Oyun Partisi




Süsler hazırlandı...


Son rötuşlar yapıldı...


Bütün oyunlar olmasa da nokta nokta, uzay yolu, isim şehir, kim kimle nerede ve beş taş oynandı...

Pastamız dokuz taş tahtası şeklindeydi.

Kapıya çizdiğimiz kelime oyunu ve XOX ler önüden geçerken herkesin el atmasıyla tamamlandı.


Ve tabii ki iyi ki doğdun Bilgehan:-) 

Ya da doğacaksın mı deseydim, ne de olsa daha bir buçuk ay var neredeyse:-) 

Çok işim var anacım...

Partiye İki Kala Evde Durum

Bir kere zamanlama çok yanlış olmuş, iki çocuğun da sınav haftası, birlikte bir şey yapalım moduna giremiyoruz.

Konu en kısır konu olmuş, hiç bu kadar zorlanmamıştım süslemelerde falan.

Her sene olduğu gibi kaç kişi olacağız bilmiyorum. A planı B planı gırla gidiyor.

Yarın temizlik var. Bugün süstü, çamaşırdı, alış verişti bitmeli hepsi.

Can ilk defa on gün izin aldı, benim kırk yılda bir doktordan randevu aldığım güne denk düştü. O randevuyu üç hafta öncesinden ancak alabilmiştim, bilmiyorum ne yapacağım. Zeten bu hafta doktor işine sardım. Dişlerim hâlâ düzelmediğinden dişçime gitmem gerek. Hiç halim yok hep yorgunum diye düşünürken geçenlerde arayan bir hastanenin indirimli check-up ını satın aldım , tatilden önce onu ayarlamalıyım. Üzerine bir de kafamı kontrol ettirirsem yolun yarısı bakımlarımın hepsini yaptırmış olucam.

Tatile gidecek yer bulamıyorum. Var mı bildiğiniz kapısının önu hemen deniz olan , gıpraşmadan bir hafta geçirebileceğim yeşil, sakin bir tatil yeri? Hemen oradan rezervasyon yaptırayım. Can Şarm El Şeyh falan diyor ama oy, yakın bi yerler olsun istiyorum.

Bi gram bile vermemişim. Kendimi kandırıyorum her hal. Neyse, pes etmek yok, daha çok su içmeliyim.

İngiltere vizem çıktı mı acaba?

Metallica biletleri bitmiş midir? Bob Dylan 'ınki ben daha konser olduğunu öğrenmeden bitmiş.

Haziran sonunda Can'ın peşine takılıp Çin'e gitsem mi?

Bir sürü soru sordum bak, istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz:-)

Derdimizin sadece bu ıvır zıvırlar olduğu sıradan bir güne açılsın sabahımız:-)

Parti Hazırlıkları


Nihayet davetiyemiz hazır:-)  Yazıcının renkli kartuşu bitince ben de renkli kâğıda basarak duruma el koydum:-)

Bu kim kimle nerede kâğıdı şeklindeki davetiye partiye çok uydu bence:-)


Dağ ve nehir isimleri arasında oğluşları cıvıtan annenin başına gelen:-)


Bunlar da olmaları gereken yerde duranlar:-)  Gerçekten çok şirin gözüküyorlar.


Kedi merdiveni yapmak hatırladığımız kadar sıkıcıymış :-)  Hele grafon kâğıtları da uzun olunca:-)


Dört merdivenden sonra kalan kâğıtlar daha hızlı yapılan şeylere yöneltilebilir tabi:-)

Şimdilik bu kadar:-)

Daha pasta nasıl olacak karar vermedim. Apartmana ne yapacağımıza da.

Neyse buluruz bir şeyler elbet.

Hepinize günaydın.

Mangala, Marmaray ve Manda

Bu oğlan ve çılgın öğretmeni ha babam yarışmalara katılıyorlar, birazdan mangala turnuvasına gidiyoruz . Mangala da ne diyenler şuraya. Biz de on beş gün önce bilmiyorduk zaten:-)

Marmaray denilen şeye binicez, hiç mesud değilim. Denizin üzerinde mis gibi gitmek varken ... Neyse düşünmeyeyim bu konuyu:-)

Sabah yağsız lorlu sandviç yedim, çantama da diyet bisküvileri de doldurdum. Çok kararlıyım bu sefer:-)

Herkese günaydın.

Not:  Manda 'nın konuyla bi alâkası yok:-) Ya da benim mandayla bi alâkam yok. Başlığı sıralarken şahlanıp gitmişim:-)

Bu Sene Çok Geç Kaldık :-)

Bugün Kadıköy'e gidip oyunlarda kazananlar için bu şirin şeyleri aldım:-)  Aslında sadece kazananlar değil tabi hepsine dağıtacağım ama öncelik kazananlarda olsun:-)


Post-it ise süsleme için. Üzerlerine renkli kalemlerle dağ ve nehir isimleri yazarak vitrinin camlarına yapıştıracağız:-)  Çok mutlu oldum bu post-it işine, zira kâğıtları kesip biçmekten kurtulduk:-) Dağ - nehir yazma nedenimse isim şehir oynarken kopya olsun, hiç olmazsa o arada genel kültürlere katkıda bulunsun diye:-)

Çıkartmaları da oyun kâğıtlarına yapıştırmayı düşünüyorum, ilk bitirenlere falan olabilir, bilemiyorum henüz.

