Buluştuk :)



İstanbul yağmurla karşıladı beni, ama güler yüzlü dost sohbetle güneş açtı içimde.

Yolda

Pırıl pırıl bir güneş vardı yola çıkarken. Işıl ışıldı etraf. Keyifle ilerliyor geride bırakıyorduk herşeyi. Zaman evler, ağaçlar, insanlar gibi akıp gidiyordu yanıbaşımızdan. Biz sanki duruyorduk.
Bulutlar kaplıyordu bazen etrafı. Gökyüzü yağlıboya tablo gibi. Camlarımızı yağmur yıkıyordu. Bulutlar, dağlar, yağmurlar gibi akıp gidiyordu zaman yanıbaşımızdan. Biz seyrediyorduk.
Akıp gitti zaman evler, ağaçlar,insanlar, dağlar, yağmurlar,bulutlar gibi hızla, bir varmış bir yokmuş misali. Günün birinde son durağa varınca bir baktık, ne bir çiçek kokusu, ne yağmur damlası sinmişti üzerimize, korunmaktan. Sadece seyretmekten başka bir şey yapmadan, geldiğimiz gibi gidiyorduk...

Toz

Bir baktım heryeri toz bulutu kaplamış hayatımda. Oysa pırıl pırıl yapmıştım. Aradım titizlikle kıyı köşe, bulmak için nedir bulandıran ortalığı. Anladım ki temizlemek için geçmişin izlerini yıkarken tüm hatıralarımı , birisinin arasında gözyaşlarımı sildiğim kâğıt mendilim kalmış.



Bayramımız kutlu olsun...

Kurufasulyeli Barbunya Pilaki

- Handan?
-Efendim canım.
-Napıyosun kızım?
-Bu saatte ne yapar Handan, çocuklara yemek hazırlıyorum tabi ki.
-Ben de kardeşimi davet ettim akşama,ev dandini, yemek yok, kurufasulye, barbunya yapıcam ama pişer mi bunlar düdüklüde bu saatten sonra acaba?
- Zor biraz o yavrucum
-Haşlanmaz mı?
-Valla herkesi haşlıyorsun kızım, fasulye de elinden kurtulmaz gibi geliyor ama , sen yine de başka bişi yap en iyisi.
-Sen ordan bana yollasana bişiler.
-Tamam canım, ben yaptırıp bişiler yollayayım.
-Yaptırıp yolla. Kız Handan ilk konuştuğumuz şeye bak.
-Evet yazıcam bloğuma bunu.

Efendim kelimesi kelimesine böyle başladı Daisy ile ilk telefon konuşmamız. Başka ne beklenirdi zaten.

-Handan bak, gelip de buluşmazsak paralarım seni.
-Ben de öyle düşündüydüm.
-Hergün bloğuna gelip uzun uzun yorum yazarım(Sanki hergün benim yazılarından uzun yazı yazmıyormuş gibi de konuşmaz mı Allahım:) Çarşaf çarşaf fotoğraf basarım. Bilgisayar kursuna gidicem ya öğrenirim onu da.
-Yaparsın senden korkulur valla. Yok kesinlikle tehdit altında değilim, biraz daha devam edersen akşam İstanbul'a varır varmaz direk sana geleceğim annemden önce .Hazır bu geceden yemeklerin de olacak.
-Ben basit yemekler yaparım bak asortik yemekleri Sima yapsın sana. Zaten ikinizden sebep İzmir'e taşınıcam yakında.
-Gel canım, hep beraber mutlu mesut yaşarız. (Simacım bu arada bi buluşup şu kızı çatlatamadan İstanbul'a gidiyorum ya, neyse dönüşte ayarlayalım artık)
-Nerede buluşalım, gelme sen benim dükkanıma, müfettişsin, casussundur falan.
-Evet canım, nereden bildin, yeşil kalemim, fotoğraf makinam, kameram ve ben gelip teftiş edicez seni. Aylardır duruma kılıf uyduruyordum ben.
...

İşte böyle arkadaşlar. Gidiyorum kendi ayağımla Daisy'nin yanına, pazartesinden sonra benden haber alamayanlar yetkili merciilere haber versinler.

Yapılacaklar Listesi:
  1. Kuaföre gidilip kendine çeki düzen verilecek, sönük kalmayalım hatunun yanında (Aslında botoks motoks iyi olurdu ama vakit yok makyaj malzemeleriyle idare edicez artık)
  2. Fotoğraf makinasının pili kontrol edilecek malum yaş 35, 100 fotoğraftan birinde düzgün çıkabiliyorum.
  3. Gülmekten yüz uyuşmalarına karşı krem mrem alınacak.
  4. Pastil de konuşma kapasitemizi arttırabilir . Onu söyliim Daisy getirsin .
  5. Şimdi bu kız gelirken gözlüğünü de takmaz benimkisini takmak unutulmayacak, körlemesine aramayalım birbirimizi.

İYİ Kİ DOĞDUN

Çok fazla söze gerek yok :)

Bu sene gözünde büyüyor biliyorum. Ne olursa olsun sana getireceği güzellikleri saklıyordur bir yerlerde.

Herşey gönlünce olsun.

Yaşlanıyorsun
Züpercim :)

...

Ben bugünün sürprizini aldım, pazar akşamı YİstanbulY'dayım.

GÜNAYDIN

Nurullah Ataç'a
Günaydin tavuklar, horozlar
Artik memnunum yasamaktan
Sabah erkenden kalktigim zaman
Siz varsiniz;
Gündüz, isim var, arkadaslarim,
Gece, yildizlar var, karim var,
Günaydin tavuklar, horozlar.

Necati Cumali

Kendi kendime aman da ne güzel sabah teranelerine girince hep bu şiir gelir aklıma. Ha ha, Necati Cumalı beni tanısa kesin bana yazardı bunu :)

Yaşasın Cuma :)

Işıl ışıl bir sabah var İzmir'de. İnsanın uyanası geliyor.

Belki bugün o gündür

GÜNAYDIN

Reenkarnasyon

Bir ara reenkarnasyon bayağı makul görünmüştü bana. Her insanın farklı şartlardaki hayatının dengelenmesi gibi birşey olacaktı sanki. Sonra böyle olursa ölen sevdiklerimi bir daha göremeyeceğimi fark ettim. Hiç işime gelmedi.

Korku

"Kendi ölümlülüğünle yüzleşmekten korkuyorsun" dedi filmdeki adam. Zamanda yolculuk yaptım bir anda. Organlarımı bağışlamıştım üniversitedeyken. Normalde o kağıdı cüzdanda taşımak gerekiyordu. Ama ona bakınca kendimi ölü olarak görmüştüm bir anda. Hâlâ günlüğümün arasında durur. Cesaret edemem bakmaya.

