İstanbul Film Festivali/1

Bu sene öyle fazla filme bilet almadım. Pandemide formdan çok düşmüşüm. Bir de internetten bakmak yoruyor beni, kitapçıkla daha keyifli arıyordum. Dört tane filme bilet aldım. Bir taneye de kapıdan şansımı deneyeceğim. Belki canım isterse başka da bakarım.

Bugünkü film çok değişikti. Çünkü film değilmiş :D



Talking Heads grubunun bir konser sırasında belgesel niteliğinde bir filmini beklerken konser izledik :D Grubun da bildiğim tek şarkısı vardı  ama neyse ki müzikleri sevsiğim türdeydi.

İstiklâl Caddesi'nde çalışan bir arkadaşımın öğle tatilinde gelirsin sen diye aklını çelmiştim. Ama sabah Şişli'de bir toplantıda olunca heyecanlı bir geliş oldu :D Hayatının koşusunu yapmış olabilir. Neyse son saniyede girdik içeri.

Yine hiç unutulmayacak bir macera oldu bizim için. Azıcık kendimizi gıpraştırınca ne güzel anlar yaşayabiliyor insan. 

Yarınki film bakalım nasıl çıkacak :)



Kitap Salı 2024/ 2

 Bu sefer işi sıkı tutup kitap okur okumaz buraya yazmaya karar verdim. Kitap okuduğum sürece mesele yok demektir :D


Aşka İnanmayanlar İçin Aşk Öyküleri/ Hikmet Hükumenoğlu




Sev 'den görüp almıştım bu kitabı. O podcastinde anlatmış güzel güzel , şuraya bakabilirsiniz. 

Hikaye kitapları ile ilgili ne olduğunu bilemediğim bir ilişkim var. Seviyor muyum sevmiyor muyum emin değilim. Yani güzel yazarlar yazdığında hoşuma gidiyor okuması ama yine de sanırım roman okumayı tercih ediyorum. Bir Şermin Yaşar'ın hikayelerini seviyorum, ha bir de Buket Uzuner'in hikayeleri ,bak gerçekten çok çok sevdim dediğim hikaye kitapları onlar. Onun dışında çoğu başı sonu belli olmayan hani iyi kurgulanmamış nereye gittiği nereden geldiği ortaya çıkarılmadan çalakalem yazılmış eskizler gibi hissediyorum. 

Bu kitaptaki hikayeler güzeldi,  girişi gelişmesi sonucu, insanda uyandırdığı duygularını,  insan ruhuna uzanmasını sevdim.



🤍Bebekler doğduktan bir süre sonra konuşmayı öğrenir ya ,annem de tam tersi, konuşmayı yavaş yavaş unutmaya çalışıyordu galiba. Bunun bir tür isyan olduğunu yıllar sonra anladım. Çaresiz insanların sessiz isyanı.

🤍Bazı insanlar akıl olmayan yerde akıl arıyordu.

🤍Yeryüzü gökyüzü ve tüm insanlar, insanların kafası ,iç organları, iç organlarını oluşturan moleküller ,atomlar hepsi ama hepsi kıldan ince ipliklerle birbirine bağlı. Bir anda kopup dağılmak ,dört bir yana saçılmak o kadar kolay ki, insan bazen nefes almaya bile korkuyor Çok dikkatli olmak lazım.
Kulaklarım böyle çın çın ötmeye devam ederse çok yakında aklımı kaçıracaktım. Çünkü burada sokaklarda çınlıyordu ,hava bembeyaz çınlıyordu, eskiden insanlarla dolu odalar şimdi boşlukta çınlıyordu, kapının önündeki ağacın dalları çınlıyordu, karşıdaki binanın tepesine tünemiş kara lara kuşlar çınlıyordu. İnsanın beynini oyan tiz bir sesle çınlıyordu, ayarı iyi yapılmamış radyo gibi ,anteni yerine oturmamış televizyon gibi ,tüm yeryüzü ve gökyüzü çınlıyordu.

🤍Aklı başında olan tüm insanlar gibi o da hayallerinden tasarruf etmişti.

🤍Faik Bey'in beyninde uçuşan rengarenk zercikler önce parmaklarına doğru ilerliyor, oradan kalemi atlıyor, kalemin ucundan kağıda düşüyordu.