Süsleme için bir iki tane de grafon kâğıdı aldım. Oyunlar eski usul olunca süsler de eski usul olsun, bir iki kedi merdiveni falan yaparız dedim. Bu sene biiyorsunuz süsleme konusunun içinden çıkamadım:-)

Davetiye hazır, yarın gösteririm çok şeker oldu:-)

Bu akşam en azından planları yapmalıyım.


E Benim Karnım Acıktı:-)

Ha ha ha... Öğlene oğluşlara çorba yapayım dedim. Baktım zavallı kabak yüzüne bakılmadan duruyormuş orada:-)

Hemen rendeledim, bir iki ceviz, sarımsak, nane ile birlikte yoğurt koydum, karıştırdım. Üzerine de biraz kırmızı süs:-)

Çok severim bu salatayı:-)


Çorba pişene kadar beni idare eder her halde:-)

Tamam Bu Sefer Kesin Başladım :-)


Gün bu gündür Handan.. Her ne kadar yüzdeki kırışıklıklar gidiyor olsa da diğer bölgeler kendinden geçmiştir.. Tartı her güne yeni rekorlar kırmakta,enin boyuna ulaşmaktadır. Neredeyse azıcık uğraşsan bir Bilgiç daha doğacaktır.

Yaza beş kala biraz geç ama, zararın neresinden dönsen kârdır.

Tatlılar öğk, tuzlular ıyk, çorba ve salatalar candır:-)

Ay hadi bakalım:-) Yüzbin defa yaptım yine yaparım her halde:-)

Bu Gece

Sağlık, huzur, akıl, fikir, güç, enerji, hayal, umut, empati, anlayış ...

Gören göz, dinleyen kulak, anlatabilen dil, yüreklere dokunan sarılış...

Elinde olana şükür, olmayana yol,

Yalnızlara eş, yorgunlara döşek, açlara aş, tükenmişlere destek

Konuşulacak yerde söz, susulacak yerde es,

Yol ayrımlarında karar, dik yokuşlarda inat

Bir su damlasında filiz

Bir tebessümde ışık

Sevgi

Çokça sevgi

Hep sevgi

Diliyorum hepimize...

Daima Bir Kere Daha Dene...


Kürşad'la ilk stad konserimize gittiğimizde Metehan'ın şimdiki halinden sadece bir yaş büyükmüş:-) Biz ilk stad konseri heyecanıyla sabahın ilk saatlerinde gidip kapının önünde oturmaya başlamıştık. O zamanlar ön kısımlar için iki misli fiyata bilet satmıyorlardı, ilk girip önlerde yerini kapıyor ve soluksuz kalana kadar orada duruyordun:-) Kürşad akşam okul çıkışı annemin yanına verdiği çantayla gelmişti. Derken çantayı orada boşaltıp annem ne göndermiş diye bakmak gafletinde bulunduk ve gün boyu kuyrukta kazandığımız karizma en son üç çift çorabın da düşmesiyle yerle bir oldu. Guns n roses konserine giden birilerini görürseniz sorun bak, hepsi hatırlar eminim:-)

Dün akşam, sırt çantamı alıp içine oğlanlara tişört koyacağım derken annem hemen bana güldü. Dur dedim, ben sadece tişört alıyorum, henüz çoraba kadar abartmadım. Ama o gün yağmur yağacak demişlerdi dedi . Oy, yerim onu ben:-)

Sırt çantamın içinde - ki ben konserlere genelde çanta bile almadan giderim ağırlık etmesin diye- burun damlası, zencefilli şeker, naneli sakız, ağrı kesici ve bol bol mendil vardı. Evden çıkmadan önce burnuma damla damlatıp vitamin hapımı içip bacağıma da bandajımı sarınca hazır oldum. Çantaya bakan görevliler bir de seken halime bakıp "Teyze ne işin var senin burada diyecekler" diye pek korktum:-) Bu manevi yıkımı nasıl düzeltirdim bilmem:-)

 Küçükçiftlikpark'ta oturacak duvar falan var diye rahattım ama önüne bilimum stand dikerek kapatmışlardı, ses sistemi ise tam anlamıyla berbattı- konser sırasında cep telefonuyla konuştum anlayın artık- dolayısıyla biraz daha önde ve ayakta surmak zorunda kaldım. Onbeş gün sonra ortopedistimle randevum var, adama diyeceğim ki:  Faik Bey ben konserlerde iki saat ayakta duramayacak yaşa mı geldim, bundan sonra saha içi bilet almayayım mı, bu ne yaaaa...

