- Kasım 30, 2014
- 16 Yorum
Dün akşam Deep'in Film Seçkisi'ne bakarken benim çok sevdiğim filme dört üzerinden iki verdiğini gördüm. Filmdir herkes her filmi aynı şekilde sevmek zorunda değil :-) ( Ben de "Neee, iki mi verdin" diyerek gayet seviyeli bir şekilde kendisine bildirdim zaten:-)
Sonra düşündüm , ben film eleştirisi hiç yapamam, öyle puanlama falan anlamam. Sevdiklerim ve sevmediklerim vardır, o kadar.
Bu da hayatla ilgili bir filmdi. Evet çevrimi çok ilgi çekici değildir belki. Ne bileyim içindeki abuk ilişkiler olmasaydı da olurdu bence. Genç olsam ben de çok etkilenmezdim büyük ihtimal.
Oradaki kadının hayatı sıfırladığı boş daireye girmesi, yıllar boyunca birikenlerin altında nefes alamaz hale gelenler için daha bir cazip herhalde. Tek başına olmayıp yaptığın her adımda bir sürü kişiyi de hesaplamak zorunda olmak. Hele de sevgi bağıyla bağlı olduklarına. Bu sırada bir çok şeyden vaz geçmek. Gitar çalmak gibi belki:-) İnsanı daha hassaslaştırıyor .
Bugün bir film daha seyrettim. Saçmasapan bir film belki. Kevin Costner'ın Sonsuz Aşk'ı. Eşinin çantaları toplayıp gidiyorum, doğrularımdan vaz geçemem sahnesinde ağladım yine. Doğrularını savunup hiç birşeyinden vaz geçmeyen insanlar hep hayranlğımı uyandırır. Ben olsam aman bebek ne olur, yok eşimin yüzü asıldı, aman kırgınlık olmasın, bıttırı bıttırı bir sürü şey düşünüp gidemezdim.
İşte bu yüzden hayatının son günlerinde kimsesiz bir kadının bir eve kendini kapatıp alış veriş yapıp , yiyip içtiği , sıradan bir film çok etkileyici olabiliyor kimileri için.
Üstelik filmin sonunda diyor ki hayatımı bununla geçindiremem, daha önemli işler yapmam lâzım moduna hiç gerek yok, hem mutlu olup hem de hayatta kalabilirsiniz..
Daha ne olsun:-)
Sevgili Deep, teşekkürler bunları düşünmemi sağlayabildiğin için.
Sanırım ben o filme dört tam puan vermeye devam edeceğim, bana hissettirdiklerinden, irdelettikleri ve hatırlattıklarından dolayı:-)
Sonra düşündüm , ben film eleştirisi hiç yapamam, öyle puanlama falan anlamam. Sevdiklerim ve sevmediklerim vardır, o kadar.
Bu da hayatla ilgili bir filmdi. Evet çevrimi çok ilgi çekici değildir belki. Ne bileyim içindeki abuk ilişkiler olmasaydı da olurdu bence. Genç olsam ben de çok etkilenmezdim büyük ihtimal.
Oradaki kadının hayatı sıfırladığı boş daireye girmesi, yıllar boyunca birikenlerin altında nefes alamaz hale gelenler için daha bir cazip herhalde. Tek başına olmayıp yaptığın her adımda bir sürü kişiyi de hesaplamak zorunda olmak. Hele de sevgi bağıyla bağlı olduklarına. Bu sırada bir çok şeyden vaz geçmek. Gitar çalmak gibi belki:-) İnsanı daha hassaslaştırıyor .
Bugün bir film daha seyrettim. Saçmasapan bir film belki. Kevin Costner'ın Sonsuz Aşk'ı. Eşinin çantaları toplayıp gidiyorum, doğrularımdan vaz geçemem sahnesinde ağladım yine. Doğrularını savunup hiç birşeyinden vaz geçmeyen insanlar hep hayranlğımı uyandırır. Ben olsam aman bebek ne olur, yok eşimin yüzü asıldı, aman kırgınlık olmasın, bıttırı bıttırı bir sürü şey düşünüp gidemezdim.
İşte bu yüzden hayatının son günlerinde kimsesiz bir kadının bir eve kendini kapatıp alış veriş yapıp , yiyip içtiği , sıradan bir film çok etkileyici olabiliyor kimileri için.
Üstelik filmin sonunda diyor ki hayatımı bununla geçindiremem, daha önemli işler yapmam lâzım moduna hiç gerek yok, hem mutlu olup hem de hayatta kalabilirsiniz..
Daha ne olsun:-)
Sevgili Deep, teşekkürler bunları düşünmemi sağlayabildiğin için.
Sanırım ben o filme dört tam puan vermeye devam edeceğim, bana hissettirdiklerinden, irdelettikleri ve hatırlattıklarından dolayı:-)
- Kasım 30, 2014
- 18 Yorum
Metos dün okuluyla yürüyüşe gidecekti. Cuma akşamı iptal olduğunu duyup üzüldü. Ben de yılbaşı süsü yapmak için dal aramaya gitmek istiyordum. Oğluşum dedim hadi birlikte koruya dal aramaya gidelim, yanımıza yiyecek bir şeyler de alıp piknik yaparız.