YALNIZCA KANATLARINA GÜVEN

aşkımız bir gün uçup giderse aramızdan sevgilim
sırt çantalı bir duman gibi
bir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz
bir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi
istemediğimiz yerlere giderse aşkımız
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

kendi yarattığımız boşluğun ucunda
sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam
ve aşk, en derin kuyumuza düşen keman
yürüdüğümüz yollar daralırken
çökerken altımızdaki merdivenler
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

sevdalılar bilir
bir kuş yağmurudur ilkbahar
sevmeyi beceremeyenlerin koyduğu yasaklar
çözülüp gider çocuk gölgelerinde yazın
ve ağzımızın içinde dağılır aşk
sapsarı bir şeker gibi erirken sonbahar
bitmeyen bir kıştan söz açılırsa sevgilim
sevgilim
yalnızca kanatlarına güven

elimi uzattığımda sana gemileri göstermek için
dümende kan kokusuyla bayılmış bir kaptan
ateşin yüreğine sürüklenen bir ülke ufukta
ve çekirge sürüleri yolcu bavullarından çıkan
sevgilim
dökülürken tüyleri
savaş uçaklarına çarpan güvercinlerin
her gün değişen atlasların içinde tara saçlarını
ve yalnızca kanatlarına güven

götürürlerse bir gün beni ellerim iplerle bağlı
şiirlerimin bilmediği yerlere ve hiç kimsenin
alnımdan fırlayacak göçmen bir kuş gibi dur
dünyanın paslanmış sırtında
ve bensizliğe havalanırken
korkma sevgilim
sevgilimyalnızca kanatlarına güven

Akgün Akova

Anlam

Yazdıklarım bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyor.

?

Cevapları bulmak için
Yeni kapılar açmak için
Heyecanlanmak için
Umut etmek için
Meraklanmak için
İçimdeki çocuğu yanımda tutmak için

Soru işaretlerime ihtiyacım var.

A,l,e,t

Bu dört harfle başbaşa kalınca bir anda ne yapacağımı şaşırdım. Kolaydı yirmi dokuzunu evire çevire kullanmak. İlkokula başlayan çocuğunuz varsa ve sadece bu harfleri biliyorsa, hayatınızın en zor yazısı sizi bekliyor demektir.

Haydi deneyin bakalım kendinizi, kim daha uzun ve anlamlı cümle kuracak.

Joker yok :)

Gün Işığı

Uzandım sararmış, kurumuş çimenlerin üzerine, bulutların arasından çıktı güneş sarıp sarmaladı beni sıcacık. Gözlerimi kapattım, dudaklarımda bir gülümseme. Derin bir nefes aldım, içime çektim tüm dünyayı. Hafif bir rüzgar dolaştı saçlarımda.

Herşeyden uzakta, herşeyin tam ortasında.

Bir anda anladım: Ben boşuna bekliyorum aslında.

I Will Remember

There's a cold wind out tonight
The chill of distant eyes
An orbit survey finds...your mind
I will remember
You will remember
The star that came tonight...
There's a thought that fills your mind
A vision of time
When knowledge was confined
And then we wonder how machines
Can steal each other's dreams
From points that are unseen...It's real
I will remember
You will remember
The star that came tonight
When you gaze at the evening sky
And you're reaching out with your mind
You might see the nation's eyes
Don't hide...It's you
I will remember
You will remember
The star that came tonight
Oh can't you see the light
Of the knowing star

Music and Lyrics by: Chris DeGarmo
Queensryche

Dinlemek isteyenler buradan...
(Kaset kalitesindedir, ayarlarınızla oynayıp netleştirmeye çalışmayınız:)

Gün Eksilmesin Penceremden

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!


Ne güzel demiş Cahit Sıtkı Tarancı, gerisi boş gerçekten de..

Gülümseyerek uyandım güne ...

Hayırdır inşallah...

Herkese

Bir geceyi daha geride bıraktık. Aydınlanıyor yavaş yavaş dünya. Oysa kapkarayken ortalık nasıl da uzaktı gün ışığı bize. Sabah ne olursa olsun geliyor ya yeniden, umut var demek ki hâlâ..

Günaydın...

Ne?

Kimsin, nesin, nerdesin, ne yapıyorsun? Bunların hepsi bir kenara asıl soru şu: Ne istiyorsun?

?

"Cennet düşlerin gerçekleştiği yerdir" diyordu "Düşler Tarlası"nda. Ne kadar doğru bir tespit. Fakat benim düşüm kalmamış pek , demek onun için cehennemde gibiyim.

Mevsim Normali

Nedir bu mevsim normalleri allah aşkına? Yani bu mevsimde hava bir gün 10 bir gün 20 derece oluyorsa mevsim normali 15 mi kabul ediliyor? Bıraksak da dağınık kalsa ya. Bahar bu, ne dilerse onu yapar. Yazdan kalır, kışa kaçar. Normal bunlar...

Aşk

Aşk yolunda bakınıp durma
bekleyip kalma
Vallahi hiçbir çeşit ölüm,
bekleyişten beter olamaz...

Mevlana

-.-

Bir şey var sevginin alevleri içinde
Kendi kendini yiyen bir fitil, bir kömür var
İlk hızını bir daha bulamıyor sevgi...

Shakespeare

Dogville



Nihayet seyredebildim. Gerçekten çok sarsıcı bir filmdi. Ne zaman insanlıktan çıkıyor insanoğlu? Bizi tutan ne?

Gizli


Nar topladım. Bir meyvanın içinden dökülen binlerce güzelliğe büyülenerek baktım. Neler gizli kim bilir biryerlerde, dışına bakıp içini göremediğimiz için burun kıvırdığımız.

Sahne

Sadece bir oyun oynadığımız. Ama kimsenin oynayası, seyredesi yoksa, senaryo saçmasapan, oyuncular mutsuzsa neden hâlâ sahnede bu oyun onu çözemedim. Değiştirsek ya..

Post-it

Biraz gülümsemek isteyenleri buraya davet ediyorum. Benim çok hoşuma gitti, paylaşmak istedim.. Teşekkürler Bilal bu keyifli yazı için.

Otomatik

Herşeyi otomatiğe bağlamıştım hayatımda. İnsan olduğumu unuttum.

Karanlık

Kapıları , pencereleri sımsıkı kapatıp sonra da karanlıktan yakınmanın bir anlamı yok.

Kafes

Duygularını kelimelere dökemiyordu ama, biliyordu ne olduğunu. Hayatında güzel sanıp da sarıldığı şeylerin güzel olmadığını anlamıştı Kerem'i görünce. Yeter sanıp da içinde, kendi yağıyla kavrulup gittiği dünyanın, ne kadar yetersiz kaldığını anlamıştı. Anlamıştı ki, aslanın felaketi, kafese alıştığı gün başlamışmış. Dünyasının dışında kalan güzellikleri birdenbire farkedivermiş, aynı anda da içinde mahpus yaşadığı kafesin kalın demirlerine kafasını toslayıvermişti.

