Kar ve Salep ve İstanbul

 Kendime sözüm vardı ilk kar yağdığında vapura binip salep içecektim. Hayatımın yedi senesi her gün Kadıköy Beşiktaş vapuruna binip okula gittim. Vapurda çay içtiğimi hiç hatırlamam. Ama kar yağdığında salep alıp , üst arka açığa oturup , ellerimi ve içimi saleple ısıtırken denizin sadece kar yağdığı zaman aldığı o su yeşili benzersiz tonunu karlı İstanbul manzarası eşliğinde seyretmek en sevdiğim şeylerdendi. Ve her düşündüğümde içimi sıcacık yapar. 

Kendi kendime dedim ki, evet on yedi yaşının o heyecanı ve pırıltısına geri dönemeyeceksin ama Allah aşkına İstanbul'dasın, vapurlar da orada, kar yağdığında üşenme de kalk git salebini iç :)

İlk kar tam hastanedeyken yağdı. Yine de çıkışta üşenmeden Üsküdar'a indik ama orada yağmur vardı ve deniz boz bulanık bir renkteydi. O rengi sevmediğimden değil ama hayalim başka :) Geri döndük.

Evelsi gün ben yarın gidiyorum vapurda salep içmeye dedim. Can tabii karıcım hemen gideriz demedi tabiii :D Ben gelmem, oğlunla git, bu soğukta ne işimiz var falan gibi klasik Can sözlerini sıraladı yine. "Eeee, dedim, fazla naz aşık usandırır, gelmezsen gelme, ben tek gider içer salebimi gelirim!" Hahaha, tabi biliyorum geleceğini . Tabi o da biliyor gelmezse de benim gideceğimi :D

Dün sabah on dakikada br hava değişiyor, bir yağıyor, bir açıyor, bir güneşli, bir karanlık. Şansımıza ne düşerse artık diyerek yola koyulduk. 

Beşiktaş vapuruna daha yarım saat varmış derken bir baktık Ortaköy 'e kalkacakmış bir tane. Hem de Üsküdar 'a uğruyormuş. Oh, daha uzun deniz keyfi yapıp üzerine bir de kumpir yemiş olduk :)

Unutulmaz anılarımıza bir tane daha eklendi.




















Not: Fotoğraflara kıpır kıpır şarkılar sakladım , tıklayıp dinlemeyi unutmayın :)

Sonradan Noy: E salep fotoğrafımı koymayı unutmuşum. Oturma yerine dikkat ederseniz orada kar var :D


Bunu da ekleyeyim.


Ve son olarak.




Bi Çılgınlık Yaptık

Elli yaşından sonra çılgınlık kavramı da bi değişiyor gerçi ama :D

Geçen hafta Abant'a gitme plânı yapıyorduk . Hafta sonuna doğru kar yağacak denildiği için, hem de Bilgehan'ın okulunun olmadığı bir gün gideyim istediğim için perçembe gidelim diye karar verdik.

Derken kar alarmları, yola çıkmayın duyuruları fakan gelmeye başladı.

Çok ciddi söylüyorum benim için en güvenli zaman bu uyarıların yapıldığı zamanlar, zira karayolları teyakkuz halinde oluyor :D

Ve fakat bir taraftan da acaba hazır İstanbul'da da yağıyorken buranın mı keyfini çıkarsak diye aklımdan geçirdim.

Dün sabaha kadar beyler de bi türlü karar veremedi. Ben tamam iptal edeceğiz kesin dedim. Kocam diye demiyorum kararsızın önde gideni. Ahmet desen ondan beter :D

Perşembe sabahı kalktık, kar yok. Sonra yağdı. Sonra eridi. Sonra yağdı. Eridi. Saat on buçuk gibi gidelim ya, burada tutacağı yok dedik.

Bir saat sonra hazırlandık iki çift olarak yola çıktık.

Abant'a kadar yolda doğru düzgün kar görmeyince bir an boşuna mı yola çıktık dedik ama ...


























Not: Fotoğraflara şarkı sakladım, tıklayıp alabilirsiniz :)

Gençlik İksiri Bir Gün :)




 Önce 81 den beri arkadaşlarımla buluştum oradan 87 den beri olanlarla :) 

Gençleşmemek mümkün mü onlarla birlikteyken :)

87 den Bu Yana


 İngiltere'de yaşayan arkadaşımız bir haftalığına İstanbul'a gelince hemen bir buluşma plânı ayarladık. Kar alarmlarına aldırmadan İstanbul'un dört yanında gelip toplaştık.(Benim üst sokakta toplaştığımız için en az efor gösteren ben olmuş olabilirim :D)

Üç buçuk saat hiç aralıksız konuşup güler mi insan? Haydi konuşup güldü diyelim, kahkahalar arasında anlattığı konular kanser, alzheimer, cenaze olur mu ? Hahahaha. Konu biz olunca olur. Başımıza gelen her türlü badireye rağmen duruşumuzu bozmuyorsak attığımız kahkahalarla yaşama meydan okuduğumuzdandır :)

Valla dün akşam çevremizdeki masalarda oturanların sessiz ve huzurlu bir akşam geçirme şansları hiç yoktu. Kusura bakmasınlar. Beş sene olmuş Hala Kızı'nı görmeyeli, kaçırdıklarını ona anlatmamız gerekiyordu. Zavallım bir anda aşırı konu yüklemesine maruz kaldı :D

Tabii ki bu bize yetmedi, o gitmeden bir kere de evine gidip, şöyle rahat rahat buluşacağız. Hoş dışarda da rahatımızdan ödün vermemiştik ama :D


Bangkok Videosu

 Sonunda abuk subuk çektiğim şeylerden başı sonu olmayan bir video hazırladım. Neyse sokak satıcılarının arasında dolanıp mini bir kanal turu yapabilirsiniz. Tıklayınız.