Gerçi sonra öğle yemeği için cazip bir teklif alınca piknik iptal oldu ama hemen alternatif plân üreterek çay keyfine çevirdim işi. Pastaneden en sevdikleri mini sufleleri alıp çayımızı da termosa doldurduk. Metos arkadaşı Arda'yı da çağırmayı düşünüyordu Arda ondan önce davranıp aradı. Sonuçta üç yakışıklı delikanlıyla koruya gittik :)
Kalın dal parçalarına ihtiyacım olduğundan yere düşenler işime yaramayacaktı. Ağaçtan kopartmak da istemiyordum. Daha yolumuzun başında kırılıp devrilmiş bu ağacın bizi beklediğini görüp mutlu oldum :) Çocuklar bayağı uğraştılar kopartabilmek için. Sonunda başardık :)
Yürüyüşümüze devam ettik sonradan. Kediler ve kedi yavruları Adile Sultan Kasrı'nın çevresindeydiler. Hababam sınıfını aratmayacak gürültüyle oradan geçerken her kedi yavrusuna saldırdı bizimkiler. Ağaca çıkanlar da dahil :)
Biraz daha ilerde bizimkilerin ağacına ulaştık. Kendileri gezmeye geldiklerinde bu kocaman ağacın tepesine tüneyip cips falan yiyorlarmış :) Güzel ağaç bize de köklerini açtı. Rahat koltuklarımıza gömülüp çaylarımızı içtik. Hava da o kadar güzeldi ki. Sabah esen soğuk rüzgâr durmuş sakin ve ılık bir hale bürünmüş. Üzerimdeki ağacın dallarına baktım sonra da çevreme.. Sonra aklıma geldi bu koruyu belirli bir zümrenin elinden kurtarıp herkese açacağız diye abuk subuk konuşan insanlar. Kol kola giden orta yaşın üzerindeki çift, yine orta yaş üstü koşan bir amca, yan yana dolaşan daha genç çiftler, torbalarını almış ot toplayan teyzeler...Belirli bir zümre !
Bilgiç, etrafı kameraya alacağım anne, ilerde burası değişirse göreceğimiz yeşil kalsın dedi. İçim cız etti...
Neyse... Hüznü bir kenara bırakarak bugün hâlâ elimizde olana şükredip, Allah bu güzel ağaçları gözü dönmüş insanların elinden kurtarsın diye dua ederek günümüze dönelim.
Hepinize tavsiye ediyoruz, hava soğuk demeden sıkı sıkı giyinip çıkın dışarı çocuklarınızla :)
Otların arasında ne göreceğiniz hiç belli olmaz :)
Yapraklarla harika oyunlar oynanabilir.
Bir de akçaağaç çıkarsa karşınıza, yapraklarından sıyrılmış, tohumlarıyla baş başa kalmış. Çekinmeyin toplayın o tohumları. Ayırıp bir bir verin eline çocukların. Atıp havaya izleyin birlikte döne döne yere düşmelerini.
Doğa çok güzel, çok cömert ve çok eğlenceli :)
Günaydın.
Doğayla birlikte olduğunuz , huzurlu bir güne açılsın sabahınız..
Gerçi sonra öğle yemeği için cazip bir teklif alınca piknik iptal oldu ama hemen alternatif plân üreterek çay keyfine çevirdim işi. Pastaneden en sevdikleri mini sufleleri alıp çayımızı da termosa doldurduk. Metos arkadaşı Arda'yı da çağırmayı düşünüyordu Arda ondan önce davranıp aradı. Sonuçta üç yakışıklı delikanlıyla koruya gittik :)
Kalın dal parçalarına ihtiyacım olduğundan yere düşenler işime yaramayacaktı. Ağaçtan kopartmak da istemiyordum. Daha yolumuzun başında kırılıp devrilmiş bu ağacın bizi beklediğini görüp mutlu oldum :) Çocuklar bayağı uğraştılar kopartabilmek için. Sonunda başardık :)
Yürüyüşümüze devam ettik sonradan. Kediler ve kedi yavruları Adile Sultan Kasrı'nın çevresindeydiler. Hababam sınıfını aratmayacak gürültüyle oradan geçerken her kedi yavrusuna saldırdı bizimkiler. Ağaca çıkanlar da dahil :)
Biraz daha ilerde bizimkilerin ağacına ulaştık. Kendileri gezmeye geldiklerinde bu kocaman ağacın tepesine tüneyip cips falan yiyorlarmış :) Güzel ağaç bize de köklerini açtı. Rahat koltuklarımıza gömülüp çaylarımızı içtik. Hava da o kadar güzeldi ki. Sabah esen soğuk rüzgâr durmuş sakin ve ılık bir hale bürünmüş. Üzerimdeki ağacın dallarına baktım sonra da çevreme.. Sonra aklıma geldi bu koruyu belirli bir zümrenin elinden kurtarıp herkese açacağız diye abuk subuk konuşan insanlar. Kol kola giden orta yaşın üzerindeki çift, yine orta yaş üstü koşan bir amca, yan yana dolaşan daha genç çiftler, torbalarını almış ot toplayan teyzeler...Belirli bir zümre !
Bilgiç, etrafı kameraya alacağım anne, ilerde burası değişirse göreceğimiz yeşil kalsın dedi. İçim cız etti...
Neyse... Hüznü bir kenara bırakarak bugün hâlâ elimizde olana şükredip, Allah bu güzel ağaçları gözü dönmüş insanların elinden kurtarsın diye dua ederek günümüze dönelim.
Hepinize tavsiye ediyoruz, hava soğuk demeden sıkı sıkı giyinip çıkın dışarı çocuklarınızla :)
Otların arasında ne göreceğiniz hiç belli olmaz :)
Yapraklarla harika oyunlar oynanabilir.
