Biri Beni Dövmüş

Sabahın ilk saatleri.


Son sürat kahvaltı hazırlamam gerekiyor ama sanki beni dövmüşler. Şu koltuk minderlerinin neden fermuarını daha uzun tutmazlar da insanı yorarlar bilmem. Sırf onları çıkartıp takmaktan kolum tutmaz olmuş . Ki takarken son kısma Can yardım etti.


Baktım bahar temizliği vakti bulamayacağım dün salonun oturma kısmına el atayım dedim. Şu an mis kokulu koltuklarda oturuyorum ama sanırım gelenler koltuk mis kokusu yerine kahvaltı mis kokusu isterler :D


C vitaminli asprin içeyim ben en iyisi, yoksa kalkamayacağım.

Fotoğraflar geçen hafta okul yolundan dönerken çekildiler. Temiz hava getirsin sayfaya :)

Hepinize keyifli pazarlar .

Yapacak Çok İşim Var Ama Önce Yarınki Misafir

Tabi her bir şeyi yıkamaya başlamasaydım iyiydi. Bak,yine güneş,var diye astım, bulut çıktı. Oyun oynuyor benimle. 

Koltuk yüzlerini yıkamaya başlamasa mıydım acaba .



Telefonumdaki açık sayfalar böyle desem, aklımın nasıl uçtuğunu anlar mısın :D


Ve kafamda ayrıca iki atölye bir doğumgünü bir de halloween partisi fikirleri dönmekte . Deneme tahtama yazıp çizmekteyim.

Neyse hepsini düşünmeye gerek yok. Kalkıp süpürmeye devam edeyim.

Bütün Gün Dışarıda Olunca Evimi Özlüyorum Ben Ama

Bu sabah erkenden Eminönü'ne gittik, çocuklarla yapmayı planladığımız atölye için malzeme aradık.


Ortada fol yok , yumurta yok, müşteri yok , daha da önemlisi bir mekân yok ama olsun. Milli Piyango biletimizi Nimet Abla'dan aldık. (Aslında bi abi vardı orda ama neyse) (Aslında bir abi bile olmayabilir, benden gençtir Allah bilir, kendimi görmüyorum ya,  hahaha :) Para çıkınca mekân işini ayarlayacağız.


Neyse benim için bu malzemelerin arasında dolaşmak başlı başına eğlence.


Yıllar sonra rahatımı bozup işlere girişmemin sebebi de bu. Sevdiğim şeylerle ilgilenirken yorulmayıp sıkılmamam.


Umarım her şey çok güzel gider.


Olur da gitmezse de önemli değil, denedim derim en azından.

Şimdi çayımı alıp dinlenme zamanı.

Bu arada bloğumun takipçi sayısı 600 olmuş. Hepinize öpücükler :)

Kitap Salı

Bu hafta sadece bir kitap okumuşum.  Düşünüyorum okumadım da ne yaptım diye . Yeni bir instagram hesabı açtım (yelkovan_atolye) vaktimin çoğunu o aldı. Bir işlere girmeye çalışıyoruz , onun heyecanı var. İş olunca kafamda binbir düşünceler var.

Neyse biz bakalım hangi kitabı okuduğuma.


Gurbet Hikâyeleri bildiğim ve çok sevdiğim bir kitaptı zaten." Çiviler ağzına batmaz mı senin ? " cümlesinin içime işlediği Eskici de bundaydı. Yeniden hüzünlenerek okudum.


Yer Altında Dünya Var ise bambaşka bir moddaydı.

Lübnan 'da geçen hikâyede İstanbul'da dilencilikle yaşayan halası öldüğünde kendisine kalan çiftlikte yaşayan Nebil anlatılıyor.

Öyle güzel betimlemiş ki  bütün insanlar yanıbaşınızda gibi, bütün o yerleri görmüşsünüz gibi geliyor. Bu arada Nebil Bey'in kendine yaptığı ruhsal çözümlemeler bizim onu daha iyi anlamamızı sağlıyor.