Bir Masalda İki Kral Olmaz / Sacit Aslan


Bu kitabı da birisinden görüp almışım da ne aldığım konusunda hiçbir fikrim yok muymuş, yoksa o sırada merak mı etmişim bilmiyorum.

Gazinolar Kralı Fahrettin Aslan 'ın oğlunun anlatımıyla Maksim Gazinosu 'nun dolayısıyla o dönem Türkiye 'sinin hikâyesiymiş meğer. 



Benim gibi ilgisiz birisinin bile okuyabileceği yalınlıkta anlatılmış, biitrmeyi başardım. 

Transit Yolcular / Müge İplikçi


Bu kitabı neden aldım, birisinden mi duydum yoksa indirimdeydi de değişik bir yazar okuyayım mı dedim bilmiyorum.

Zaten okuyamadım da.

Aslında güzel başlamış gibiydi ama bir yerden sonra döne döne okuduğum cümlelerin karmaşası beni baydı, daha fazla dayanamayacağımı hissettim. Zaten heyheyli bir günümdeydim ondan da olabilir ama bu kadar da bulmaca gibi yazıyı anlamaya çalışana kadar sudoku çözerim daha iyi diye düşündüğüm an elimden bıraktım :D


#Yeri geldiğinde durmak da bir harekettir. Yeter ki bu duruşta gidemeyişin yerine gitmemek alsın. Gerisi hayatın kendisidir .

#Beklemek zamanı , durmak mekanı arttırır. 

Şimdilik bu kadar, bu gidişle bu yazı okuyamadığım kitaplara dönüşecek ama umudumuzu kesmiyoruz  :D

Oradan Buradan


Ramazan bitsin onu yapacağım bunu yapacağım hayallerim vardı, Ramazan bitti hava mis gibi ve ben kılımı kıpırdatmak istemiyorum. 

Bu yüzden kendime kızdım. Gittim bir iki tane Film Festivali'ne bilet aldım. Birkaç arkadaşımla buluşma ayarlamaya çalıştım ama geri püskürtüldüm. Neyse Aynur'la sinemaya gideceğiz orası kesin. Ayşeciğim geliyor belki yarın onunla buluşabiliriz bakalım planlarına göre . Bugün de annemle Capitol'e gidip dolandım. Can'a bir sürü gömlek falan aldım ona yaradı bu dolaşma işi. Kıyafetleri ya çok eski ya da ona olmuyorlar. 



Japonların sakuraları varsa bizim de erguvanlarımız var. Havalar sıcak gidince bu sene erkenden açtılar. 



Instagram'da birisi mor salkımların zehirli olması üzerine bir video koymuş yahu nasıl zehirli olabilir biz bunu yiye yiye büyüdük. 




Şu taşların arasından çıkmış yeşillik kadar hayran oldum bir şey yok.


Gülcemalimi özlemişsinizdir belki :D



 

Geçen gün misafir takımlarımı günlük kullansam mı diye düşünüyordum. Çünkü misafir takımım salondaki dolabın altında ve misafir gelince çıkartasım gelmiyor üşencime. Dolayısıyla da hep günlük takımları kullanıyorum. Ve fakat dün bir şey fark ettim ki benim koridorda olan dolabımın içine  o takımlar sığabiliyorlarmış. Yani salondaki dolaptan onları antredeki dolaba taşıdım antredeki dolaptaki bilimum kutu oyunları falan da zaten salonda kullanılan şeyler onları da salondaki dolapa taşıdım ,şu anda artık misafir geldiğinde aman boş ver diye gündelik tabakları çıkartmak yerine doya doya misafir tabaklarımı kullanabileceğim hatta belki gündeliğe bile kullanabileceğim. Hayır bir buçuk sene oldu eve taşınalı hiç mi fark etmedin o dolabı o tabaklarının sığdığını Handan. Kaç defa da baktım keşke şuraya sığsaydı  dedim :D 



İşte yeni haftaya bu şekilde başladım.



Not: Fotoğraflara şarkı sakladım




Hikâye Bitti

Bir Varmış Bir Yokmuş bloğumda yayınladım .Bütün bölüm numaraları duruyor, hangi bölümde kaldığınızı kolayca bulabilirsiniz böylece.