Bir de akçaağaç çıkarsa karşınıza, yapraklarından sıyrılmış, tohumlarıyla baş başa kalmış. Çekinmeyin toplayın o tohumları. Ayırıp bir bir verin eline çocukların. Atıp havaya izleyin birlikte döne döne yere düşmelerini.
Doğa çok güzel, çok cömert ve çok eğlenceli :)
Günaydın.
Doğayla birlikte olduğunuz , huzurlu bir güne açılsın sabahınız..
- Kasım 30, 2014
- 9 Yorum
Sabah bütün hayalim Bilgiç'i gönderip yeniden yatmaktı ama evin dandini hali, öğleden sonra plânları, yemek olmaması gibi ayrıntıları fark edince haydi bakalım enercik ol Handan diyerek vaz geçtim yatmaktan.
Şimdi on beş dakika çay keyfi yapacağım, sonrasında kalkıp bir toparlanayım.
Bilgiç'le türkçe çalışacağıızz.
Yürüyüşü iptal olan Metos'u mutlu etmek için dal yaprak toplamaya çıkacağıız..
Çamaşır makinası çalışacaaak.
Yemek yapılacaaak.
Neyse , ben şu ana odaklanıyorum şimdi:-)
Günaydın.
Enerjik bir güne açılsın sabahınız:-)
Şimdi on beş dakika çay keyfi yapacağım, sonrasında kalkıp bir toparlanayım.
Bilgiç'le türkçe çalışacağıızz.
Yürüyüşü iptal olan Metos'u mutlu etmek için dal yaprak toplamaya çıkacağıız..
Çamaşır makinası çalışacaaak.
Yemek yapılacaaak.
Neyse , ben şu ana odaklanıyorum şimdi:-)
Günaydın.
Enerjik bir güne açılsın sabahınız:-)
- Kasım 29, 2014
- 18 Yorum
Uzun süredir bu bloğu okuyanlar bilir, ben bir noel anneyim:-) Bakınız şurada keşfetmiştim:-)
Yılbaşı zamanı mutluluk benim için. Yeni yıl olsa ne olur, sıradan bir gün işte diyenlere hiç aldırmam. Sıradan günler de kutlamak için güzeldir. Şu kısa hayatta da, güzel ne varsa kabulümdür:-)
Neyse uzun lâfın kısası bugün İkea'ya gittik, bakalım yılbaşı cıvıltılarında ne var diye:-)
İşte bunları aldım. Bu sene yine arkadaşlarımla alternatif parti yapmayı plânlıyorum. ( Gecen senekiler için yılbaşı fikirleri etiketine bakınız efendim:-) Peçeteler, amerikan servis falan o gün için. Minik hediye paketleri aldım, minik çekiliş hediyeleri için.
Bu sene partide zaman kapsülü haaırlamayı düşünüyorum. Gerçi oğluşlar sevdikleri şeyleri kutuya koyma fikrine pek sıcak bakmıyorlar. Bu gidişle sevmediklerini koyacağız:-)
İşte şimdilik bu kadar, bakalım bir ayda daha ne fikirlerim gelecek:-)
Bu hafta sonu çocuklarla yılbaşı kartlarımızı hazırlayacağız. Gerçi evde bir sürü hazır kart birikmiş, onları yollamayı düşünüyorum bu sefer. Bana da yılbaşında kart gelsin diyorsanız mail atabilirsiniz adresinizi:-) Size de mutlulukla yollarız:-)
Bakın 2014 ün son ayı da geldi neredeyse. Zaman çok hızlı geçiyor, mutlulukları, kutlamaları, küçük huzur anlarını atlamayalım.. Üşenmeyelim, yaşayalım:-)
Yılbaşı zamanı mutluluk benim için. Yeni yıl olsa ne olur, sıradan bir gün işte diyenlere hiç aldırmam. Sıradan günler de kutlamak için güzeldir. Şu kısa hayatta da, güzel ne varsa kabulümdür:-)
Neyse uzun lâfın kısası bugün İkea'ya gittik, bakalım yılbaşı cıvıltılarında ne var diye:-)
İşte bunları aldım. Bu sene yine arkadaşlarımla alternatif parti yapmayı plânlıyorum. ( Gecen senekiler için yılbaşı fikirleri etiketine bakınız efendim:-) Peçeteler, amerikan servis falan o gün için. Minik hediye paketleri aldım, minik çekiliş hediyeleri için.
Hatta baktım çekiliş hediyelerini de almışım bu arada onları da paketledim:-) Üzerine numara da yazdığımda tamam olacak:-)
Bu sene partide zaman kapsülü haaırlamayı düşünüyorum. Gerçi oğluşlar sevdikleri şeyleri kutuya koyma fikrine pek sıcak bakmıyorlar. Bu gidişle sevmediklerini koyacağız:-)
İşte şimdilik bu kadar, bakalım bir ayda daha ne fikirlerim gelecek:-)
Bu hafta sonu çocuklarla yılbaşı kartlarımızı hazırlayacağız. Gerçi evde bir sürü hazır kart birikmiş, onları yollamayı düşünüyorum bu sefer. Bana da yılbaşında kart gelsin diyorsanız mail atabilirsiniz adresinizi:-) Size de mutlulukla yollarız:-)
Bakın 2014 ün son ayı da geldi neredeyse. Zaman çok hızlı geçiyor, mutlulukları, kutlamaları, küçük huzur anlarını atlamayalım.. Üşenmeyelim, yaşayalım:-)
- Kasım 28, 2014
- 10 Yorum
Ama yaaa, bu Can evdeyken ben günde iki kere kahvaltı etmekten yüz kilo olucam yakında..
