On Beş Yıl Ha :-)
Mart 01, 2015Bugün tam on beş yıl olmuş ayrılalı evkaftakı memuriyetimden:-) Beni bu güzel havalar mahvettiydi:-)
Yok yok mahvetmedi. On beş yıl önce çok para kazandığım ama hiç sevmediğim işimde koştururken, öğle tatilimiz bile olmadığından bi koşu yemek yiyip döndüğümüz restoranda tabağıma bir damla düştü. Sonra bir tane daha. Ne olduğunu anlamaya çalışırken baktım ağlıyormuşum. İnanın farkında değildim. Sıradan bir gündü, ekstra stresi olanlardan değildi yani, bir şeye üzülmemiştim, kırılmamıştım. Yemeğimi yemeğe gitmiştim sadece... Peki ben neden ağlıyordum o zaman ?
Düzenli işleri severim. Yapılacak işler listem vardır hep. Bir taraftan silinir diğer taraftan eklenir. Bir banka şubesinde bu liste hiç azalmadan sadece artabiliyordu. Sabah mesaiden bir saat önce gidip akşam bir saat sonra çıkıp günlük listemdeki tek bir maddeyi bile bitirememiş oluyordum çoğu zaman. Uzun bir yolun ardından eve vardığımda tombik bir bebek kucağıma veriliyor ve ben acıktım deniyordu. Akşam erkenden yatıyor, sabaha kadar on defa kalkıp bebekle ilgileniyor, sabah gün doğmadan yine yollara dökülüp otobüste uyuyarak zaman zaman ineceğim durağı kaçırıyordum.
Oğluma baba nerede diye sorunca "Daaa" diyerek babasınï gösteriyor anne nerede deyince " Daaa" diye duvardaki fotoğrafımı işaret ediyordu.
Mutsuz ve yorgundum. Çok param vardı tatile çıkacak vaktim yoktu.
Ve bir öğle yemeğinde gözlerim ağlıyordu benden habersiz...
O hafta biraz düşündüm ve sonraki hafta istifamı verdim.
Liseyi birincilikle, İTÜ İşletme Mühendisliğini 10. lukla, yüksek lisansı 86 not ortalamasıyla bitirmiş, dört sene banka müfettişliği yapmış bir insan olarak hepsini bırakıp evde oturmak nasıl bir şeydi derseniz? Hiç sıkılmadım. Hele ikinci bebeği de doğurunca öyle bir vaktim olmadı. Çocuklarımın her anını yaşadım. Gittiğim hemen her yere götürdüm, her kutlamayı ailece yaptım, öptüm, kokladım..
Çok param olmadı bir daha , borca girdik, ayın sonunu zor getirdik kimi zaman, umursamadım.
Seviyordum çocuklarımla ilgilenmeyi çünkü. Onlarla bir şeyler yapmayı...
Ki anahtar cümle bu. Sevmek.
Çocuklarıma tek dediğim de bu. Havalı işler, yok cok kazandıran işler falan diye bakmayın sakın, en sevdiğinizi bulmayı çalışın. İşini severek yapmak kadar büyük zenginlik yok hayatta.
İşte on beş yıl geçmiş.
Şu anda yazıyı yazarken Can bana dedi ki neee on beş yıldır ben mi bakıyorum sana. Tam tersi de olabilir dedim. Hımm dedi, tam on beş yıldır bize mi bakıyorsun sen?
On beş yıldır aileme bakıyorum ben:-) Ve arkadaşlarımı buluşturuyorum, tüm sevdiklerime vakit ayırıyorum. Kapımın hep açık olduğunu herkes biliyor.
Ve onca senelik eğitim nereye gitti diye soranlara diyorum ki işte tam karşınızda duruyor. Hiçbir zaman tipik bir ev hanımı olmadıysam, çocuklarımın gözünde bana saygı varsa, dersaneye gitmeden ders almadan anneee diyerek benim yardımınla çözüyorlarsa yapamadıklarını, eşim son yıllarda evden uzakta çok vakit geçirirken aklı kalmıyorsa geride, otoritem sarsılmıyor, kendime güvenim tamsa, kadın olmayı tüm saygınlığımla yaşıyor, komplekslere girmiyor, kendimi biliyorsam, küçük erkeklerim böyle bir ailede yetişiyorsa, hepsi bana bağlı değil mi? Ve ben de okumamış olsam böyle olabilir miyim?
Sakın yanlış anlaşılmasın, kadının yeri evidir falan asla demiyorum ben.Israrla tekrar ediyorum,işin sırrı en sevdiğini yapmakta. En sevdiğin , saygın bir iş yerinde gün boyu koşuşturup hazırladığın projenin sunumunu yapmak olabilir meselâ, o zaman onu yapmalısın. Sen sevdiğin şeyleri yapmıyorsan, mutsuzsan, kimseye hayrın olmaz...
Sevdiğimiz şeyleri bulduğumuz, yaptığımız harika bir haftasonu olsun bu:-) Yok ya, sadece haftasonu ile sınırlamıyorum. Dilerim hepiniz sevdiğiniz şeyleri yapma şansını elde edersiniz. Başka şeylere bakarken gözünüzün önünden gitmesine de sakın izin vermeyin tamam mı:-)
24 Yorum
Canım benim de nerde ise bes yıl bitti bes yıldır ücretsiz izindeyim kuzulara bakmak için. Şimdi ise geri döneyim mi diye düşünüyorum. Eskisinden daha az harcıyoruz. Daha az tatile gidiyoruz ama mutluyum. Ve yazdıklarını okurken seni bir kez daha sevdim. Ne güzel yapmışsın. Ne mutlu oldum senin gibi bir insanı tanımak la.
