- Haziran 29, 2013
- 2 Yorum
Bir gün yok ki bu şehirde yeni bir inşaat haberi duymayayım.(Bknz)
Biraz şu Istanbul'u rahat bıraksalar, kentin ruhunu yok edip , siluetini bozup, beton yığınına çevirmeseler...
Yok mu bu ülkede başka bir yer ?
Hımm , evet var da, o kadar para etmiyor herhal.
Baksana bu kadar adam "Yeter" diyor da kimsenin duymaya niyeti yok...
Biraz şu Istanbul'u rahat bıraksalar, kentin ruhunu yok edip , siluetini bozup, beton yığınına çevirmeseler...
Yok mu bu ülkede başka bir yer ?
Hımm , evet var da, o kadar para etmiyor herhal.
Baksana bu kadar adam "Yeter" diyor da kimsenin duymaya niyeti yok...
- Haziran 28, 2013
- 0 Yorum
"Bilim adamı "nı "Bilim insanı" haline getirmişiz ya bir ara, bu yeni kelimeye hiç alışamadım ben, sanki bilim insanı bilim adamının yardımcısı falan gibi geliyor. Şimdi de duran adamlar duran kadın duran insan falan oldular. Gidip sözlüğe baktım.
Görüldüğü gibi adamın ilk anlamı insan demek, uğraşıp yeni laflar uydurmaya gerek yok bence.
Bilim adamı dediklerinde vay ben bilim kadınıyım niye cinsiyet ayrımı yapıyorlar falan demedimdi zaten hiç. Gerçi bunda bilim adamı olmamamın da bir etkisi olabilir ama olsun :)
Görüldüğü gibi adamın ilk anlamı insan demek, uğraşıp yeni laflar uydurmaya gerek yok bence.
Bilim adamı dediklerinde vay ben bilim kadınıyım niye cinsiyet ayrımı yapıyorlar falan demedimdi zaten hiç. Gerçi bunda bilim adamı olmamamın da bir etkisi olabilir ama olsun :)
- Haziran 28, 2013
- 0 Yorum
Kendi kapalı, korunaklı, klimalı ortamlarımızı yarattıktan sonra, buz gibi bir havada girilen kafede yağmur damlalarını izleyerek içtiğimiz çayın keyfini de, güneşle kavrulmuş bedenimizi serin bir ağaç altına atıp yudumlanan buz gibi limonatanın lezzetini de unuttuk...
- Haziran 27, 2013
- 1 Yorum
32 yıldır gözlük kullanıyorum, miyop astigmat. Evlenirken "Geline bak gözlüklü" diyenleri bile duydum:) Çocuklar bebekken yatarken de çıkartmıyordum gözlüklerimi ki gece kalktığımda aramayayım...
Son zamanlarda iğneye iplik geçirmekte zorlanır oldum. Dvd kutularının üzerindeki yazıları bir türlü okuyamadım. Yazılar çok küçüktü ve ellerim titriyordu şeklinde yorumladım olayı. Gözlük numaram değişmemişti sonuçta.
Geçenlerde dvd kutusunu gözümün içine sokmak üzereyken gözlüğümü çıkarttım. Ne için çıkarttığımı da hatırlamıyorum şimdi ama o da ne yazılar okunabiliyormuş! Iğneye iplik geçirmeyi denedim hemen, ellerimden falan değilmiş sorun, pıt diye takıverdim.
Miyop kısmı değişmemiş ama yakını gözlüksüz görür hale gelmişim, haberim yok.
Kim bilir görmediğim daha neler vardı da haberim yoktu diye düşünüyorum şimdilerde.
Diyeceğim o ki, arada alıcılarımızın ayarıyla oynamamız gerekiyor düzgün görüntü yakalayabilmek için....
Son zamanlarda iğneye iplik geçirmekte zorlanır oldum. Dvd kutularının üzerindeki yazıları bir türlü okuyamadım. Yazılar çok küçüktü ve ellerim titriyordu şeklinde yorumladım olayı. Gözlük numaram değişmemişti sonuçta.
Geçenlerde dvd kutusunu gözümün içine sokmak üzereyken gözlüğümü çıkarttım. Ne için çıkarttığımı da hatırlamıyorum şimdi ama o da ne yazılar okunabiliyormuş! Iğneye iplik geçirmeyi denedim hemen, ellerimden falan değilmiş sorun, pıt diye takıverdim.