Geber Anne
Sezgin Kaymaz
İletişim Yayınları

Zaman

"... Dünya'nın direğidir zaman... Velakin, zaman diye bir şey de yoktur. Gelip geçen birşey yoktur. Otobüs müdür ki gelsin geçsin bakayım. Sevgilinin koynunda bir gece bir dakikadır da, hâkim huzurunda bir dakka bir ömür... Şelaleden aşağı atlasan, deli suyu durmuş görürsün... Ne zaman akmaya başlar? Şelaleden yukarı doğru düşersen. Zaman eğer ki yerden yukarıya doğru düşmek varsa vardır..

Geber Anne
Sezgin Kaymaz

Saygı

"Saygı; üzmekten, kırmaktan, sıkılıp bunalmaktan, kaybetmekten, gözden düşmekten, elden kaçırmaktan ve bir daha onun gibisini bulamamaktan korkmak..."

Geber Anne
SezginKaymaz

Hayat

Yere uzandım, bıraktım kendimi dünyaya. İşte buradayım, herşeyimle kollarında. Haydi gel, ak üzerimden, kapla beni, al içine yeniden , hayat.

Hesap

Belli etme kim olduğunu herşeyi sakla. En sonun da kendin de unut, kimdir, nedir, ne ister, neler sever. Rahatla. Bir gün yıllar yıllar sonra, aynaya baktığında, bilemiyorum ne hesap vereceksin içinde saklanmış, gün yüzü görmemiş yanına.

Sarsıntı

Baktı bizim kendi kendimize birşey yaptığımız yok, toprak ana silkeliyor bizi. Haydi insanoğlu uyan...

ARA

Bilemiyorum, belki bir saat, belki bir gün, belki bir hafta... Biraz ara vermem gerek. Terazinin dengesi bozuldu, ince ayar yapmalıyım. Bunun için de kapatmalıyım kapılarımı.

Hepiniz iyi ki varsınız.

Gülümse

Hayat nice sürprizlerle dolu. Onu keyifli yapan da bu. Sen sadece tek bir yöne bakıyorsun ararken. Onun için görememen çok doğal aslında. Oysa kucaklarsan hayatı, teslim olursan herşeyinle. Bütün yönlere açılır penceren. Bir de bakmışsın ellerine gelmiş hediyen. Bu bazen dost bir sohbet olabilir, sabahın erken saatlerinde, bazen koskocaman bir aşk kalbinde.
Mucizelere inanmak gerek...

Sabaha Kadar

Dünya o kadar büyük ki;
Bir noktayım ortasında, ne yapsam.
Bazan da o kadar küçülüyor ki dünya,
Devrilecek sanıyorum, kımıldarsam.

Hayat o kadar uzun ki,
Öyle bitmez geliyor ki bir an..
Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki;
Ne çıkar, diyorum, bir hayattan

Saadet o kadar lazım ki yaşayana;
Billahi can verir uğrunda insan.
Hem o kadar boş ki mesud olmak,
Gün yüzü görmeden ölenlerin arkasından.

Ben o kadar önemli kişiyim ki,
O kadar iyiyim ki aklım ve düşüncelerimle.
O kadar fenayım ki ben
Delice niyetlerimle.

Gece; ne kadar karanlık ve sessizsin..
Öyle kaplayorsun ki evleri, yolları, denizleri.
Hem o kadar aydınlık ve seslisin ki;
Çılgınca coşturuyorsun bizleri.

Sabah; bir yeni dünya gibi geliyorsun;
Öylesine süslü, öylesine saadesin ki..
Sen o kadar güzelsin ki sabah,
O kadar güzelsin ki. ---

Özdemir Asaf ---


SEN O KADAR GÜZELSİN Kİ SABAH... O KADAR GÜZELSİN Kİ..

Yaşamak


Geçen zamana, giden bahara, yağan yağmura inat,
doğan günü karşılamak için her sabah,
tutunmak demek.

Şükretmek

Sadece elindekilere şükredip dursaydı insanoğlu, bugün hâlâ taşdevrinde olurduk. Asıl aklımıza şükretmek gerek. Bunun da yolu onu kullanmaktan geçer bir tek.

Kaptanlar ve Krallar

"... Sen de cesur musun Joseph Francis Xavier?"
Joseph "Ben herşeyi yapabilirim" diye cevap verdi.
Mr. Healey başını salladı "İşte parola budur oğlum. Sağ kalabilen insanların parolası. Eğer başka birşey söyleseydin bundan onra seninle ilgilenmezdim. Bana katılmak ister misin?"
"Bu vereceğiniz ücrete bağlı"
Adam yine büyük bir takdirle başını salladı. "İşte hoşuma giden bir laf daha. Eğer bunun başka şeylere bağlı olduğunu söyleseydin, seninle boşyere uğraşıp vakit kaybetmezdim. Para : İşte işin candamarı .... "
.......
Joseph yanında ayakta duran adama "Bir yolunu bulacağım" dedi. Mr Healey "İşte " diye mırıldandı "Hoşuma giden bir söz daha, bir yolunu bulacağım. Neyse ki Adam, İsa aşkına bana yardım edin beyefendi, çünkü ben Allahın belası, tembel, budala, bir işe yaramaz herifin biriyim, sizin hristiyan merhametinize sığınıyorum demedin."

Taylor Caldwell

(Ben bu kitabı okuyalı tam 13 yıl olmuş. İnanamayıp parmak hesabı yaptım, yine onüç. Tarih atmasam daha iyi olacak kitaplara...)

Temizlik

Oturdum ağladım çaresizliğime. Başka birşey yoktu elimden gelen. Şimdi herşey tertemiz, bembeyaz yeniden.

Tahirle Zühre Meselesi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Nazım Hikmet Ran

Yalnız

Bilgisayar kapanıp da tüm dünya çekilince önümden , kendi yansımamı gördüm ekranda. "Yoksa açıkken de ben miydim sadece oradaki" diye bir soru belirdi kafamda..

Nar Ağacım


Küçücük birşeydin seni evimize ilk getirdiğimizde. Bahçedeki yerini hazırladık, yerleştirdik seni özenle. İki karış ya vardın ya yoktun. Mutfak penceresinden görebilmek için seni parmaklarımın üzerinde yükseliyordum.

Şimdi bakıyorum da, ben hep saydım yerimde, sen ne durdun ne yoruldun. Sanki hatırlatmak için birşeyleri bana en güzel meyvelerini sundun.

Günaydınım, nar çiçeğim. sevdiğim.

Söz, ben de yeniden çiçekleneceğim.

Gül


Bazen dalından koparılmış bir gül bile neler yapabiliyor hayata sarılıp. Yeter ki iste...

BU RÜZGAR

Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.
Gökte bulut, suda yelken, dalda çiçek.
Bir gün, bir gün var ki, günden güne gerçek,
Çatır çatır servi, çıtır çıtır böcek.
Çek ciğerlerine, bir nefes daha çek,
Bu rüzgar her vakit böyle esmeyecek.


