­
­

Bu Fotoğrafımı Çok Sevdim



Kendim diye demiyorum selfi çekmede bayağı ustalaştım doğrusu.

Bu hafta Can'ın ilaç haftasıydı. Evse ve sakin geçti . Bana da iyi geldi doğrusu. Bol bol dans videosu çektim. Yattım. Tembellik yaptım. Ve açık büfe gibi sofralar hazırladım ki yesin birşeyler. 

En son pet sonucumuzda bir iyileşme görülmedi. Canımız sıkıldı biraz. Doktora göre kötüleşme olmaması bile güzel. 

Sonucu aldığımız akşam arkadaşlarımızla buluştuk. Bizi hiç yalnız bırakmayan arkadaşlarımız olması öyle büyük bir nimet ki. 


Neyse bu keyifsiz dönemi da daha keyifsiz savaş haberlerini izleyerek atlattı Can. Savaş pilotu gözüyle her akşam saatlerce inceledi, yorumladı. Kafası dağıldığı için savaşa bile minmettar olmuş olmaktan utanıyorum ama öyle oldu.

Bu akşam annemi kardiyoloğa kontrole götüreceğim. O arada kendime de randevu aldım. İki sene önce kolestrol ilacı verdiydi bir doktor, tabi hocam deyip ilacı almadan çıktıydım. Göya zayıflayıp sağlıklı yaşayıp atlatırım diyordum. Zayıfladıydım da ama geri aldım son aylarda, bişi değişmedi :D

Yalnız doktor akşam altıda başlıyor muayeneye. Akşama kadar napıcaz bilmem.

Neyse , ben size keyifli bir dans ile veda edeyim. Bunu bütün her yere yetişmeye çalışan kadınlar için yaptım.



Bir Tatile İhtiyacım Var



 Can'a dedim ki sanırım fazlasıyla sosyalleştim yedi sekiz aydır. Benim artık sakin, daha önce görmediğim, kimseleri tanımadığım, sere serpe dolaşıp plân program yapmak zorunda kalmadan kafamıza göre takıldığımız bir tatile ihtiyacım var. 

Tabii ki kriterleri beş defa saymak zorunda kaldım zira saydığı seçenekler karşılamıyordu onları.

Sevdiklerime vakit ayırmayı, onlarla birlikte olmayı tabii ki çok önemsiyorum ama şu aralar sadece var olmak istiyorum, hiç bir şeyin parçası olmadan , sadece var olmak. 

Bir kaç gün kaçmak bana çok iyi gelecek. Ama hayalimdeki bir kaç günü bozdu plânlarıyla, şu an yine belirsizlik var. Ve ben artık belirsizlikten çok yoruldum. 

Şu An Bütün Hayalim Yarın Evden Çıkmadan Keyif Yapmak

Bu hafta fazla sosyaldim, yoruldum.

Pazartesi ortaokul arkadaşlarımla buluştum.

Akşam Kürşadlara gittik, Aynur bize nefis şeyler hazırlamıştı.


Salı İzmir arkadaşlarımla. Eskiden beri takip edenler bilir teog anaları . Bulaşıcı gibi peşpeşe hamile kalıp doğurduyduk :D

Çarşamba ilaç günüydü, hastanedeydik. Normalde hastane dönüşü mahalledeki harika restoranlardan birine gidiyorduk ama o gün genel boykot günümdü (benden başka yapan kaldı mı bilmiyorum ama :D) eve döner dönmez mutfağa attım kendimi.


Perşembe zaten pazar koşuşturmam var. Bir de ehliyeti artık değiştireyim diye randevu almıştım. Kadıköy'e indim.





Akşam da anneme uğradım.

Cuma günü üniversite arkadaşım Gülden'in atölyesine gittim, zira ona halhal sipariş etmiştim. 


Çok güzel olmamış mı?  Bayıldım ben.




Akşam eve döndüğümde bizimkiler birşeyler sipariş etmişler , ben de kendime salata hazırlayıp balkon keyfi yaptım.

Bugün bir haftanın sonunda kendinden geçmiş evimi toparladım biraz. Gerçi kıyı köşe iyi bir temizliğe ihtiyaç var, belki önümüzdeki hafta yaparım. Hava da öyle çabuk ısındı ki , yakında kolumu kıpırdatasım gelmez.