Miyop kısmı değişmemiş ama yakını gözlüksüz görür hale gelmişim, haberim yok.
Kim bilir görmediğim daha neler vardı da haberim yoktu diye düşünüyorum şimdilerde.
Diyeceğim o ki, arada alıcılarımızın ayarıyla oynamamız gerekiyor düzgün görüntü yakalayabilmek için....
- Haziran 25, 2013
- 4 Yorum
Başka bir ülkede, başka bir renkte, başka bir dinde, başka bir mezhepte, başka bir cinsiyette, başka bir kökende doğmuş olabilirdim.
Bunların hiçbir önemi yok.
Ben yine ben olurdum.
Insan olurdum.
Ama küfretsem, aşağılasam, alay etsem, masumu tekmelesem, yalan söylesem, görmezden gelsem, umursamasam, dış görünüşle yargılasam, küçümsesem, bana benzemeyeni dışlasam, hor görsem...
Işte o zaman her şey değişir.
Ben ben olmaktan , insan olmaktan çıkarım...
Bunların hiçbir önemi yok.
Ben yine ben olurdum.
Insan olurdum.
Ama küfretsem, aşağılasam, alay etsem, masumu tekmelesem, yalan söylesem, görmezden gelsem, umursamasam, dış görünüşle yargılasam, küçümsesem, bana benzemeyeni dışlasam, hor görsem...
Işte o zaman her şey değişir.
Ben ben olmaktan , insan olmaktan çıkarım...
- Haziran 25, 2013
- 4 Yorum
- Haziran 21, 2013
- 1 Yorum
Bak eski kasetlerin arasında ne buldum. Babasıyla kızısı birlikte ne güzel çalmışlar...
Seni çok özledim... Çok....
- Haziran 16, 2013
- 9 Yorum
- Haziran 13, 2013
- 1 Yorum
Canım oğluşlarım... Bu bloğu yazmaya başladığım zaman işte bu kadarcıktınız :) Bir de şimdiki halimize bakın :) Zaman nasıl da hızlı geçiyor... Olsun... Ben o zamanı hep sizinle geçirdim ya, bunun mutluluğunu başka hiçbir şey veremez...
Bu hafta sonu, duygu yüklü bir hafta sonu oldu benim için..
Önce seninle heyecanlandım benim Metehan oğlum... Sabah karnıma ağrılar girmişti seni sınava götürürken. Kendim o kadar sınava girdim, bu kadar etkilenmemiştim.. Bir yandan da sana belli etmemeye çalışırken yoruldum :) Bütün bir sene o kadar güzel çalışmıştın ki... Sen sonuna kadar hak ettin o elindeki hediyeyi. Sana takılıyorduk şu puanı alırsan bu puanı alırsan vereceğiz hediye diye... Önemli olan kaç puanı aldığın falan değildi bizim için, önemli olan senin güzelliğindi. Hem disiplinin elden bırakmadan çalışman hem de bu arada keyfini unutmaman... Her zaman esprili olabilmen. Arkadaşlarınla, öğretmenlerinle güzel ilişkilerin... Sana her baktığımızda göğsümüzü kabarttın...
Ve sen benim çılgın, deli Bilgehan oğlum. Sınavdan çıkışta son hız seni izlemeye gittik. Bilim Sanat Merkezi'nde iki senedir gitar dersi alıyordun. Bu ilk konserindi. İki şarkı çalıp söyleyecektin... Sen sıranın gelmesini beklerken ne kadar sabırsızsan biz de o kadar sabırsızdık :) Eee assolistler en son çıkarmış. İşte şarkılarından birisini buraya yükledim. Tabi sevgili annen seni kameraya çekerken şarkıyı söylemeseymiş daha iyi olurmuş ya... Olsun, yıllar sonra o ses de benden sana hatıra kalır değil mi balım ?
Okulun bahçesinde müzik öğretmenlerinizle poz verirken Atatürk de yanınızda sizinle birlikte. Nasıl güzel gözüküyorsunuz...
Bu bilim sanat merkezinde kim bilir daha ne çok şey yaşayacağız. Şimdiden merakla bekliyorum yapacaklarını...