- Kasım 28, 2014
- 11 Yorum
Koltuğa uzanmış, elindeki tabletten birşeyler seyrediyor. Bir yandan da kıkır kıkır gülüyor. Yan odadan gelen bu gülüş nasıl güzel geliyor ruhuma.
Çocuklar hep gülsün...
Şimdi ben onu yumurmaya gidiyorum. Çocuğunuz yakınlarınızdaysa siz de gidip bir sarılıp öpün kocaman. Mızıldansa da yapın. Uzaktaysa telefon edin hiç değilse bol öpücüklü gülüşlü seni seviyorum, sakın unutma, mesajı atın.. Gerisi boş işler:-)
Çocuklar hep gülsün...
Şimdi ben onu yumurmaya gidiyorum. Çocuğunuz yakınlarınızdaysa siz de gidip bir sarılıp öpün kocaman. Mızıldansa da yapın. Uzaktaysa telefon edin hiç değilse bol öpücüklü gülüşlü seni seviyorum, sakın unutma, mesajı atın.. Gerisi boş işler:-)
- Kasım 27, 2014
- 13 Yorum
Kitabın kapağı çok hoşuma gitti.
İçindeki öyküler hayatın içinden, duygusal ve güzel :-) Kullanılan kelimelerin kimisi için sözlüğe bakmam gerekti ama yeni bir şeyler öğrenmiş oldum :-)
- Kasım 27, 2014
- 7 Yorum
Geçenlerde çekmece düzenlerken elime geçen yabancı paraları, taşları falan nereye kaldırsam diye düşünürken dedim ki gözümün önünde dursunlar, bir yerlere tıkıştırınca ne manası kalıyor ki :-)
Sonra vitrindeki şarap kadehlerinin tozunu alırken nereye koyacağımı da buldum:-)
Pek şatafatlı değil ama ben baktıkça mutlu oluyorum, o yeter:-)
- Kasım 26, 2014
- 12 Yorum
Şu koltukta burnuma gelen sümbül kokusu eşliğinde çayımı içip kitabımı okuyarak tembel bir sabah geçirme hayallerim var.
Ben durayım, ruhum bana yetişsin.
Öyle ki yatmaktan sıkılıp harekete geçmek isteyeyim en sonunda.
Ben durayım, ruhum bana yetişsin.
Öyle ki yatmaktan sıkılıp harekete geçmek isteyeyim en sonunda.
- Kasım 26, 2014
- 4 Yorum
Kocaman bir kâse patlamış mısır :-). Evde kokusu çıkmasıyla sanki masalsı bir hava oluşuyor gibi geliyor:-)
Çelik tenceremizin ( Seramikte de yaptım) dibini kaplayacak kadar incecik sıvı yağ koyup ocağın altını açıyoruz. Yağ kızana kadar bekliyoruz. Deneyimlerim tencere kızmadan içine mısır tanesi atılınca kuruyup sertleştiğini gösteriyor onun için bu ön işlem. Sonrasında tencerenin dibini kaplayacak kadar mısır döküyoruz, sakın gözünüze az gözüküp de daha fazla koymayın, kapaktan taşıyor yoksa. Kapağı kapatıp ( Tam kapanmayan kapaklardan uzak durun, her yer yağ olur ben karışmam.) Seslerin çıkmasını bekliyoruz. Arada hafif sallayıp sesler azalınca fazla bekletmeden ocağı kapatıyoruz. Dur, kapağı hemen açma! Kesin içerde zıplamaya hazır bir tane vardır o da çıtlasın sonra açarsın:-)
Şimdi üzerine tuz serpip keyif yapmak zamanıdır, afiyet olsun:-)
Çelik tenceremizin ( Seramikte de yaptım) dibini kaplayacak kadar incecik sıvı yağ koyup ocağın altını açıyoruz. Yağ kızana kadar bekliyoruz. Deneyimlerim tencere kızmadan içine mısır tanesi atılınca kuruyup sertleştiğini gösteriyor onun için bu ön işlem. Sonrasında tencerenin dibini kaplayacak kadar mısır döküyoruz, sakın gözünüze az gözüküp de daha fazla koymayın, kapaktan taşıyor yoksa. Kapağı kapatıp ( Tam kapanmayan kapaklardan uzak durun, her yer yağ olur ben karışmam.) Seslerin çıkmasını bekliyoruz. Arada hafif sallayıp sesler azalınca fazla bekletmeden ocağı kapatıyoruz. Dur, kapağı hemen açma! Kesin içerde zıplamaya hazır bir tane vardır o da çıtlasın sonra açarsın:-)
Şimdi üzerine tuz serpip keyif yapmak zamanıdır, afiyet olsun:-)
- Kasım 25, 2014
- 12 Yorum
Ne kadar yamuk yaptığım anlaşılmaz belki.
Beni sizler bu hale getirdiniz anacım. Sizler ve Tchibo . Kasnağı alınca yıllar önce Ferhan Ablamın verdiği bu minik iş hatırıma düştü. Bir türlü başlayamamıştım. Tabi bunda yakını gözlükle görmekte zorlanmaya başladığımı anlamayıp iğne ipliklere kusur bulmamın da etkisi yok değil.
Neyse işte, cumadan beri hummalı bir çalışmayla bitirdim.