Hikâyede hayatından sıkılmakta olan bu adamın kapısında duran bir araç onu bambaşka bir maceraya sokuyor. İyi mi kötü mi olduğunu bilemediğimiz bir kadın, çiftlikte saklı hazine, peşindekiler derken merakla devam ediyoruz okumaya.

Ve biliyor musunuz yeni nesil holivud filmlerinin atasını yazmış Refik Halit Karay. Psikolojik çözümleme, aşk, kıvamında bir cinsellik (doğrusu bunu hiç beklemiyordum :)  gerilim, heyecan , rengârenk insanlar, macera. Daha ne olsun ?

" Hayırlar fethola! Şerler defola ! "

"Gözlerinde ; aklı tam olmayanlarda rastladığım kimi sıra alevlenen, kimi sıra peltekleşen bir kararsız ışık gördüğüm için onun yarı kaçık olduğuna hükmetmiştim" 

Evet bu haftanın salında bir kitabımız var. Şimdi gidip geçen hafta alıp imzalattığım Hava kitabıma başlayabilirim. Elimdeki bitsin diye beklemekteydi yanıbaşımda :)

Nostaljik Pazartesi

Bugünün nostaljisi on yıl öncesinden :)

29 Mart 2008 Cumartesi


Bilgiç Haller


-Mutluluk nedir Bilgehan?
-Mutluluk sevilmektir.
Mutlu bir haftaya açılsın sabahınız :)


Valla Ben de Anlamadım Hakim Bey, Ne Ara Girdim O Odaya Bilmiyorum

Dün evin her yeri dandini ve Can yine misafir çağırma derdinde iken artık evimle ilgilenmek istiyorum diye höykürüp çocukların odasına girmişim.

Ne diye o odaya giriyorsam, aslında kendilerinin toplaması gerekiyor önce, masa üstleri kart, yerler lego dolu. Mantıken oranın kapısını çekip diğer kısımları süpürmem falan lâzımdı.

Keskin sirke küpüne zarar arkadaşlar, hayır misafir istemiyorum ev işi yapmam lâzım dedikten sonra adam bu sefer de dışarı çıkalım mı dediyse ne delleniyorsun. Bir baktım söylene söylene dolabın üzerindekilere saldırmışım.

Evdeki dağınıklığın üç erkeğimden kaynaklandığı kesin. Ve fakat ben de elime geçen her kutuyu sağa sola sokuşturmak suretiyle olaya hatırı sayılır bir katkı sağlamışım.

Hayır,  yemek firmalarının sipariş kutuları, bulunmaz hint kumaşı da değil. Hani çok ihtiyacım olsa bir lahmacun ısmarlayıp eve getirtebilirim. Ama yıllarca medeniyyetten uzak yaşamış , ha demeye kırtasiye falan görememiş bünyem sekiz senedir şu mahalladeyim hâlâ kendine gelememiş.


Peki bunları getirdim de attım mı zannediyorsunuz?  Hayıır, önümüz cadılar bayramı, bir şey yapar mıyım diye bakıyorum henüz.

Ama tam beş tişört azaltmayı başardım. Çocukların gardrobunda üç senedir duran Bilgiç'in ortaokul tişörtleri. Birinin paketi bile açılmamış. Hemen lise veli grubuna mesaj attım. Ortaokula giden oğulları varsa tişört verebilirim dedim. Ve beş dakika sonra tişörtler sahiplerini buldu. Oh.. Üzülüyorum kütür kütür kıyafetlere. Sıradan olsalar geridönüşüme vereceğim de okul olunca herkesin işine de yaramaz diye bekletip duruyordum.


Eveet kıyafet kısmı bitince Metos'un başucundaki rafa diktim gözümü.  Ranzanın üzerinde yatıyor, oraya minik bir raf taktık. Ama mikrop yuvası deyimi daha güzel anlatır durumunu.

