2302.2023

Dileğim belli.. Ölenleri geri getiremeyiz ama yıkılanların çok daha güzelini, sağlamını yapıp gidenleri geri getirelim .


Bugün çöpte budanmış gül dalları buldum, suya koydum. Köklenip serpilip bana umut versin istedim.


Evde belki bir gün kullanılır, hediye verilir diye sakladığım ne kadar şey varsa gidip mahallemizin gönüllü evine götürdüm. Benim dolaplarımda durmaktansa birilerinin yeni baştan başlamasına yardımcı olsunlar.


Yazı yazmayı düşünmüyordum bugün ama tarihin güzelliğini görünce dilek dilemeden geçmek istemedim.


Sevdiklerimize kocaman sarılıp her anın değerini bilelim. Ve yaşadığımız için utanmayalım. Oturduğumuz yerden utanmanın kimseye bir hayrı yok, oysa yaşamamız kim bilir ne güzelliklere vesile olacak. 

Sevdiklerimle Geçen Haftasonu Yüreğime İyi Geldi

Üniversite arkadaşlarımla buluştuk cumartesi akşamı. Artık bir araya gelmeliyiz dedik, iyi ki dedik. 


Dün de yemekte bizimkiler vardı. Kalabalık sofra insanı mutlu ediyor.


Biz buradayken, birileri de ağabeyiyle hasret gidermeye gitti.


Birlikte Tokyo'nun altını üstüne getiriyorlar.


Cumartesi Can kitaplıkları duvara sabitledi, vitrinin kapanmayan kapağını nispeten düzeltti, bayağı iş halletti.

Bir ara evde Yelkovan Atölye 'den kalan aktivite malzemelerini toparladım, onları göndereceğim deprem bölgesine. 

Karavan'a ayırdıklarımı götürdüm, yerleştirdim, karavanı temizledim. Biraz daha bozulmayacak yiyecek ve su takviyesi yapacağım.

Bugün testembel bir gün modundayım.

Sabah spor yaptım, yürüyüşten döndüğümden beri de koltuktan kıpırdamadım.

Kürşad iş için Las Vegas 'a gidiyor. Haftasonu dönecek. Bilgehan da haftasonu dönecek.

Kendimi inanılmaz saldım. Çeki düzen vermem gerekiyor ama rejim yapmaktan çok sıkıldım. Sürekli yemek yemek dışında bir mutluluk bulmak gerek ama çözemedim henüz. Şu satırları yazarken bile yemek hayalindeyim.


Metehan pirinç keki mini videosu yollamıştı onu da buraya koyayım.

Bir de dans yarışması hatıra fotoğrafı ile size gençlik enerjisi vereyim .

 

İlk cemre düştü. İçimize sıcaklık yürüsün, üşümüş yüreğimiz ısınsın ve tüm gidenlerin de yerine yaşayalım, yaşayalım ki birilerinin yakasına yapışıp hesap soralım, yaşayalım ki brilerinin elinden tutup merhem olalım.


Sonradan Eklenen Not : Yine deprem olmuş. Oradakilerin yaşadıklarını hayal bile edemiyorum.  Geçmiş olsun da pek sönük kalıyor. Tek umudum belki bundan sonra daha düzgün binalar yapılır, tepelere doğru dikmek yerine az katlı insanca yaşanacak yerlere yönenilir. Ve bir deprem anında böyle saçma sapan elleri ayaklarına dolanmaz da harekât planı olur devletin. (Son kısım çok mu ütopik oldu ?)



Düşünüp Durdum

İnsan oturduğu yerden düşünüp duruyor haliyle. Bakıyor, görüyor, sinirleniyor, kimilerine dua kimilerine beddua ediyor. 

Ağzımı açasım gelmedi. 

Neye üzüleceğimi de bilemedim, ölenlere mi ,kalanlara mı , pisi pisine , göz göre göre yapılan ya da yapılmayanlara mı, kaybolan şehirlere, tarihe, güzelliklere mi, korkuyla bakan diğer canlara mı, en çok da çocuklara mı ? 

İlk haftanın çaresizliği geride kalırken önümüzde yapılması gerekenlerin çokluğuna baktım. Bunca beceriksizlikle nasıl yapılacak bu işler dedim. Malum daha yeni bir ev yapmaya çalışıp nasıl şalap şulup işlerle, sıkıntı yoklarla, hasır altına sürülüp ne kadarını yapmasak kaç lira kurtarırız  zihniyetiyle uğraştık. 

Deprem bölgesinde yaşayan biri olarak eve bir daha baktım. Daha sabitlenecek mobilyalar var. Nereye kendimizi atsak diye göz gezdirdim. Alt katlardayız, o alt katlar hep yok oluyorlar . Sokağa çıkmalı becerebiliyorsak diye düşündüm. Hatta balkona merdiven mi koysam dedim. Ama bütün apartmanlarda olduğu gibi bizim apartmanın da zemin katı küçük, benim camlarımının hepsi dışarı çıkıntı, altları boş. Çok cam yanında da durmamak lazım gibi geldi. Deprem çantamız Bilgehan'ın yatağının altında ama kim aklına gelip oradan alır onu bilemedim. Herkesin yatağının yanına su şişesi ve düdük koysam daha manalı belki de . Bir de yatarken telefonumu salonda bırakıyorum hep. Yatmadan şarj edip kapatıp yanıma almak daha akıllıca olabilir. Ama asıl karavana gidip onun içindekileri kontrol edeyim dedim. Sitedekilere inat hâlâ bahçede tuttuğumuz Sincapımızı alırken depremi de düşünmüştük. Su doldurayım, yedek kıyafet koyayım, kuru bakliyat falan ekleyeyim. Sonra tüplerini doldurayım. Hatta evdeki küçük tüpü yeni almıştım, onu da oraya götüreyim dedim. Zaten yedek şarj aletlerimiz orada . Elektriği var. Deposunu da boş tutmak yerine dolu tutmak daha mantıklı olabilir .