Bence ben yine kâğıt kalemlerime döneyim, zaten yok parmağım ağrıyor, yok gözlük indir gözlük kaldır, o arada iğneyi göze sokma tehlikesi geçir, hiç sağlıklı değil:-)
- Kasım 25, 2014
- 19 Yorum
Arkadaşım Ayşe'nin kızı Irmak'la bugün biraz matematik çalıştık, akşama çiçeğim geldi:-) Ha ha , amma gün seçmişim ders vermek için kendime bak, kaptım hediyeyi:-)
- Kasım 24, 2014
- 14 Yorum
- Kasım 24, 2014
- 3 Yorum
- Kasım 24, 2014
- 10 Yorum
Oğluşların kitaplarını yazmıştım daha önce (Bknz). En sevdiğim serilerden olan Gölgelerin Efendisi'nin yazarı John Flanagan'dan yeni bir seri başlamış. Diğeri ile bağlantılı ama bu sefer başka bir halkın hayatından bahsediyor, yeni kahramanlar var.
Gölgelerin Efendisi'nde zayıf ufak tefek bir oğlan olan Will'in kahramana dönüşmesini ve maceralarını okurken herkesin kendi yeteneklerinin farklı olduğunu, çalışma ve disiplinle bu yeteneklerin geliştirilip nerelere varılacağını görüyorduk.
Bu kitapta da takım halinde olmak, birlikte birşeyler yapmak, liderlik üzerine çok şey var.
Eğitici..
Öğretici..
Ve bana sık sık kahkaha attıracak kadar komik:-)
Daha ne olsun ki?
Gölgelerin Efendisi'nde zayıf ufak tefek bir oğlan olan Will'in kahramana dönüşmesini ve maceralarını okurken herkesin kendi yeteneklerinin farklı olduğunu, çalışma ve disiplinle bu yeteneklerin geliştirilip nerelere varılacağını görüyorduk.
Bu kitapta da takım halinde olmak, birlikte birşeyler yapmak, liderlik üzerine çok şey var.
Eğitici..
Öğretici..
Ve bana sık sık kahkaha attıracak kadar komik:-)
Daha ne olsun ki?
- Kasım 21, 2014
- 3 Yorum
- Kasım 21, 2014
- 16 Yorum
İnanın aklımdan geçenlerin yarısını aldım. Tchibo'nun bu haftaki teması benim kendimden geçtiğim tema. Tek sorun bunlarla ne yapacağımı bilmemem.
Hadi karton, kâğıt tamam da kasnak, ip falan ne olacak en ufak bir fikrim yok. Minik kumaşları belki kavanoz başına falan geçiririm belki de başka bir şey. İçlerinde bir tek ütüyle kumaşa geçen yamalar işime en çok yarayanlardan. Zaten dikiş yeteneğim pantolon dizi yamamakla sınırlı.
Sprey kumaş boyası işe yarar gibi geldi. Tüpte olanlar çok kalın akıyor, lastik gibi oluyorlar. Bu şekilde hem pratik hem daha güzel olur sanki.
Su taşı falan belki süs yaparım bir partide. Ya da hediye paketlerim.
Şu renkli iplerden bileklik örülür mü ki acep. Bir bakmalı:-)
Yünler ve şişler de vardı, bulaşmadım. Ama bir ara siyah yün alırsam yelek örmeyi planlıyorum çocuklara.
Ortadaki yılbaşı süsü de English Home'dan, küçük sevimli şeyleri seviyorum:-)
Şimdi biraz kitaplarıma gömüleyim, sonrasında mutfak beni bekler:-)
- Kasım 20, 2014
- 19 Yorum
Tamam üçüncü defa yazdıklarımı sildiğime göre pes ediyorum. Şimdi git sonra gel anacım.
- Kasım 20, 2014
- 3 Yorum
- Kasım 20, 2014
- 4 Yorum
Aslında azimliydim, güzel güzel işlerimi hemen bitirecek sonra da kitaplarıma gömülecektim:-)
Çarşafları asarken bir baktım hava harika. Nefis lodos esiyor bir de güneş çıktı üzerine. Bunun peşi kesin çok soğuyacak diye aklımdan geçti. Sonra dedim ki madem soğuyacak sen ne arıyorsun evde şimdi.
Annemi aradım:
- Biz neden bu güzel havada evde duruyoruz ki hadi Capitol,e gidelim, sana yemek de ısmarlarım.
- Ben ısıtmıştım yemeğimi ama.
-Akşama ye sen onu, hadi hava alalım biraz.
Hemen peşinden yine aradım:
- Ya niye Capitol'e gidiyoruz ki, mahalledeki bir yere gidelim, bahçede otururuz, kapalı yerde havanın tadı mı çıkarmış.
- O zaman bana gel , yiyelim.
-Dışarısı diyorum , evde duracaksak.
-Pencere önüne otururuz, balkoda çamaşır var şimdi.
-Eh öyle olsun bari. ( Hah, hastalıktan yeni iyileşiyor olmasan sürüklediydim ben seni dışarı ya, neyse:-) Ben de salata yapayım. Hale bak, dışarıda yemekten salata yapmaya döndü iş...
İşte böyle sevgili arkadaşlarım. Süpürgeyi bir kenara bırakıp makinaya yeni çamaşırları atarak salatamı yapıp gittim anneme:-)
Sokakta kaldırım taşları arasından kendine yer bulan çimenleri çektim cep telefonumla:-)
Eve gittiğimde annem sofrayı hazırlamıştı bile, tam camın önüne.