Derdimi anlar mı bilmem:-)


Kendime son bir not, bir daha konsere on altı yaş sınırı koyuyorlarsa dikkatli ol anacım, oğlanlar üstsüz kızları görünce arkadaki filmde bir an ne olduklarını şaşırdı:-) Neyse on saniyelik bu önemli aydınlanma anında yanlarında oldum en azından, ha ha ha:-)

Hep birlikte küfür de ederken dönüp bunu başka yerde söylerseniz ağzınıza acı biber sürerim şeklinde duruma el koydum :-)

Örnek anne:-)

Son olarak da Manowar'ın kendi sözleriyle bitireyim:-)

Stand and fight
Live by your heart
Always one more try
I'm not afraid to die
Stand and fight
Say what you feel
Born with a heart of steel

Bu grubu dinlediğim zaman duruşum dikleşiyor, adımlarım kuvvetlenip yaşama gücüm artıyor. Daha ne olsun ki:-)


Anne Yalanları Mimi :-)

Sevgili Bahar beni mimlemiş :-)

İyi de anacım, böyle de yapılmaz ki, benim oğluşlarım okuyor bloğumu, şimdi ne diyeyim ben burada ha:-)

Neyse ki pek yalan söyleyen bir anne değilim:-)

Birileri giderken ardından ağlayan çocuklarıma birazdan gelecek demedim hiç.

Doktora giderken hiç acımayacak da demedim.

Noel Baba ve diş perisi sayılmaz, onlara ben zaten inanıyorum:-)

Buldum buldum, bazen berbat resimlere güzel demişliğim vardır:-)

Bir de Metos yattıktan sonra gizlice telefonunu kurcalıyorum ama.. Ha ha ha, şaka oğluşum şaka, panik yapmanıza gerek yok:-)  Çatlasam da o işi gizli yapmam, çok istersem yanında bakarım, senden mi korkucam:-)

Şaka bir yana çocukları o kadar doğrucu bir şekilde yetiştirdim ki okula başladıklarında bunun çok zararını gördüm:-)  Ay her duyduklarına inanıyorlar, yok yavrum arkadaşın sana yalan- öhö yani- şaka yapmıştır demekten dilimde tüy bittiydi:-)

Durun ben bu konu üzerinde biraz daha düşüneyim, vardır kesin söylediğim bir şeyler ya...

Haa benim anneme gelirsek. ( Ay o da okuyor:-)

Annem tarafında daha neredeyse üzerimden çıkmadan temiz çekmecesine konan kıyafetlerimin arasında bir mini eteklerle şortları falan hemen bulamazdım. Eğer beğenmediyse gözümün önünden yok ederdi, hatırlayana kadar. Ola ki hatırladım , hava soğuk olurdu. Ola ki hava sıcak, son kozu beni şişman gösterdi demekti:-)

Bütün günlüklerimi okurdu, bunu da gizli yapmazdı zaten:-)

Kötü yaptığım resim olduğunda kendisiyle resim yarışması yaptırırdı ki gaza gelip daha güzelini çizeyim:-)

Ailem için her zaman şükretmişimdir. Bir sıfır önde başlarsın hayata, seni seven ve sevdiğini hissettiren bir ailen varsa:-)

Daisy, Mehtap, Selen , Nihal siz neler söylüyorsunuz bakalım:-)

§

Ey güzel Allah'ım bir de depremle sınama bizi şimdi, ne olursun...

Çok İyi Gelecek

Bu şarkıya bu blogda kaç defa yer vermişimdir bilmiyorum :) Ama defalarca dinlenmeyi hak ediyor bence :)

Hele de umutlarımızın sallantıda olduğu bu günlerde, yenilenmek için bire bir..

Fotoğrafları tek tek özenle seçtim :)

Beş dakikanızı ayırın, mutlu olacaksınız anacım :)



Hiçbir şey göründüğü kadar kötü değildir.

Bir yol kapandığında, yeni bir yol açılır önümüzde..

Sakın unutmayalım :)

Pasta Olmuşum

Kaç gündür öyleyim de, iyileşemedim bir türlü.

Yarın konsere gitmek istiyorum, taaa aralık ayından almıştım biletleri.

Bu bir gün içinde dinlenip, yarın akşam da ağrı kesici, mendil ve vitamin desteğiyle hazır olurum umarım. Çok iyi gelecek bu konser bana...

Geçti, geçti...

Not:  Allah burun damlasını icad edenden razı olsun :-)

Not2: Burun damlasını  ama, spreyini kullandıkça açılan burun bir müddet sonra yine tıkanıyor, bağımlı hale geliyor insan...




Tedavülden Kaldırıyorum Anacım

Üç sene önce, Can işe girsin diye beklerken en sonunda daral gelmişti "Geç olsun güç olmasın" lafından. Onu "Tez olsun, kolay olsun" a çevirmiştim.

Şimdi de milletçe "Beterin beterin var" sözünü yasaklasak diye düşünüyorum, dedikçe beteri geliyor, dedikçe geliyor. " Beterin yeteri var" " Güzelin daha güzeli var" gibi çeşitli seçenekler üzerinde durmaktayım, fikri olan beyan etsin, kaldıralım şunu tedavülden:-)

En Kolayı Üzülmek

Haberleri seyretmiyor, gazeteleri okumuyorum ne zamandır. Sinirlerim alt üst oluyor.

Kimsenin yüzü kızarmıyor, umursamıyor..Haydi insanlıkları şüpheli, Allah'tan korkan da yok sanırım.

Bir şeyler yapmak, kendimce yardım etmek istiyorum ama ne yazık ki hiçbir yere güvenim kalmamış, yerine ulaşacak mı yardımım emin değilim.

Biraz önce internette araştırma yaptım, ölülerin ardından bol bol saygı duruşunda bulunulmuş, dua okutulmuş, hatıra ormanı yapılmış falan filan. O kadar göstermelik ve saçma geliyor ki bunlar bana. Yüzüme kara sürüp fotoğrafımı çekmek de, yürege dokunan fotoğrafları karikatür gibi paylaşmak da...