Ve konser çıkışı Senin dershanene ulaştık nihayet Metehan. Kendi sınav sonuçlarını öğrenmeden kardeşin için o kadar saat dayanmış olmanla da gurur duydum benim japon balığım.. Öğretmenlerin bize ulaşmaya çalışmışlar, koşturmalarda telefonunu evde unutan anne onlara kalp krizi geçirtecekmiş neredeyse :) Bütün bir sene birlikte çalıştığın öğretmenlerin ne kadar ışıl ışıl , ne kadar mutlu duruyorlar... Sabahları dershaneye giderken yüzünü asmadıysan bunda onların da payı büyük. Umarım bütün öğretmenlerimiz böylesi güler yüzlü, böylesi ilgili, böylesi çalışkan olur bir gün..
Ve ertesi gün başka bir heyecanımız vardı ...
Yine bloğumun ilk ayında senin anasınıfından mezun olduğunu yazmıştım bu fotoğrafla Metehan oğlum.
Bir de şimdi bak kendine... Geçen gün bloğu okuyup, kendinle ilgili yazılanlara gülüyordun ya , işte bir sayfa daha eklendi senin için... Hep böyle gülümseten sayfalar ekleyelim...
Diplomanı alıp sekizinci sınıfı da geride bıraktın.
Bize de seni gururla izlemek düştü... Deden geldi aklıma bir an. Benim mezuniyetimde yazdığı dörtlüğü paylaşayım seninle..
"Ömrü olan görüyor mürüvveti kısmetse
Daha dündü , "Müjdeler, kızın oldu" dediler...
Göz açıp kapamadan bitti ilk, orta, lise
Dün "Üniversiteden mezun oldu" dediler...
İşte böyle canım oğluşlarım...
Hayatta hep çalışkan olun...Ama arada dinlenmeyi, sevdiklerinizle vakit geçirmeyi de unutmayın sakın..
Hep özü sözü bir olun... Söylenilen yalanlar asla gizli kalmaz unutmayın. Ve bir kere güvenlerini kaybederseniz çevrenizdekilerin, inanın, yerine yeniden koyması dünyadaki en zor şeydir...
Hiçbir zaman kimseni ardından kötü şeyler konuşmayın. Birisinin yüzüne söyleyemediğiniz şeyi hiç söylemeyin.
Her zaman anlayışlı olun. Herkes aynı olamaz dünya üzerindeki. Zaten dünyanın güzelliği de buradan gelir.
Ne kimseyi değiştirmeye çalışın ne siz değişin başkaları istedi diye...
Elinizdekilerle övünmeyin, olmayanlar için yerinmeyin. Hayatta her şey olabilir.
En büyük zenginliklerimiz en basit olanlardır benim güzel çocuklarım. Sabah kalktığımda sizin yüzlerini görmektir mesela. Telefonda sevdiklerimizin sesini duymaktır. Çok yorgun olduğumuzda önümüze koyulan bir fincan çaydır. Görebilmektir güzellikleri.
Son olarak yine hatırlatmak istiyorum, benim akıllı bıdık oğluşlarım. Her zaman dediğim gibi, ben yoksam yanınızda ve yalnız hissederseniz kendinizi nereye gideceğinizi biliyorsunuz... Bir ağacın altına oturun, sırtınızı ona yaslayın... Başınızı kaldırıp o harika manzarayı seyredin dalların , yaprakların arasından süzülen. İşte , yanınızdayım...
Sizi çok seviyorum....
- Haziran 10, 2013
- 11 Yorum
Sevdiğim köşe yazarları dışında pek gazete okumayıp televizyondaki haberleri seyretmeye 10 dakika bile dayanamayan biri olarak buna bayıldım.
Televizyonda gördüğüm her şeye inanmasam da şimdiye kadar ne çok şeyi yanlış anlamışımdır kim bilir diye düşünmeden edemiyorum...
- Haziran 09, 2013
- 1 Yorum
Hayatımın en güzel yılları Beşiktaş , Akaretler, Maçka ve Nişantaşı hattında geçti. Oranın bende yeri başkadır. Tam yedi yıl dile kolay. Gençliğim deli başım...
Fenerbahçeliyim, severim takımımı. Her Allahın günü BJK nın önünden geçerdim okuluma giderken. Arada kapısının önünde FB diye bağırmışlığım da vardır. Kız olmasam dayak yer miydim bilmiyorum :) Yok yok, sanmam :)
Bir sürü güzel yazı var okuduğum bugünlerde. Hepsini paylaşmanın bir manası yok ama Çarşı grubunun bu teşekkür yazısını buraya almam lâzımdı sanki. Hem söyledikleri çok güzel hem de Beşiktaş sahilinin martıları ve ağaçlarıyla az birlikte olmadığımdan başka bir tad bıraktı yüreğimde..