Güneş ışığı vurmuş incirin sarı yaprakları ve serçeler eşliğinde yemeğimizi yedik. Aaa, annem taflan da kavurmuş:-) Üzerine de çay keyfi:-)
Eve döner dönmez süpürüp sildim etrafı. Çamaşır topladım astım. Akşam yemeğine dünden kalanlarla idare ederiz. Birazdan bir film açıp ütüyü de yaptım mı, kitaplara gömülme vakti gelir artık:-)
Çarşafları asarken bir baktım hava harika. Nefis lodos esiyor bir de güneş çıktı üzerine. Bunun peşi kesin çok soğuyacak diye aklımdan geçti. Sonra dedim ki madem soğuyacak sen ne arıyorsun evde şimdi.
Annemi aradım:
- Biz neden bu güzel havada evde duruyoruz ki hadi Capitol,e gidelim, sana yemek de ısmarlarım.
- Ben ısıtmıştım yemeğimi ama.
-Akşama ye sen onu, hadi hava alalım biraz.
Hemen peşinden yine aradım:
- Ya niye Capitol'e gidiyoruz ki, mahalledeki bir yere gidelim, bahçede otururuz, kapalı yerde havanın tadı mı çıkarmış.
- O zaman bana gel , yiyelim.
-Dışarısı diyorum , evde duracaksak.
-Pencere önüne otururuz, balkoda çamaşır var şimdi.
-Eh öyle olsun bari. ( Hah, hastalıktan yeni iyileşiyor olmasan sürüklediydim ben seni dışarı ya, neyse:-) Ben de salata yapayım. Hale bak, dışarıda yemekten salata yapmaya döndü iş...
İşte böyle sevgili arkadaşlarım. Süpürgeyi bir kenara bırakıp makinaya yeni çamaşırları atarak salatamı yapıp gittim anneme:-)
Sokakta kaldırım taşları arasından kendine yer bulan çimenleri çektim cep telefonumla:-)
Eve gittiğimde annem sofrayı hazırlamıştı bile, tam camın önüne.
Güneş ışığı vurmuş incirin sarı yaprakları ve serçeler eşliğinde yemeğimizi yedik. Aaa, annem taflan da kavurmuş:-) Üzerine de çay keyfi:-)
Eve döner dönmez süpürüp sildim etrafı. Çamaşır topladım astım. Akşam yemeğine dünden kalanlarla idare ederiz. Birazdan bir film açıp ütüyü de yaptım mı, kitaplara gömülme vakti gelir artık:-)
- Kasım 19, 2014
- 13 Yorum
- Kasım 19, 2014
- 6 Yorum
Bugün ütü mü yapsaaam, ev mi temizleseeem, yemek mi pişirseeem, alış verişe mi çıksaam yoksa kitap mı okusam?
Cevap belli de , neyse:-)
Hepinize günaydın, sevdiğiniz işlerle uğraştığınız bir güne açılsın sabahınız:-)
Cevap belli de , neyse:-)
Hepinize günaydın, sevdiğiniz işlerle uğraştığınız bir güne açılsın sabahınız:-)
- Kasım 19, 2014
- 12 Yorum
Mimikli Böcek beni mimlemişti. Teşekkür ediyorum ona:-)
Konu aşağıdaki smileyler arasından en az beşini alıp tanımlamak.( Böyle bir şey işte, yazıyı kopyalayamadığım için özetin özeti oldu:-)
Soru kâğıdın üzerine çözdüm ama bir sorun olmaz herhalde:-)
Kocaman gülücükler olsun hep hayatınızda:-)
Konu aşağıdaki smileyler arasından en az beşini alıp tanımlamak.( Böyle bir şey işte, yazıyı kopyalayamadığım için özetin özeti oldu:-)
Soru kâğıdın üzerine çözdüm ama bir sorun olmaz herhalde:-)
Kocaman gülücükler olsun hep hayatınızda:-)
- Kasım 18, 2014
- 0 Yorum
Dün hangi kitaba el atacağımı bilemedim tabi. Aslında Montaigne'nin Denemeler'ini okuyorum -ki bayıldım- ama onu bitirmeye kalksam aceleye getirmiş olacağım için yeni aldıklarımı araya sokmaya karar verdim.
Tabi hepsinin de arasında Bilgiç kitabı okumasam olmazdı:-)
Bu kitap hakkında Bilgiç ne düşünecek bilmiyorum ama ben bayıldım. En alttaki paragrafta ağladığımı itiraf ediyorum.
İnşallah çocuklarımız içlerindeki pırıltılar saçan o insanı bulurlar:-)
Tabi hepsinin de arasında Bilgiç kitabı okumasam olmazdı:-)
Bu kitap hakkında Bilgiç ne düşünecek bilmiyorum ama ben bayıldım. En alttaki paragrafta ağladığımı itiraf ediyorum.
İnşallah çocuklarımız içlerindeki pırıltılar saçan o insanı bulurlar:-)
- Kasım 18, 2014
- 14 Yorum
Bu sene , fuara beşinci defa gitmenin verdiği deneyimle her şeyi çok güzel plânladım:-)
Madde bir Can'sız gidilmeyecek. Bir senesinde okulla giderken Can'ın olmadığı bir güne denk düşmüştü de kitaplar belimizi bükmüştü:-)
Madde iki pazar sabahı sakin oluyordu, öğlene kadar rahat rahat dolaşıldığından o günü tercih etmek.
Madde üç, herekese sırt çantası.
Madde dört, kitapların yayın evleri ve stand numaralı listesi ile gitmek.
Madde beş, arabayı kapıya yakın park etmek, çılgın kitap alış verişi sonrası ağırlıkları gidip bırakmak.
