Sizi bilmem bende bataklığa düşmüş hissi var. Yapış yapış bi his işte.
Ferhan Ablam kaç gündür yazmıyorsun bir çiçekle yasak savar gibi geçiştirdin dedi :D Hehehe kimse anlamaz sandıydım ama kuzenim diye demiyorum hatun cin gibi :D
Vallahi okuduğum kitap, izlediğim film falan sayısı sıfır. Bayram ev gezmeleriyle geçti, uzun zamandır görmediklerimizle buluştuk, güzel oldu. Sonrası çamaşır ve ütü maratonu.
Bir de tatil hazırlıklarım var. Elimde defter kalem ders çalışıyorum resmen. Beş günde beş yüz yer gezmek isteyince en düzgün yol haritası için boğuşmaktayım. Neyse tabii ki beş yüz yer elenip en çok istediklerimize - ki bu benim için müze, Bilgiç için alış veriş merkezi, Can için mümkün olduğunca yürümeyip yiyecek bir şey bulmak demek. Metos yeter ki oraya gidelim anne, ben görmek istiyorum dediğinden en zahmetsiz turistimiz olacak.- odaklanacağım.
Bugün göz muayenesine gittik. O iş aradan çıktı neyse. Çocukların indirimli istanbul kartlarını yeniledik. Yazın gezicez dedim ya, hazırlanmak lâzım.
Bu arada kitabı bitirince yazarım diyordum ama hem benim vaktim olmaması hem de dolu dolu yazıları sindirerek okuyup aceleye getirmemek istediğimden daha fazla beklemeden Makbule Hanım'ın gönderdiği hediyelerimi de göstereyim size. İmzalı kitabı, orjinal kitap ayracı ve yanımdan ayırmayacağım takvim İstanbul Mersin arası dolaşmaya doyamayıp bol bol git gel yaptıysa da en sonunda bana ulaştı :)
Kitaplarım da benim gibi gezenti oluyor anacım :)
Şimdi gidip şu evimi düzelteyim biraz. Yapılacak işler listemde daha neler vardı onu da incelemeli.
Bu karanfili yıllar önce suya koyup da köklendirmiştim. O zamandan beri balkonumda büyüdükçe büyüyor. Bugün bir iki dalını kopartayım da budanmış olsun aynı zamanda dedim. Çok uzadı çünkü.
Tek bir dal kopartabildim :) Çiçeklerin hepsi aynı daldaymış :)
Bizimkiler büyüdü, günde iki saat bilgisayar kuralına uyum sağlayamıyoruz artık. Yaz okulu desen bizim gibi gezenti aileye hiç uymuyor. Her fırsat bulduğumuzda kendimizi bir yerlere attığımızdan sürekli katılamıyoruz. Zaten yaz okullarının çoğu anası babası çalışan çocukları gün boyu idare etmek üzerine kurulu. Geçen senelerde evde yatmasınlar diye gönderdiğim bir tanesine ikinci gün gitmemişlerdi, orada bekleyip duracağımıza evde otururuz diyerek.
O zamaaaan liste zamanı.
Dünkünün aksine bu listenin yapılabilirliği daha çok sanki :D
Miniatürk
Haliç Vapuru ile geze geze gideriz. Hâlâ gidip görmemişiz ne ayıp bize. Sıcakta zor olur ama şapkalar ve sular ne güne duruyor :)
Ural Ataman Klasik Otomobil Müzesi
Bu müzeyi şimdi gördüm. Hoşumuza gider diye düşünüyorum.
Şehir Müzesi
Yıldız'daymış, oradan da Ortaköy'e bağlar kumpirle waffle ikilisine gömülürüz :)
Harbiye Askeri Müzesi ve Deniz Müzesi
Biz de hiçbir yere gitmemişiz yahu :)
Boğaz Turu
Yaz sıcağında ne güzel olur, püfür püfür vapurda. Anadolu Kavağı'nda dolaşır döneriz.
Rumeli Kavağı Yine vapurla gideriz. Belki denize bile gireriz oralarda :)
Cumartesi akşamları mehtap turu varmış, ama çok kalabalık olur diye korkuyorum, o tur biraz sakinlik ister bana göre.
Adalar Bizimkiler gitmedi sanırım hâlâ. Can'ın da uygun olduğu gün olursa gidip bir gece kalıp döneriz.
Yalova Ehehe, siparişleri çoktan verdik, gidip özlediklerimizi görelim.
