Ve götürecek araba gece dört gibi yola çıkarız dediğinde Can'a hiç cazip gelmedi haliyle :D Ertesi gün de sabah beşte kalkıp dönüş uçuşu yapacağından çok yorucu olacaktı. Tonyukuk daha yakındaydı, bir buçuk saatte gidiliyordu , bir se Cengizhan heykeli vardı o tarafta ama o yazıtlar kapalıymış, bekçisine göre bazen açtırıyoruz dedi adam. Bazen olasılığı gitme isteğimizi azalttı ve bir dahaki sefere erteledik. Yani ben erteledim :D Zaten çocuklarla gitmek daha anlamlı olacaktır. Mete ve Bilge 'nin gelmediği Orhun Yazıtları çok eksik kalacaktı benim için.
O zaman dedim Can'a keşke o tura gitseydim demek yok bugün yürürken:D
Yürüyerek bir saat mesafede bir saray müzesi görmüştüm. Oraya gidelim dedik. Ama önce kahvaltı :D
Gayet tatmin edici bir kahvaltı standı vardı. Yalnız ilk gün milimetrik küp çeklinde doğranmıştı peynirler ikinci gün biraz daha insaflılardı. Bu arada yuer dışında yaptığım en mükellef kahvaltı Billund'daydı. Waffle makinası bile vardı. Ama kurutulmuş domates ile yok artık demiştim. Devasa bir açık büfeydi :D
Eh biz Ulan Batur'a geri dönelim.
Gidiş dönüş kocamı o kadar yürütemeyeceğimi bildiğimden giderken taksi tutarak gittik saraya. Resepsiyondaki çocuk kendi uygulamasından çağırdı bizim için. Yüz elli iki yüz lira gibi tutar herhalde demişti, doksan lira tuttu.
Yalnız saray ve müzesinin kapalı olduğunu okuduğum halde bile bile gittik oraya. Şansımıza salı ve çarşamba günleri kapalıymış. Bilin bakalım kimler salı ve çarşamba oradaydı. Neyse, yine de gidelim diye ısrar ettim. Zira dışarıdan da olsa otantik bir bina görmek istiyordum etraftaki apartmanların dışında. Bir de o yakınlarda nehir gözüküyordu, belki daha hoş bir ortam görebiliriz diye hayal ettim.
Yılın ilk karına dokunmuş mutlu Handan. Bu arada hava gayet ılıktı. Sanırım beş on derece civarındaydı ve yumuşaktı.
Ulan Batur deyince aklıma ilk korna sesleri gelecek. Bir de hem sağdan hem soldan direksyonlar. Ve fakat şunu da söylemeliyim ki onca keşmekeş ve trafiğe rağmen ışıksız yaya geçirlerinde arabalar durup yol verdiler . Gerçekten bu da çok şaşırtıcıydı.
Bizim gezdiğimiz yerlerde kaldırımlar genişti, temizdi. Çok ağaçlı bir şehir değil ama şehir dışında hiç ağaç yok, yine de ellerinden geleni yapmışlar diye düşündük. Olan ağaçlar da bütün yapraklarını döktüklerinden daha az algılamış da olabiliriz.
Paralarından (Mnt/ Tögrög veya tugrik) iki sıfır atınca yaklaşık olarak TL ye çevriliyor.
Kırmızı et gerçekten ucuz. Yemeye Datça tatilden daha az para verip daha lezzetli ve doyurucu porsiyonlar aldık diyebilirim.
Her yer kore , japon restoranlarıyla dolu, Moğol restoranı bulamadık.
Sovyet komünist rejim havası var etrafa bakınca ama yeni binalar da ultra lüks apartmanlar.
Gezmek için bir çok müze var.
Yazın gidip şehir dışındaki yurtları ziyaret etmek , anıtları gezmek güzel olur diye düşünüyorum.
Bu da son gece sürpriz kar videosu. Yatmadan son defa pencereden bakayım dediğimde önce havada toz uçuşuyor zannettim. Kar olduğunu fark edince bir saat onu seyrettim.
Orta Asya'ya da gitmedim demem artık. İtalya'yı İspanya'yı görmedim ama Moğolistan kaçmaz :D
Sanki anlatacağım bir şeyler daha vardı da unutmuşum gibi bir hissiyat içindeyim ama neyse artık.
Şuraya da özet video bırakayım.
Daha ayrıntılı merak edenleri şu bloğa alabilirim.
0 Yorum