Durup seyran eyleme
Bir gönül yapamazsan
Yıkıp viran eyleme...
Gördüğü şiddet yüzünden yaralanmış tüm insanlarımıza geçmiş olsun der, yaşamını yitirmiş olan insanlarımızın ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Mekanları cennet olsun, hatıraları yaşasın...
İstemeden de olsa kimilerine bir zararımız dokunmuşsa... Geride bıraktığımız tek bir çöp için dahi halkımızdan ve dünyadan en onurlu işini en az ücret karşılığı yapan tüm temizlik işçilerimizden özür dileriz...
Bilenler bilir bizi; Gerektiği zaman özür dileyenleri severiz.
Hayatı futbol değil, futbolu hayata feda edenler olarak, yaşadığımız bu süreç zarfında, çocukluğumuzdan beri vurmalı çalgıların ustası analarımıza...
Kapısını arkadan sürgülemeyen semtimizin güzel sakinlerine...
"Direnmeye gittim gelicem" diyen esnafına...
"Semt bizim aşk bizim" şarkısının hakkını verirken, yere düşen insanlara korkusuzca kalkan olan delikanlılarımıza...
Seccadesini sedye yapan cami imamına, su taşıyan kilise papazına... Başka renklere gönül verip rekabetini maneviyata saklayanlar... Dualarını iyi niyetlerini bizden esirgemeyen Antartika'daki penguenlere... Şerefini patronlarına devreden medyaya karşı kalemini kırıp onurlu tavır sergileyen basının tüm emekçilerine...
Duyarlılıklarını esirgemeyen sanatçı, Yazar/şair ve düşünürlere... Emekçi ve emeklilere... Starbuck'ın alnının ortasına "Yaşasın tam bağımsız Kurukahveci Mehmet Efendi" yazan zekâya...
"Sinirlenince çok güzel oluyorsun Türkiyem" diyen dikkate, haksızlığın, kibrin fırlattığı taşlara karşı göğsünü siper eden kadınlarımıza...
Gönüllü doktor ve avukatlarımıza... "Bi başına çoraplarını bile giyemez, eksantirik kitaplar dışında kitap, dergi okumaz; etliye, sütlüye, dertliye, asgari ücrete, evin ekmeğine karışmaz, yanında bomba patlasa umurunda olmaz" denilen velakin herkese çalımını atıp röveşatasını yapan gençliğimize...
Selam veren tüm dostlara... Yolda bize eşlik eden Beşiktaş sahilinin martılarına ve gölgesini bizden esirgemeyen ağaçlara teşekkür ederiz..."
- Haziran 06, 2013
- 2 Yorum
Hiçbir zaman politik bir insan olmadım. Her hangi bir parti tutmuşluğum yok. Al birini vur ötekine diye düşünmüşümdür çoğu zaman.
Doğaya aşığım. Insanı severim. Iyiliği, anlayışı, çalışkanlığı, dürüstlüğü...
Aklı severim ve o aklın güzel işlere kullanılmasını.
Son zamanlarda kendimi çok umutsuz hissediyordum.
Sadece ülkem için değil, bütün dünya için aynı zamanda.
Insanların birbirinden kopmasına, doğanın katledilmesine, her köşede yapılar yükselmesine, işlerin oldu bittiye gelmesine üzülüyordum.
Cuma sabahı duyduklarımla içim daraldı. Zaten artık en ufak birşey bile yarayı acıtıyor, en küçük şeyde kendimi çok kötü hissediyordum. Gözüm haberlerde geçen günün akşamında yatarken dua ettim. Insanların uyanması için, birlik beraberlik için, her şeyin güzele gitmesi için.
Bir iki saat sonra balkon demirine vurma sesi ile gözlerimi açtığımda ne olduğunu algılayamadım. Dışarıdan çılgınca sesler geliyordu. "Uyan Türkiye "diye bağırıyordu birileri. Benim mahallemdeki sıradan insanlardı bunlar. Gecenin karanlığında tencere tava sesleri, yanıp sönen ışıklar, "Uyan" seslenişleri . Ben bu kadar şaşırdığımı ve mutlu olduğumu hatırlamıyorum hayatımda.
Bir insanın böylesi bir şey yaşaması mucize gibi ..
O günden beri her gördüğüm güzellikle ağlayıp duruyorum. Biliyor musun, kötülüklere ağlayamıyordum ben artık, kaskatı kesilmiştim. Ama güzellik yüreğimi açtı yeniden.