İşte şurada :)

Sonuna kadar okumayı başaranlar bi ses etsinler :)

Balkonumdan Kareler Eşliğinde Bayram Şekeri Tadında Şarkı Falı

Metehan, bu ne yaa, falları da instagramda yapmaya başladın kaçırıyorum diye söylendi bana. E bi gün boyunca bakmazsan kaçırırsın tabe oğluşum.

İnstagramın günlük gelip geçici olması en sinir bozucu yanı sanırım. O gün bakıyorsun sonra geride kalıyor. Geride kalan bir şeyi bulmak için uğraşıp duruyorsun sonra. Bloğun yeri onun için ayrı. 

O zaman gelsin şarkı falı, neşeli şarkılar derleyeceğim şimdi size. Tıklayın bakalım en sevdiğiniz fotoğrafa :)















 

31

Konserin sonuna yaklaşıyorlardı. Işıklar kapandığında kollarını önündeki korkuluklara yaslayıp benim şarkım yokmuş diye düşünüp hüzünlendi Elisa. Sonra ışıklar açıldı. Hepsi önlerinde mikrofon oturmuşlardı. Bir elleriyle mikrofonlarını tutmuş beklerlerken kamera önlerinden geçip görüntülerini dev ekrana yansıtıyordu. Başını kollarına yaslamış onlara bakarken bir an kalp atışları hızlandı. Öne eğilip gözlerini kısıp iyice baktı. Aynı anda hem çılgınca kahkaha atıp zıplamak hem de haykıra haykıra ağlamak istiyordu.


- Eee bize sevgililer günü hediyesi olarak ne veriyorsun Elisa ?

- Bir şey mi vermem gerekiyormuş ?

- Vermez misiniz burada hediye?

- Bilmem, ben hiç hediye almadım hiç de vermedim. Aklımın ucuna bile gelmedi hediye .

Sabah Dal ile konuşmalarının ardında onlara ne hediye edebileceğini düşünüp durmuştu. Genelde yaptığı gibi özel bir yemek hazırlamak yerine onlara kendisinden bir hatıra bırakmak istiyordu. Sonra aklına yaptığı bileklikler geldi. Hâlâ elinde ipleri vardı. Hem onlara hem kendisine üzerinde kalp deseni olan dokuz tane bilekliği akşama kadar bitirebilirdi. O gün odasına kapanıp hiç çıkmadan uğraşıp tamamladı. Hepsinin odasına gidip baş uçlarına küçük notlar yazarak bıraktı. Gecenin ilerleyen zamanlarında kollarında bileklikleri ağızları kulaklarında salona doluştuklarında nasıl sevilmez bu çocuklar diye düşünüyordu. 

-Neee, sen mi yaptın bunları ?

- Hem de bugün ?

- Daha ne gizli yeteneklerin çıkacak acaba ?

- Ne demek beğendiniz mi ? Bayıldık. 

İşte orada, hepsinin bileğindeydi şu anda. Kırmızı kalpli bileklikler. Ağlamaya başladı.

........


Sabah başının üzerinden gelen seslerle gözlerini açtığında Yeo ve Aja'nın fotoğrafını çektiklerini fark etti önce, sonra da kendisine sımsıkı sarılmış kolları. Aniden fırlayıp kaçma refleksi kendisine sarılan kolların iyice sıkılaşması ile engellenince durup yanındaki yüze baktı. O sırada gözlerini açan Sal ona gizlice göz kırpıp diğerlerine döndü

-Ne yapıyorsunuz siz ?

- Bu büyük aşkı belgeliyoruz.

- Ben de gece sizinkini belgelediydim, göstereyim hatırlatın da .

- Ne belgesi ?

- Şu daracık yerde hayatta kalmaya çalışırken girdiğimiz hallerden bahsediyorum.

- Dönüp de bana sarılaydın o zaman.

- Sen Teu ile sarmaş dolaştın o ara 

- Hiç de bile

- Demek sabah olunca hiç de bile olduk, gece öyle demiyordun ama, alçak

Yavaşça yerlerinden doğrulurlarken hepsi kahkaha atıyorlardı .

- Haydi kalkın da gidip antreman yapalım. O fotoğrafları da sil, saçma sapan başımıza iş almayalım sonra. Bugün hava açıyor gibi.

