Geçen hafta bir tanıdığımızın kızı burada kaza geçirmişti. Babası Can'ı aramış, o da hastaneye gidip ilgilendi. Annesi babası burada olduğunu bile bilmiyorlarmış. Kız erkek arkadaşıyla buluşmaya geliyor, motosikletle giderken virajı alamıyorlar. Biri 18 diğeri 17 yaşında. Beyin sarsıntısı olabilir diye bir müddet hastanede kaldı kız ama neyse ki iyileşti.
Bizim de motosikletimiz vardı ama o ara yirmili yaşların sonuna geliyorduk. 18 yaşındaki bir çocuğa yarış motosikleti almak ne derece doğru, nasıl böyle birşeyi yapabiliyor aileler bilmiyorum. Bir de diğer tarafı var ki, çocuklar şu anda dizimizin dibinde. Yarın nerede olduklarını hiçbir zaman tam olarak takip edemeyeceğiz. Allah'a emanetler hepsi.
Gerçi burnumuzun dibinde de olsalar ne fark ediyor ya. Bilgiç düşüp dudağını yardığında yanıbaşımdaki sandalyede oturuyordu, ben de ona yemek yediriyordum. Sadece seyredebildim.
Dün akşama ne demeli. Ben bahçeye ot yolmaya çıkarken, Can da çocuklarla maç yapmaya gitti. Daha 15 dakika olmadı ki beni çağırdı. Sesi çok sakin geldiği için korktum doğrusu. Çünki ne zaman çok sakin sesi çıksa birşey var demektir. Sen bit kadar çocuklarla maç yaparken topa bas, düş. Başını yere çarp. Kocaman bir şişlik kafada. Hemen buz koyduk. Ama birazdan "Ben nerede düştüm?" , "Basket sahası neredeydi?" diye sorular sorunca ödüm koptu doğrusu.
Bu kadar ince bir ip işte bizi herşeye bağlayan. Daha fazlası değil. Keyifli bir akşamüstü, neşeyle bahçeye çıkıyorsun. Ve ip kopabiliyor.
Neyse ki biz şanslıymışız. Korkunç bir baş ağrısı dışında bir sorunumuz kalmadı...
Bizim de motosikletimiz vardı ama o ara yirmili yaşların sonuna geliyorduk. 18 yaşındaki bir çocuğa yarış motosikleti almak ne derece doğru, nasıl böyle birşeyi yapabiliyor aileler bilmiyorum. Bir de diğer tarafı var ki, çocuklar şu anda dizimizin dibinde. Yarın nerede olduklarını hiçbir zaman tam olarak takip edemeyeceğiz. Allah'a emanetler hepsi.
Gerçi burnumuzun dibinde de olsalar ne fark ediyor ya. Bilgiç düşüp dudağını yardığında yanıbaşımdaki sandalyede oturuyordu, ben de ona yemek yediriyordum. Sadece seyredebildim.
Dün akşama ne demeli. Ben bahçeye ot yolmaya çıkarken, Can da çocuklarla maç yapmaya gitti. Daha 15 dakika olmadı ki beni çağırdı. Sesi çok sakin geldiği için korktum doğrusu. Çünki ne zaman çok sakin sesi çıksa birşey var demektir. Sen bit kadar çocuklarla maç yaparken topa bas, düş. Başını yere çarp. Kocaman bir şişlik kafada. Hemen buz koyduk. Ama birazdan "Ben nerede düştüm?" , "Basket sahası neredeydi?" diye sorular sorunca ödüm koptu doğrusu.
Bu kadar ince bir ip işte bizi herşeye bağlayan. Daha fazlası değil. Keyifli bir akşamüstü, neşeyle bahçeye çıkıyorsun. Ve ip kopabiliyor.
Neyse ki biz şanslıymışız. Korkunç bir baş ağrısı dışında bir sorunumuz kalmadı...
- Ağustos 28, 2009
- 6 Yorum