Oflaya puflaya ranzaya tırmandım. Ah ah, ben evlenene kadar ranzada yatmıştım , onbeşimde de evlenmediydim 27 yaşına kadar çıktım o ranzaya. Merdiveni bile kullanmaz, saniyede çıkardım. Hatta sabahları saatim aşağıda çalardı ve üçüncü notasında onu kapatmış olurdum. Neyse bu kısmı geçelim.

Rafta kalan son kullanma tarihi geçmiş pastilleri, boş su şişelerini falan toplayıp orayı silerken duvarın kiri battı gözüme. Neyse aşağı inmek zorunda kalmadım ,Metehan malzemeleri getirdi. Duvarı arap sabunu ile silip durulayıp kuruladım. Hazır yukarıdayken kütüphanelerinin tepesindekileri de düzeltip sildim.

Bit kadar odada biri geniş üçü dar dört kitaplık olarak kullanılan kitaplık iki geniş legoluk olarak kullanılan kitaplık var.

Hepsine bakıp moralimi bozmamaya çalışarak ders kitaplarının olduğu kısma daldım. Daldım diyorum azıcık düşünsem evden kaçacağım zira.

Metehan'ın dolabından hâlâ test kitapları çıkıyordu onları vermek üzere ayırdım. Zaten beni hep bu yazık olmasın birilerine vereyim duygusu mahvediyor. At kurtul be kadın. Yoook içim acır öyle yaparsam.


Bilgehan'ın dolabından da dokuzuncu sınıf testleri çıktı. Metehan'dan saklamışım, oğlan daha ders kitaplarını bile ellememiş ki geçen sene bunlara dokunsun. Hatta defterlerini de ellememiş, bak bu ekonomik krizde bizi defter alma derdinden kurtardı şimdi. Hepsi pırıl pırıl duruyordu.

Bu arada Şebocum, umutluyum, yarın test kitaplarını göndereceğim. Ve Yurdagül sana da çekiliş hediyeni göndereceğim.

Tabi ben bu yazıyı yazıyorum diye işler bitti sanmayın. Bugün bütün gün hâlâ aynı dolabın raflarındaydım. İçim daralıp kendimi dışarı atıyorum arada.

Tabi elime geçen nostaljiler de zamanımı alıyor.


Kendi çocuk kitaplarım.


Lise birincisi olmamı bu  kitaba borçluyum, zira fizik sınavlarım hep berbat geçerdi, son sınavda geçmeyi başarırdım :D


Ahmet Buhan hatırlayanlar beri gelsin :) Çocuklar ilkokuldayken çok işime yaradı yine. X ler olmadan denklem çözmekleri buradan kopya çektim :)


Bilgiç'e arkadaşının hazırladığı 50 kapı oyun defteri . Ne değerli bir hediye :)



National Geographic Kids ve Bilim Çocuklar.

Hâlâ çok ıvır zıvırımız var.

Neyse iki oyuncak atma izni kopardım, bu da birşeydir.

Oyyy amma uzun yazmışım.

Eee bünye odaya dönmek istemiyor tabe :D

Haydi görüşmek üzere. Uzun süre benden ses çıkmazsa çocuk odasına bakın anacım :)

Martılara Simit Atan Tören

Sevgili Mehmet'in yazısını okurken ( Bknz Beyaz Yakalı) gördüğüm en güzel, en keyifli okul açılış töreninden bahsedesim geldi. Onun bloğuna yorum yazamıyorum gelip kendi bloğuma yazayım bari dedim :)

Beş sene önce Metehan'ın lisedeki ilk gününde tabii ki onunlaydık. Bahçede tören vardı. Normal seyrinde olarak başladı.

Hazırlık sınıfları tören alanına girerken bir anda ne olduğumuzu şaşırdık :) Havada simitler uçuşuyor, büyük sınıflar çocukların üzerine atlıyorlardı.