Ne yazık asıl yapılması gerekenlere çok uzağız. Bir şiir vardı, gazetede okumuştum yıllar önce ama kendisini bulamıyorum. Sanırım Mehmet Akif'indi. Sen kendini Allah, onu kul mu sanırsın diye bitiyordu. Çok etkilenmiştim. Hiçbir şey yapma yapma, Allah'ım koru, Allah'ım yardım et. Eeee, özel yardımcın herhal...

Neyse... Şurada toplu olarak kampanyaları duyurmuslar. Manevi evlat edinme projesi güzel gözüktü ama bilmiyorum ne derece başarılı olur. Hangi kuruluşa yardım göndermeli, ona da karar veremedim henüz.

Sizin yaptığınız ya da yapmayı düşündükleriniz neler?

Bir tarafım da bekle, daha sonra sular durulup, ortalıklarda kimse kalmadığında asıl bul bir şeyler diyor. Bilmiyorum..


Konuşma Boş Ver Diyorum Ama Düşünmemek Elde Değil

Ya, tamam, böyle bir anda traylaylom bayram kutlamak hiçbirimizin aklından geçmez zaten de, kaza oluyor ve benim duyduğum ilk açıklamalarda bir hafta sonraki bayramın kutlanmayacağı var. İnsanların hayat savaşı verdiği o sırada, tek derdiniz bu muydu diyeceğim geliyor.

Minik Sihirli Kupa :-)


Daha önce de söylemiştim arkadaşımın getirdiği bu çay bardağı boyutlarındaki kupa benim sihirli kupam:-)  Mutfak camının önünde duruyor hep ve ne zaman bir dal kopartmış olsam içine koyuyorum, o da orada kökleniyor:-)

Şu anda Daisy'nin çiçeği dikilmeyi bekliyor artık:-) ( Daisy huuu). Pembe olan da yine incecik bir sap olarak uzayıp duran rozet çiçeğinin tarafımdan kopartılan dalları. Henüz kök göremedim ama çiçek açtığına göre diğerinin yanına dikilme zamanı gelmiş :-)

Doğa o kadar güzel, o kadar mucizevi ki... Minicik bir daldan bile yeniden oluşturabiliyor kendini. Ve ben o minicik dala bakarken umutla dolabiliyorum yeniden...

Günaydın.

Kırılan dallarımızı yeniden köklendirdiğimiz bir güne açılsın sabahımız...

Samsun'a Doğru



Ey vatan bayrağı elinde koşan,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola,
Yanan gözlerinde hürriyet çıran,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Yürü ey kahraman, dalgaları aş,
Yürü, denizlerde tufan gibi taş,
Korkma, kırık teknen vursun suya baş,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Yürü Atam, yurdun yanmak üzredir,
Yüreğin zehre banmak üzredir,
Parçalanmak, va'de kanmak üzredir,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Gözlerin arıyor yürü, Samsun'u
Uçsuz enginlerin gelecek sonu...
Millete kavuştur Ergenekon'u,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Haber mi veriyor gökte martılar,
Kurulmuş adalet; için tartılar..
Erguvan rengini almış batılar,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Tufan ol, bora ol, kasırga ol sen,
Ateşli kalbinle intikam dol sen,
Güvenimiz sensin, umut sen, yol sen,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Yumruğunda millet gücü var, yürü,
Dev olup şahlansın dalgalar yürü,
Şanla bitti nice kavgalar yürü
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Çevrende dolaşan düşman gemiler
Puslasız yolunda beyhude gezer...
"Demir kazık" gökten biz burdayız der,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

İzmir'de Yunanlı, Hatay'da Frenk,
Millet ağlıyorken saray keyfi;  denk,
İngiliz bayrağı Konya'da renk renk,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Trablus'u alan İtalyan nerde?
Antalya denilen inci illerde...
Hazin bir şarkı var şimdi dillerde
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Saçının her teli yıldırım, şimşek,
Sen de dünyalara şimşeğini çek..
Olsan da yürü sen, bu ülkede tek..
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...

Bir ışık doğuyor; güneşi sensin
Bir çırağ parlıyor;  ateşi sensin
Güneşsin, ateşsin, ateş bedensin,
Yolun açık olsun...Uğurlar ola...
Kırık tekneciğin Samsun'u bula..

                               M. Faruk Gürtunca

Pazar Yazısı

Zordur bazen pazar yazısı yazmak.

Güne bakmak, baharı koklamak zordur.

Şükretmek elindekilere zordur, bir seyi kalmayanlar varken etrafında.

Gülmek zordur, donar kalır dudaklarında.

Çayın soğuk, kahvaltı tatsız, sofralar buruktur.

Bir pazar yazısı yazmak bu toz dumanın ortasında, zordur...

....

Söyleyebilecek hiç bir şeyin yok, bi sus bi sus ... Tepişme...

Karışık Düşünceler...

Ne tuhaf değil mi, her şey çok ucuz olsun istiyoruz. Berbat koşullarda çalıştırılan minicik çocuklara, hayatları pamuk ipliğine bağlılara, oksijen yerine zehir soluyanlara çıkıyor faturası bunun her zaman. Yine yoksulların cebinden yiyoruz, büyük başlara hiçbir şey dokunmuyor....