Madde altı, hafiflemiş halde geri dönüp sergileri rahat rahat gezmek.
Madde yedi, imza saatlerine yetişmek.
Madde sekiz, dönüş yolu için arabada erzak ve su bulundurmak. Malum yol uzun.
Madde dokuz, yola çıkmadan vitamin hapı içmek, yanıma ağrı kesici ve pastil almak. (Buna madde bir demek lâzımdı ama değiştiremeyeceğim şimdi hepsini:-)
Tabii ki sergi kısmında yorgun olduğumuzdan tam dolaşamadık ama en azından biraz vakit geçirebildik:-)
İşte ilk kitabıma başladım bile:-)
Allah onu nazarlardan saklasın, bize de onun gibi aklı başında , uzun ve üretken bir hayat nasip etsin:-)
Madde bir Can'sız gidilmeyecek. Bir senesinde okulla giderken Can'ın olmadığı bir güne denk düşmüştü de kitaplar belimizi bükmüştü:-)
Madde iki pazar sabahı sakin oluyordu, öğlene kadar rahat rahat dolaşıldığından o günü tercih etmek.
Madde üç, herekese sırt çantası.
Madde dört, kitapların yayın evleri ve stand numaralı listesi ile gitmek.
Madde beş, arabayı kapıya yakın park etmek, çılgın kitap alış verişi sonrası ağırlıkları gidip bırakmak.
Madde altı, hafiflemiş halde geri dönüp sergileri rahat rahat gezmek.
Madde yedi, imza saatlerine yetişmek.
Madde sekiz, dönüş yolu için arabada erzak ve su bulundurmak. Malum yol uzun.
Madde dokuz, yola çıkmadan vitamin hapı içmek, yanıma ağrı kesici ve pastil almak. (Buna madde bir demek lâzımdı ama değiştiremeyeceğim şimdi hepsini:-)
Tabii ki sergi kısmında yorgun olduğumuzdan tam dolaşamadık ama en azından biraz vakit geçirebildik:-)
İşte ilk kitabıma başladım bile:-)
Allah onu nazarlardan saklasın, bize de onun gibi aklı başında , uzun ve üretken bir hayat nasip etsin:-)
- Kasım 17, 2014
- 13 Yorum
Mimikli Böcek beni mimlemiş, yok daha mimi yapmadım da mimdeki smileyleri görünce epeydir epeydir kendime güldüğüm bir konu geldi aklıma:-)
< 3
Hayır kalp yapmadım, konuyu yazdım:-)
Anacım bakıyorum işarete, yok o değildir herhalde diyorum... Salla, salla modunda bir şey diyecek halleri yok ya. Bakıyorum, yok o da değildir diyorum. Yemeğin salçalısı modunda bir şey de demezler.
Heh, olsa olsa iki top dondurma olmalı, evet evet oyle olmalı:-)
Hepinize günaydın, bol kahkahalı cıvıl cıvıl bir haftaya açılsın sabahınız:-)
Not: Eh, tamam gülmeyi de abartmayalım, ne olmuş anlayışım kıtsa.
Not2: Hem, hiç de bile anlayışım kıt değil, biri o salçalı kısımdan uydurmuş o işareti, hıh...
< 3
Hayır kalp yapmadım, konuyu yazdım:-)
Anacım bakıyorum işarete, yok o değildir herhalde diyorum... Salla, salla modunda bir şey diyecek halleri yok ya. Bakıyorum, yok o da değildir diyorum. Yemeğin salçalısı modunda bir şey de demezler.
Heh, olsa olsa iki top dondurma olmalı, evet evet oyle olmalı:-)
Hepinize günaydın, bol kahkahalı cıvıl cıvıl bir haftaya açılsın sabahınız:-)
Not: Eh, tamam gülmeyi de abartmayalım, ne olmuş anlayışım kıtsa.
Not2: Hem, hiç de bile anlayışım kıt değil, biri o salçalı kısımdan uydurmuş o işareti, hıh...
- Kasım 17, 2014
- 14 Yorum
Yoksa kim hasta hasta bir pazar sabahı erkenden kalkıp bizi taaaa İstanbul dışına götürecek, peşimizden gezip çantalarımızı taşıyıp bütün gününü orada geçirecek ve akşamın bir vakti ancak eve dönecekti ha ?
İlk birlikte doğum günü kutladığımızda daha yirmi iyi yaşındaydın yaaa, yaslandın ooolum sen :D
Nice harika yıllara Can'ım :)
İlk birlikte doğum günü kutladığımızda daha yirmi iyi yaşındaydın yaaa, yaslandın ooolum sen :D
Nice harika yıllara Can'ım :)
- Kasım 16, 2014
- 16 Yorum
- Kasım 16, 2014
- 21 Yorum
Tamam, hava kapalı ve ruh sıkıcı olabilir ama bugün hâlâ cumartesi, gülümseyin biraz canım:-)
İçerde içine sıkıntı bastıysa, ekmek almak bahanesiyle kulaklığını takıp at kendini yollara. Dışardaki ışık- hava ne kadar kapalı olursa olsun- insanın moralini düzeltmeye yeter miktardaymış. Sonra çiçeğiydi böceğiydi derken, keyfin yerine gelir.
Ya da mutfağa gir, sabah sabah bir kek pişir, kokusu dolsun eve, mis gibi. Demle çayını veya kahveni, pencere önü, ışık alan bir yerde keyif yap.