YanıtlaSilBen de çok mutluyum seni tanıdığım için Nihal:-) Benim işim beni tüketiyordu, geri dönmek istemedim. Ama sen seninkini seviyorsan, neden olmasın:-) En önemli yılları birlikte geçirdin, bu sağlam temel ile çocuklara hep en güzelini vereceğine eminim:-)
SilBen de evden çalışıyorum. Bebeğimi bakıcıya ya da kreşe bırakmaya kıyamadım. Bebeğimin büyümesine tanıklık etmek, her anının doya doya tadını çıkarmak benzersiz bir duygu. Sevdiğim işi, yani mezun olduğum bölümle alakalı işi yapıyorum ve gerçekten mutluyum.
YanıtlaSilSeninkisi çifte kaymaklı kadayıf olmuş Burcu, hep mutlu kal:-)
SilNe güzel yazmışsınız,günümüz şartları çok ,hırs,önde olma yada eksik kalmama arzusu,ne yazık ki mutlu oldugu değil çok kazandığı işlerde çalışmak durumunda bırakıyor insanları artık,kızıma da okutucam yazınızı,hayata atılmak üzere olan bır genc kızın alacağı ders niteliğinde...Kaleminize,gönlünüze sağlık.Çok muhterem bir beyefendiymiş babacıgınız da,ben de babamı aynı yaşlarda ve aynı yıl kaybettim.Nurla içinde yatsınlar,cennet olsun mekanları.
YanıtlaSilHırs ve eksik kalmama arzusu evet, bizden neler götürüyor neler. Çalışma hayatı sanki hayatımızı yaşamak için verdiğimiz bir diyet. Ama çalışma hayatı hayatımızın çoğunu kaplarken bu diyet oldukça büyük yer kaplıyor. Kızın senin gibi bir anneye sahip olduğuna göre buradaki dersi çoktan almıştır bence:-)
SilBabam için şükretmediğim bir an bile yok, dualarına en içten amin diyorum.
Müthiş bir yazı olmuş, seni kutluyorum :)) ne güzel anlatmışsın, ba-yıl-dım :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Şenay:-)
Silen doğrusunu en güzel bir biçimde yaptığını düşünüyorum :)
YanıtlaSilkutlarım..
Yüreğimin görürdüğü yere gittim Bahar:-)
Silher zaman ki gibi şaşırtıcı bi yazı olmuş handan.ev hayatını öyle çok seviyorum ki öyle çok,sinemaya gitme fikri bile bazen ötelenebiliyor bende!
YanıtlaSilben yine de üzüldüm ama,tam zamanlı olmasa da bunca birikimini biraz daha verseydin keşke.senin gibi insanların iş hayatında olması çevresine kişilik kazandırması lazım bence:))
çok sevgiler
Havva, yarın ne yaparım hiç belli olmaz:-) Oğlanlar gidince de evi bekleyecek halim yok ya:-) Gerçi pek cazip bi fikir ama:-)
Silbugün benim de emekli oluşumun 11. yılı:))))) sevmek konusunda haklısın. ben gerçekten bankacılığı özellikle de ihracatta çalışmayı çok sevmiştim. 20'li yaşlarıma dönsem yine çalışmayı tercih ederdim. ev, çocuk bakmak pek bana göre değil:)))))))
YanıtlaSilçenebaz
Ben de müfettişliği seviyordum Çenebaz, evlendikten sonra bir yıl ayrı şehirlerde yaşadık biz müfettişlik yüzünden:-) Ama bebek olunca farklı alanlara kaymak zorunda kaldım ve oraları hiç sevmedim. Ne güzel sevdiğin bir işte çalışmışsın sen :-)
Silinsanın sevdiği şeyi yapması en önemlisi. çalışmak ya da eviyle ilgilenmek ya da her ne ise. neyle mutlu oluyorsa insan onu yapmalı. gerisi lafı güzaf...
YanıtlaSilKesinlikle Bibis:-)
SilAslında işi bırakma kararını kolayca verebildiğin ve arkasında bu denli durabildiğin için de alkışlamak lazım
YanıtlaSilÇok kolay bir karar olmadı aslında GeCe, ama arkasında durmam kolaydı , hiç sevmiyordum banka şubesinde çalışmayı ve özlemedim. Hâlâ tüylerim diken diken olur, düşün aradan o kadar geçmiş:-)
SilBir evde anne çalışıyor, üstelik sevmediği bir işte çalışıyorsa, yorgun, mutsuz ve vakitsizse o evden hayır gelmez. En iyisini yapmışsın ve muhteşem yazmışsın Handan...
YanıtlaSilAnneleri mutlu etmek lâzim Zeugma:-) Teşekkür ederim canım:-)
SilO kadar guzel yazmissinki ...biz universite mezunu olup ama calismayi red edip cocuklarimizla vakit gecirmeyi tercih ettik...benim kafamda halen deli sorular biliyosun....hatta sen bana ozaman ne guzel ogut vermistin....ve sihirli kelimeyi yazmissin EN SEVDIGINI YAPMAK ....iste bu !
YanıtlaSilEn sevdiğimizi yapabilelim hep Mehtap:-)
SilInsallah , her daim...hayat onlarla guzel...
YanıtlaSilUzun zaman olmuş sevgili handan yazılarını okumayalı. Ben 2 yıl olucak bloğumda yazmayı bıraktım.
YanıtlaSilYazdıklarına katılıyorum, çok güzel dile getirmişsin. Okul başarıların içinde seni tebrik ederim.
Hoşça kal...
Ebruli