Ekonomi derslerinde Türkiye'nin en büyük ekonomik gücü ucuz insan gücü diye öğrenmiştik. Hiç aklımıza gelmedi ki o bizdik...

Bu ülkede ya kim vurduya gidiyoruz, kimin vurduğu apaçık ortadaysa da kader diyoruz...

Yaşayanlara kimsenin bir kıymet verdiği yok ama ölülerin peşinden üzülme konusunda pek becerikliyiz.

Çok kızgınım çok...

Dünyadan Haberim Yokmuş

Bu gün bir köşeye çekilip AJ Cronin'in Yıldızlar Bakarken'ini okumak ve yine ağlamak istiyorum..

Televizyonu kapatacağım, enerji bakanı çıkmış, üç günlük yas, yok cuma hutbesi falan diyor. Ben de bunları merak ediyordum. Aileler ne mutlu olacak şimdi.

Zaten bu ülkenin en iyi çalışan yeri cenaze işleri... 

Iıh

Kalkalı iki saat oldu ama daha uyanamadım ben yaa. Şu köşede battaniyelerin altına kıvrılıp uyuklamak istiyorum. Ki öyle de yapacağım zaten. Kendim için istiyorsam namerdim, ev o kadar dandini ki enerjiye ihtiyacım var, ondan:-)

Ferrarisini Satan Anne

Elindeki güzelliklerin tadını çıkartmıyorsan dünyanın en zengini olsan bile keyif almana imkân yok bence..

Mutluluk sürekli bir şeyler satın alıp tüketmekle olmaz, üretmekle asıl mutlu olursun oğluşum.

Biz zaten çok zenginiz, hayatta eksik bir şeyimiz yok ki...

Devamlı bir şeylere mızıldanıp durursan ben de seni dikkate almamaya başlarım. Aralarından en önemlisini seç, ona mızılda ki acaba derdi ne diye düşünüp dinleyeyim seni.

Hem şu mızıldanmalar üç saatle sınırlı olsun, bir başlayıp on sene geriye kadar gitme. Sen zaten üç saatte de üretiyorsun bayağı, eskilere ihtiyacın yok..

Evet elindeki telefon, yok bilgisayarın, yok eşofmanın cool olabilir yavrum ama unutma ki sende biter her şey. Sende yoksa bir şeyler ne alırsan al bir şeye yaramaz. Sen güzelsen, elinde ne tutarsan tut o da harika olur. Ve sen bence çok güzel bir çocuksun, gerisi de fasa fiso..

Nirvanaya ulaşıcam valla, sabah akşam bu şekilde konuşur oldum... Ferrarisini satan anne adında bir kitap falan mı çıkartsam ne:-)

Bahisler Açıldı:-)

Erkeklerimin bana aldığı anneler günü hediyesinin ne olduğunu bulan çıkacak mı , çok merak ettim:-)

Alayım tahminleri:-)

Takvimde Bir Yaprak...

Uzun zamandır saatli maarif takvimime bakmamışım bu sabah koparttım yapraklarını.

Gözüm dün yazılanlara ilişti ilk.

"16 yıl önce bugün aydınlanma dönemi şairlerinden Haşim Nezihi Okay, 84 yaşında İstanbul'da vefat etti."

Zamanda yolculuk yaptım, gözlerim doldu. Biliyor musunuz, bu değerli şair benim nikâh şahidimdi:-)  O gün geldi gözümün önüne, çok tatlıydı çok.

Allah rahmet eylesin.

En sevdiğim şiiriyle bitireyim yazımı.

"Bir yığın yük oluyor gittikçe
Yaşanan günlerimiz sanki bize
Boşa verdik koca bir ömrü yazık
Her şeyi dert ederek kendimize..."

Haşim Nezihi Okay


Sadece Tek Kelime Edecekmişim, Ne Zor Mimmiş Buuu:-)

Sevgili Kadriye ve Yalnızlar Rıhtımı beni sobelemişler:-)


1) Telefonun nerede?
Koltukta
2) Partnerin?
Yolda
3) Saçların?
Beyazlamış
4) Annen?
İdolum
5) Baban?
Özlediğim
6) En sevdiğin eşya?
Ooooo...
7) En son gördüğün rüya?
Okul
8) Hayalindeki araba?
Volkswagen Beetle
9) Içinde bulunduğun oda?
Salon
10) Korkun?
Depresyon
11) On sene içinde ne olmak istiyorsun?
Hayatta:-)
12) Sen ne değilsin?
Genç
13) En son yaptığın şey
Tost
14) Üzerinde ne var?
Eşofman
15) Senin hayatın?
Huzurlu
16)Moralin?
İnişli çıkışlı:-)
17) Şu an ne düşünüyorsun?
Bulaşık
18) Senin bilgisayarin?
Toplama
19) Bira?
Iyk
20) Aşk?
Doğaya :-)

Daisy, Mehtap, Günoş siz de deyiverin hele :-) Ebee:-)

Oh:-)

Dün akşam buluşmamızdan ayrılmamıza kadar hiç aralıksız sohbet ettik yine yüzük kardeşleri olarak.