ZİYA OSMAN SABA

Deneme

Perde
Karanlık
Karga
Telefon
Pestil
Kırgın
Koşmak
Bayrak
Sandal
Bulut
Cehennem
Aşık
Sınır
Taş

Önce Sima'da sonra da Nymphia'da gördüm. anubiss ten almışlar onlar da. İçinde bu kelimeler geçen bir hikaye yazmak...

Tabi benimki şiire benzedi her zamanki gibi ..

Pestil

Perde ne kadar süredir kapalıydı hatırlamıyorum bile.Hatırladığım kopkoyu bir karanlık. Doğrulmaya çalışıyorum oturduğum yerden.
Bir telefon çalıyor kafamın içinde. Kırgın. Açmıyorum.
Sınırlarım vardı benim, bir cennet yaratacaktım içerde. Bilmiyorum ne zaman,nasıl dönüştü cehenneme. Na sağa ne sola kıpırdayamıyorum, bu garip bayrak direğinin tepesinde.
Kargalar gülüyor halime. Bulut bulut çökmüş üzerime umutsuzluk.
Oysa nasıl da isterdim koşmak , bir sandala binip açılmak denize,aşık olmak, birşeyler umut etmek doğan günden.
Şairin dediği gibi, onu düşündükçe bir çakıltaşı büyüse içimde yeniden.

Günaydın

Yeni bir gün belirdi önümüzde.
İstiyorsak eğer biryerlere gelmek.
Artık uyanıp, yürümek gerek.

Ay


Gökyüzünde aydede parladığı zamanlar bir öpücük yollarım usulca,
ona bakan bütün sevdiklerim alsın diye...

...

Kitabım,

çayım,

içine gömüldüğüm koltuğum,

sesiz bir ortam...



Gece, hazırım keyfini çıkartmaya...

...

"Seni seviyorum" diyemeyenler var.

Sen onlardan olma...

Rüzgâr

Herşey yerliyerindeydi, bir rüzgâr çıkıp esene kadar deli deli...

Aaaaaa Sıkıldım















Çok karardığımı fark ettim. Spora gidiyorum. Negatiflerimi atıp geleyim..

Derin bir nefes alıyorum. Herşeye yeniden.

Canım oyun oynamak istiyor, haydi ismini bırakanlar arasından şanslı birisine fal bakayım ben bu akşam... (Allahım ne diyorum ben)

Kırıkları öyle ya da böyle tamir etmek gerek... Yaşamak güzel.

Kırılgan

Kırılıp kırılıp duruyor birşeyler, yapıştırıyorum yeniden. Sonunda kaldırıp koyacağım güvenli bir rafa, sen sağ ben selamet.

Kalan

Geçecek bu günler de elbet. Geçecek de geriye ne kalacak bize?

Kayıp

Kayboluyorum arada. Bir yerde kaybolmuyorum, herşeyle birlikte kayboluyorum. Koskocaman bir boşluk sarıyor her yanımı. Korkuyorum kendimden.

Miras

Mısırdaki varlığından haberdar olmadığım zengin amcamın da öleceği yok, ne yapsam acaba?

Living

Life is so short
Fall in love, dear maiden
While your lips are still red
And before your passion cools
For there will be no tomorrow

Life is so short
Fall in love dear maiden
While your hair is still black
And before the fire in your heart dies down
For today will never comes again


(Akira Kurosawa'nın Ikiru filminden bir şarkının sözleri.Teşekkür ederim Birsen)

Dayımdan

Varlığınla ısınan neşemizi taşırdık
Kader bize sen gibi bir dalı aşlamakta
Güze bahar getirdin mevsimleri şaşırdık
Bilemedik ömrümüz belki de kışlamakta.

Yitmeyen geleceğe gönül niçin yas tutsun
Bilelim ki bizimle bizim kadar mesutsun
Dilimizin dileği içimizde umutsun
Bizde tükenen yıllar seninle başlamakta


Hasan Lami Ergül

Babamdan

Ellerin hanımeli
Ellerin bahar yeli
Gönlüm oyuncak oldu
Ellerine düşeli
Ellerin ah ellerin
Ellerin beyaz serin
Bence senin ellerin
Ellerin en güzeli
Sesi çıkmaz nicedir
Bir bitmez çilededir
Senin ellerindedir
Sazımın ince teli
Ellerin ah ellerin
Ellerin beyaz serin
Bence senin ellerin
Ellerin en güzeli...
Fethi Karamahmudoğlu

Annemden

Anne olma günün kutlu olsun anneciğim...

Seni çok seviyorum.

Kızım Şiirdi

Oturuyorum evde,
Yalnızım,
Birazdan gelir kızım...

Şiir yazmak istedim
Kalem elimde;
En çarpıcı sözler dilimde,
"Güzel olsun" dedim;
"Duygusal olsun,
Sevgi olsun içinde,
Mutluluk olsun".

Şiir yazmak istedim
Kalem elimde;
En çarpıcı sözler dilimde.
Kızım kapıdan girdi...
Kızım şiirdi...

Halide Karamahmutoğlu

İyi ki Doğdum


İyi ki doğdum
Bak işte otuzbeş oldum
Evim barkım arabam
Çocuklar iki oğlan
Daha ne istiyorum

İyi ki doğdum
Gördün mü otuzbeş oldum
Dün birdi bugün iki
Hayat dediğin ne ki
Geçinip gidiyorum

Dururum evimin köşesinde
Heyecan bunun neresinde
Deseler geçecek bu günler de
Çocuklar burda
Kariyer nerdeee?

Oooooooooooooooooooof
Oooooooooooof
:)

ELDE VAR HÜZÜN

söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş
göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
o şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam âşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün

Atilla İlhan

Rüzgar Gülü

önümden çekilirsen
İstanbul görünecek
nerede olduğumu bileceğim
sisler utanacak,
eğilecek

ağzının ucundan öpeceğim
saçına kalbimi takacağım
avcunda bir şiir büyüyecek
nerede olduğumu bileceğim

bu çıplak geceler yok mu
bu plak böyle ağlamıyor mu
camları kırmak
işten değil

delirecek miyim neyim
kirpiklerimden mısra dökülüyor
kenya'da simsiyah yalnızım
yoksul bir şilepte gemiciyim
malezya'da yük bekliyorum
önümden çekilirsen ,
İstanbul görünecek

nerede olduğumu bileceğim
gözlerini söndürme
muhtacım

ben senin aydınlığına muhtacım
yepyeni bir ilkbahar harcayıp
bir yaz boğup,
bir sonbahar harcayıp

rüzgar gülünü arayacağım
oran'da pernanbouc'ta timbuktu'da
vinçler yine akşamları indirecekler
yine karanlığa bulaşacağım
gözlerin rüzgarda savrulacak

ikimiz iki sap buğday olsak
sen benim olsan,
ben senin olsam

bir gece vakti aklına gelsem
uykunu tutsam
bırakmasam

seni kucaklasam,
kucaklasam

birbirimizin kalbini dinlesek
dünyanın kalbini dinlesek
büyük ateşler yaksalar
iki güvercin uçursalar
nerede olduğumuzu bilsek...