Hahaha yine gözüm döndü gezmek deyince, bakalım yaz sonunda ne kadarını yapmış olacağız.
Not: Bu liste yaz tatili listesi. Bayramda öncelik ev ve mezar ziyaretlerinde :) Yanlış bir zamanlamayla yayımlayınca bayramda yapacaklar listesi gibi olmuş, yok anacım ben bile üç günde bu kadar gezemem :D
Neyse nihayet saçımı boyatmayı başardım ama daha bir sürü yapılacak işim var.
* Dişçi kontrolu. Hepimizin gitmesi gerek.
* Göz doktoru. Yine hepimizin gitmesi gerek.
* Psikiyatr, beni götürsünler anacım :D
* Vitrin tozu alınmalı. Bugün yapsam ne güzel olurdu.
* Koltuk yıkama ayarlanacak. Ayarlanamadı, kendim yıkadım sildim.
* Evin kapıları hâlâ boyatılamadı. Güya boyattığım ama hepsi soyulan boyalarla iğrenç duruyorlar.
* Cep telefonumun camı açıldığı için tamirciye verip anteni bozularak geri aldığımdan telefon özelliğini kullanamamaktayım, adamı boğsam mııı anten takmasını mı beklesem bilemedim şimdi.
* Ramazan sonrası üşenmeden sık sık havuza gidilecek. Dışarıya çıkılacak. Bizim maymunlar bilgisayara bağlı yirmi dört saat yemeden içmeden oturabileceklerini kelimenin tam manasıyla ispatladılar.
* Arkadaş buluşmalarıı. Ciddiyim çok arkadaşım var, hepsini de çok seviyorum :)
* Hâlâ göndermediğim paketlerim var, buluşup veririm demiştim ama ramazanda beceremedim, onları göndermeli ya da vermeliyim.
* Çamaşır makinası çalışmayı kesene kadar bir model seçmeliyim. Öf ya, bu kadar çok model olmasaydı keşke. Ama karar verdim motor yanana kadar su akıta akıta kullanmaya devam edeceğim. (Makina su akıtmayı kesti, iyi mi :)
* Mutfakla salonun camını da sileydim iyiydi ama, dur bakalım.
Şimdilik aklıma gelenler bunlar, bakalım ne zaman yapılacaklar :)
Annem gösterince bayıldım, hemen fotoğraflarını çekip yayımlamak için el koydum :)
350 kuruşa dolu dolu bir dergi.
Sizi bilmiyorum ama ben eski reklâmları çok seviyorum :)
Vaaav, yeni teknolojiii.
Aşk her şeyi affeder miiii :)
Geniş konu yelpazesi her yöne ulaşıyor.
Bu sayfaya bakarken bilgisayara Roma yazıp da milyonlarca fotoğrafa ve yazıya ulaşamadığımız günler geldi aklıma. Roma'yla ilgili tek bilgimizin böyle bir dergi ya da ansiklopedi sayfasında sınırlı olduğu günler.
Şarkıların sözlerini öğrenmek için Hey dergisini beklediğimiz günler. Kimileri yabancı dergileri alabilirdi, onlarda çok daha güzel resimler olurdu :)
Aşktan ressamlara, ressamlardan şehirlere, şehirlerden tarihe :)
Biraz da hayat bilgisi :)
Bu dergiyi okuyanın öğrendiği şeylerin çeşitliliğine ve güzelliğine bakar mısınız?
Falsız da olmaz tabi :)
Dilimizi düzgün kullanalım köşesine de bayıldım.
Gazeteleri eleştirmişler.
Ve yine reklâmlar :)
Resimli romanlar, dergiler, dil kursları. Sigorta reklâmı bile nasıl eğitici :)
91 sayfalık dergi, zamanda yolculuk yaptırdı bana :)
Dalmak gibi bir hayalim yok ama maske şnorkelle gezmeyi seviyorum. Hele bunun gibi bir ortamsa akvaryumda gezmek gibi oluyor :)
Bu karagöz sürüsü tatil boyunca bizim yanımızdaydılar. (Bizimkilerin balık tutmaya çalıştıkları sabah saatleri hariç :)
Onların peşinden yüzmek o kadar keyifliydi ki..
Doğanın güzelliklerini gördükçe şükretmemek elde değil. Dünyayla bütün olmak, o anı yaşamak...