Sabah Pardy, detoks yapmışım gibi hissediyorum sizle buluştuktan sonra dedi. Düşündüm de ne doğru bir tespit:-)

Hepinize günaydın, paçalarınızdan şans akan bir güne açılsın sabahınız:-)

Not:  Loto falan oynayıp da kazanamazsanız vıy Handan gandırıkçı Handan demeyin :-) Kazanırsanız beni görmeyi unutmayın anacım:-) 

Mat Siyah- Parlak Beyaz



Şimdi bu fotoğrafa bakıp da söyleyin anacım bu terazinin denge tutturma ihtimali var mı :-)

Dün iki oje aldım , biri siyah mat, diğeri beyaz ışıl ışıl:-)

İkisini birlikte sürdum bir de.. Ah ah, sonra da düzgün bir ruh hali bekliyorum kendimden:-)

Bu arada iki başparmağının fotoğrafını tabletiyle selfie yapabilen benden başka sivri varsa beri gelsin: D

Günaydın, her türlü rengin ışıltısını yaşadığınız gülümseyen bir güne açılsın sabahınız...

Capitol Fatihi Geldi:-)

Annem beni silah zoruyla dışarı çıkarttı:-) Önce okula kadar yürüdüm. Bilgiç'i bıraktım. Oradan da ver elini Capitol.

İnatla , salyangoz hızıyla da olsa ,her mağazamı dolaştım. Yani English Home, Boyner, Tchibo, D&R, Paşabahçe, Mudo ve Watsons tarafımdan tavaf edildi.

Neler mi aldım. Bir kaç çocuklarla izlenecek film, oje,ıvır zıvır.


Yalnız bacaklarım o kadar ağrıyor ki.. Bre nankörler, kırk küsur yıldır sizi yürüttüm, baktım, bir ayda gevşemişsiniz hemen.. Tı tı tı:-)

Sen Öyle Zannet !

Bu gün önümüze dikilen bütün itham edici, felâket tellalı, umut kırıcı, saçma sapan sözlerin karşısına geçelim.

Ellerimizi belimize koyup, gözlerimizi gözlerinden çekmeden var gücümüzle bağıralım:

SEN ÖYLE ZANNET CANIM !!!

Hadi hadi, gel sen de söyle , çok iyi gelecek...

Başına şapka takmamışsın , hasta olur bu çocuk diyen komşu teyzeye...

Hayatta geri dönmez artık, hiç şansın yok diyen mızmız arkadaşa...

Bundan sonra hiç iyileşmez artık, hep dikkat etmelisin diyen temkinli ablaya...

Hem çalışıp, hem okuyup hem de nasıl bebek yapacaksın diyen iç karartıcı akrabaya...

Böyle giderse bu dersten hayatta geçemezsin diyen asık suratlı öğretmene..

Yetişemezsin kaçtı kaçtı diyen gevrek gülüşlü biletçiye..

Velhasıl önümüze dikilen her türlü bıdı bıdıya

Ne diyor muşuz?

:-)

Neden Olacak :-)

Şimdi Metehan'ı Bilgehan'ı okuldan alması için gönderdim. Onlar gelene kadar Alah'ım sen koru çocuklarımı diye dualardayım.

Sonra da cennet anaların ayakları altında olur tabi. Ben anne olmadan önce bu kadar dua ettiğimi hatırlamıyorum

:-)

Temsili Demokrasi :-)

Sosyal Bilgiler ödevini yapan Bilgiç "Anne şimdi yönetim biçimimiz 'temsili demokrasi' ya, bu temsili kısmı sanki demokrasi değil de öyleymiş gibi numaradan hissi veriyor insana değil mi?"  dedi.

Ne güzel dedin oğlum diye düşündüm, tam da bizdeki hali:-)

Not: Temsili demokratik ülkelerde milletin egemenlik hakkını doğrudan değil de, seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı bir demokrasi uygulamasıdır. Genellikle nüfusu kalabalık ülkelerde uygulanır.

Dileklerimizi Astık


Çocuklarla dileklerimizin resmini yapıp balkonumuzdaki minik ağacımıza astık:-) Sabah ezanından önce alacağız sonra:-) Aslında gece yarısı asıyordum ama onlarla birlikte yapmak istedim:-)

Bir dileğimi de şuraya astım. Umarım gerçekleşir.

Tuzluk:-)


Tchibo'dan tuzluk takımı almıştık , sanırım bir iki sene oldu. Alt fotoğraftaki, düz beyaz olanlar. Altı tane minicik , zarif takımı kim görse çok beğendi. Hem şık hem de sofrada yaşanan tuzluk uzatır mısın derdine çare oldu:-)

Dün gittiğimde aynı takımın renklilerini görümce hemen atladım üzerine. Bir nebze daha büyük yapmışlar, yine çok şeker:-)

Baksanıza, haksız mıyım:-)

Bızzztt

Elektrik geldi ama benim yazma elektriğim gelemedi bir türlü.