Atilla İlhan

Güle güle.....

?

Herşeyi bir kenara bırakalım

Sen kimsin?

Pencere

Kapılar kapalı
Duvarlar üzerime gelmekte
Keşke sen de olmasan
Ayışığı içeri dolmasa
Pencere

Birşey

O birşey
Dilimin ucuna gelir

Isırırım dudaklarımı
Geceyi sarıp üzerime
Saklandığım yerde
Ağlarım

Rengârenk


Sen de alabilirdin bir balon baloncudan.
Yapmadın.
Renkler her yanındaydı hayatının.
Bakmadın...

Atlamak

Birer birer tırmanıyorum, atlamak için yeniden aşağıya. Tekrar tekrar yapıyorum bunu. Biraz daha yok oluyorum her defasında.

Değişim

Evin salonundaki yemek masasının üzerine dağıttığım kitapların arasında kaybolup sabahladığım geceleri özledim. En çok da annemin çayını, tam da en yorgun anımda yanıma bırakılan bir fincan ilgi.
Şimdi roller değişti.

Ölü

Senden nefret etmek ne kadar kolay. Zorlukla dizdiğim tuğlaları bir sözle yıkabiliyorsun. İçimden ölse umrumda olmaz diye geçiyor. Hemen o anda ölüyorsun.

Other Side

Şarkının sözlerini de bulmuştum ama hiçbirşey anlamadım. Eh hiçbirşey anlamadığım şeyi de yazmayayım bari dedim. Müzik beni alıp götürüyor zaten söze ne gerek.


DAİSYYY papucu yarım çık dışarıya oynayalımmmm..

İşte arkadaşlar İstanbul'da eczacılık yapıyorum diye bizi kandıran bi arkadaşımızın gerçek kimliği. Araştırmacı blogcu olarak hiç kaçırmadım görüntüledim. Yakalanmamak için Orange Daisy kılığında geziyordun ama olmadı canım :)

Ben sana dedimdi Daisy, o çamaşır makinasının resmi olmaz gerçeğini alıp da ver, yanında ütücü de olsun yoksa olacaklardan sorumlu değilim diye..

Bak bana da neler yazdırdın, bu yazı burada geçici olarak duracak, akşam olunca kendini yok edecektir ...

Günaydın

Bu pazartesi sabahı da

Birileri çok zor uyanacak
Birileri pazartesi sendromu yaşayacak
Birileri ruh gibi olduğu için ancak akşama doğru hangi gün olduğunu hatırlayacak
Birileri heyecanla kalkacak
Birileri iki gündür göremediklerini özlediği için acele edecek
Birileri doğumgünü kutlayacak
Birileri işleri yetiştirmeye çalışacak
Birileri çocukları okula gönderip haftasonu dağılan evi toparlamadan önce kafasını dinleyecek
Birileri ummadıkları birgüzellikle karşılaşacak

Falcı mıyım ne ?

GÜNAYDIN HERKESE...

Kitaplar


Ufuk beni ebeleyeli epey oluyor herhalde, bir türlü yazamadım. Şimdi yazmaya çalışayım.

**Kaç kitabın var?

Bilemiyorum buna şu kadar kitabım var diye cevap verebilen birisi olabilir mi? Saymadım.

**En son aldığın kitaplar nedir?

En son Ferrarisini Satan Bilge (Robin S. Sharma ) ile Şeker Portakalı (Jose Mauro de Vasconcelos) nı aldım.

**En son okumakta olduğun kitap?

Şu anda Çocuğunuza Sınır Koyma (Robert J Mackenzie) okuyorum.

**En çok etkilendiğin dört kitap?

Her zaman söylediğim gibi Bir (Richard Bach), her okuduğumda içinde başka bir güzellik bulduğum kitaplardan.

Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak (Dale Carnegie), ilkgençliğimin bana pozitif enerji veren kitaplarından. Şu anda bu tarz çok kitap var ama benim için onun yeri farklıdır.

Simyacı (Paulo Coelho) , sanırım bir söz söylememe gerek yok.

Veronica Ölmek İstiyor (Paulo Coelho), isminin aksine insana yaşama sevinci veren bir kitap.

Bir Çift Yürek (Marlo Morgan), evrenin benim için , benimle olduğunu ve gereksiz kaygı ve telaşların yerine ona güvenmeyi öğrendiğim kitap.

Savaşçı (Doğan Cüceloğlu)
Bu son ikisi ikilemler içinde kaldığım işten ayrılma döneminde bana yardımcı oldular doğru kararı vermem için.

Bülbülü Öldürmek (Harper Lee), iki küçük çocuğun gözünden hayat, ırkçılık,dostluk, aile üzerine harika bir kitap.

Şeker Portakalı ( Jose Mauro de Vasconcelos), insanın içini sıcacık yapan, her okuduğumda kesin ağladığım acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü.

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git (Susanna Tamaro)

Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar(Susanna Tamaro), hayattan sıcacık , düşündüren mektuplar.

Gülen Düşünceler (Şakir Eczacıbaşı) Bernard Shaw'ın eserlerinden derlenen sözlerle hazırlanmış harika bir kitap. Hep elimin altında durur.

Küçük Prens (Saint-Exupéry) içinde çok şey barındıran küçücük bir kitap.

Bunların yanısıra

Ejderha Mızrağı serisi (Margret Weis-Tracy Hickman)

Yüzüklerin Efendisi (J.J.Toiken) bu seriler beni farklı dünyalara sürüklüyorlar.

Da Vinci Şifresi (Dan Brown)

Melekler ve Şeytanlar (Dan Brown) yine keyifle okuduğum kitaplar.

Vakıf (Isaac Asimov) kendimde olmadığı için vahlandığım bir seri.

Bir de

Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler,

Bebeğinizin İlk Yılında Sizi Neler Bekler ,

Çocuğunuz Büyürken Sizi Neler Bekler (Arlene EISENBERG, Heidi E. MURKOFF, Sandee E. HATHAWAY) hamilelik ve doğum sonrası bana en yardımcı olan seri.

Şiir kitaplarımı saymıyorum, sıkıldığım zamanlarda elime alıp yüksek sesle şiir okumayı çok severim. Başucu kitabımsa annemin Pervaneler isimli şiir kitabı, her geçen gün bana daha yakın geliyor sanki.

Biraz uzattım galiba. Ama konu kitap olunca kendimden geçiyorum :)

Daisy, Sima, Nymphia ben de sizleri ebeleyeyim , haydi sıra sizde.