Ya da gir battaniyenin altına, hava da kapalı, oh, ne güzel uyunur, hafta boyunca yorulan bedenin dinlensin. Ama yatakta dönüp durmaya başlarsan, kalk artık, öyle dinlenmiyorsun.
Aç pencereleri, derin derin çek soğuk havayı içine. Güzel, keyifli bir müzik bul. Günlerdir gözüne batan ama elini sürmediğin dağınıklığı topla şarkı söylerken. Düşündüğünden çabuk bitecek, bittiğinde de üzerinde yük kalkacak, mutlu olacaksın.
Kitabını alıp çekil bir köşeye ya da. Maceralı, romantik ya da komik olsun. Su gibi akıp gitsin. Yüzünde bir gülümseme uyandırsın. Öyle bir kitap seç.
Çocuklar var, bırakmazlar mı seni rahat.. Hımmm.. Boş ver bütün işleri. En sevdiğin oyunu oyna onlarla. İşler hep olacak ama onlar o kadar çabuk büyüyecekler ki... Yalnız oyuna başlamadan önce bitirmek için cazip bir yol plânlamayı unutma. Yoksa keyif azaba dönüşür. Ben onların sevdiği bir abur cubur ve film ayarlıyordum kafamdan, ya da sevdikleri ama bir müddettir ortadan kaldığım oyuncak çıkartıyordum. Oyundan önce de söylüyordum muhakkak ne kadar oynayacağımı ki hazırlıklı olsunlar. Sonrasında gelsin yuvarlanmaca, gitsin kâğıt kesmece, bol bol öpmece:-) Mis kokuları içine çekip gülümsememek mümkün mü?
İlk aklıma gelenler bunlar. Fikri olan paylaşsın, bu kapalı günde içimiz açılsın:-)
Hepinize günaydın:-)
Kendiniz için keyifli bir şeyler yaptığınız güzel bir güne açılsın sabahınız:-)
İçerde içine sıkıntı bastıysa, ekmek almak bahanesiyle kulaklığını takıp at kendini yollara. Dışardaki ışık- hava ne kadar kapalı olursa olsun- insanın moralini düzeltmeye yeter miktardaymış. Sonra çiçeğiydi böceğiydi derken, keyfin yerine gelir.
Ya da mutfağa gir, sabah sabah bir kek pişir, kokusu dolsun eve, mis gibi. Demle çayını veya kahveni, pencere önü, ışık alan bir yerde keyif yap.
Ya da gir battaniyenin altına, hava da kapalı, oh, ne güzel uyunur, hafta boyunca yorulan bedenin dinlensin. Ama yatakta dönüp durmaya başlarsan, kalk artık, öyle dinlenmiyorsun.
Aç pencereleri, derin derin çek soğuk havayı içine. Güzel, keyifli bir müzik bul. Günlerdir gözüne batan ama elini sürmediğin dağınıklığı topla şarkı söylerken. Düşündüğünden çabuk bitecek, bittiğinde de üzerinde yük kalkacak, mutlu olacaksın.
Kitabını alıp çekil bir köşeye ya da. Maceralı, romantik ya da komik olsun. Su gibi akıp gitsin. Yüzünde bir gülümseme uyandırsın. Öyle bir kitap seç.
Çocuklar var, bırakmazlar mı seni rahat.. Hımmm.. Boş ver bütün işleri. En sevdiğin oyunu oyna onlarla. İşler hep olacak ama onlar o kadar çabuk büyüyecekler ki... Yalnız oyuna başlamadan önce bitirmek için cazip bir yol plânlamayı unutma. Yoksa keyif azaba dönüşür. Ben onların sevdiği bir abur cubur ve film ayarlıyordum kafamdan, ya da sevdikleri ama bir müddettir ortadan kaldığım oyuncak çıkartıyordum. Oyundan önce de söylüyordum muhakkak ne kadar oynayacağımı ki hazırlıklı olsunlar. Sonrasında gelsin yuvarlanmaca, gitsin kâğıt kesmece, bol bol öpmece:-) Mis kokuları içine çekip gülümsememek mümkün mü?
İlk aklıma gelenler bunlar. Fikri olan paylaşsın, bu kapalı günde içimiz açılsın:-)
Hepinize günaydın:-)
Kendiniz için keyifli bir şeyler yaptığınız güzel bir güne açılsın sabahınız:-)
- Kasım 15, 2014
- 10 Yorum
Mandalinalar olmuş iyice. Sağdaki de greyfurt gibi duruyor, ben onu portakal sanıyordum ama:) Baharda yürüyüş yaparken o tek bir ağaçtan gelen kokuya inanamazsınız :)
Doğa solarken de çok güzel :)
Bu ağacı her sene çekerim, bu sene de eksik kalmasın :)
Nar ağacında nar kalmamış diye düşünüyordum ki yukarlarda saklanmış bir tanesi :)
Sonbaharda hayata başlayanlar da var :) Malta eriği ağacına rastlarsanız çiçeklerini koklamayı sakın unutmayın kokusu baharatlı gibi çok değişik ve güzel. Ama önce bir bakın, benim gibi burnunuzu arının üzerine daldırmayın :)
Sabah damlacıkları insanı ferahlatıyor baktıkça :)
Aaa, sen ne arıyorsun burada :) Küçük yaramaz, mevsimleri umursamıyorsun demek, biz de istediğimiz zaman baharı getirebiliriz öyleyse :)
Kırmızı ağaç mı? Onun için sizi şuraya ( tık ) alayım canlarım :)
- Kasım 14, 2014
- 14 Yorum