Ortalık duruldu, herkes yerini aldı. Duvarın üzerinde de bir grup vardı. Törenin arasında konuşmaların ortasında "Karşı taraf sarı deseneee" diye başlayan sloganlar mı desen, açılan pankartlar mı desen, hele sonlara doğru duvardakiler "Çök çök çök" diye bağırmaya başladılar. Bütün sınıflar çömeldiler. Hahaha, zavallı hazırlıklar bir taraftan öğretmenlere bakıyor bir tarafta öğrencilerin çağrısı bitmiyor. En sonunda hepsi çöktü.

Biliyor musunuz bu benim izlediğim en güzel törendi. Gözlerim yaşarmıştı tören alanındaki o çılgın, enerjik çocuklara bakarken. Metehan harika bir okula geldi demiştim.

Pazartesi günü oğlum heyecanla erkenden kalktı, çocukluktan delikanlılığa geçtiği okuluna hiç üşenmeden gitti. Çünkü bu sene duvarın üzeri onun yeriydi :)


Sabahları Bilgehan'la okul yolunda çok eğleniyorum. O yürümekten pek memnun değil, sanırım hava yağmurlu olsa da minibüse binsek diye can atmakta :D Neyse ki bana ben kendim giderim sen takılma peşime demedi hâlâ :)


Bu sabah korunun tozlu yollarında ilerlerken köy okuluna ulaşmaya çalışan çocuklardan biri yaptım onu. Kilometrelerce dağ taş demeden yürüyor yürüyordu. Hahaha. Sen yürümez direk çiftçi olurdun dedim. Sonra baktık, ııh ,  bizimkisi çiftçi kadar hayatta çalışmaz. Çoban olup 50 koyunla gidip 5 koyunla döneceğine karar verdik. Zaten köyün arkasında görünmeyeceği ilk yere atar kendini :D


Ama 2,5 km az da sayılmaz bak. Bir de aburcubura bu kadar düşmeseydi forma bile girerdi valla.


Not : Sabah güneşinin altındaki dünya güzellerine tıklayarak şarkınızı alabilirsiniz :)

Çalışkan Çarşamba


Bu hafta çalışkan çarşamba konumuz geçen hafta gördüğüm ipek üretimi üzerine aklıma takılan soruma bir cevap arayışı.


Koyunu kırktın, pamuğu topladın,  anladım insanoğlu da ipek kozasından ipi bulmayı nereden çıkarttın?


İlk Kim Buldu sitesinde şöyle bir açıklama yapılmış.

İpek kumaşın icadı yada bulunuşu ile ilgili bir Çin efsanesi olan İpekböceği Efsanesi’ne bakmak gerekir. Çinliler ipeğin kendilerinin buluşu olduğunu, onu keşfeden ilk kişinin ise, M.Ö. 3000 yılında Sarı İmparator’un eşi Hsi Leng Şih olduğunu söylemektedirler. Hsi Leng Şih bir gün kraliyet bahçesinde dut ağacının altında oturuyor ve çay keyfi yapıyormuş. Ağaçtan bir koza sıcak çayın içine düşmüş. Kozanın güçlü ipliğinin çözüldüğünü farkeden imparatoriçe, ipekböceği yetiştirmeye başlamış. İpek böceklerinin kozalarından elde ettiği iplikleri yapılan bir tezgâhta çözmeye başlamış. Ona bu keşif şerefine, “İpek Tanrıça” unvanını vermişler.

Hımmm.

Kozabirlik sitesinde ise aynı olay şans eseri değil araştırmayla çıkmış diyor.  Şurada uzun uzun anlatmış. 

Biz insanların merakından korkulur azizim.

Bir de böcekleri öldürmeden elde edilebilseydi ne güzel olurdu. 

Kitap Salı

Uzun zamandır kitap salı hazırlamadığımdan bu oldukça uzun bir liste olacak. Neyse ki yaz boyunca çok okumamışım :)


Büyük Umutlar 'ı okumaya başladıktan sonra geçenlerde filmini izlemeye başlayıp sıkılıp bıraktığımı hatırladım :) Neyse kitabı azmedip bitirdim.  Zorlanmamın sebebi kesinlikle kötü olması değildi, benim kahramanın kafa yapısına gıcık kapmamdı :) Ki o da yavaş yavaş olgunluğa ulaştı diyebiliriz.