- Donan kaidem hiç öyle demiyor ama.

- Allahım nereden buluyorsan bu lâfları.. Yürü yürü , donan yerlerini ısıtacağım ben şimdi.

Sonra Elisa'ya döndü.

-Bende böyle yanımdakine sarılma alışkanlığı var, rahatsız etmedim değil mi seni gece .

- Yok, uyumuşum deliksiz.

- İlginç bir şey diyeyim mi, ben de öyle uyumuşum , hayatımda bir ilk olabilir .

Yanından ayrılırken karman çorman duygular içindeydi Elisa. Hem yüreği sıcacıktı hem de çok acıyordu canı. 

Mutfakta kahvaltı hazırlarken elektirik geldi . Herkesten uzak, özgür kısa kaçamağın sonu diye düşündü. Bu iki gece masal gibi gelecekti geriye dönüp baktığında. Kendisine sarılmış kolların sıcaklığını hiç unutmamak mı iyiydi yoksa bir an evvel unutmak mı acaba ?

Ve akşam yolların açılmasıyla hayat kaldığı yerden devam etmeye başladı. İnternetin gelmesiyle telefonuna doluşan mesajlara bakarken Yeo'nun gönderdiği fotoğraflar kalbini hoplattı. Silmeden önce sana yolluyorum, bunları sakla diye yazmıştı altına. Hemen yedek hafıza kartını takıp ona aktardı fotoğrafları. Giderken telefonundaki her şeyi formatlatacaklarını biliyordu o yüzden fotoğrafları direk bu karta attı. Karda bahçede, yatakta hepsi birlikte, yemek yerken çekilmiş bu küçük tatilden bir kaç anıyı saklama hakkı olduğunu düşündü. Sonuncu fotoğrafa uzun uzun baktı, nasıl da huzurlu uyuyorlardı birbirlerine sarılmış. 

Sonrasında günler öyle çabuk geçti ki .. O bitmesin istedikçe hızlanıyordu sanki. Ekip elemanları olmadıkları iki günün acısını çıkartırcasına onları hiç yalnız bırakmıyorlardı. Gerçi kendisine teşekkür etmişlerdi geldiklerinde aldığı tedbirlerden dolayı ama bir yandan da sürekli takiptelerdi. 

...


Diğer bölümler için tıkla.

10.000

Bugün Instagram'da 10.000 takipçim olmasını kutladım. İnanılır gibi değil , değil mi? 


Aslında takipçi sayısına bakmamaya çalışırım çoğunlukla. İnsanın hırsının sonu yok, o sayı asla yeterli gelmez. Ama bu 10 binin içimde bir hikayesi olduğu için benim için farklı bir yeri var. Eskiden 10.000 takipçi olmadan Instagram link vermene izin vermiyordu ya, ben de orada da burada yaptığım gibi şarkı falan yapmak istiyordum. Onbin sayısına bakıp ooo ben oraya ulaşacağım da linki vereceğim de diye düşündüm hatırlıyorum. Neyse sonradan o saçmalık bitti de herkes link verebilmeye başladı ben de istediğim gibi sevdiğim yazılara şarkılara link verebildim. Onun için artık bir önemi kalmadı ama yine de o sayıya ulaşmak bana mucizevi bir şey olmuşmuş gibi hissettirdi :)

30

Sıradaki şarkıyla yine geçmişe savruldu Elisa. Grubun dinlediği ilk şarkısıydı bu. İna'dan gelen telefonu kapattıktan hemen sonra isimlerini unutmadan aratmıştı internette ve karşısına ilk bu şarkı çıkmıştı. Daha çok yeniydiler o zaman, fazla şarkıları yoktu ama dinler dinlemez sevmişti bunu. Ve diğerlerini de .

hala göremediğim  amaçların varlığından korkuyorum, hayır 
Aramaya devam ediyorum ama kayboluyorum, kendime inanamıyorum
Ama yine de hayalime doğru koşuyorum,

O anda kendi duygularını bulmuştu şarkıda. Beni anlatıyorlar diye düşünmüştü. Sonraki günlerde bütün videolarını, şovlarını izlerken daha da yakın hissetmişti onlara. Bambaşka dünyalarda bambaşka yollardan geçerken de aynı şeyleri yaşayabiliyor insan demek diye geçmişti aklından. 