Küs

Dağ dağa küsmüş dağın haberi olmamış...

Sorun şu ki barışamıyorsun o zaman.

Langadank

"Bekarlık sultanlıktır fakat er geç demokrasiye geçilir"

"Sanki birsürü şeye yetişmişler de vapur kaçmasın diye koşturuyorlar geri kalmış memleketin ertelenmiş insanları."

"Yaşıyorum amma, herşey dilimin ucunda."

"Aşk insanın kendisini başkasıyla aldatması"

"En fecisi alışıyoruz... Şaşırmıyoruz, yadırgamıyoruz, kabulleniyoruz inek gibi. Aslında bu düzen değil, düzülenler değişmeli."

"Offf! Çok sıkıldım yahu ikinci kanalı yok mu bu hayatın?"

"Yaşamıyoruz yalnızca resimlerine bakıyoruz dünyanın."

"Tarih insanın yazıyı bulmasıyla başlamış.Alın yazısını bulmasıyla da tekerrürden ibaret."

"Anayasada yeri yok ama yaşamayı seviyorum."

"Susss.. Konuşma. Delil bırakma dünyaya."

"Hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti. Senaryoyu, yönetmeni, filmi hiç beğenmedi, filmin daha yarısında yaşamadan çekip gitti."

"Bir sabah bir uyandım dünya yok"

Metin Üstündağ

Bu gün ne renksiniz ?

Çanlar Kimin İçin Çalıyor

"İnsan ada değildir, bütün de değildir tek başına, anakaranın bir parçası, okyanusun bir damlasıdır; bir kum tanesi bile alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki kaybolan bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurdunmuş gibi; bir insanın ölümüyle eksilirim ben, çünkü bir parçasıyım insanlığın; işte bu yüzden hiç sorma çanların kimin için çaldığını, çanlar senin için çalıyor..."

John Donne

Sevmek

" Öğretmenime tekrar sordum
-Sevmek güneşin parlaması değil mi?
-Sevmek, insanın kendisini, henüz güneş doğmadan gökyüzünde dolaşan bulutlar gibi hissetmesidir.
diye sorumu cevaplandırdı.
Biliyorsun bulutlara dokunulmaz. Fakat yağmur taneciklerini ellerinde, yüzünde, vücudunda hissedebilirsin. Sıcak bir günden sonra yağmur yağdığı zaman çiçeklerin ve susamış toprağın ne derece mutlu olduklarını anlamak zor değil. Sevgi de işte hemen hemen böyle birşey. Ona dokunamazsın ama ılıklığını herşeyde bulabilirsin. Sevgisiz bir insan ne kendisini mutlu hisseder ne de oyun oynamayı arzular.
En sonunda bu güzel gerçeği anlamıştım. Demek ki benim ruhumla diğerleri arasında uzanan görünmeyen sihirli çizgiler bulunuyordu."

Helen Keller- Karanlığın İçinden

Hepinize Çok Teşekkür Ederim

Ece,Le Jardin umarım duyuyordur, duyduğunu , gördüğünü, hala yanımda olduğunu düşünmek rahatlatıyor beni.

Nilüfer , gönüller yaşıyorlar evet, hatıralarda... Ama yanağımdan makas almasını özledim doğrusu.

Derin İz çok güzel anlatmışsın,bir de paylaşılacak daha ne kadar çok şey olduğunu düşündükçe insanın içi daha çok yanıyor.

Daisy gerçekten çok güzel bir yazı bu, paylaştığın için teşekkürler. Babanla birlikte olduğunuz her fırsatı değerlendir bence.

Gece, acılar hafiflemiyor gerçekten de, sadece koşuşturmaların arasında arka plana gidiyor bazı bazı, ama durduğun anda sarıyor yeniden seni.

Asmakilit, ben küçükken eliyle oyun oynardım babamın. Yılan olurdu eli. Yorulunca öldü derdi:) Ölmez yılan olsun diye oynardım ben de.. Babalar (Ve anneler tabi) hiç ölmese keşke.

Evet Burcu, en büyük mutluluğum babamla doya doya yaşamışlığımın olması, birbirimizden sarılmaları, sevgi sözcüklerini esirgemeden geçirdik zamanımızı.

Mutludur umarım Aslı, ben de izlediğini düşünmek istiyorum. Özellikle de torunlarını.

Sevgili Ezero, onu mutlulukla anıyorum aslında ve şükrediyorum onun gibi bir babam olduğu için. Senin de doğum günün kutlu olsun, nice nice yıllara.

Milkboy teşekkürler şiirler için, gidenler unutmuyordur bizleri değil mi?

Derin , ne güzel ifade etmişsin, hayır babamı kaybetmedim, sarılmayı özlüyorum sadece. Yoksa herşeyiyle bende.

Gün, kim bilir... Umarım öyle yapıyorlardır..

Teşekkür ederim Deniz, Teti Ba ismimi bile handan koymuş, gülümsemem için.

Nymphia , zor onlardan ayrı olmak, mekanları cennet olsun.

Ufuk, hep sevdiklerimizle birlikte oluruz umarım.


Benimle birlikte olduğunuz için hepinize tekrar teşekkür ederim. Kalabalık bir doğum günü partisi gibi oldu bu.

...

İç iç bitiremezsin
Tasta mey yarım kalır
Çok sevdiğin bu fasıl
Tambur ney yarım kalır

Hayat zamana küskün
Bir gün şen birgün üzgün
Ömür de biter birgün
Ve herşey yarım kalır.

Fethi Karamahmudoğlu

TETİ BA



Baba
Muhallebinin kazandibini paylaşandır sevgiyle
Hırkasını giydiğindir,
Öpen koklayandır her bahaneyle

Baba
Tatillerde oyuncak yapandır
Sabır bittiğinde oynamana izin veren
Kırılan şişeleri bile tamir eden

Baba
Minicikken sesini teybe alandır
Karnına oturtup sabırla bir şeyler öğreten
Elini tutup okula ilk götüren

Baba
Şiirler yazandır
Şarkılar besteleyen
Her zaman içerden udunun sesi gelen

Baba
Işıl ışıl bir bakıştır
Yanında olmasa bile
Sımsıcak bir sarılıştır


İyi ki doğdun babacığım
İyi ki benim babamsın
“Baba” demeyi o kadar özledim ki
İnanamazsın…

Fethi KARAMAHMUDOĞLU

07.10.1942-07.10.1999

Başkaları sen yoksun sanıyor. Biz hâlâ sarkıları seninle dinliyoruz, kitapları seninle okuyoruz, çayımızı seninle yudumluyoruz.

Gözlerini görebiliyorum, bana sıcacık bakıyor. "Seni çok seviyorum" diyen sesini duyuyorum.

Hanımelleri açınca, bana verdiğin hanımellerini hatırlıyorum. Kokluyorum doyasıya. Şarkımı fısıldıyorum.