Sığırcıklar


 Dün sabah yürüyüşe giderken annemle rastladığımız manzara. Videonun arkasına müzik koyacaktım ama izlerken konuşmalarımız, heyecanımız hoşuma gitti :D

İstanbul çok soğuk. Bir tek kar eksik. Neden yağmıyor anlamadım.

Dün kapuska bitmedi. Hayır Bilgehan'ın arkadaşı da vardı yemekte. Anneme de götürmüştüm. Zaten bir kavanoz da ayırmıştım, bitiremeyiz şimdi kavanozlayayım haftaya yeriz diye. Yine de bitiremedik, hahaha.

Bugün plânlarımda bir makine çamaşır yıkamak var. Aslında Metehan'ın gardrobu boşaltılacak, onunla yaparız diyordum ama nezle grip olmuş bizim oğlan, şimdilik kaldı. Anaa, bak nurofen cold bitmişti, şimdi hatırladım. Yürüyüşte de hatırlarım umarım. Bizimkilerin başlıca nezle ilacı, yanında da c vitamini. 

Gidip kitabımı okuyayım biraz.

Hepinize günaydın .



Oradan Buradan

Sabah pazartesi yine diye tam mutsuz olacakken pazar olduğunu hatırladım. Hayır pazartesi olsa ne olacak da :D Yine de pazar sabahları benim yürüyüşe çıkmayıp, spor yapmayıp, gönlümce tembellik yaptığım sabahlar.

Saat yedi buçuğa kadar uyumuşum. Kalkıp kendime bir kahve yaptım. Dün başladığım Dedektif Gurney hikâyesini okudum keyifle. 

Sonra kalkıp biraz Korece çalıştım. Bu aralar kitaptan çalışmaya döndüm yenden. Yazarak kelime ezberlemeye çalışıyorum. Çok kötü hafızam var ama :D

Saat ona doğru kalkıp biraz dans çalıştım. Can sürekli evde olunca dans rutinim gitti. Üzerine bir de keyifsiz olunca itinayla kilo aldım yeniden. Biraz kendim itiştirmeliyim. Başlayana kadar bütün mesele. Hele ilk başladığımda hareketler öyle karışık geliyor ki asla anlamayacağım zannediyorum. Sonra nasıl oturuyor hayret.

Kahvaltıda peynirli yumurtalı ekmek yaptım. Can çarşamba günü kemoterapi ve diğer ilaçları aldı. Dolayısıyla midesinin en kötü olduğu zamanlar bunlar. Ben de bir çok seçenek yapıyorum ki belki canı çeker de yer bir şeyler diye. Netekim önce istemiyordu ama sonra bir dilim ekmeği bitirdi. 

Metehan'ın ehliyet sınavı vardı. Baba yüreği, dayanamayıp onu götürdü sınav yerine. Kıyamaz da hiç . Doktorlar hareketsiz kalma diyorlar zaten. Bırakıp dönerim diyordu. Beklemiş de bitene kadar.

Oğluşum ehliyet aldı. Aslında ona sınavsız vermeşeri gerekiyordu. Benim karnımda derslere de sınavlara da girmişti.

Akşam kıymalı kapuska pişirdim. Bir de Hamburger ve patates kızartması yaptım. Fakat hamburger ekmekleri neden bu ladar kötü oluyorlar ya. Hayır içine bir şeyler koyacağım bunun, parçalanan sandviç ekmeği olmaman gerekiyor senin. Sırf şu hamburger yüzünden ekmek yapacağım bir gün.

Kapuska yarına kaldı. Yarın sadece makarna pişiririm artık.

Şimdi çayımı ve kitabımı aldım. Saat akşam yedi olmuş. Kitap keyfime devam edeyim. Bir ara mutfağı da toplamalıyım ama sıkıldım mutfakta durmaktan.

Yarın Bilgehan'ın okulu açılıyor. Geçen dönem erken dersi yoktu, bu dönem yedi buçukta çıkacak evden. Neyse yakında günler uzar.

İşte bizden durumlar böyle. Çok çabuk geçti pazar günü yaaa :)



Bahar ve Kar



 Hayat gibi bir sahne Sebastiyan. Kar ve bahar dalı. Biz insanlar her şeyi kesin çizgilerle ayırmak istiyoruz ama yaşam öyle bir şey değil. Aynı anda hepsi var. Üzüntü, mutluluk, neşe, keder, umut, umutsuzluk kokteyl şeklinde geliyor önümüze.

Şarkılarla Balat Turu


 




















Bir haftadır fotoğraflara şarkı eklememi bekliyordu. Bu kadar şarkıyı bulmaya üşendiğim için tekrar tekrar dinleme listemi buraya sıraladım. Korkarım bol miktarda kpopa maruz kalacaksınız. Aman kalın, gözünüz gönlünüz açılsın :)