İşte böyle.

Gitmeden size bir şarkı hediye edeyim, fotoğraflara eklemedim zira :)


Şarkının sözleri çok güzel.

Tam bu satırları yazarken hemen yanımızdaki okulda bir tören başladı. (Cumartesi cumartesi ne töreni anlamadım ama ) Sitenin bahçesinde oynayan çocuklardan biri yüzümü gülümsetti. "Anne ayağa kalk ayağa, saygı duruşu var " diyen o güzelliğe sarılasım geldi. Bu çocuklar bizi güzel günlere götürecekler. 

O zaman an itibariyle fotoğraf da paylaşıp gideyim. Öptüm sizi.



Gün Bitmeden Yetiştim , Haydi Kutlayalım

Şimdi kaç tanesi hâlâ yazıyor bilmiyorum ama benimle aynı gün blog açan çok kişi vardı. O gün bir gazetede iki blogger ile söyleşi vardı. Blog denilen şeyi onlardan öğrenmiştim. Hayatı boyunca günlük tutmuş birisi olarak tabii ki çok ilgimi çekmişti. 

Metehan altı yaşında anasınıfındaydı Bilgehan üç olmak üzereydi. Ben kendimi kaybettiğimi düşünüyordum. Bu blog benim kendime açılan kapım oldu. Gördüklerimden çok da hoşlanmadığım zamanlar vardı, iyice karışıp kayboldum bir ara, nereye gideceğimi bilemediğim zamanlar.. Hepsi geçti. Her şey geçiyor.

Blogspot vardı ben ilk blog açtığımda bir de blogcular. Blogcu Türkçe bir siteydi. Benim okuduğum söyleşidekiler  blogspottaydılar, burada açtım. Açtım ama buralar hep dutluktu o zamanlar:D

Diğer blogları bulmak için ya tepedeki sonraki blog yazan yere tıklıyordun, ya profilinde yazdıklarına tıklıyıp aynı şeyleri yazanlara ulaşıyordun. Blog kardeşliği diye bir şey keşfettim sonra. Onların html kodunu bloğun html kodunda uygun yere kopyala yapıştır yapınca random üye olan diğerlerinin yazıları çıkmaya başlıyordu. Sonra hoşumuza giden blogların linklerini yine html ile eklemeyi falan öğrendik. Ama önümüze yazıları düşmüyordu tabi, hepsine tek tek tıklayıp bakıyorduk yeni bir şeyler yazmışlar mı diye. 

Zamanla her şey kolaylaştı, arayüzler gelişti (bazen de geriledi tabi) başkalarını takip edebilmeye , yazılarını direk görebilmeye başladık.

Bunca senedir uzayıp kısalmayan bu bloğa inatla yazmaya devam ettim. İlk zamanlar çok fotoğraf yoktu, daha çok içsel karmaşalarım vardı. Sonra iyiden iyiye günlük haline dönüştü. Çocuklarım Truman Show gibi blogda büyüdük diyorlar. Haklılar :D (Ama dua etsinler instagram yokmuş o aralar :D) Ailece ne arasak dönüp bloğa bakıyoruz. Arkadaşlarına göstermek için fotoğraf mı arıyorlar blogdayız , bir şeyin tarihini mi merak ettik blogdayız, film soruyorsak blogdayız falan. Bizim için tam bir almanak.

Sekiz yüz takipçisi var gözüküyor bloğun ama toplamda on beş yirmi kişiyiz burada. Güzel blog arkadaşlarımı bana kazandırdığı için müteşekkirim bloğuma. Öyle güzel arkadaşlar ki, yüz yüze göreşmediklerimle bile sanki aynı mahallede büyümüşüz de hâlâ buradan devam ediyormuşuz gibi hissediyorum. 

En çok takipçili , en bilinen blog değilim ama hiç aralıksız yazılan en eski blog olduğum kesin :D  Bu da bişeydir .

İlk yazımı yazdığımdan bu yana yirmi sene geçmiş. Otuz beş yaşımdan elli beşe ulaşmışım. Hayat hem tam beklediğim gibi hem de hiç beklemediğim gibi geçmiş. Kendine daha yakın, karmaşalarının çoğundan sıyrılmış ama sorumlulukları daha da artmış olarak devam ediyorum hayata. 