Kuzgunun Gölgesi Serisi uzuun uzuun okuduğum kitaplar oldu.  Kalın olmalarının yanı sıra içindeki karakterlerin çokluğu okumamı zorlaştırdı. İlk kitap rahattı ama diğer ikisinde aynı anda beş koldan ilerleyen öykü oldukça zorladı. Kitapların arkasında içindeki kişilerin isim listesi olması güzeldi ama kitabı her elimden bıraktığımda konuları toparlamam zaman aldı.


Susanna Tamaro 'nun Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabının devamı gibi düşünebileceğimiz kitap mektupların yazıldığı torunun kendini bulmaya çalışma sürecini anlatıyor. Doğrusu bende ilk kitabın etkisini yaratmadı. Nereden geliyoruz nereye gidiyoruz konusundan artık sıkıldığımdan çok sevmemiş olabilirim .Yine de tabii ki çok güzel bir kitaptı.




Bu seri çocuklarla okuduğumuz seri. Her bölümünde maceradan maceraya atılan çocuk ajanların çocuklarıma çok şey kattığına inanıyorum   . Birlikte okumak da sohbetlerimize çok şey kattı  :)



Bazı yazarlar beni okurken çok yoruyorlar. Tomris Uyar'ın bu hikâyelerden oluşan kitabı da öyle oldu.

Eşine mektup yazan müfettişin olduğu öyküde mektubu görünce direk ayrılık moduna girmeme çok güldüm. Oysa kitap 1970 lerde yazılmış ve tabii ki internet, mesaj, telefon falan yok .Dolayısıyla adamcağız eşiyle haberleşiyor bu şekilde :)



Harika bir romandı. Çeltik tarlalarının hikâyesini okurken kendimi olayların tam ortasında hissettim. Yakup Kadri'nin Yaban'ını okuduğumda sarsılmıştım, bunda da aynı şeyi hissettim.



Komedi kitabı olarak aklıma senelerdir okumadığım Woody Allen kitapları gelmişti. Gidip en sevmediğimi bulmasaymışım iyiymiş.  Kitap uçuk öykülerle doluydu ve tarihteki herkes vardı içinde. Sanırım benim genel kültürüm yeterli gelmedi anlamaya.



Sevgili Özlem'in (Sessiz Kaldım) hediyesi bu kitabı elime almamla bitirmem bir oldu.

Kendi küçük aklı büyük çocuğumuz yine olayları çözerken bize de hayran hayran izlemek kalıyor :)



Labirent Serisi'nin sonradan çıkan iki kitabını okumamıştım. Doğrusu aradan uzun zaman geçtiği için nasıl hatırlayacağım diye endişeleniyordum ki bu kitapların diğerlerinden öncesini anlattığını anladım. Doğrusu ilki çok hüzünlü ikinci de çileden çıkartıcıydı.  O kadını bir kaşık suda boğmak istedim :D




Kayıp Denklemler heyecanlı bir kitaptı . Doğrusu kafamı dağıtmak için macera kitaplarını seviyorum.  Ama zamanda yolculuk meselesini konu edinip de beni rahatsız etmeyen yegâne film Geleceğe Dönüş Serisi, o gerçekten de harika kurguya sahip.

Başroldeki öğretmenimiz üstün zekâlı bir tip. Gündüz işini pek sevmeden yapıyor akşamları kendi istediği konularda fikirler üretiyor. Bir gün yazdığı bir makaleyle ilgili toplantıya çağrılıyor. Oraya giderken yolda çarptıkları bir berduş ile maceranın içinde buluyor kendisini.

Macera sevenler için güzel bir kitap.



Evet, bu haftanın kitap salında bu kitaplar vardı. Bir aylık birikmiş :) Umarım haftaya düzenli olarak yazmaya devam edebilirim :)