Başka ne yapabilirim ki ? 
Birilerinin deprem senaryosuna hazır olduğunu umud etmekten başka. Tek tesellim annemin de kardeşimin de bizim de evlerimizin yüksek katlı olmaması. Bu ev meselâ gecekondu gibi olmasına rağmen duvarlarında tek çatlak yoktu, çivi çakmak için canımız çıkıyor. 

Şans meselesi de aynı zamanda tabi ama insan kafasında plânlarsa en azından o şok ânında otomatiğe bağlar ,işe yarar.

Çok şeyler düşündüm , çok. 

Küçücük çocuklar yıkıntılardan kurtarılırken, zaten hiç tanımadıkları adamların arasındalar, öyle hep birlikte Tekbir diye bağırmak korkutmaz mı onları, her ezan okunduğunda içleri titremez mi diye düşündüm .

İlk günlerde elektrikli ısıtıcı niye istiyorlar ki soba , küçük tüp falan daha mantıklı değil mi, elektrik yoktur ki oralarda diye düşündüm.

Geçen ay ihtiyaç sahiplerine diye ayırdığım kıyafetleri gönderdim ama ilk aşamada gönderilenler çok olur, biraz durup bekleyeyim de bizim balık hafızalar devreye girince neler yapabileceğime bakayım diye düşündüm. 

Okullar neden kapatılıyor yine, başka hiç yer yok mu öğrenci yurtlarından başka, gençler yeterince çekmediler mi online eğitimden diye düşündüm .

Yazmadım o sırada, çok üzüldüm diye ortaya atılıp asıl önemli yazışmaların arasına dalmayayım diye düşündüm. Niye hepimiz üzüldüğümüzü yüksek sesle belirtmek zorundayız, söylemeyince üzülmemiş mi oluyoruz diye düşündüm.

İnsanların ölesiye dövülmeleri mantıklı mı, o kargaşa da masum birilerini nasıl koruyacağız diye düşündüm.

İşte böyle. 

Yine yazasım yoktu, Metehan niye yazmıyorsun anne deyince silkeledim kendimi. 

Kayıpları olan bütün arkadaşlarıma sabır diliyorum. Bir varmış bir yokmuş yaşam. Yanımızda kalanlara sarılalım kocaman. Bizi ancak o sevgi sağaltır.



Valla Ben Zor Hesaplıyorum Herkes Nasıl Yapıyor

Bir haftadır damla saatlerinin arasına bir hayat sığdırmaya çalışıyorum. Ay deli olaciğim. Bu katarak ameliyatı çok kolay bişi diyenlere uçan tekme ile gitmek frlan istiyorum.

Annemle karşılıklı didişiyoruz. Doktor gerilimi ve benim evimde kalmanın değişimi onu çarptı. 


Dün ikinci gözden de operasyon geçirdi. Damlalar iyice evrildi. Yok sağ göze saat başı , her defasında değişik üç damla, yok sol göze üç saatte bir ama on dakika arayla iki değişik damla, yok üç gün şöyle yok beş gün böyle. Valla bütün gri hücrelerimi kullanmaktayım.

Geçen hafta tenis, buzpateni derken vakit geçirmiştik, dün spor kanallarında bir şey bulamayınca hepten sıkıldık. Neyse bugün buzzz gibi soğukta yürüyerek döndük doktordan, iyi geldi. Dönüşte de Kürşadlara kahvaltıya gittik. 


Ve üzerimden yük kalkmasını sağlayan bir haber de aldım eve dönüşte. Bilgehan bütün derslerinden geçmiş :D Bütünleme için lineer cebir çalışmaktan kurtulduk. Üzerine ağabeyinin yanına gitmeye de hak kazanmış oldu. Derslerinden geçersen ara tatilde göndeririz demiştik. Buna en çok kim mutlu, peynirrrr diye sayıklayan Metehan :D


Haftaya Can'ın neredeyse on beş gün izni var ama bu damla furyasında bir şey yapabilecek gibi durmuyoruz. İzni alın dedi ama almama ihtimalleri yüksek. Artık, sen git , kardeşlerini falan dolaş dedim, ne diyeyim.

Ocak ayı doktor kontrolleri açısından verimli geçti. Kitap okumam da çok kötü değil. Çıtır çerez filmler izledim. Misafir ağırladım. 


Şubatın ilk günü geldi bile. İlk defa kışı hissediyoruz bugün . Gerçekten buz gibi. Kar yağsa ne güzel olur .

Can gece Hindistan'dan gelecek. Çarpılmasa bari üç günden sonra otuz dereceden bir anda kışa düşünce.

İşte benden böyle. Görüşürüz, çüüzzz.