O zaman yazı dolu nice yıllara diyelim mi ? Diyelim :)



Premenopozun En Sevmediğim Yanı

Regl oluyorsun ama ruh halin düzelmiyor.

Ben her zaman regl öncesi depresyona girerim. Bunu fark etmem de çok zaman aldı. Zira çok düzensiz olduğundan depresif zamanlarımla onu bağdaştıramamışım hiç. Sonra regl olduğumda bir anda çiçekler böcekler, hayat çok güzel moduna geçtiğimden sanırım o günlerden herkes kaçarken benim için tam bir mutluluk dönemidir. Yabi öyleydi. Şimdi hiçbir şey değişmiyor. Ben aynı depresiflikte gidiyorum.


 

Şu an batsın bu dünya modundayım meselâ. 

İçinde bulunduğum her şeyden uzaklaşmak istiyorum . Sonra da aşırı şükretme modundaki tarafım kendimi nankörlükle suçluyor. Ay şöyle bi saçma salak isyan bile edemiyorum .



Salamıyorum kendimi blogcum. 

Sabahın altısında kalktım. Bulaşık makinası boşalttım, yenilerini doldurdum. Geri dönüşüm çöplerini toparladım evin dört bir yanındaki dönüşüm kutularımdan. Neyse şansıma tam atmaya giderken kapıcı ile karşılaştım o attı. Şimdi piltes yapacağım. Ardından yürüyüş. Eve dön kahvaltı hazırla. Sonra tabii ki uykum gelecek. Yat. Yarın Resmiye Teyze'ye gideceğiz paçanga böreği, kısır falan yaparım. (Bakınız Resmiye Teyze)

Çamaşırlar toplanacak. Hâlâ yazlıkları çıkartmadım. Hoş gene kış geldi gibi oldu ama.


İşte böyle. 

Hadi başlayalım haftaya o zaman.

Derin Bir Nefes

Eski rahatlığım yavaş yavaş azalırken yaşlandığımı anlıyorum. O gün yapmam gereken bir şey varsa mutsuz kalkıyorum. İki şey varsa hepten batsın bu dünya modunda oluyorum. 

Bugün Serkan Altuniğne'nin stand up gösterisine gideceğiz. Kadıköy'de. Bu sıralar sevdiğim insanların gösterilerine giderek onları desteklemek istiyorum. Yarın da Hikmeti Tabiyeci'nin varmış ama onunkine başka zaman ayarlayacağım artık. Ay sonunda Yunus Günce'nin tiyatro oyununu izleyeceğim. Adamcağızın oyunlarını iptal eden iptal edene. 

Neyse konu dağıldı. Akşam gideceğiz. Burası güzel. Ama bugün boykot günü. Yani şöyle çıkalım yemek yiyelim oradan geçeriz diyemiyorum. Evde yemek yapıcam mecburi. Metehan'ın arkadaşı da gelecek. Yani evi toparlamam da gerekiyor. O arada sanırım regl zamanım yaklaşıyor. Gözümü açamıyorum uykudan. 

Saat altıda hortladım. Aha bu saat oldu çok şey yapmam gerekiyor diye iyice kılımı kıpırdatasım gelmiyor. Sıkılıyorum falan.

Handan kendini bi toparla diye kızdım kendime. Elinin altında herşeyin var. Zaten bber dolması yapacaksın on dakikada biter. Mercimek köftesinin mercimeği hazır , yeşilliği yıkanmış, bir karıştırıp şekillendirmesi var. Evin küçücük on dakikada süpürülür. Vitamin hapları da böyle enerjisiz günler için ideal. Hadi hadi ...

Dün mutfağı da mis gibi bırakmıştım. Şimdi gidip şu dolmayı pişireyim. Beklemiş halini seviyorum. Spor zamanına kadar pişer. Sonra da eminim düşündüğümden çok işi hallederim. Yapması sıkılmasından kısa sürer.

Sizin de varsa üzerinizde bir atalet, hadi gıpraşın gari. Düşünerek bir yere varılmıyor. Nerde hareket orda bereket.

Bu arada yakında yirminci yılı dolacak bu bloğun. Buluşma mı ayarlasak yaaa.