Içim pır pır, birileri karıştırmasın bu pırıl pırıl hareketi . Kimse duruşunu bozmasın, araya kötü niyetliler karışmasın.
Dün bir işim için Beşiktaş'daydım. O kadar olaydan sonra korktum göreceklerimden açıkçası. Bir durak vardı benim geçtiğim yerlerde yıkılmış bir de yazılar vardı. O kadar kişinin niyeti bozuk olsa taş taş üzerinde kalır mıydı burada?
Bu gece kandil. Ve ben dua edeceğim ülkemin her yerinde doğru bir şeyler için , hakkını korumak için, güzellik için, ağaç için, dal için, hep birlikte duran o harika insanlar için.
Ve yine dua edeceğim bütün bu güzelliğin güzel bir sonu olması için.
Ve yine dua edeceğim insanlarin artık birbirini dinleyip, anlamaya çalışıp empati kurabilmesi için.
Bugün günlerden çarşamba.
Ben biliyorum ki cuma günkü umutsuz, mutsuz, yapayalnız hisseden kadın değilim artık.
Doğaya aşığım. Insanı severim. Iyiliği, anlayışı, çalışkanlığı, dürüstlüğü...
Aklı severim ve o aklın güzel işlere kullanılmasını.
Son zamanlarda kendimi çok umutsuz hissediyordum.
Sadece ülkem için değil, bütün dünya için aynı zamanda.
Insanların birbirinden kopmasına, doğanın katledilmesine, her köşede yapılar yükselmesine, işlerin oldu bittiye gelmesine üzülüyordum.
Cuma sabahı duyduklarımla içim daraldı. Zaten artık en ufak birşey bile yarayı acıtıyor, en küçük şeyde kendimi çok kötü hissediyordum. Gözüm haberlerde geçen günün akşamında yatarken dua ettim. Insanların uyanması için, birlik beraberlik için, her şeyin güzele gitmesi için.
Bir iki saat sonra balkon demirine vurma sesi ile gözlerimi açtığımda ne olduğunu algılayamadım. Dışarıdan çılgınca sesler geliyordu. "Uyan Türkiye "diye bağırıyordu birileri. Benim mahallemdeki sıradan insanlardı bunlar. Gecenin karanlığında tencere tava sesleri, yanıp sönen ışıklar, "Uyan" seslenişleri . Ben bu kadar şaşırdığımı ve mutlu olduğumu hatırlamıyorum hayatımda.
Bir insanın böylesi bir şey yaşaması mucize gibi ..
O günden beri her gördüğüm güzellikle ağlayıp duruyorum. Biliyor musun, kötülüklere ağlayamıyordum ben artık, kaskatı kesilmiştim. Ama güzellik yüreğimi açtı yeniden.
Içim pır pır, birileri karıştırmasın bu pırıl pırıl hareketi . Kimse duruşunu bozmasın, araya kötü niyetliler karışmasın.
Dün bir işim için Beşiktaş'daydım. O kadar olaydan sonra korktum göreceklerimden açıkçası. Bir durak vardı benim geçtiğim yerlerde yıkılmış bir de yazılar vardı. O kadar kişinin niyeti bozuk olsa taş taş üzerinde kalır mıydı burada?
Bu gece kandil. Ve ben dua edeceğim ülkemin her yerinde doğru bir şeyler için , hakkını korumak için, güzellik için, ağaç için, dal için, hep birlikte duran o harika insanlar için.
Ve yine dua edeceğim bütün bu güzelliğin güzel bir sonu olması için.
Ve yine dua edeceğim insanlarin artık birbirini dinleyip, anlamaya çalışıp empati kurabilmesi için.
Bugün günlerden çarşamba.
Ben biliyorum ki cuma günkü umutsuz, mutsuz, yapayalnız hisseden kadın değilim artık.
- Haziran 05, 2013
- 5 Yorum
Sizi bilmem ama en çok da bu beni mutlu ediyor...
- Haziran 03, 2013
- 6 Yorum
"Ne zaman bir erkek, bir kadın ya da çocuk sokaklara çıksa ve insan hakları için, kendi kaderini tayin etmek için, demokrasi için, Mistress Liberty (Bayan Özgürlük) için ayaklansa dünyanın geri kalanı onlara borçlanır."
Roger Waters
Roger Waters
- Haziran 03, 2013
- 0 Yorum