Evi süpürdüm, şimdi de gidip Havva'nın patlıcan pardon patlamıcam yemeğinden yapıcam. Valla özel sipariş verdim Can'a pazara giderken:-) Malzemelerim hazır:-)

Bu gece hıdırellez, bahçeye inmeye çok üşeniyorum dileklerimi balkonumdaki akçaağacıma asmaya karar verdim en sonunda. Hem o çok cici bir ağaç, olmadı üzerine bir gül kopartıp koyarım artık:-) Bacağım sakat, mazeretim var:-)

Dün dışarı çıkmak o kadar iyi gelmiş ki, bugün daha iyi anlıyorum. Depresyondan çıktım resmen.

Bu kadar:-) ( Zengin bitirişi yaptım:-)

Birazdan elektrik kesilecek, o yüzden bir şey yazamadım anacım.

Nihayet :)

Sabah dışarıda kahvaltı hayallerim yağmurla suya düştükten sonra, tembelce koltuğuma kurulup bulmacamı aldım elime. Bu arada Can'la şu şekilde muhabbetteydik : 
-Seni şuraya götüreyim mi?
-Iıh..
-Buraya götüreyim mi?
-Iıh, benim ütü yapmam lâzım, ev dandini.
-Bak şuraya gidelim.
_Iıh, canım bir yere gitmek istemiyor.

Neyse bu bayağı uzun bir konuşmaydı ,özünü anladınız siz :)

Az sonra ütü masasında çamaşırlara gömülmüş bir şekilde otururken dedim ki kendi kendime "Ne yapıyorsun sen Handan? Hafta içi biri okuldaysa diğeri yok, ikisi evdeyse Can yok. Zaten evden bir yere kıpırdayamıyorsun, çık dışarı, deli misin?" dedim. Peşinden de Can'a seslendim :)

-Ya Can, aşk olsun sana, insan karısını gezmeye götürmeyi teklif eder biraz ...
-!!!?!!! Kuru kafa, ünlem vs. Cevabı yazmayayım şimdi buraya :)

Neyse sonunda kendimizi pazardı kalabalıktı demeden dışarı attık...


Bağdat Caddesi pek renkliydi canım, gözlerimi alamadım renklerden :) (Dayıcığım bak FB şampiyon oldu. Sen hastayken her pazar maç sonucunu bekliyordun ya telaşla. Yenilmeleri kötü bir şeye işaretmiş gibi. Hiç yenilmedilerdi onlar da taa ki sen pes edip aramızdan ayrıldığın haftaya kadar. Bir tek o... Neyse, hüznü bir kenara bırakalım, eminim orada hep birlikte kutlamışsınızdır siz de bunu. )


Güllere doyamadım.. Ne bulsam çektim, ilk defa görürmüş gibi. Ağaçlara dokundum, sarıldım ve öptüm..


En son deniz kenarındaki bir salıncağa oturup martıları, Prens Adaları'nı ve denizi seyredip içimize deniz havasını çektik..

Çok güzel geldi.

Şimdi gidip bacağıma buz koymam gerekiyor ama olsun, her anına değdi :)


Kalkma Şimdi Daha Sabah Olmadı, Tatil Bugün :-)

Saat yediden beri kalkmamak için uğraşıyorum, ama pes ettim artık. Hayır iki saat sonra uykum geliyor, halim olmuyor yegâne erken kalkmam gerekmeyen günde biraz uyusam ya... Yok.

Tabi bunda gün doğmadan hortlayan Bilgiç'in ve her tıka pıka uyanan bünyemin de etkisi vardır sanırım:-)

Neyse şu anda yağmur başladı, en azından çamaşırlarımı kurtardım bu sayede. Aslında açik havada kahvaltı keyfi yaparız diyordum fakat görünüşe göre iş yine başa düştü:-)

Günaydın:-)

Sadece İnan

Al is vel arkadaşlar:-)

Bilgiç'i okulundan alacak kimse yoktu bugün, iş başa düştü. Can beni minibüs yolunda bırakıp işine gitti. Minibüse bindiğimde dönüşü düşünüp tasalanmaktaydım. Zira öğle vakti Ataşehirde geçtim boş minibüs, otobüs, taksi bile bulunması o kadar zor ki... Ben zaten minibüse binene kadar bacağım ağrımaya başlamışken bir de gitar, koca bir kutu lego ve çanta ile nasıl döneceğiz bakalım diye kara düşüncelere dalmışken içimden bir ses "Bana güven" dedi. Çeneme vururken pek güveniyorum da pratikte kötüyüm sanırım.

Neyse sümüklüböcek hızıyla yokuşu çıkıp oğluşu aldım. Salkım saçak yola çıktık. Acaba taksi durağında var mıdır diye umutsuzca yoldan karşıya geçerken, önümde durmuş taksiyi gördüm. Ve boştu ve müsaitti.

İnanılır gibi değil...

Kendime Not

Yapamamlarımı nasıl yaparıma çevirmezsen hayatın bir şey yapmadan geçip gidecek haberin olsun...

Gülümseyin:-)


Sabahın ilk saatleri:-) Balkonuma sabah güneşi vurmaya başlamış, çiçeklerim pek hoş gözüküyordu, ben de bir milyonuncu fotoğraflarını çektim. Benim çiçekler Heidi Klum'dan daha çok poz veriyorlar:-)

Hepinize günaydın, ışıl ışıl bir güne açılsın sabahınız:-)

Not:  3993. post olmuş bu:-)

Nihayet Üç Deliyi İzleyebildim :-)

Metos ile Bilgiç yaz kampımda izlemişlerdi, o zamandan beri ben de istiyordum izlemek. Bir çok blogda da rastladıkça merakım artıyordu.