Sahnedekilere bakarken gülümsedi, başardınız işte diye fısıldadı .

O böyle durmuş izlerken yanındaki kızların çekiştirmeleriyle kendisini onlarla zıplarken buldu.

Ya ya ya ...

....

- Gerçekten olur demişler mi ?
-Eveeettt. Önümüzdeki ay geliyorlar, sen de yedi ay orada çalışacaksın. Haftaya gidip işlemleri yapacağız. 
- Maaşı doğru mu duydum, bu kadar olmasını beklemiyordum.
-Doğru duydun. Harika değil mi ?
-Harikadan da öte.
- Bak gelen grubun ismi Numb. Biraz bakarsın kimlermiş diye.
-Hemen bakacağım şimdi. 
- Benim işe dönmem gerek, sonra hangi gün gideceğimizi konuşuruz.
- Tamam, konuşuruz, hoşçakal.

Odasında duramayıp kendisini bahçeye attı. Çok güzel bir sonbahar sabahıydı, sabah güneşi evlerin arasından süzülüp yüzüne geliyordu. Derin bir nefes alıp şükretti. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Sonunda ayakları üzerinde durabilecek, kimseye muhtaç olmadan yaşayabilecekti. Daha güzel bir duygu yok dünyada diye düşündü. Başı dik bir biçimde yaşamak , korkmadan, ezilmeden, baskılanmadan, aşağılanmadan yaşamak. 

.....

En kenardaki Dal'ın yanına uzanırken herkes ooooo ufaklık, kaptın yine en güzel yeri diye ona takılıyordu. Utangaç gülümsemesiyle beliren gamzelerinden yumurmamak için kendisini zor tutup arkasını döndü hepsine. Bu gece bana uyku yok diye düşünüyordu bir yandan da. 
-Kolunu çeksene 
-Sen göbeğini çek kolumdan
-Göbeğim falan yok benim.
- Heyyy, ayak ucunda yatanlar var, tepişmeyin.
- Cidden çok sıcak oldu burası.
-Yatağıma dönüp donsam daha mı iyi olur diye düşünüyorum.

Bir saat sonra ancak durulup konuşmalar kesilmişti. Olduğu yerde kıpırtısız yatmaya çalışırken gerilen kaslarını biraz kıpırdattı. Sırtını benim sırtıma yaslayabilirsin diye fısıldadı Dal, rahatsız olmam. Olmazsın tabi diye fısıldadı Yeo kıs kıs gülerek. Yeniden başladı kargaşa. En sonunda "Susuuun " diye bağırdı Elisa. 
- Bana bakın uyumayacaksak ben gidiyorum yatağıma, donmayı tercih edeceğim yakında. Pamuk Prenses cücelerle napıyodu acaba , bu kadarı da fazla ...
Hepsi bir an sustular ama Teu ve Eol kahkaha atınca curcuna tekrar başladı.

En sonunda ne zaman uyuyakaldıklarını bilmiyordu genç kadın. Gözünü açtığında Sal ile göz göze geldi. Birbirlerine ne zaman sarılmışlardı, Dal nereye gitmişti. 

-Dal tuvalete gitti, sen de o gidince bu tarafa döndün , geri gelince rahatsız etmemek için ayak ucuna sıkıştı sanırım diye fısıldadı Sal. 

Uyku sersemi öyle bakakalmıştı Elisa. Rüya görüyor olmalıyım diye düşündü Sal onu kendine çekip alnına öpücük kondurunca. 
Haydi uyuyalım, daha sabaha çok var diyerek gözlerini kapattı genç adam. Nasıl uyuyabilirim ki ben böyle diye düşündü . Şu anda zaman dursa, ben böyle kalsam. Birisine sarılıp da uyuyabileceğimi hiç bilmiyordum . Yıllarca ne kadar kızmıştı bana ona sarılıp yatamadığım için. O uyuyana kadar dişlerimi sıkıp dayanıp, uyur uyumaz uzaklaşırdı hep. Şimdi inanamıyordu uyumuş olduğuna. Başını omzuna yaslayıp kokusunu içine çekti. Gözlerini kapatıp öylece durdu. Düşündüğünün aksine hemen uyuyakaldı.

Diğer bölümler için tıkla.