Oğlumu şımartıyorum senin için. Öyle güzel "dede" diyor ki duymadığına inanamam.

Başkaları sen yoksun sanıyor. Biz hâlâ hep seninle konuşuyoruz. Saçlarımı kısacık kestirdiğimde "Oğlum, oğlum" diye seviyorsun beni. Kürşad'a "Diikatli ol" diyorsun.

İşte böyle babacığım...

Annemle muhallebi pişireceğiz yarın. Kazan dibinin yarısını sana bırakacağım...

07.10.2000

Sen Gideli

İki sene mi olacak sen gideli
7 ekimde
Doğum gününde
Biz hep seni konuştuk aramızda
Seni anlattık birbirimize
Şimdi babamız olsaydı
Diye başladı bazı cümleler
Videoda seni seyrettik
Sesini dinledik teypte

Seninle konuştum içimden
Okuduğum kitapları anlattım
Yaşadığımız olayları
Yazdığım şiirleri okudum
Tıpkı eskiden olduğu gibi
Çayları ikimiz için içtim
Zeytinler senin için...

Kaleminle yazı yazdım
Gözlüğünü okşadım
Çantanı açıp kapadım belki yüz kere
Babanın çakısı
Ve yeşil tornavida hâlâ içinde
Resimlerine baktım
Dosyalarını karıştırdım
Gömleğine dokundum
Ceketini düzelttim
Şarkılarını dinledim
Udunu aldım elime
La si do re si do yu çaldım yine
Beni kızdırdığın olayları düşündüm
Sana kızmak için
Olmadı
Bir tane bile hatırlayamadım...
Sen giderken bıraktığın boşluk var ya
O kocaman boşluk
Ne attımsa içine dolmadı...

İki sene mi olacak sen gideli
7 Ekimde
Doğum gününde...



Halide Karamahmutoğlu
Ekim 2001

Özlem

"Sizin hiç babanız öldü mü" dizesi dilimde bugün. İçimde doldurulmaz bir boşluk. Zaman hiçbirşeyin ilacı değil. Sızı aynı yerde aynı şiddetle duruyor. Koşuşturmaların arasında arkalara atıyoruz sadece. Senin arkalarda olmanı istemiyorum ki . Hatırlamazsam, düşünmezsem, asıl o zaman ölmüş olursun. Sen hiç ölme..

Ben "Babacığım" demeyi özledim sadece..

Kor Kor Ateşler Yanıyor İçimde


Büyüleyici birşey var sanki içinde, baktıkça bakıyor insan. Kokusu, sesi, sıcaklığı. Bambaşka bir yerlere sürüklüyor.
Bu arada yazıya isim bulmaya çalışırken aklıma ne güzel bir şarkı geldi.

gün ağarınca boynum bükülür
dalarım uzaklara gönlüm sıkılır
sorma ne haldeyim
sorma kederdeyim
sorma yangınlardayım
zaman zaman
sorma utanırım
sorma söyleyemem
sorma nöbetlerdeyim başım duman
ah bu yangın beni öldürüyor yavaş yavaş
kor kor ateşler yanıyor içimde
aşkı beni kül ediyor...

Yalnız o kadar yerde yazıyor bu sözler de birisinde bile şairi yazmamış, bilen varsa bana söylesin lütfen, buraya yazayım.

Teşekkür ederim lejardin . Sezen AKSU 'ya aitmiş şarkı da söz de.

Susma

Bana birşey söyle.
Öyle birşey söyle ki, gittiğim karanlıklardan geri döneyim.

Zaman

"Şüphesiz zaman dediğimiz şeyin gerçekle hiçbir ilintisi yoktur. Gerçekte varolmayan şey de bana göre benim ölümümü getiremez o halde. Bu sonsuza dek yaşayacağım demek midir? Elbette hayır, ama bundan şu sonucu çıkartabilirim:Ölümüm dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Henüz varlığını duymuyorum ama, ölüm bir olgu, ondan korkmamalıyım, gelenin gelişinden korkmak çılgınlık olur, okuduğum ve henüz bitirmediğim kitabın son sayfası kadar gerçek."

Anatol France-Thais

İletişim

"Aya çıkan insan ile iletişim kurabilecek sistemleri geliştirmiş bulunuyoruz. Buna karşın çoğu kez anne kızıyla, baba oğluyla, zenci beyazla, işçi işverenle ve demokrasi kominizmle konuşamıyor."

Alıntı

Yalnız

Sadece sen değilsin yalnız olan diyorum kendime ama, bunu bilmek birşey değiştirmiyor...

:)

Bazen hiç de ummadığın bir anda birisi şaşırtabilir seni.. Ne güzel bir duygudur o.

Kabus

Hah diyorum, yazacak başka birşey bulamıyorum işte...

Bu benim en büyük kâbusum..

Sonunda-2

Handan said...
Devamı sizden gelsin istedim...

Sonunda... Tek kelimelik yazımı da yazdım...
03 Ekim, 2005 13:19

ezero said...
Sonunda... Kendime de evet demeyi başardım...
03 Ekim, 2005 13:40

nilüfer said...
Sonunda mutfağı toparlayıp bilgisayarımın başına geçtim :-))
03 Ekim, 2005 20:39

Desen said...
Sonunda, hatırlayamadığım kısmı buldum....
03 Ekim, 2005 20:53

derin iz said...
Sonunda...Kalbim acımıyor artık;döküldü ağzımdan bütün kelimeler,yerli yersiz, ünlü ünsüz ne varsa...
03 Ekim, 2005 22:23

nymphi@ said...
Sonunda yazacak hiiç bişey bulamadım :P
04 Ekim, 2005 01:06

Gece said...
Sonunda, kalbim atmiyor artık...
04 Ekim, 2005 12:09

uskumru said...
sonunda son un da bitti kek yapamadık..
04 Ekim, 2005 23:05

Arayış

Aradığımı buluyorum bulmasına da, işime gelmiyor...

Ramazan

Ramazan deyince, balkona kurulmuş masa gelir aklıma. Sıcak bir yaz akşamında.
İlkokul ikinci sınıfta, inatla tuttuğum ilk oruç gelir. Yılın en uzun en sıcak günlerinde. Babamın elini tutup bakkala gitmemiz, içecek türü herşeyi bana alması gelir. Ve bir dakikanın nasıl da uzun olduğu, susuzluğun açlığı unutturduğu.
Kalabalık, keyifli sofralar gelir. Bereketli.
Sabaha kadar Kürşad'la oynadığımız bilgisayar oyunları gelir.
Sahur sonrasında okul zamanına kadar çizilen teknik resimler.
Dünya kupası maçları gelir. İftardan önce ve sahurdan önceye denk düşen iki maçın keyfi
Ve tabi sımsıcak pide gelir.
Huzur gelir
İradene hakim olmanın verdiği gurur gelir.