Bol kahkaha attim, bol göz yaşı döktüm. ( Siz de döktünüz di mi, ben dondurma reklâmında bile ağlayabildiğim için işin bu kısmından emin olamıyorum pek:-)

Hiç anlamadan üç saate yakın zaman geçti. Bence her anne baba, öğretmen ve öğrenci, ay ne diyorum ben, herkes seyretsin işte anacım.


3 Idiots - Makine nedir ? paylaşan: TeknoCepni

Ta Daaam

Can beni anneme götürdü:-)  Böylece beş dakika uzaklıktaki anneme bir ay sonra ilk defa gidebildim:-)

Bilgiç'i okula götürdüğüm güne göre daha iyi hisediyorum kendimi.

Bir de yürüyüşe çıkıp ter atmaya başlasam çok mutlu olacağım, depresyona girdim resmen:-) ( He canım bu benim depresif halım, aşağılamayalım depresyonumu, beni sıkıyor işte:-)

Bugün Yaşasın Cuma :)


1 paylaşan: metebilge1

Biraz içimiz açılsın dedim.

Şarkıyla zamanda yolculuk yapmak serbesttir :)

Video çabuk yüklensin diye düşük kaliteli, fazla büyütmeden izleyin anacım.

Sonra izlerim deme, beş dakika ayır kendine, iyi gelecek bak :)

Bizimkilerin İleride Geri Tepebilecek Halleri

Çocuklarım sürekli bir gezme halindeler. Analarıyla babaları küçükken çok gezmemiş tipler olarak her fırsatta kendilerini yollara atmaya bayılıyorlar ne de olsa.

Şöyle bir düşünüyorum da.İlerde arkadaşlarıyla bir yerlere gitme planı yaparlarken, "Iııh, oraya gittim, olmaz, orayı da gördüm, orası mı beş kere falan gezdim" diyerek milleti gıcık ederler mi acaba?

Larry Kaçış Planıyla Dünyanın Sonunda Aradığı Kral Olacak mı :-)

Bu hafta film seyrettim bayağı, nasıl oldu ben de bilmiyorum:-) Sürekli sinemaya gittiğimiz okul yıllarının ardından zar zor film beğenip seyredene dönüştüm ya, inanılır gibi değil.Sinema paketine üye olmamıza rağmen o kadar ender ki seyredecek film bulduğum.

Neyse, bakalım neler izlemişim:-)

Larry Crowne, oyuncular sebebiyle izleyelim dediğim filmlerden biriydi. Vasattı ama bir şey düşünmeden vakit geçirmek için güzel. (Bknz)


Bir başka film  Kaçış Planı. Silvester ve Arnold ağabeyleri özlemişim:-) Pek izleme niyetlisi değildim ama Can seyrederken baktım ben de dalmışım:-) Güzel bir macera filmiydi:-) ( Bknz)



İlk ve Son Aşkım var sırada. Niye de ismini böyle çevirmişlerse. Komedi diyor ama pek komedi de değil, ne bileyim. Seyrettim yine de sonuna kadar. Beyazperdedeki eleştirilere katılıyorum, ama yapacak başka işim yok diyorsanız:-) (Bknz)


Son olarak da Zoraki Kral ki daha önce hakkında yazmış mıydım hatırlamıyorum şimdi. Zira ikinci defa yine büyük bir keyifle seyrettim. Daha başka söze gerek var mı bilmem:-) ( Bknz)


İşte bu da böyle bir yazıydı netekim, ben şimdi gidip film festivali katoloğuma bakıp iç geçireyim biraz:-)

Mayıs

Ah Mayıs, güzel Mayıs... Hayatının baharında kaybettiklerimiz var, baharlar hüzünlü.. Bayramımız buruk. Karışık her şey.

Şimdi kırlarda piknik yapmaya gidiyor olurduk biz küçükken. Ne o kırlar kaldı Mayıs, ne piknikler. Çocuklarımızı bahçeye bile yollayamaz olduk. Ve fidanlarımız bambaşka rüzgârlara boyun eğmemek için kırıldılar. Yüreğimiz buruk.

Ah Mayıs, şimdi papatyalardan taç yapmamız gerekirdi başımıza. Mendil kapmaca oynarken sımsıkı tutmamız gerekirdi ellerimizi. Islansak ıslansak bahar yağmurlarıyla ıslanmalıydık. Ve sadece toz kaçtığından yaşarmalıydı gözlerimiz.

Ah Mayıs, güzel Mayıs. Ne baharımız kaldı, ne gençliğimiz, ne sporumuz kaldı ne özgürlük ve anayasamız... Sen ne harikaydın ben küçükken. Baştan sona şölen gibi geçerdin. Biz seni nasıl coşkuyla kutlardık.

Şimdi yüreğimiz burkuk, kalbimiz kırık, önümüz belirsiz, ardımız hüzün...

Ama yine de sen baharsın ya,kupkuru dallar çiçekleniyor , taşların arasından papatyalar çıkıyor ya yine de. Bir minik kuş neşeyle şakıyor ve çocuk kahkahası geliyor ya. Bir umut yeşeriyor yüreğimizde.

Hoş geldin...