Suda en sevdiğim iki şey, balık takip etmek bir de kabarcık yapıp onları izlemek :)
İnsan balıklara bakarken hayatı sorguluyor biraz da.
Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler demiş şair... Bilmek gerekir mi ki acaba,sadece hissedip yaşanamaz mı ?
Neyse derin konuları bırakalım, tatildeyiz, yapacak çok daha eğlenceli şeyler var :)
On yüz bin baloncuk yuttum :D
Siz de seçin bakalım fotoğrafınızı şarkınız gelsin efendim :)
Son olarak da çok sevdiğim şiirin son bölümünü paylaşayım, yazım tamamlansın :)
Heeey Ne duruyorsun be, at kendini denize: Geride bekliyenin varmış, aldırma; Görmüyor musun, her yanda hürriyet; Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; Git gidebildiğin yere...
Sevgili Özlem beni mimlemişti, yaz için önerilerimi vereyim dedim ben de :)
1- Çantanızda ince bir şal ya da uzun fular olsun. Yaz sıcağından bunalıp da klimalarla kış ortamına çevrilmiş kapalı yerlere girdiğinizde ( Aynı ortamlarda kışın, dışarısı o derece soğuk olsa kalorifer yanar ama ne hikmetse yazın palto giyecek kadar soğutulur.) hemen çantanızdan çıkartıp omzunuzu boynunuzu koruyabilirsiniz. İstanbul'da minibüs ve otobüsler bile buz gibi oluyor.
2- Dün kendime Carrefour'da buldum ben de, plaj için ince pantolon. Adı da vardır onların ama bilemeyeceğim şimdi. Benim gibi kilo aldıysanız mayo üzerine pareoyla dolaşmak bacaklar birbirine sürttüğünden acı verici bir deneyim oluyor. Bu pantolonlar harika :)
3- Tatile giderken yanınızda stilex iniz ve Exipial Lipo'nuz olsun. Biri haşaratlar tarafından ısırılırsanız diye ( denizanası sokmasına da etkili. Denizanası değerse önce sirke sürüyorsunuz ardından stilex anında geçiyor acısı) diğeri de güneşte çok kalanlara kızarıklara birebir. Hele benimki gibi güneşle kabaran bir çocuğunuz varsa exipial lipo yanınızdan ayrılmasın, kaşınmaları da hemen alıyor, onunla rahat etmiştik biz.
4- Ev yapımı limonata. İçine biraz demlenmiş çay katarsanız ev yapımı buzlu çay da olur :)
Limonları küçük küçük doğrayıp içine şeker katarsınız. Sonra onları hepsinin suyu çıkıp şekerler eriyene kadar elinizle yoğurup dolaba atarsınız. İstediğiniz zaman sulandırıp için, kabukların mis gibi kokusuyla daha da serinletici oluyor.
5- Limonata derken bir fikrim daha geldi, buzluğa doldurduğunuz suyun içine nane yaprakları da koyun. Bu buzları limonataya attığınızda naneli limonatanız olsun :)
Şimdilik benden bu kadar :)
Her ne kadar yağmurlar ve sarı yapraklarla (Bakınız geçen akşam çektiğim üstteki fotoğraf :) sonbahar gibi hissetsek de, ramazanın bize sunduğu kolaylık için bu serinlik diye düşünüyorum, pek yakında ne sıcaak diye başlayacağız arkadaşlar, hiç merak etmeyin :)
Size bu I Q hikâyesini anlatmış mıydım ben? Anlattıysam da bir daha anlatayım.
Gelin arabasını süslerken Aynur'la Kürşad'ın baş harflerinin yanyana gelmiş halini yazmayı- yaptığı çağrışım nediyle - hiç istemedim.
Ne yazsam diye düşünürken Metehan'ın sözü geldi aklıma. Kürşad Q harfiyle başlıyor diye düşünüyordu o minicikken. Aaa, Q koyalım K yerine dedim. Sonra bir anda Aynur için de I koyabileceğim düşüncesi parladı kafamda. Yan yana I Q olmaları da işin cabası :) Çok güzel olmamış mı :)
Bu konu nereden aklıma geldi derseniz üzerinden tam on iki sene geçmiş de ondan :) Dün canım kardeşim Kürşad ve kızkardeşim gibi sevdiğim Aynur'un evlilik yıldönümleriydi.
Birlikte nice güzelliklikler yaşayasınız, sohbetleriniz, kahkahalarınız, gezmeleriniz tozmalarınız bol olsun..