Şimdi burada, bu herkesten uzaktaki yalnız şehirde, hüzün gelir oturur yanıma,keşke şöyle koskocaman bir sofra kurulsa, yaşayan yaşamayan bütün sevdiklerimle oturup iftar yapsam..

Şifre

Şifre istiyorlardı bizden. Her kapıya bir tane taktık. O kadar çok karıştı ki herşey. Kapıda kaldık..

Acı

Son sürat tükettik güzel sözleri, geriye acı bir tat kaldı.

Aşk


İşte tam böyle birşey.

Sır

Gerçek sır, hiç söylenmemiş olandır. Ağzından bir kere çıktıysa eğer sır mı kalır?

...

Şu "pınar beyaz peynir" iyi ki var yoksa bilimum idiyot anneler hâlâ ekmeğin üzerine peynirleri dizip yedirmeye çalışacaklardı çocuklarına, sonra da bunalım olacaklardı. Bak sen şu işe...

Ben

Her konunun ortasına ben de diye atlamasan olmaz sanki. Seni soran mı oldu be kadın.. Sus, dinle....

Günaydın



Gülümse hadi gülümse bulutlar gitsin... Yoksa ben nasıl yenilenirim, hadi gülümse.....







Şiirin devamı sir lunkfu da varmış . Oradan okuyabilirsiniz.

Soru

Birden bir soru beliriyor aklımda durup dururken... Ya yanlışsa herşey.. Ya asıl gitmem gereken yola arkamı dönmüşsem...

Öğrenmek

"Sadece kendi yolunu ve hızını düşünen benim varlığımdan bile habersiz birinden, benim yolum ve hızım konusunda birşey öğrenmek mümkün."

Biplan
Richard BACH

Umut

Aslında eskiden de farklı değildi pek halim. Öyle özgür, sınır tanımaz falan yaşayamazdım.

Ama umudum vardı...

Karman Çorman


Ne tuhaf, o kadar az kendi başıma kalıyorum ki, yalnızlığımın farkına varıp tadını çıkartamadan zaman geçiyor. Kafamın içindeki gereksiz ayrıntıları uzaklaştırmaya çalışırken buluyorum kendimi.

Erkeklerimle dışarda yaptığımız keyifli bir kahvaltı sonrası şehrin orta yerinde ayrıldım onlardan. Bir deniz kıyısı buldum kendime. Deniz sesi, bulutlar, rüzgâr. İşte özlediğim gibi sereserpeyim.. Tekrarlıyorum içimden,işte sereserpeyim.. Kabul etmek istemiyor kafam. Karışıyorum.

Derin bir nefes alıyorum. Bırakmak istiyorum kendimi. Ama sımsıkı tutmaktan ne zamandır çözülmüyor parmaklarım.

İnsanlar, banklarda oturan aşıklar, falcılar, gemiler. Ortalarında garip bir yerdeyim. Dağıtıversem kendimi diyorum. Kilitlenmiş çekmecelerim. Bulamıyorum anahtarı ki açsam, çıkartsam ne varsa.

Sudan çıkmış balık misali. Hayır hayır, ne zamandır akvaryumda dururken okyanusa bırakılmış bir balık. Yüzeyim diyorum enginlere. Açılayım bu sığ sulardan. Korkuyorum...

Makyaj

Şimdi ben bu makyajı yapmasam, bu gülümsemeyi takmasam dudağıma. Şimdi ben saçlarımı dağınık bıraksam, silsem ojelerimi, süslü püslü kahkahalarımı sustursam.
Daha mı ben olurum?
Yoksa tamamen silinir miyim dünyadan?

Sevgi

Seviyor...Sevmiyor...
Seviyor....Sevmiyor...
Seviyor...Sevmiyor...
Seviyor....Sevmiyor...

Hep sürekli sevmek zorunda değil nitekim...

Soru

Ne bekliyorsun hayattan diye sordum kendime...Cevap vermesini bekliyorum hâlâ...

İyi geceler..

Bir dizi vardı eskiden, bişi ailesi, Küçük Joe falan vardı, çok kardeştiler. Genelde film gece olup dışardan evin ışıkları gözükerek biterdi. Fonda da hepsi birbirlerine iyi geceler derlerdi.. O geldi aklıma bu gece.. Herkese tek tek iyi geceler demek istedim :)


İyi geceler zeze
İyi geceler
temha
İyi geceler
zupermen
İyi geceler
ece
İyi geceler
çiğdem
İyi geceler
duygu
İyi geceler
daisy
İyi geceler
sima
İyi geceler
bengisu
İyi geceler
nymphia
İyi geceler
asmakilit
İyi geceler
vişne
İyi geceler
ufuk
İyi geceler
ivriz
İyi geceler
düşlerveerdemler
İyi geceler
tuluat
İyi geceler
sir lunkfu
İyi geceler
joezombi
İyi geceler
white
İyi geceler
milkboy
İyi geceler
yazimasasi
İyi geceler
necatialbayrak
İyi geceler
sandman
İyi geceler
denizkirici
İyi geceler
şebnem
İyi geceler
yenilgi
İyi geceler
gün
İyi geceler
aslı
İyi geceler
deriniz
İyi geceler
cim
İyi geceler
ligeia
İyi geceler
erol
İyi geceler
selen
İyi geceler
giz
İyi geceler
papatya
İyi geceler
desen
İyi geceler
hasancengiz
İyi geceler
nilüfer
İyi geceler
burcu

Biraz erken oldu ama napalım, canım çok sıkılıyor bu gece, galiba ses duymak istedim bir iki..

Başımızı Kaldırmamız Gerekiyor

Bize öğretilen yanlışlara karşı başkaldırmamız gerekiyor
Bize söylenen yalanlara karşı başkaldırmamız gerekiyor.
Sevginin ayaklar altına alındığı bir çıkar dünyasında bizim daha çok başkaldırmamız gerekiyor
Duygularımızı korumak için, duygularımızı geliştirmek için, duygularımızı açıklamak için daha çok başkaldırmamız gerekiyor.
Hayatın gözüne içtenlikle bakmalıyız.
Hayatı sevdiğimizi söylemekten korkmamalıyız.
Kendimizi savunmak hayatı savunmaktır.
Elimizi sevdiğimiz elin üstüne koymaktan korkmamalıyız. Korkulacak olan giderek yapay bir insan olmaktır.
Elimizi hayatın elinin üstüne koyalım
"Seni seviyorum" diyelim
"Seni ben seviyorum, bu sevgi benim özgürlüğümdür, bunu duyduğum sürece seveceğim"

Erdal Atabek

Haydi "Seni seviyorum" diyelim bu sabah...

SENİ SEVİYORUM

Tablo


Güzel bir tabloya nerede rastlanacağı belli olmaz .
Bazen bir sergide, bazen yıkanan bir arabanın penceresinde...